Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

11

Sûredeki Ayet No: 

64

Ayet No: 

1537

Sayfa No: 

229

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَيَا قَوْمِ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ

Çeviriyazı: 

veyâ ḳavmi hâẕihî nâḳatü-llâhi leküm âyeten feẕerûhâ te'kül fî arḍi-llâhi velâ temessûhâ bisûin feye'ḫuẕeküm `aẕâbün ḳarîb.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ey kavmim! İşte şu, Allah'ın dişi devesi, size bir mucizedir. Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar.

Diyanet İşleri: 

Ey milletim! Bu, size bir ayet olarak, Allah'ın devesidir. Bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın; ona fenalık etmeyin, yoksa siz hemen azaba uğrarsınız

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Ey kavmim, işte şu Allah'ın dişi devesi, size bir mucize. Bırakın onu da yeryüzünde yiyip gezsin ve ona kötülükle dokunmayın, sonra pek yakın bir azap gelip çatar size.

Şaban Piriş: 

Ey halkım, Bu, size açık bir ayet olarak Allah’ın devesidir. Onu bırakın, Allah’ın arzında yayılsın. Ona kötülük etmeyin; yoksa sizi çok yakında bir azap çarpar.

Edip Yüksel: 

Ey halkım, ALLAH'ın bu devesi sizin için bir ayettir. ALLAH'ın toprağında bırakın otlansın. Ona kötülük dokundurmayın. Yoksa sizi yakın bir azap yakalar.

Ali Bulaç: 

Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyeti)yle dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azap sarıverir.

Suat Yıldırım: 

Salih: “Ey benim halkım!” dedi, “Şimdi söyleyin bakayım: Şayet ben Rabbimden gelen kesin delile dayanıyorsam ve O bana tarafından bir nübüvvet lütfetmişse? Peki bu durumda ben kalkıp Allah'a isyan edersem, O’nun cezasından kim beni kurtarabilir?Sizin bana hiçbir faydanız olamaz, olsa olsa ziyanımı artırırsınız.Hem Ey halkım! İşte size mûcize olarak Allah’ın devesi! Bırakın onu Allah’ın mülkünde yayılsın, yesin içsin. Sakın kötü bir maksatla ona el sürmeyin, yoksa çok geçmez sizi bir azap kıstırıverir.” [7,33]

Ömer Nasuhi Bilmen: 

«Ve ey kavmim! İşte şu sizin için bir mucize olmak üzere Allah´ın bir dişi devesidir. Artık onu bırakınız, Allah´ın arzında otlasın ve ona bir kötülükle dokunmayınız, sonra sizi pek yakın bir azap yakalar.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ey toplumum! İşte şu size, Allah'ın bir mucize olan devesi. Rahat bırakın onu. Allah'ın toprağında karnını doyursun. Bir kötülük dokundurmayın ona. Yoksa sizi çok yakın bir azap yakalayıverir.

Bekir Sadak: 

And olsun ki, elcilerimiz mujde ile Ibrahim´e geldiler. «Selam sana» dediler, «Size de selam» dedi, hemen kizartilmis bir buzagi getirdi.

İbni Kesir: 

Ey kavmim

Adem Uğur: 

Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah´ın devesi. Onu bırakın, Allah´ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın

İskender Ali Mihr: 

Ve ey kavmim! Bu Allah´ın (dişi) devesi, sizin için bir âyettir (mucize). Artık onu serbest bırakın. Allah´ın arzından yesin. Ve ona kötülükle dokunmayın. Aksi halde sizi, yakın bir azap yakalar.

Celal Yıldırım: 

Ey kavmim, işte bu size bir âyet (mu´cize, açık belge) olarak Allah´ın (belirlediği) dişi devedir

Tefhim ul Kuran: 

«Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah´ın devesi

Fransızca: 

ô mon peuple, voici la chamelle d'Allah qu'Il vous a envoyée comme signe. Laissez-la donc paître sur la terre d'Allah, et ne lui faites aucun mal sinon, un châtiment proche vous saisira ! "

İspanyolca: 

Y, ¡pueblo!, ésa es la camella de Alá, que seá signo para vosotros. ¡Dejadla que pazca en la tierra de Alá y no le hagáis mal! Si no, os alcanzará pronto un castigo».

İtalyanca: 

O popol mio, ecco la cammella di Allah, un segno per voi. Lasciatela pascolare sulla terra di Allah e fate sì che non la tocchi male alcuno, ché vi colpirebbe imminente castigo».

Almanca: 

Und meine Leute! Dies ist eine Kamelstute von ALLAH als Aya für euch, so lasst sie auf ALLAHs Erde weiden und fügt ihr keinerlei Schaden zu, sonst wird euch eine bevorstehende Peinigung überkommen."

Çince: 

我的宗族啊!这是真主的母驼,可以做你们的迹象,所以你们应当让它在真主的大地上吃草,不要伤害它,否则,临近的惩罚将袭击你们。

Hollandaca: 

En hij zeide: O mijn volk! deze wijfjes-kameel van God is een teeken voor u; laat haar vrijelijk op Gods aarde weiden en doe haar geen leed, opdat u geen snelle straf treffe.

Rusça: 

О мой народ! Вот эта верблюдица Аллаха - знамение для вас. Пусть она пасется на земле Аллаха, и вы не причиняйте ей зла, а не то вас постигнут близкие мучения".

Somalice: 

Qoomkayow tan waa Hashii Eebe Calaamad bayna idiintahay ee iska Daaya ha cunto Dhulka Eebe hana ku taabanina Xumaan oo markaas idin qabto Cadaab dhaw.

Swahilice: 

Enyi watu wangu! Huyu ngamia wa Mwenyezi Mungu ni Ishara kwenu. Basi mwacheni ale katika ardhi ya Mwenyezi Mungu; wala msimguse kwa ubaya, isije ikakuangamizeni adhabu iliyo karibu.

Uygurca: 

ئى قەۋمىم! بۇ اﷲ (بىۋاسىتە) ياراتقان چىشى تۆگە سىلەرگە مېنىڭ مۆجىزەمدۇر، ئۇنى اﷲ نىڭ زېمىنىغا قويۇۋېتىڭلار، ئىختىيارى ئوتلىسۇن، ئۇنىڭغا زىيان زەخمەت يەتكۈزمەڭلار، بولمىسا سىلەرنى پات كېلىدىغان ئازاب ھالاك قىلىدۇ»

Japonca: 

わたしの人びとよ,これはアッラーの雌ラクダで,あなたがたに対する一つの印である。アッラーの大地で放牧し,これに害を加えてはならない。身近かな懲罰に襲われないようにしなさい。

Arapça (Ürdün): 

«ويا قوم هذه ناقة الله لكم آية» حال عامله الإشارة «فذروها تأكل في أرض الله ولا تمسوها بسوء» عقر «فيأخذكم عذاب قريب» إن عقرتموها.

Hintçe: 

ऐ मेरी क़ौम ये ख़ुदा की (भेजी हुई) ऊँटनी है तुम्हारे वास्ते (मेरी नबूवत का) एक मौजिज़ा है तो इसको (उसके हाल पर) छोड़ दो कि ख़ुदा की ज़मीन में (जहाँ चाहे) खाए और उसे कोई तकलीफ न पहुँचाओ

Tayca: 

และโอ้กลุ่มชนของฉันเอ๋ย! นี่คืออูฐตัวเมียของอัลลอฮ์ เป็นสัญญาณหนึ่งแก่พวกท่านดังนั้นพวกท่านจงปล่อยมันให้หากินตามลำพังในแผ่นดินของอัลลอฮ์ และอย่าก่อความทุกข์ยากแก่มัน มิฉะนั้นแล้ว การลงโทษอันรวดเร็วจะประสบแก่พวกท่าน”

İbranice: 

והוי, בני עמי! הנה נאקה של אלוהים לאות לכם. תנו לה לרעות כרצונה באדמת אלוהים, ואל תפגעו בה לרעה, אחרת יפגע בכם עונש (כבד) וקרוב

Hırvatça: 

O narode moj, evo, ova Allahova kamila je znak za vas, pa je pustite neka pase po Allahovoj zemlji i ne činite joj nikakvo zlo, da vas ne bi zadesila kazna bliska."

Rumence: 

O, poporul meu! Aceasta este cămila lui Dumnezeu, semn vouă. Lăsaţi-o să pască pe pământul lui Dumnezeu şi nu o atingeţi cu vreun rău, căci de nu, o osândă vă va lua curând.”

Transliteration: 

Waya qawmi hathihi naqatu Allahi lakum ayatan fatharooha takul fee ardi Allahi wala tamassooha bisooin fayakhuthakum AAathabun qareebun

Türkçe: 

"Ey toplumum! İşte şu size, Allah'ın bir mucize olan devesi. Rahat bırakın onu. Allah'ın toprağında karnını doyursun. Bir kötülük dokundurmayın ona. Yoksa sizi çok yakın bir azap yakalayıverir."

Sahih International: 

And O my people, this is the she-camel of Allah - [she is] to you a sign. So let her feed upon Allah 's earth and do not touch her with harm, or you will be taken by an impending punishment."

İngilizce: 

And O my people! This she-camel of Allah is a symbol to you: leave her to feed on Allah's (free) earth, and inflict no harm on her, or a swift penalty will seize you!

Azerbaycanca: 

Ey camaatım! Allahın bu dişi (maya) dəvəsi sizin üçün bir mö’cüzədir. Qoyun Allahın torpağında otlasın, ona bir pislik etməyin, yoxsa şiddətli bir əzaba düçar olarsınız!”

Süleyman Ateş: 

Ey kavmim, işte şu, Allah'ın devesi, size bir mu'cizedir. Bırakın onu, Allah'ın arzında yesin, ona bir kötülük dokundurmayın, yoksa sizi yakın bir azab yakalar!

Diyanet Vakfı: 

Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.

Erhan Aktaş: 

“Ey halkım! İşte şu Allah’ın dişi devesi(1), sizin için bir âyettir.(2) Bırakın onu, Allah’ın arzında otlasın. Kötü bir amaçla ona yaklaşmayın. Yoksa sizi yakın bir azâp yakalar.”

Kral Fahd: 

Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın, Allah'ın arzında yesin (içsin). Ona kötülük dokundurmayın; sonra sizi yakın bir azap yakalar.

Hasan Basri Çantay: 

«Ey kavmim, işte size bir âyet (bir mu´cize) olmak üzere Allahın şu dişi devesi! Artık onu (serbest) bırakın. Allahın arzında yesin. Ona fenalık edib dokunmayın. Binnetîce sizi yakın bir azâb yakalar».

Muhammed Esed: 

Ve "Ey kavmim!" diye, devam etti, "Bu, Allah´a ait olan dişi deve sizin için bir işaret olacaktır; bunun için, onu bırakın Allah´ın arzında otlasın; ona bir kötülük yapmayın, yoksa beklenmedik bir azaba duçar olursunuz!"

Gültekin Onan: 

&quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ey kavmim! İşte bu gördüğünüz, Allah’ın dişi devesi, size bir mûcizedir. Onu kendi haline bırakın, Allah’ın arzından yayılsın otlasın. Ona fena bir maksadla el sürmeyin, sonra sizi peşin bir azap yakalar.”

Portekizce: 

Ó povo meu, eis aqui a camela de Deus, a qual é um sinal para vós! Deixai-a pastar na terra de Deus e não a maltrateis,porque um castigo, que está próximo, açoitar-vos-á.

İsveççe: 

Och [han fortsatte]: "Detta Guds kamelsto, mitt folk, skall vara ett tecken för er. Lämna henne nu i fred att beta på Guds jord och tillfoga henne ingen skada; i annat fall väntar er ett ögonblickligt straff."

Farsça: 

و ای قوم من! این ناقه خداست که برای شما [در اثبات صدق نبوّت من] نشانه ای [عظیم] است، پس بگذاریدش در زمین خدا بچرد، و هیچ آسیب و گزندی به او نرسانید که عذابی زود هنگام شما را خواهد گرفت.

Kürtçe: 

ئەی گەلەکەم ئەمە ووشترەکەی خوایە کە موعجیزەیەکی ڕوونە بۆ ئێوە (لەسەر ڕاستی پێغەمبەرێتیەکەم) جا ئێوەش وازی لێ بھێنن با لە زەوی خوا بخوات (بلەوەڕێت) بەخراپە دەستی بۆ مەبەن ئەگینا سزایەکی نزیک تووشتان دەبێت

Özbekçe: 

Эй қавмим, Аллоҳнинг мана бу туяси сизга оят-мўъжизадир. Бас, уни тек қўйинглар, Аллоҳнинг ерида еб юрсин, унга ёмонлик етказманглар, акс ҳолда, сизни яқин азоб ушлайди», деди. (Солиҳ (а. с.) ўзларига Аллоҳ таоло томонидан Пайғамбарликларини тасдиқловчи мўъжиза қилиб берилган туяни Самуд қавмига кўрсатиб, эй қавмим, мана бу туя менинг ҳақ Пайғамбар эканимни тасдиқловчи мўъжиза, бу Аллоҳнинг туяси, унга тегманглар, Аллоҳнинг ерида хоҳлаган нарсасини еб юрсин, унга бирор ёмонлик етказа кўрманглар, агар бирор ёмонлик етказсангиз, сизга тезда азоб келади, дедилар.)

Malayca: 

" Dan wahai kaumku! Ini adalah unta betina dari Allah untuk kamu sebagai tanda (mukjizat) yang membuktikan kebenaranku. Oleh itu, biarkanlah dia mencari makan di bumi Allah dan janganlah kamu menyentuhnya dengan sesuatu yang menyakitinya, (kalau kamu menyakitinya) maka kamu akan ditimpa azab seksa yang dekat masa datangnya".

Arnavutça: 

O populli im! Kjo është devja e Perëndisë – mrekulli për ju, e lënie të kullosë në tokën e Perëndisë, dhe mos i bëni ndonjë të keqe asaj, se ju godet ndëshkimi i afërt”.

Bulgarca: 

О, народе мой, това е камилата на Аллах - знамение за вас. Оставете я да пасе по земята на Аллах и не я докосвайте със зло, иначе ще ви обхване близко мъчение!”

Sırpça: 

О мој народе, ево, ова Аллахова камила је знак вама, па је пустите нека пасе по Аллаховој земљи и не чините јој никакво зло, да вас не би убрзо задесила казна.“

Çekçe: 

Lide můj, hle, toto je velbloudice Boží, jež pro vás je znamením. Nechte ji pást na zemi Boží a nečiňte jí nic zlého, aby se vám nedostalo trestu blízkého!'

Urduca: 

اور اے میری قوم کے لوگو، دیکھو یہ اللہ کی اونٹنی تمہارے لیے ایک نشانی ہے اِسے خدا کی زمین میں چرنے کے لیے آزاد چھوڑ دو اِس سے ذرا تعرض نہ کرنا ورنہ کچھ زیادہ دیر نہ گزرے گی کہ تم پر خدا کا عذاب آ جائے گا"

Tacikçe: 

Эй қавми ман, ин модашутури Худованд аст ва нишонаест барои шумо. Бигзоредаш то дар замини Худо бичарад ва ба бадӣ маёзоредаш, ки ба зуди азоб шуморо фурӯ гирад».

Tatarca: 

Янә әйтте: "Ий каумем, бу дөя минем пәйгамбәрлегемә дәлил булган дөядер. (Чөнки Салихтан кауме: "Әгәр хак пәйгамбәр булсаң, дога кылып ошбу таштан дөя чыгар", – диделәр. Салих г-м Аллаһудан сорады һәм, таш ярылып, дөя чыкты). Ул дөягә ихтыяр бирегез, Аллаһ җирендә ашасын вә аңа һичбер зарар тидермәгез, әгәр зарар тидерсәгез, үзегезгә бик тиз ґәзаб ирешер".

Endonezyaca: 

Hai kaumku, inilah unta betina dari Allah, sebagai mukjizat (yang menunjukkan kebenaran) untukmu, sebab itu biarkanlah dia makan di bumi Allah, dan janganlah kamu mengganggunya dengan gangguan apapun yang akan menyebabkan kamu ditimpa azab yang dekat".

Amharca: 

ሕዝቦቼም ሆይ! ይህቺ ለእናንተ ተዓምር ስትሆን የአላህ ግመል ናት፡፡ ተውዋትም፡፡ በአላህ ምድር ውስጥ ትብላ፡፡ በክፉም አትንኳት፡፡ ቅርብ የሆነ ቅጣት ይይዛችኋልና» (አላቸው)፡፡

Tamilce: 

இன்னும், “என் மக்களே! இது உங்களுக்கு அல்லாஹ்வின் அத்தாட்சியான பெண் ஒட்டகமாகும். ஆகவே, அதை விட்டுவிடுங்கள், அது அல்லாஹ்வின் பூமியில் சாப்பிடட்டும்; இன்னும், அதற்கு எவ்வித கெடுதியும் செய்யாதீர்கள். (அவ்வாறு செய்தால்) அதிசீக்கிரமான தண்டனை உங்களை பிடித்துக் கொள்ளும்.”

Korece: 

백성들이여 이것이 너희에 게 애증으로 주신 하나님의 암낙 타이니 그대로 두어 하나님의 땅 에서 살찌게 하되 조금도 해하지 말라 재빠른 징벌이 너희를 엄습 하리라

Vietnamca: 

“Hỡi người dân của Ta, đây là con lạc đà của Allah, một dấu hiệu dành cho các ngươi. Vì vậy, các ngươi hãy để mặc nó tự do ăn uống trên đất của Allah, các ngươi chớ đừng chạm đến nó bất cứ điều hại nào, nếu không các ngươi sẽ phải chịu một sự trừng phạt gần kề.”

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: