Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

11

Sûredeki Ayet No: 

70

Ayet No: 

1543

Sayfa No: 

229

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمَّا رَأَىٰ أَيْدِيَهُمْ لَا تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۚ قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ

Çeviriyazı: 

felemmâ raâ eydiyehüm lâ teṣilü ileyhi nekirahüm veevcese minhüm ḫîfeh. ḳâlû lâ teḫaf innâ ürsilnâ ilâ ḳavmi lûṭ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler.

Diyanet İşleri: 

Ellerini ona uzatmadıklarını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine korku düştü. Onlar, "Korkma, biz Lut milletine gönderildik" dediler.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Yemeğe el uzatmadıklarını görünce de halleri, hoşuna gitmedi ve onlardan, içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma, biz Lut kavmine gönderildik.

Şaban Piriş: 

Ellerini ona uzatmadıklarını görünce onları yadırgadı ve içine bir korku düştü. Korkma, dediler. Biz, Lût halkına gönderildik.

Edip Yüksel: 

Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi; içine bir korku düştü. "Korkma," dediler, "Biz Lut'un halkına gönderilmiş bulunuyoruz."

Ali Bulaç: 

Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: "Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik."

Suat Yıldırım: 

Ama misafirlerinin ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onların bu hali hoşuna gitmedi ve onlardan kuşkulandı, kalbine bir korku girdi. “Korkma!” dediler. “Çünkü biz aslında Lût kavmini imha etmek için gönderildik.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki, onların ellerini ona uzatmadıklarını gördü. Onları hoşlanmadı ve onlardan gizlice korkar oldu. Dediler ki: «Korkma, biz muhakkak Lût kavmine gönderildik.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ellerinin ona ulaşmadığını görünce onlardan işkillendi. Ve kendilerinden ürpermeye başladı. "Korkma, dediler, biz Lût kavmine gönderildik."

Bekir Sadak: 

Dogrusu Ibrahim cok icli, yumusak huylu ve kendini Allah´a vermis bir kimse idi.

İbni Kesir: 

Ellerinin ona uzanmadığını görünce, durumlarını beğenmedi ve içine korku düştü. Korkma, biz Lut kavmine gönderildik, dediler.

Adem Uğur: 

Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik.

İskender Ali Mihr: 

Fakat onların ellerinin ona uzanmadığını görünce onları yadırgadı. Ve onlardan (dolayı) bir korku hissetti. (Onlar): “Korkma, muhakkak ki biz, Lut kavmine gönderildik.” dediler.

Celal Yıldırım: 

(Gelen müsafirlerin) ellerinin (sofraya) uzanmadığını görünce, durumlarını yadırgadı, onlardan içine bir korku düştü, ibrahim´e: «Korkma, şüphesiz ki biz Lût kavmine gönderildik» dediler.

Tefhim ul Kuran: 

Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: «Korkma. Biz Lut kavmine gönderildik.»

Fransızca: 

Puis, lorsqu'il vit que leurs mains ne l'approchaient pas, il fut pris de suspicion à leur égard et ressentit de la peur vis-à-vis d'eux. Ils dirent : "N'aie pas peur, nous sommes envoyés au peuple de Lot".

İspanyolca: 

Y cuando vio que sus manos no lo tocaban, sospechó de ellos y sintió temor de ellos. Dijeron: «¡No temas! Se nos ha enviado al pueblo de Lot».

İtalyanca: 

Quando vide che le loro mani non lo avvicinavano, si insospettì ed ebbe paura di loro. Dissero: «Non aver paura. In verità siamo stati inviati al popolo di Lot».

Almanca: 

Doch als er sah, daß ihre Hände nicht danach (nach dem Essen) langten, verübelte er es ihnen und verspürte Furcht vor ihnen. Sie sagten: "Fürchte dich nicht! Wir wurden zu den Leuten Luts entsandt."

Çince: 

当他看见他们不伸手去取犊肉的时候,他认为他们是奇怪的,他对他们觉得有点害怕。他们说:你不要害怕,我们确是被派到鲁特的宗族去的。

Hollandaca: 

En toen hij zag dat hunne handen het vleesch niet aanraakten, mishaagde hem dit en hij voedde vrees voor hen, Maar zij zeiden Vrees niet; want wij zijn tot het volk van Lot gezonden.

Rusça: 

Увидев, что они не дотрагиваются до еды, он усомнился в них и почувствовал страх перед ними. Посланцы сказали: "Не бойся! Воистину, мы посланы к народу Лута (Лота)".

Somalice: 

markuu arkay in ayna gacmahoodu gaadhayn wuu la yaabay wuxuuna iska kasay cabsi xaggooda ah, waxayna dheheen ha cabsan waxaa naloo soo diray Qoomka (Nabi) Luudhe.

Swahilice: 

Basi alipoona mikono yao haimfikilii aliwatilia shaka, na akawaogopa. Wakasema: Usiogope! Hakika sisi tumetumwa kwa kaumu ya Lut'.

Uygurca: 

ئۇلارنىڭ (يەنى پەرىشتىلەرنىڭ) ئۇنىڭغا قول ئۇزاتمايۋاتقانلىقىنى كۆرۈپ، ئۇلارنى خوش كۆرمىدى، ئۇلاردىن قورقۇنچ ھېس قىلدى، ئۇلار: «قورقمىغىن (بىز رەببىڭنىڭ پەرىشتىلىرى، تاماق يېمەيمىز)، بىز ھەقىقەتەن لۇتنىڭ قەۋمىنى (ھالاك قىلىش ئۈچۈن) ئەۋەتىلدۇق» دېدى

Japonca: 

だがかれらの手がそれに伸びないのを見て,かれは不安に感じ,かれらに恐れを抱いた。かれらは言った。「恐れてはならない,実はわたしたちは,ルートの民に遣わされた者である。」

Arapça (Ürdün): 

«فلما رأى أيديهم لا تصل إليه نكرهم» بمعنى أنكرهم «وأوجس» أضمر في نفسه «منهم خيفة» خوفا «قالوا لا تخف إنا أرسلنا إلى قوم لوط» لنهلكهم.

Hintçe: 

(और साथ खाने बैठें) फिर जब देखा कि उनके हाथ उसकी तरफ नहीं बढ़ते तो उनकी तरफ से बदगुमान हुए और जी ही जी में डर गए (उसको वह फरिश्ते समझे) और कहने लगे आप डरे नहीं हम तो क़ौम लूत की तरफ (उनकी सज़ा के लिए) भेजे गए हैं

Tayca: 

ครั้นเมื่อเขาเห็นว่ามือของพวกเขาไม่ถึงมัน เขาไม่พอใจและรู้สึกกลัวพวกเขา พวกเขากล่าวว่า “อย่ากลัวเลย แท้จริงเราถูกส่งมายังกลุ่มชนของลูฏ”

İbranice: 

וכאשר ראה שידיהם לא נוגעות בו (באוכל,) הופתע מהם והחל לפחד מהם. אבל, הם אמרו לו: 'אל תפחד! אנו (מלאכים) נשלחנו אל העם של (הנביא) לוט

Hırvatça: 

A kad vidje da ga se ruke njihove ne dotiču, on shvati da su neobični i osjeti strah od njih. Ne boj se!, rekoše oni, mi smo i Lutovu narodu poslani.

Rumence: 

Când văzu că mâinile lor nu se întind către el, nu-i înţelese şi i se făcu frică de ei. Aceştia spuseră: “Nu te teme! Noi suntem trimişi la poporul lui Lot”

Transliteration: 

Falamma raa aydiyahum la tasilu ilayhi nakirahum waawjasa minhum kheefatan qaloo la takhaf inna orsilna ila qawmi lootin

Türkçe: 

Ellerinin ona ulaşmadığını görünce onlardan işkillendi. Ve kendilerinden ürpermeye başladı. "Korkma, dediler, biz Lût kavmine gönderildik."

Sahih International: 

But when he saw their hands not reaching for it, he distrusted them and felt from them apprehension. They said, "Fear not. We have been sent to the people of Lot."

İngilizce: 

But when he saw their hands went not towards the (meal), he felt some mistrust of them, and conceived a fear of them. They said: "Fear not: We have been sent against the people of Lut."

Azerbaycanca: 

(İbrahim qonaqların) əllərinin yeməyə uzanmadıqlarını gördükdə onların bu hərəkəti xoşuna gəlmədi və qorxuya düşdü. Onlar dedilər: “Qorxma (biz Allahın mələkləriyik), biz Lut tayfasına (onu məhv etmək üçün) göndərilmişik!”

Süleyman Ateş: 

Ellerinin buzağıya uzanmadığını görünce durumlarını beğenmedi ve onlardan ötürü içinde bir korku duydu. "Korkma, dediler, biz Lut kavmine gönderildik."

Diyanet Vakfı: 

Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lut kavmine gönderildik.

Erhan Aktaş: 

Ona ellerini uzatmadıklarını görünce, onlardan kuşkulanıp korkuya kapıldı. “Korkma! Biz Lût halkına gönderildik.” dediler.

Kral Fahd: 

Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lût kavmine gönderildik.

Hasan Basri Çantay: 

(İbrâhîm), ellerinin buna uzanmadığını görünce onları (n durumundan) hoşlanmadı, onlardan kalbine bir nev´i korku gizledi. Onlar: «Korkma, dediler, çünkü biz Luut kavmine gönderildik».

Muhammed Esed: 

Fakat ellerinin yemeğe gitmediğini görünce onların bu davranışı tuhafına gitti; onlardan yana içine bir korku düştü. (Ama) onlar: "Korkma! Biz Lut kavmine gönderildik" dediler.

Gültekin Onan: 

Ellerinin ona uzanmadığını görünce (İbrahim durumdan) hoşlanmadı / yadırgadı (nekirehüm)ve içine bir tür korku düştü. Dediler ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

İbrahîm, ellerinin, getirilen bu yemeğe uzanmadığını görünce, onlardan ürktü ve içinde, kendilerinden bir nevi korku duydu. Onlar: “- Korkma, çünkü biz (yemez-içmez melekleriz. Azap için) lût kavmine gönderildik.” dediler.

Portekizce: 

Porém, quando observou que suas mãos hesitavam em tocar o vitelo, desconfiou deles, sentindo-lhes temor. Disseram:Não temas, porque somos enviados contra o povo de Lot!

İsveççe: 

Men när han såg att de inte sträckte sina händer mot födan, blev han rädd [att de hade onda avsikter]. [Men] de sade: "Var inte orolig! Vi har sänts till Lots folk."

Farsça: 

و چون دید دست هایشان به سوی غذا دراز نمی شود، آنان را ناشناس یافت و از آنان احساس ترس و دلهره کرد، گفتند: مترس که ما به سوی قوم لوط فرستاده شده ایم.

Kürtçe: 

جا کاتێک بینی دەستیان درێژ ناکەن بۆی (و لێی ناخۆن) نائاسایی ھاتنە بەرچاوی و لەدەروونی خۆیدا مەترسی لێکردن (کەنیازی خراپیان ھەبێت) ووتیان مەترسە بەڕاستی ئێمە نێرراوین بۆ سەر گەلی لوط

Özbekçe: 

Уларнинг қўллари у(таом)га етмаётганини кўриб, улардан ҳайрон бўлди ва ичида хавфсиради. Улар: «Қўрқма, биз Лут қавмига юборилганмиз», дедилар. (Фаришталар одам суратида келган эдилар. Шунинг учун Иброҳим (а. с.) саҳроликларнинг меҳмондўстликлари асосида уларни зиёфат қилишга шошилдилар. Тезда пиширилган бузоқ гўштини олиб келиб, меҳмонлар олдига қўйганларида фаришталар таом емасликлари сабабидан унга қўл узатмай ўтиравердилар. Бу ҳол Иброҳимга (а. с.) ғалати кўринди ва улардан хавфсирай бошладилар.)

Malayca: 

Maka apabila ia melihat tangan mereka tidak menyentuh hidangan itu, ia merasa pelik akan hal mereka serta merasa takut dari keadaan mereka. (Melihat kecemasannya) mereka berkata: "Janganlah engkau takut wahai Ibrahim, sebenarnya kami ini diutus kepada kaum Lut (untuk membinasakan mereka)".

Arnavutça: 

Kur pa (Ibrahimi) se duart e tyre nuk po e përkasin atë (viçin), nuk u pëlqeu (ky ngurrim i tyre ndaj ushqimit) dhe ndjeu frikë nga ata. (Engjëjt) thanë: “Mos u friko, na jemi dërguar te populli i Lutit”.

Bulgarca: 

И когато видя, че ръцете им не посягат към него, това не му хареса и спотаи страх от тях. Рекоха: “Не се страхувай! Ние сме пратени при народа на Лут.”

Sırpça: 

А кад виде да се њихове руке не дотичу хране, он схвати да су необични и осети страх од њих. "Не бој се!" рекоше они, "ми смо послати Лотовом народу."

Çekçe: 

Když pak spatřil, že ruce jejich se po něm nevztahují, nelíbilo se mu to a pocítil strach před nimi. I řekli: 'Neboj se, my k lidu Lotovu jsme vysláni.'

Urduca: 

مگر جب دیکھا کہ ان کے ہاتھ کھانے پر نہیں بڑھتے تو وہ ان سے مشتبہ ہو گیا اور دل میں ان سے خوف محسوس کرنے لگا اُنہوں نے کہا "ڈرو نہیں، ہم تو لوطؑ کی قوم کی طرف بھیجے گئے ہیں"

Tacikçe: 

Ва чун дид, ки ба он даст дароз намекунанд, ононро нохуш дошт ва дар дил аз онҳо бимнок шуд, гуфтанд: «Матарс, мо бар қавми Лут фиристода шудаем».

Tatarca: 

Кунаклар кулларын бозауга сузмагач, Ибраһим аларны яратмыйча, хәтта болар караклар, дип уйлады вә алардан шикләнеп куркуга төште. Фәрештәләр әйттеләр: "Син бездән курыкма, тәхкыйк без Лут кауменә һәлак итәр өчен җибәрелгән фәрештәләрбез".

Endonezyaca: 

Maka tatkala dilihatnya tangan mereka tidak menjamahnya, Ibrahim memandang aneh perbuatan mereka, dan merasa takut kepada mereka. Malaikat itu berkata: "Jangan kamu takut, sesungguhnya kami adalah (malaikat-ma]aikat) yang diutus kepada kaum Luth".

Amharca: 

እጆቻቸውም ወደ እርሱ የማይደርሱ መኾነቸውን ባየ ጊዜ ሸሻቸው፡፡ ከነሱም ፍርሃት ተሰማው፡፡ «አትፍራ እኛ ወደ ሉጥ ሕዝቦች ተልከናልና» አሉት፡፡

Tamilce: 

ஆக, அவர்களுடைய கைகள் அதன் பக்கம் செல்லாததை அவர் பார்த்தபோது அவர்களைப் பற்றி சந்தேகித்தார்; இன்னும், அவர்களைப் பற்றிய பயத்தை அவர் (மனதில்) மறைத்தார். “(இப்ராஹீமே) பயப்படாதீர்! நிச்சயமாக நாங்கள் லூத்துடைய மக்களின் பக்கம் (அம்மக்களை அழிப்பதற்காக) அனுப்பப்பட்டோம்” என்று (அந்த வானவர்கள்) கூறினார்கள்.

Korece: 

그들의 손들이 그것에 다가 가지 않음을 보고 그는 그들을 의 심하고 그들을 두려워 하니 그들 이 말하길 두려워 말라 우리는 롯의 백성에게 파견되었노라

Vietnamca: 

Nhưng khi thấy họ không đưa tay chạm đến thức ăn, (Ibrahim) nghi ngờ về họ và cảm thấy sợ hãi. (Thấy vậy, các Thiên Thần) nói: “Ngươi đừng sợ, thực ra, chúng tôi được phái đến với đám dân của Lut.”

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: