Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

12

Sûredeki Ayet No: 

24

Ayet No: 

1620

Sayfa No: 

238

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ ۖ وَهَمَّ بِهَا لَوْلَا أَن رَّأَىٰ بُرْهَانَ رَبِّهِ ۚ كَذَٰلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ ۚ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ

Çeviriyazı: 

veleḳad hemmet bih. vehemme bihâ. levlâ er raâ bürhâne rabbih. keẕâlike linaṣrife `anhü-ssûe velfaḥşâ'. innehû min `ibâdine-lmuḫleṣîn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

O hanım, ona gerçekten niyeti bozmuştu. Eğer Rabbinin burhanını görmese idi. Yusuf da ona özenip gitmişti. Aslında ondan fuhşu ve fenalığı uzak tutalım diye böyle olmuştu. Çünkü o bizim ihlasa erdirilmiş kullarımızdan biriydi.

Diyanet İşleri: 

And olsun ki kadın Yusuf'a karşı istekli idi; Rabbin'den bir işaret görmeseydi Yusuf da onu isteyecekti. İşte ondan kötülüğü ve fenalığı böylece engelledik. Doğrusu o bizim çok samimi kullarımızdandır.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Andolsun ki kadın, ondan murat almayı iyice kurmuştu, eğer Rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da onun hakkında niyetini bozardı, işte biz ondan çirkin ve kötü şeyleri böylece giderdik, çünkü şüphe yok ki o, gönlünü bize bağlamış kullarımızdandı.

Şaban Piriş: 

Kadın onunla (ilişki kurmaya) meyletmişti. Rabbinin burhanını görmeseydi Yusuf da ona meyledecekti. İşte ondan fuhşiyatı ve çirkinliği böylece engelledik. Çünkü O, bizim ihlaslı (seçilmiş) kullarımızdandı.

Edip Yüksel: 

Kadın onu çok arzulamıştı, Rabbinin işaretini görmeseydi o da onu çok arzulamıştı. Böylece kötülük ve fenalığı ondan çevirdik. O, katışıksız kullarımızdandı.

Ali Bulaç: 

Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.

Suat Yıldırım: 

Doğrusu, hanım ona sahip olmayı iyice aklına koymuş ve buna yeltenmişti de. Eğer Rabbinin bürhanını görmeseydi o da kadına meyledecekti.İşte böylece Biz fenalığı ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için bürhanımızı gösterdik. Çünkü o, Bizim tam ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ve hakikaten kadın O´na kasdetmişti. O da eğer Rabbinin bürhanını görmemiş olsa idi kadına kasdetmekte bulunacaktı. İşte O´ndan fena bir kasdi ve fuhşa atılmayı defedelim diye öyle (bürhanımız gösterilmiş) oldu. Muhakkak ki o, Bizim ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandır.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Yemin olsun, kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin gerçeğe dikkat çeken delilini görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Biz böylece ondan, kötülüğü ve fuhşu uzak tutuyorduk. Çünkü o, bizim samimi/seçkin kullarımızdandı.

Bekir Sadak: 

12:28

İbni Kesir: 

Andolsun ki o, istekli idi. Eğer Rabbının burhanını görmemiş olsaydı

Adem Uğur: 

Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.

İskender Ali Mihr: 

Ve andolsun ki

Celal Yıldırım: 

And olsun ki kadın niyetini bozup onu kasdetmişti

Tefhim ul Kuran: 

Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da onu arzulamıştı. Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.

Fransızca: 

Et, elle le désira. Et il l'aurai désirée n'eût été ce qu'il vit comme preuve évidente de son Seigneur. Ainsi [Nous avons agi] pour écarter de lui le mal et la turpitude. Il était certes un de Nos serviteurs élus.

İspanyolca: 

Ella lo deseaba y él la deseó. De no haber sido iluminado por su Señor... Fue así para que apartáramos de él el mal y la vergüenza. Era uno de Nuestros siervos escogidos.

İtalyanca: 

Certamente ella lo desiderava ed egli l'avrebbe respinta con violenza se non avesse visto un segno del suo Signore ; così allontanammo da lui il male e l'ignominia, perché era uno dei Nostri sinceri servitori.

Almanca: 

Und gewiß, bereits war sie im Begriff es mit ihm zu tun, auch er wäre im Begriff es mit ihr zu tun, hätte er das Zeichen seines HERRN nicht wahrgenommen. Solcherart damit WIR von ihm das Verwerfliche und die Unzucht fernhalten. Zweifelsohne, er gehört zu Unseren auserwählten Dienern.

Çince: 

她确已向往他,他也向往她,要不是他看见他的主的明证。我这样为他排除罪恶和丑事,他确是我的一个忠实的仆人。

Hollandaca: 

Maar zij hield bij hem aan, en hij had dezelfde bedoeling; doch hij ontving eene duidelijke waarschuwing van zijnen Heer. Zoo wendden wij het kwaad en de onreinheid van hem af, daar hij een onzer oprechte dienaren was.

Rusça: 

Она возжелала его, и он возжелал бы ее, если бы не увидел знамение своего Господа. Так Мы отвратили от него зло и мерзость. Воистину, он был из числа Наших избранных (или искренних) рабов.

Somalice: 

Way ku hamiday «doontay» isna waa ku hammin lahaa hadduusan arkin xujada Eebe, saasaana uga iili Xumaanta iyo falxumida illeen wuxuu ka mid yahay addoomahannaga la doortay (Camalkana u kali yeela Eebe).

Swahilice: 

Na hakika yule mwanamke alimtamani, na Yusuf angeli mtamani lau kuwa hakuona ishara ya Mola wake Mlezi. Hayo hivyo ni kwa ajili tumuepushe na uovu na uchafu. Hakika yeye alikuwa katika waja wetu walio safishwa.

Uygurca: 

ئۇ (يەنى زۈلەيخا) يۇسۇفكە (يېقىنچىلىق قىلىشقا) بەل باغلىدى، پەرۋەردىگارىنىڭ روشەن دەلىلىنى كۆرمىگەن بولسا، يۇسۇفمۇ ئۇنىڭغا مايىل بولغان بولاتتى. بىز يۇسۇفنى گۇناھتىن ۋە سەت ئىشتىن ئەنە شۇنداق ساقلىدۇق، شۈبھىسىزكى، يۇسۇف بىزنىڭ سادىق بەندىلىرىمىزدىن ئىدى

Japonca: 

確かにかの女は,かれに求めたのである。主の明証を見なかったならば,かれもかの女を求めたであろう。このようにしてわれは,かれから罪悪と醜行を遠ざけた。本当にかれは,謙虚で純真な(選ばれた)わがしもベの一人である。

Arapça (Ürdün): 

«ولقد همَّت به» قصدت منه الجماع «وهمَّ بها» قصد ذلك «لولا أن رأى برهان ربه» قال ابن عباس مَثُل له يعقوب فضرب صدره فخرجت شهوته من أنامله وجواب لولا لجامعها «كذلك» أريناه البرهان «لنصرف عنه السوء» الخيانة «والفحشاء» الزنا «إنه من عبادنا المخلصين» في الطاعة وفي قراءة بفتح اللام أي المختارين.

Hintçe: 

ज़ुलेखा ने तो उनके साथ (बुरा) इरादा कर ही लिया था और अगर ये भी अपने परवरदिगार की दलीन न देख चुके होते तो क़स्द कर बैठते (हमने उसको यूँ बचाया) ताकि हम उससे बुराई और बदकारी को दूर रखे बेशक वह हमारे ख़ालिस बन्दों में से था

Tayca: 

และแท้จริง นางได้ตั้งใจมั่นในตัวเขาและเขาก็ตั้งใจในตัวนาง หากเขาไม่เห็นหลักฐานแห่งพระเจ้าของเขา เช่นนั้นแหละเพื่อเราจะให้ความชั่วและการลามห่างไกลจากเขา แท้จริงเขาคือคนหนึ่งในปวงบ่าวของเราที่สุจริต

İbranice: 

והיא חשקה בו, ואולי היה חושב להתמסר אליה אלמלא יוסף ראה את אות ריבונו. עשינו זאת כדי להרחיק את הרעה ואת התועבה ממנו. כי היה מעבדינו הנאמנים

Hırvatça: 

I ona je bila poželjela njega, a i on bi nju bio poželio da od Gospodara svoga nije jasan znak ugledao - tako bi, da odvratimo od njega zlo i blud. Uistinu je on među Našim odabranim robovima.

Rumence: 

Ea se gândea la el, şi el s-ar fi gândit la ea, dacă nu ar fi văzut dovada vădită de la Domnul său. Noi am îndepărtat răul şi desfrâul de la el, iar El a fost dintre robii Noştri cei curaţi.

Transliteration: 

Walaqad hammat bihi wahamma biha lawla an raa burhana rabbihi kathalika linasrifa AAanhu alssooa waalfahshaa innahu min AAibadina almukhlaseena

Türkçe: 

Yemin olsun, kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin gerçeğe dikkat çeken delilini görmeseydi, o da onu arzulamıştı. Biz böylece ondan, kötülüğü ve fuhşu uzak tutuyorduk. Çünkü o, bizim samimi/seçkin kullarımızdandı.

Sahih International: 

And she certainly determined [to seduce] him, and he would have inclined to her had he not seen the proof of his Lord. And thus [it was] that We should avert from him evil and immorality. Indeed, he was of Our chosen servants.

İngilizce: 

And (with passion) did she desire him, and he would have desired her, but that he saw the evidence of his Lord: thus (did We order) that We might turn away from him (all) evil and shameful deeds: for he was one of Our servants, sincere and purified.

Azerbaycanca: 

Doğrudan da (qadın) ona meyl salmışdı. Əgər Rəbbinin dəlilini (xəbərdarlığını) görməsəydi, (Yusif də) ona meyl edərdi. Biz pisliyi və biabırçılığı (zinanı) ondan sovuşdurmaq üçün belə etdik. O, həqiqətən, Bizim sadiq bəndələrimizdəndir!

Süleyman Ateş: 

Andolsun, kadın onu arzu etmişti, eğer Rabbinin doğruyu gösteren delilini görmeseydi o da onu arzu etmişti. Böylece biz kötülüğü ve fuhşu ondan çevirmek istedik; çünkü o, ihlasa erdirilmiş (temiz) kullarımızdandır.

Diyanet Vakfı: 

Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlaslı kullarımızdandı.

Erhan Aktaş: 

Gerçekten kadın Yûsuf’a ilgi duydu. Yûsuf da kadına ilgi duydu. Ne var ki Rabb’inin burhanı(1) sayesinde(2) kadına uymadı. Böylece ondan kötülüğü ve fuhşû(3) çevirdik. Kuşkusuz o Bizim muhles(4) kullarımızdandı.

Kral Fahd: 

Andolsun ki, kadın ona meyletti. Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi o da kadına meyletmişti. İşte böylece biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (delilimizi gösterdik). Şüphesiz o ihlâslı kullarımızdandı.

Hasan Basri Çantay: 

O (kadın), andolsun ona niyyeti kurmuştu. Eğer Rabbinin bürhanını görmemiş olsaydı (belki Yuusuf da) onu kasd etmiş gitmişdi. İşte biz ondan fenalığı ve fuhşu bertaraf edelim diye böyle (bürhân gönderdik). Çünkü o, (taatde) ıhlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.

Muhammed Esed: 

Gerçek şu ki, kadın o´na karşı arzu doluydu; o da kadını arzuluyordu; öyle ki, (bu ayartma karşısında) eğer Rabbinin burhanı o´nun içine doğmamış olsaydı (bu arzuya yeniliverecekti); İşte bu, her türlü kötülüğü, çirkin ve taşkın halleri o´ndan uzak tutmak istediğimiz için böyle oldu, çünkü o gerçekten bizim (seçilmiş) kullarımızdan biriydi.

Gültekin Onan: 

Andolsun kadın onu arzulamıştı, eğer rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi. o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.

Ali Fikri Yavuz: 

Kadın, gerçekten ona niyyetlenmiş ve o da kadına niyyetlenmişti. Eğer Yûsuf, Rabbinin burhânını (ilâhî ihtar) görmemiş olsaydı, olacak olan olurdu. İşte biz, ondan fenalığı ve fuhşu gidermek için böyle yaparız. Çünkü o, bizim ihlâslı kullarımızdandır.

Portekizce: 

Ela o desejou, e ele a teria desejado, se não se apercebesse da evidência do seu Senhor. Assim procedemos, paraafastá-lo da traição e da obscenidade, porque era um dos Nossos sinceros servos.

İsveççe: 

Hon hade fattat begär till honom och även han kände begär till henne; om han inte hade sett ett tecken från sin Herre [kunde han ha gett efter för frestelsen]. - Vi ville hålla allt ont och all skamlöshet borta från honom eftersom han var en av Våra sant hängivna tjänare.

Farsça: 

بانوی کاخ [چون خود را در برابر یوسفِ پاکدامن، شکست خورده دید با حالتی خشم آلود] به یوسف حمله کرد و یوسف هم اگر برهان پروردگارش را [که جلوه ربوبیت و نور عصمت و بصیرت است] ندیده بود [به قصد دفاع از شرف و پاکی اش] به او حمله می کرد [و در آن حال زد و خورد سختی پیش می آمد و با می روح شدن بانوی کاخ، راه اتهام بر ضد یوسف باز می شد، ولی دیدن برهان پروردگارش او را از حمله بازداشت و راه هر گونه اتهام از سوی بانوی کاخ بر او بسته شد]. [ما] این گونه [یوسف را یاری دادیم] تا زد و خورد [ی که سبب اتهام می شد] و [نیز] عمل خلاف عفت آن بانو را از او بگردانیم؛ زیرا او از بندگان خالص شده ما [از هر گونه آلودگی ظاهری و باطنی] بود.

Kürtçe: 

سوێند بەخوا بێگومان ئەو ژنە بەتەواوی نیازی (تێکەڵی ژن و مێردی) یوسفی کرد، یوسفیش نیازی ئەو ژنەی دەکرد بەخەتەرەی نەفسی بەشەری ئەگەر ئەو بەڵگە ڕوونەی پەروەردگاری نەدیبایە ئا بەو جۆرە (بەڵگەمان نیشانی یوسف دا) بۆ ئەوەی خراپەو داوێن پیسی لێ دوور بخەینەوە چونکە بەڕاستی ئەو (یوسف) لەبەندە پاک وھەڵبژاردەکانی ئێمەیە

Özbekçe: 

Батаҳқиқ, (хотин) унга интилди. У ҳам, агар Роббининг бурҳон-ҳужжатини кўрмаганида, (хотинга) интилар эди. Ундан ёмонлик ва фаҳш ишларни узоқлаштириш учун шундай қилдик. Албатта, у Бизнинг мухлис бандаларимиздан.

Malayca: 

Dan sebenarnya perempuan itu telah berkeinginan sangat kepadanya, dan Yusuf pula (mungkin timbul) keinginannya kepada perempuan itu kalaulah ia tidak menyedari kenyataan Tuhannya (tentang kejinya perbuatan zina itu). Demikianlah (takdir Kami) untuk menjauhkan dari Yusuf perkara-perkara yang tidak baik dan perbuatan-perbuatan yang keji, kerana sesungguhnya ia dari hamba-hamba Kami yang dibersihkan dari segala dosa.

Arnavutça: 

Dhe ajo e dashti atë; por edhe ai do ta dëshironte atë, sikur të mos e kishte parë dokumentin e Zotit të vet. Kështu ka qenë kjo, për ta ruajtur Na atë nga mëkati dhe vepra e shëmtuar, sepse ai, në të vërtetë, ka qenë nga robërit Tanë të sinqertë.

Bulgarca: 

Вълнуваше я той, но и тя щеше да го развълнува, ако не бе видял довода на своя Господ. Така бе, за да отклоним от него злото и покварата. Той бе от Нашите предани раби.

Sırpça: 

И она га је била пожелела, а и он би њу пожелео да од свога Господара није угледао јасан знак - тако би, да одвратимо од њега зло и блуд. Уистину је он међу Нашим одабраним верницима.

Çekçe: 

A byla by podlehla vášni své a i on byl by podlehl, kdyby byl neviděl důkaz od Pána svého. A takto jsme od něho odvrátili špatnost a smilstvo, neboť on patřil k Našim služebníkům upřímným.

Urduca: 

وہ اُس کی طرف بڑھی اور یوسفؑ بھی اس کی طرف بڑھتا اگر اپنے رب کی برہان نہ دیکھ لیتا ایسا ہوا، تاکہ ہم اس سے بدی اور بے حیائی کو دور کر دیں، در حقیقت وہ ہمارے چنے ہوئے بندوں میں سے تھا

Tacikçe: 

Он зан майли ӯ кард. Ва агар бурҳони Парвардигорашро надида буд, ӯ низ майли он зан мекард. Чунин кардем, то бадиву зишткориро аз вай бозгардонем. Зеро ӯ аз бакдагони покдили Мо буд!

Tatarca: 

Тәхкыйк Йусуфны үзенә якынлык кылдырырга теләде Зөләйхә, вә Йусуф та Зөләйхәгә касд кылган булыр иде, әгәр Раббысының галәмәтләрен күрмәгән булса, ягъни шул вакытта Аллаһ аңа атасын күз алдына китерде, әнә шулай галәмәт күрсәттек Йусуфтан яман вә фәхеш эшне җибәрмәк өчен, чөнки ул Безнең ихлас колларыбыздан.

Endonezyaca: 

Sesungguhnya wanita itu telah bermaksud (melakukan perbuatan itu) dengan Yusuf, dan Yusufpun bermaksud (melakukan pula) dengan wanita itu andaikata dia tidak melihat tanda (dari) Tuhannya. Demikianlah, agar Kami memalingkan dari padanya kemungkaran dan kekejian. Sesungguhnya Yusuf itu termasuk hamba-hamba Kami yang terpilih.

Amharca: 

በእርሱም በእርግጥ አሰበች፡፡ በእርሷም አሰበ፤ የጌታውን ማስረጃ ባላየ ኖሮ (የተፈጥሮ ፍላጎቱን ባረካ ነበር፤)፡፡ እንደዚሁ መጥፎ ነገርንና ኀጢአትን ከእርሱ ላይ ልንመልስለት (አስረጃችንን አሳየነው)፡፡ እርሱ ከተመረጡት ባሮቻችን ነውና፡፡

Tamilce: 

திட்டவட்டமாக அவள் அவரை நாடினாள்; இன்னும், அவரும் அவளை நாடினார். தன் இறைவனுடைய ஆதாரத்தை அவர் பார்த்திருக்கவில்லையெனில் (அவர் தவறில் விழுந்திருப்பார்). இவ்வாறுதான், கெட்டதையும் மானக்கேடானதையும் அவரை விட்டு நாம் திருப்புவதற்காக (நாம் ஆதாரத்தை காட்டினோம்). நிச்சயமாக, அவர் (நபித்துவத்திற்காக) தூய்மையாக்கப்பட்ட (தேர்ந்தெடுக்கப்பட்ட) நம் அடியார்களில் இருக்கிறார்.

Korece: 

그녀가 그에게 욕정을 품었 으매 그도 주님의 예증을 보지 않았더라면 그녀에게 관심을 두었 으리라 그러나 하나님은 그로하여금 간음으로부터 피하게 하였으니그는 한 충실한 성인이었노라

Vietnamca: 

Quả thật, (người phụ nữ đó) thực sự ham muốn (thân xác của) Y và Y cũng gần động lòng với nữ ta nếu như Y không nhìn thấy bằng chứng của Thượng Đế của Y. Bằng cách đó, TA đã cứu Y thoát khỏi hành động sai trái và vô luân. Thật vậy, Y là một trong đám bầy tôi chính trực của TA.

Rubu tag: 

Hizb tag: