Arapça:
وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ ۖ فَمَا لَبِثَ أَن جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذٍ
Çeviriyazı:
veleḳad câet rusülünâ ibrâhîme bilbüşrâ ḳâlû selâmâ. ḳâle selâmün femâ lebiŝe en câe bi`iclin ḥanîẕ.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Andolsun ki, İbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi.
Diyanet İşleri:
And olsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim'e geldiler. "Selam sana" dediler, "Size de selam" dedi, hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Elçilerimiz, İbrahim'e müjde vermek üzere gelip esenlik sana dediler. O da esenlik size dedi ve durup eğlenmeden hemen kızarmış bir buzağı getirdi.
Şaban Piriş:
Elçilerimiz, müjde ile İbrahim’e gelmişler ve “Selam!” demişlerdi. İbrahim de: Selam deyip, hemen bir kızarmış buzağı getirdi.
Edip Yüksel:
Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi götürdüklerinde "Selam!" (Barış olsun) dediler. O da "Selam!," dedi ve hemen (onlara) kızartılmış bir buzağı sundu.
Ali Bulaç:
Andolsun, elçilerimiz İbrahim'e müjde ile geldikleri zaman; "Selam" dediler. O da: "Selam" dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.
Suat Yıldırım:
Bir zaman da elçilerimiz İbrâhim'e varıp onu müjdelemek üzere “Selâm sana!” dediler. O da: Size de Selâm!” deyip çok kalmadan, elinde nefis, güzelce kızartılmış körpe bir dana getirip ikram etti. [51,26-27; 15,52-62] {KM, Tekvin 18. bölüm}
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve muhakkak ki, Bizim elçilerimiz İbrahim´e müjde ile gelmişti. «Selâm!» dediler. O da, «Selâmdır» dedi. Sonra gecikmeden bir kızartılmış buzağı getirdi.
Yaşar Nuri Öztürk:
Yemin olsun, resullerimiz İbrahim'e muştu getirip "Selam!" demişlerdi. O da "Selam!" demiş, fazla beklemeden kızartılmış bir buzağı getirmişti.
Bekir Sadak:
Ibrahim´in korkusu gidip de mujde kendisine ulasinca, Lut milleti hakkinda elcilerimizle tartismaya giristi.
İbni Kesir:
Elçilerimiz İbrahim´e müjdelerle gelmiş: Selam, demişlerdi de o
Adem Uğur:
Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim´e müjde getirdiler ve: "
İskender Ali Mihr:
Ve andolsun elçilerimiz İbrâhîm (A.S)´a müjde ile geldiler: “Selâm” dediler. O (İbrâhîm A.S) da: “Selâm” dedi. Bunun üzerine, çok geçmeden kızarmış bir buzağı getirdi. (Kızarmış bir buzağı getirmesi gecikmedi.)
Celal Yıldırım:
And olsun ki, elçilerimiz (melekler) İbrahim´e müjde ile geldiler ve «Selâm» dediler. O da (size de) selâm, dedi ve oyalanmadan kızartılmış bir buzağı getirdi.
Tefhim ul Kuran:
Andolsun, elçilerimiz İbrahim´e müjde ile geldikleri zaman: «Selam» dediler. O da: «Selam» dedi (ve) hemen gecikmeden kızartılmış bir buzağı getirdi.
Fransızca:
Et Nos émissaires sont, certes, venus à Abraham avec la bonne nouvelle, en disant : "Salam ! ". Il dit : " Salam ! ", et il ne tarda pas à apporter un veau rôti .
İspanyolca:
Y ya trajeron nuestros enviados la buena nueva a Abraham. Dijeron: «¡Paz!» Dijo: «¡Paz!» Y no tardó en traer un ternero asado.
İtalyanca:
Giunsero presso Abramo i Nostri angeli con la lieta novella. Dissero: «Pace», rispose «Pace!» e non tardò a servir loro un vitello arrostito.
Almanca:
Und gewiß, bereits kamen Unsere Entsandte (Engel) zu Ibrahim mit der frohen Botschaft, sie sagten: "Salam (sei mit dir)", er erwiderte: "Salam (sei mit euch)" Und er blieb nicht lange, bis er ein gegartes Kalb servierte.
Çince:
我的众使者确已带著喜讯降临易卜拉欣,他们说:祝你平安!他说:祝你们平安。他很快就拿来一只烤犊来。
Hollandaca:
Ook kwamen onze gezanten later tot Abraham met goede tijdingen. Zij zeiden: Vrede zij met u. En hij antwoordde: En op u zij vrede; en hij draalde niet en bracht een gebraden kalf.
Rusça:
Наши посланцы принесли Ибрахиму (Аврааму) радостную весть и сказали: "Мир!" Он сказал: "И вам мир!" - и поторопился, чтобы принести жареного теленка.
Somalice:
waxay ula yimaaddeen Malaa'igtanadii aan soo diray Nabi Ibraahim Bishaaro, waxayna dheheen salaamo korkaaga ha ahaato, isna wuxuu yidhi Salaam, kamana nagaan (Daahin) inuu u keeno dibi la dubay (Hilibkiis).
Swahilice:
Na wajumbe wetu walimjia Ibrahim kwa bishara njema, wakasema: Salama! Naye akasema: Salama! Hakukaa ila mara akaleta ndama wa kuchoma.
Uygurca:
شۈبھىسىزكى، بىزنىڭ ئەلچىلىرىمىز (يەنى پەرىشتىلەر) ئىبراھىمغا خۇش خەۋەر ئېلىپ كەلدى. ئۇلار: «ساڭا ئامانلىق تىلەيمىز» دېدى. ئىبراھىم: «سىلەرگە ئامانلىق تىلەيمەن» دېدى. ئۇ ئۇزاققا قالماي بىر موزاينى كاۋاپ قىلىپ ئېلىپ كەلدى
Japonca:
わが使徒たちが,イブラーヒームの許に来て,吉報を(声?)した。かれらは,「平安あれ。」と言い,かれも,「平安あれ。」と答え,時を移さず,焼いた仔牛で持て成した。
Arapça (Ürdün):
«ولقد جاءت رسلنا إبراهيم بالبشرى» بإسحاق ويعقوب بعده «قالوا سلاما» مصدر «قال سلام» عليكم «فما لبث أن جاء بعجل حنيذِ» مشوي.
Hintçe:
और हमारे भेजे हुए (फरिश्ते) इबराहीम के पास खुशख़बरी लेकर आए और उन्होंने (इबराहीम को) सलाम किया (इबराहीम ने) सलाम का जवाब दिया फिर इबराहीम एक बछड़े का भुना हुआ (गोश्त) ले आए
Tayca:
และแน่นอนบรรดาทูตของเราได้มายังอิบรอฮีมพร้อมทั้งข่าวดี พวกเขากล่าวว่า “ขอความศานติจงมีแด่ท่าน” เขา(อิบรอฮีม) กล่าวว่า ”ขอความศานติจงมีแด่พวกท่าน” ดังนั้นเขามิได้รีรอที่จะนำลูกวัวย่างออกมา
İbranice:
שליחינו (המלאכים) באו לאברהם עם הבשורות. הם בירכו אותו לשלום, והוא בירך אותם לשלום, ואז הוא מיהר להביא להם עגל שמן צלוי
Hırvatça:
I Ibrahimu su izaslanici Naši došli da mu donesu radosnu vijest. "Selam!", rekoše. "Selam!", odgovori on, i ubrzo im donese pečeno tele.
Rumence:
Trimişii Noştri îi aduseră lui Abraham vestea cea bună. Ei spuseră: “Pace!”, el răspunse: “Pace!” şi aduse fără zăbavă un viţel fript.
Transliteration:
Walaqad jaat rusuluna ibraheema bialbushra qaloo salaman qala salamun fama labitha an jaa biAAijlin haneethin
Türkçe:
Yemin olsun, resullerimiz İbrahim'e muştu getirip "Selam!" demişlerdi. O da "Selam!" demiş, fazla beklemeden kızartılmış bir buzağı getirmişti.
Sahih International:
And certainly did Our messengers come to Abraham with good tidings; they said, "Peace." He said, "Peace," and did not delay in bringing [them] a roasted calf.
İngilizce:
There came Our messengers to Abraham with glad tidings. They said, "Peace!" He answered, "Peace!" and hastened to entertain them with a roasted calf.
Azerbaycanca:
Həqiqətən, elçilərimiz (mələklər) İbrahimə müjdə (İshaqın anadan olacağı xəbərini) gətirib: “Salam!” – dedilər. (İbrahim də: ) “Salam!” – deyə cavab verdi və dərhal (gedib onlara) qızarmış bir buzov gətirdi.
Süleyman Ateş:
Elçilerimiz, İbrahim'e müjde getirip "selam!" demişlerdi. O da "selam!" dedi; çok durmadan hemen (elçilere) kızarmış bir buzağı getirdi.
Diyanet Vakfı:
Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
Erhan Aktaş:
Ant olsun elçilerimiz İbrâhîm’e haber vermek için gelip, “Selâm!” dediler.(1) “Selâm!” dedi ve hemen gidip kızarmış buzağı eti getirdi.
Kral Fahd:
Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde getirdiler ve: «Selam (sana) » dediler. O da: «(Size de)selam» dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
Hasan Basri Çantay:
Andolsun, elçilerimiz, İbrâhîme müjde ile gelib «Selâm» dediler. O da «Selâm» dedi ve eğlenmeden gidib (onlara) kızartılmış bir buzağı getirdi.
Muhammed Esed:
Ve Gerçek şu ki, İbrahim´e (semavi) elçilerimiz müjdeyle geldiler, (ve) "Selam olsun!" dediler; o da (onlara): "(Size de) selam olsun!" diye karşılık verdi ve sonra da onların önüne kızarmış bir buzağıyı getirip koymakta gecikmedi.
Gültekin Onan:
Andolsun, elçilerimiz İbrahim´e müjde ile geldikleri zaman
Ali Fikri Yavuz:
Şanım hakkı için, (melek olan) elçilerimiz İbrahim’e müjde ile gelip “selâmün aleyk” dediler. O da onlara “aleykümü’s-Selâm” dedi ve hemen gidip (onlara) kızartılmış bir buzağı getirdi.
Portekizce:
E eis que os Nossos mensageiros trouxeram a Abraão alvíssaras de boas novas, dizendo: Paz! E ele respondeu: Paz! Enão tardou em obsequiá-los com um vitelo assado.
İsveççe:
OCH VÅRA budbärare kom till Abraham med ett glatt budskap. De hälsade honom "Fred!" och han svarade: "Fred [vare med er]!" Och han skyndade sig att bära fram en helstekt kalv.
Farsça:
و به راستی فرستادگان ما ابراهیم را مژده آورده، سلام گفتند، او هم گفت: سلام [بر شما]. و درنگ نکرد تا گوساله ای بریان [برای آنان] آورد.
Kürtçe:
سوێند بەخوا بێگومان نێرراوەکانمان ھاتن بۆلای ئیبراھیم بە مژدەوە ووتیان سەلامی خوات لێ بێت (ئەویش) ووتی سەلامی خوا لەئێوەش بێت ئەمجا ئەوەندەی نەبرد (ئیبراھیم) خێرا گوێرەکەیەکی برژاوی ھێنا بۆیان
Özbekçe:
Батаҳқиқ, элчиларимиз Иброҳимга хушхабар келтирдилар. Улар: «Салом», дедилар. У: «Салом», деди. Ва кўп ўтмай қовурилган бузоқ келтирди. (Ҳуд қиссаларидан фарқли ўлароқ, Иброҳимнинг (а. с.) қиссалари бошидан эмас, балки бир кўриниши келтирилмоқда. Бу эса, Лут (а. с.) қиссасига кириш учундир.)
Malayca:
Dan sesungguhnya telah datang malaikat utusan-utusan kami kepada Nabi Ibrahim, dengan membawa berita yang mengembirakan. Lalu mereka memberi salam dengan berkata: "Salam sejahtera kepadamu (wahai Ibrahim)". Nabi Ibrahim menjawab: "Salam sejahtera kepada kamu". Maka tidak berapa lama selepas itu, ia membawa jamuan untuk mereka: seekor anak lembu yang dipanggang.
Arnavutça:
Të dërguarit Tonë (engjëjt), i sollën Ibrahimit sihariq dhe i thanë: “Selam!” Ai u përgjegj: “Selam!” Dhe me të shpejtë, u solli atyre një viç të pjekur.
Bulgarca:
И дойдоха Нашите пратеници с радостната вест при Ибрахим. Казаха: “Мир!” Каза: “Мир!” И не се забави да поднесе печено теле.
Sırpça:
И Авраму су дошли Наши анђели да му донесу радосну вест. „Мир Божји!“ Рекоше. „Мир Божји!“ Одговори он, и убрзо им донесе печено теле.
Çekçe:
A již kdysi přišli vyslanci Naši se zvěstí radostnou k Abrahamovi a řekli: 'Mír s tebou!' a on odvětil: 'Mír s vámi!' a přinesl tele pečené bez meškání.
Urduca:
اور دیکھو، ابراہیمؑ کے پاس ہمارے فرشتے خوشخبری لیے ہوئے پہنچے کہا تم پر سلام ہو ابراہیمؑ نے جواب دیا تم پر بھی سلام ہو پھر کچھ دیر نہ گزری کہ ابراہیمؑ ایک بھنا ہوا بچھڑا (ان کی ضیافت کے لیے) لے آیا
Tacikçe:
Ба таҳқиқ расулони Мо барои Иброҳим мужда озарданд. Гуфтанд: «Салом!» Гуфт: «Салом!» Ва лаҳзае баъд гӯсолае бирён хозир овард.
Tatarca:
Тәхкыйк Безнең илче фәрештәләребез бала белән сөенеч бирмәк өчен Ибраһим г-мгә килеп сәлам бирделәр. Ибраһим сезгә дә сәлам булсын, диде. Озакка сузмыйча, Ибраһим майда пешергән бозауны кунаклар алдына алып килде.
Endonezyaca:
Dan sesungguhnya utusan-utusan Kami (malaikat-malaikat) telah datang kepada lbrahim dengan membawa kabar gembira, mereka mengucapkan: "Selamat". Ibrahim menjawab: "Selamatlah," maka tidak lama kemudian Ibrahim menyuguhkan daging anak sapi yang dipanggang.
Amharca:
መልክተኞቻችንም ኢብራሂምን በ(ልጅ) ብስራት በእርግጥ መጡት፡፡ ሰላም አሉት፡፡ ሰላም አላቸው፡፡ ጥቂትም ሳይቆይ ወዲያውኑ የተጠበሰን የወይፈን ስጋ አመጣ፡፡
Tamilce:
இன்னும், திட்டவட்டமாக நம் (வானவ) தூதர்கள் இப்ராஹீமிடம் நற்செய்தியை கொண்டு வந்தனர். “(உமக்கு) ஸலாம் - ஈடேற்றம் உண்டாகுக” என்று அவர்கள் கூறினார்கள். (அதற்கு இப்ராஹீம்,) (“உங்களுக்கும்) ஸலாம் - ஈடேற்றம் உண்டாகுக!” என்று கூறினார். உடனே தாமதிக்காது சுடப்பட்ட ஒரு கன்றுக்குட்டி(யின் கறி)யைக் கொண்டு வந்தார்.
Korece:
천사들이 아브라함에게 복 음을 가져와 평안하소서 라고 말 하니 그도 서둘러 평안하소서 라 고 말하고 서둘러 구운 송아지 고기로 그들을 환대하더라
Vietnamca:
Quả thật, các Sứ Giả (Thiên Thần) của TA đã đến gặp Ibrahim báo tin mừng (về đứa con trai – Is-haaq). (Các Sứ Giả) nói: “Salam – chào bằng an”. (Ibrahim) đáp lại: “Salam”. (Sau khi chào Salam, Ibrahim) liền mang ra một con bê nướng (tiếp đãi họ).
Ayet Linkleri: