Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

2

Sûredeki Ayet No: 

144

Ayet No: 

151

Sayfa No: 

22

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

قَدْ نَرَىٰ تَقَلُّبَ وَجْهِكَ فِي السَّمَاءِ ۖ فَلَنُوَلِّيَنَّكَ قِبْلَةً تَرْضَاهَا ۚ فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ ۚ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ ۗ وَإِنَّ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ لَيَعْلَمُونَ أَنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ ۗ وَمَا اللَّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ

Çeviriyazı: 

ḳad nerâ teḳallübe vechike fi-ssemâ'. felenüvelliyenneke ḳibleten terḍâhâ. fevelli vecheke şaṭra-lmescidi-lḥarâm. veḥayŝü mâ küntüm fevellû vucûheküm şaṭrah. veinne-lleẕîne ûtü-lkitâbe leya`lemûne ennehü-lḥaḳḳu mir rabbihim. veme-llâhü bigâfilin `ammâ ya`melûn.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Doğrusu, biz, yüzünün semaya yöneldiğini, orada şekilden şekile geçerek, aranıp durduğunu görüyorduk. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Haydi bakalım, yüzünü Mescidi Haram'a doğru çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız olun, yüzünüzü o tarafa doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar da kesinlikle bilirler ki, Rabblerinden gelen o emir haktır. Ve Allah, onların yaptıklarından ve yapmakta olduklarından gafil değildir.

Diyanet İşleri: 

Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnud olacağın kıbleye seni elbette çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram semtine çevir; bulunduğunuz yerde yüzlerinizi o yöne çevirin. Doğrusu Kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Gerçekten de yüzünü göğe çevirip arandığını görmekteyiz. Seni, razı olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Hadi, yüzünü Mescidi Haram'a çevir. Siz de Nerede bulunursanız bulunun, yüzlerinizi o tarafa döndürün. Kendilerine kitap verilenler de bilirler ki bu, Rablerinden gelmiştir, yerindedir, gerçektir ve Allah, onların yaptıklarından gafil değildir.

Şaban Piriş: 

(Ey Muhammed) Yüzünü semaya çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi seni hoşnut olacağın kıbleye çeviriyoruz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede bulunursanız bulunun yüzlerinizi o yöne çevirin. Kitap ehli, bunun Rab’lerinden gelen bir hak olduğunu çok iyi bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.

Edip Yüksel: 

Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, hoşlanacağın bir kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Kutsal Mescid'e çevir. Nerede olursanız olun yüzlerinizi o yöne çevirin. Kuşkusuz, kendilerine kitap verilenler, bunun Rab'lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. ALLAH onların yaptığından gafil değildir.

Ali Bulaç: 

Biz, senin yüzünü çok defa göğe doğru çevirip-durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.

Suat Yıldırım: 

Elbette ilâhî buyruğu bekleyerek yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık müsterih ol, işte memnun olacağın kıbleye seni yöneltiyoruz! Haydi yüzünü Mescid-i Harâm'a doğru çevir! Siz de ey müminler, nerede olursanız olunuz yüzünüzü oraya doğru çevirin! Kendilerine kitap verilmiş olanlar, kıbleyi çevirmenin gerçekten Rab’leri tarafından olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. {KM, Yuhanna 4,21}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Biz senin yüzünün semaya doğru çevrilip durduğunu muhakkak görüyoruz. Artık seni hoşnud olacağın bir kıbleye muhakkak tevcih edeceğiz. Haydi yüzünü Mescid-i Haram tarafına döndür. Ve her nerede bulunursanız yüzlerinizi onun tarafına tevcih ediniz. Ve şüphe yok ki kendilerine kitap verilmiş olanlar da bunun Rabbleri tarafından hak olduğunu elbette bilirler. Ve Allah onların amellerinden gâfil değildir.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.

Bekir Sadak: 

Yuzunu goge cevirip durdugunu goruyoruz. Hosnud olacagin kibleye seni elbette cevirecegiz. Artik yuzunu Mescid-i Haram semtine cevir

İbni Kesir: 

Doğrusu biz, yüzünün semaya doğru çevrilip durduğunu görüyoruz. Şimdi seni hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede bulunursanız bulunun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphesiz ki, kendilerine kitab verilenler bunun Rablarından gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından gafil değildir.

Adem Uğur: 

(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.

İskender Ali Mihr: 

Andolsun ki Biz, senin (ilâhi emri bekleyerek), yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Artık seni razı (hoşnut) olacağın kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram´a (tarafına) çevir. Siz de (Ey mü´minler)! Nerede iseniz (olursanız olun) (namazda) yüzlerinizi o yöne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler bunun Rab´lerinden (gelme) bir hak olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

Celal Yıldırım: 

Şüphesiz ki Biz, yüzünü (ilâhî buyruğu bekleyerek) göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık Seni —and olsun ki— hoşnud olacağın bir kıbleye döndürüyoruz: (Bundan böyle namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de (ey mü´ minler!) nerede bulunursanız (namazda) yüzünüzü oraya doğru çevirin. Kendilerine kitap verilenler bunun Rab´lerinden gelme bir hak olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

Tefhim ul Kuran: 

Biz, senin, yüzünü çok defa göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Her nerede bulunursanız, yüzünüzü onun yönüne çevirin. Şüphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gerçek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yapmakta olduklarınızdan gafil olmayandır.

Fransızca: 

Certes nous te voyons tourner le visage en tous sens dans le ciel. Nous te faisons donc orienter vers une direction qui te plaît. Tourne donc ton visage vers la Mosquée sacrée. Où que vous soyez, tournez-y vos visages. Certes, ceux à qui le Livre a été donné savent bien que c'est la vérité venue de leur Seigneur. Et Allah n'est pas inattentif à ce qu'ils font

İspanyolca: 

Vemos cómo vuelves tu rostro al cielo. Haremos, pues, que te vuelvas hacia una dirección que te satisfaga. Vuelve tu rostro hacia la Mezquita Sagrada. Dondequiera que estéis, volved vuestro rostro hacia ella. Aquéllos que han recibido la Escritura saben bien que es la Verdad que viene de su Señor. Alá está atento a lo que hacen.

İtalyanca: 

Ti abbiamo visto volgere il viso al cielo. Ebbene, ti daremo un orientamento che ti piacerà. Volgiti dunque verso la Sacra Moschea. Ovunque siate, rivolgete il volto nella sua direzione. Certo, coloro a cui è stato dato il Libro, sanno che questa è la verità che viene dal loro Signore. Allah non è incurante di quello che fate.

Almanca: 

Bereits sehen WIR das Schweifen deines Gesichts himmelwärts. So werden WIR dich gewiß eine Gebetsrichtung einnehmen lassen, an der du Wohlgefallen findest. So wende dich mit dem Gesicht in Richtung von Almasdschidil-haram , und allerorts, wo ihr seid, wendet euch mit dem Gesicht in seine Richtung! Auch sicher, diejenigen, denen die Schrift zuteil wurde, wissen zweifellos, daß es doch die Wahrheit von ihrem HERRN ist. Und ALLAH ist gewiß nicht achtlos dem gegenüber, was ihr tut.

Çince: 

我确已见你反复地仰视天空,故我必使你转向你所喜悦的朝向。你应当把你的脸转向禁寺。你们无论在那里,都应当把你们的睑转向禁寺。曾受天经者必定知道这是从他们的主降示的真理,真主绝不忽视他们的行为。

Hollandaca: 

Wij hebben gezien, dat gij uw gezicht naar den Hemel wendt, maar wij willen het eene richting geven die u aangenaam is. Wendt daarom uw gezicht naar den heiligen tempel; waar gij u ook bevindt, wendt uw aangezicht daarheen. Zij die de schrift ontvingen, weten het wel, dat deze waarheid van hunnen Heer komt, en God is niet onopmerkzaam omtrent hunne daden.

Rusça: 

Мы видели, как ты обращал свое лицо к небу, и Мы обратим тебя к кибле, которой ты останешься доволен. Обрати же свое лицо в сторону Заповедной мечети. Где бы вы ни были, обращайте ваши лица в ее сторону. Воистину, те, которым даровано Писание, знают, что такова истина от их Господа. Аллах не пребывает в неведении относительно того, что они совершают.

Somalice: 

dhabahaan yaan ugu jeednay gagadookna Wajigaaga ee Samada, waxaana kuu jeedinaynaa Qiblad aad ka raali noqon, ee u jeedi Wajigaaga xagga Masjidka Xurmeysan, meelkastood joogtana u jeediya Wajigiinna xagiisa, kuwa Kitaabka la siiyeyna waa ogyihiin in jeedintaas xaq Eebe tahay, Eebana ma halmaansana waxay Camal fali.

Swahilice: 

Kwa yakini tukiona unavyo geuza geuza uso wako mbinguni. Basi tutakuelekeza kwenye Kibla ukipendacho. Basi elekeza uso wako upande wa Msikiti Mtakatifu; na popote mnapokuwa zielekezeni nyuso zenu upande huo; na hakika wale walio pewa Kitabu wanajua kwamba hiyo ni haki itokayo kwa Mola wao Mlezi. Na Mwenyezi Mungu si mwenye kughafilika na yale wanayo yatenda.

Uygurca: 

بىز سېنىڭ (كەبە قىبلەڭ بولۇشىنى تىلەپ) قايتا - قايتا ئاسمانغا قارىغانلىقىڭنى كۆرۈپ تۇرۇۋاتىمىز. سېنى چوقۇم سەن ياقتۇرىدىغان قىبلىگە يۈزلەندۈرىمىز. (نامازدا) يۈزۈڭنى مەسجىدى ھەرەم تەرەپكە قىلغىن. (ئى مۆمىنلەر!) قەيەردە بولماڭلار (نامازدا) يۈزۈڭلارنى مەسجىدى ھەرەم تەرەپكە قىلىڭلار. ھەقىقەتەن كىتاب بېرىلگەنلەر (يەنى يەھۇدىيلار ۋە ناسارالار) بۇنىڭ (يەنى قىبلىنىڭ كەبىگە ئۆزگەرتىلىشىنىڭ) پەرۋەردىگارى تەرىپىدىن كەلگەن ھەقىقەت ئىكەنلىكىنى، چوقۇم بىلىدۇ، اﷲ ئۇلارنىڭ قىلمىشىدىن غاپىل ئەمەس

Japonca: 

われはあなたが(導きを求め),天に顔を巡らすのを見る。そこでわれは,あなたの納得するキブラに,あなたを向かわせる。あなたの顔を聖なるマスジドの方向に向けなさい。あなたがたは何処にいても,あなたがたの顔をキブラに向けなさい。本当に啓典の民は,それが主からの真理であることを知っている。アッラーは,かれらの行うことに無頓着な方ではない。

Arapça (Ürdün): 

«قد» للتحقيق «نرى تقلُّب» تصرف «وجهك في» جهة «السماء» متطلعا إلى الوحي ومتشوقا للأمر باستقبال الكعبة وكان يود ذلك لأنها قبلة إبراهيم ولأنه دعى إلى إسلام العرب «فلنولينك» نحولنك «قبلة ترضاها» تحبها «فولِّ وجهك» استقبل في الصلاة «شطر» نحو «المسجد الحرام» أي الكعبة «وحيثما كنتم» خطاب للأمة «فولُّوا وجوهكم» في الصلاة «شطره وإن الذين أوتوا الكتاب ليعلمون أنه» أي التولي إلى الكعبة «الحق» الثابت «من ربهم» لما في كتبهم من نعت النبي من أنه يتحول إليها «وما الله بغافل عما تعملون» بالتاء أيها المؤمنون من امتثال أمره وبالياء أي اليهود من إنكار أمر القبلة.

Hintçe: 

ऐ रसूल क़िबला बदलने के वास्ते बेशक तुम्हारा बार बार आसमान की तरफ मुँह करना हम देख रहे हैं तो हम ज़रुर तुम को ऐसे क़िबले की तरफ फेर देगें कि तुम निहाल हो जाओ अच्छा तो नमाज़ ही में तुम मस्ज़िदे मोहतरम काबे की तरफ मुँह कर लो और ऐ मुसलमानों तुम जहाँ कही भी हो उसी की तरफ़ अपना मुँह कर लिया करो और जिन लोगों को किताब तौरेत वगैरह दी गयी है वह बख़ूबी जानते हैं कि ये तबदील क़िबले बहुत बजा व दुरुस्त है और उस के परवरदिगार की तरफ़ से है और जो कुछ वह लोग करते हैं उस से ख़ुदा बेख़बर नही

Tayca: 

แท้จริงเราเห็นใบหน้าของเจ้าแหงนไปในฟากฟ้าบ่อยครั้ง แน่นอนเราให้เจ้าผินไปยังทิศ ที่เจ้าพึงใจ ดังนั้นเจ้าจงผินใบหน้าของเจ้าไปทางมัสยิดิลฮะรอมเถิด และที่ใดก็ตามที่พวกเจ้าปรากฏอยู่ ก็จงผินใบหน้าของพวกเจ้าไปทางทิศนั้น และแท้จริงบรรดาผู้ที่ได้รับคัมภีร์ นั้นย่อมรู้ดีว่ามัน คือความจริงที่มาจากพระเจ้าของพวกเขา และอัลลอฮ์นั้นไม่ทรงเผลอในสิ่งที่พวกเขากระทำกัน

İbranice: 

אכן, אנו רואים את התהפכות פניך בשמים, והנה עתה ניתנה לך הקיבלה (כיוון התפילה) שתסופק בה. והפנה פניך (בתפילה) לעבר המסגד הקדוש (הכעבה,) ובכל מקום שתהיו הפנו פניכם (בתפילה) לעברו. אלה אשר ניתן להם הספר (היהודים והנוצרים) יודעים שזה הצדק של ריבונם. ואין מוס

Hırvatça: 

Mi vidimo kako okrećeš lice svoje prema nebu i Mi ćemo te sigurno okrenuti prema kibli koju ti želiš; pa, okreni lice svoje prema Časnoj džamiji! I gdje god bili, lice svoje okrenite prema njoj. Doista, oni kojima je data Knjiga znaju da je to istina od Gospodara njihova. A Allah nije nemaran prema onome šta oni rade.

Rumence: 

Te-am văzut că ţi-ai întors faţa către cer ca să-ţi dăm qibla care să-ţi fie pe plac. Întoarce-ţi faţa către Moscheea cea Sfântă! Oriunde aţi fi, întoarceţi-vă faţa către ea! Cei care au primit Cartea, ştiu că acesta este Adevărul de la Domnul lor. Dumne

Transliteration: 

Qad nara taqalluba wajhika fee alssamai falanuwalliyannaka qiblatan tardaha fawalli wajhaka shatra almasjidi alharami wahaythu ma kuntum fawalloo wujoohakum shatrahu wainna allatheena ootoo alkitaba layaAAlamoona annahu alhaqqu min rabbihim wama Allahu bighafilin AAamma yaAAmaloona

Türkçe: 

Biz senin, yüzünün habire göğe doğru çevrildiğini elbette görüyoruz. Hoşlanacağın bir kıbleye seni elbette döndüreceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olsanız yüzünüzü Mescid-i Haram yönüne döndürün. Kendilerine kitap verilenler, onun, Rablerinden bir gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapıp ettiklerinden habersiz değildir.

Sahih International: 

We have certainly seen the turning of your face, [O Muhammad], toward the heaven, and We will surely turn you to a qiblah with which you will be pleased. So turn your face toward al-Masjid al-Haram. And wherever you [believers] are, turn your faces toward it [in prayer]. Indeed, those who have been given the Scripture well know that it is the truth from their Lord. And Allah is not unaware of what they do.

İngilizce: 

We see the turning of thy face (for guidance to the heavens: now Shall We turn thee to a Qibla that shall please thee. Turn then Thy face in the direction of the sacred Mosque: Wherever ye are, turn your faces in that direction. The people of the Book know well that that is the truth from their Lord. Nor is Allah unmindful of what they do.

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Biz sənin üzünün göyə tərəf çevrildiyini görürük, ona görə də səni razı olduğun qibləyə tərəf döndərəcəyik. İndi üzünü Məscidülhərama tərəf çevir! (Ey müsəlmanlar!) Harada olsanız (namaz vaxtı) üzünüzü oraya döndərin! Kitab verilmişlər bunun öz Rəbbi tərəfindən bir həqiqət olduğunu yaxşı bilirlər. Allah onların əməllərindən xəbərsiz deyildir.

Süleyman Ateş: 

(Ey Muhammed), biz senin yüzünün göğe doğru çevrilip durduğunu (gökten haber beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşlanacağın bir kıbleye döndüreceğiz. (Bundan böyle) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız, yüzlerinizio yöne çevirin. Kitap verilenler, bunun Rableri tarafından bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

Diyanet Vakfı: 

(Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir.

Erhan Aktaş: 

Senin, yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Seni, razı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle yüzünü, Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ve siz de nerede olursanız olun, yüzlerinizi o tarafa çevirin. Kitâp verilenler, onun Rabb’lerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.

Kral Fahd: 

(Ey Muhammed!) Senin, yüzünü göğe doğru çevirdiğini elbette görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Harâm (ka'be) tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehli kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından gâfil değildir.

Hasan Basri Çantay: 

Biz, yüzünü (vahye intizaar ve iştiyakından) çok kerre göğe doğru evirib çevirdiğini muhakkak görüyoruz. Şimdi seni herhalde hoşnud olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. (Namazda) yüzünü artık Mescid-i haram tarafına (Kâ´be semtine) çevir. (Ey Müminler,) siz de nerede bulunursanız (namazda) yüzlerinizi o yana döndürün. Şüphe yok ki kendilerine Kitab verilenler bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu pek iyi bilirler. Allah onların yapacaklarından gaafil değildir.

Muhammed Esed: 

Biz, (ey Peygamber) senin sık sık yüzünü (bir kılavuz arayışı içinde) göğe çevirdiğini görüyoruz: ve şimdi seni tam tatmin edecek bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram´a çevir; ve siz, hepiniz, nerede olursanız olun, yüzünüzü (namaz esnasında) o yöne döndürün. Doğrusu, daha önce kendilerine vahiy tevdi edilmiş olanlar, bu emrin Rablerinden gelen bir hakikat olduğunu çok iyi bilirler; ve Allah onların yaptıklarından habersiz değildir.

Gültekin Onan: 

Yüzünü göğe çevirip durduğunu (tekallube) görüyoruz. Seni, hoşlanacağın / hoşnud olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Artık yüzünü Kutsal Mescid´e / Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olursanız olun yüzlerinizi o yöne çevirin. Kuşkusuz, kendilerine kitap verilenler, bunun rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Tanrı, yaptıklarınızdan gafil değildir.

Ali Fikri Yavuz: 

(Ey Rasûlüm, vahyim gelmesi için) yüzünün göğe doğru aranıb durduğunu görüyoruz. Bunun için, seni râzı olacağın bir kıbleye çevireceğiz. Şimdi yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Ey müminler, siz de her nerede olursanız, yüzünüzü, namazlarda o Mescid tarafına çevirin. Şüphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bu kıble çevrilişinin Rableri tarafından hak olduğunu bilirler. Allah ise onların inkârlarından ve yapacaklarından gâfil değildir.

Portekizce: 

Vimos-te (ó Mensageiro) orientar o rosto para o céu; portanto, orientar-te-emos até a quibla que te satisfaça. Orientateu rosto (ao cumprir a oração) para a Sagrada Mesquita (de Makka)! E vós (crentes), onde quer que vos encontreis, orientaivossos rosto até ela. Aqueles que receberam o Livro, bem sabem que isto é a verdade de seu Senhor; e Deus não estádesatento a quanto fazem.

İsveççe: 

Ofta har Vi sett dig [Muhammad] vända ansiktet mot himlen [i väntan på ledning], och Vi skall låta dig vända dig i en böneriktning som skall göra dig nöjd. Vänd alltså nu ditt ansikte mot den heliga Moskén; ja, var ni än befinner er, vänd era ansikten mot denna [Moské]. De som [förr] fick ta emot uppenbarelsen vet säkert att detta är ett sant [påbud] från deras Herre. Och Gud förbiser ingenting av vad de gör.

Farsça: 

ما گردانیدن رویت را در [جهت] آسمان [چون کسی که به انتظار مطلبی باشد] می بینیم؛ پس یقیناً تو را به سوی قبله ای که آن را بپسندی برمی گردانیم؛ پس رویت را به سوی مسجد الحرام گردان؛ و [شما ای مسلمانان!] هر جا که باشید، روی خود را به سوی آن برگردانید. و مسلماً اهل کتاب می دانند که این تغییر قبله [از بیت المقدس به کعبه] از سوی پروردگارشان [کاری] درست و حق است؛ [زیرا در تورات و انجیلشان خوانده اند که پیامبر اسلام به دو قبله نماز خواهد خواند] و خدا از آنچه [بر ضد پیامبر و مؤمنان] انجام می دهند، بی خبر نیست.

Kürtçe: 

بەڕاستی ئێمە گەڕانی ڕووخسارت ڕوو بەئاسمان دەبینین دەی سوێند بەخوا ڕووت دەکەینە ڕووگەیەک کەپەسەندت بێ وڕازی بیت پێی ئیتر ڕووت وەرچەرخێنە بەرەو لای کەعبە (مسجد الحرام) ئێوەش ئەی موسڵمانان لەھەر لایەک بوون (لەنوێژدا) ڕووتان بکەنە ئەوێ، بەرەو (مسجد الحرام) بەڕاستی ئەوانەی پەڕاویان پێدراوە چاک ئەزانن کەئەمە شتێکی ڕاستە لە پەروەردگاریانەوە, وە خودا بێ ئاگا نیە لەوەی کەدەیکەن

Özbekçe: 

Гоҳо юзингни осмонга тез-тез бурилганини кўрамиз. Бас, албатта, сени ўзинг рози бўлган қиблага қаратамиз. Юзингни Масжидул Ҳаром томон бур. Қаерда бўлсангиз ҳам, юзингизни у томон бурингиз. Албатта, китоб берилганлар уни Роббиларидан бўлган ҳақ эканини биладилар. Ва Аллоҳ уларнинг қилаётган амалларидан ғофил эмасдир.

Malayca: 

Kerap kali Kami melihat engkau (wahai Muhammad), berulang-ulang menengadah ke langit, maka Kami benarkan engkau berpaling mengadap kiblat yang engkau sukai. Oleh itu palingkanlah mukamu ke arah masjid Al-Haraam (tempat letaknya Kaabah); dan di mana sahaja kamu berada maka hadapkanlah muka kamu ke arahnya. Dan sesungguhnya orang-orang (Yahudi dan Nasrani) yang telah diberikan Kitab, mereka mengetahui bahawa perkara (berkiblat ke Kaabah) itu adalah perintah yang benar dari Tuhan mereka; dan Allah tidak sekali-kali lalai akan apa yang mereka lakukan.

Arnavutça: 

Na të pamë ty që shikimin tënd e drejtoje kah qielli (duke u lutur për caktimin e kiblës) e Na me të vërtetë do të kthejmë ty kah ajo anë, që të kënaq ty. Prandaj, ktheje fytyrën tënde kah faltorja e shenjtë (Qabja)! Dhe kudo që të gjendeni kthenie fytyrën tuaj kah ajo anë! Padyshim, atyre që u është dërguar Libri (Teurati) e dinë se ai (drejtimi kah kibla) është i vërtetë, është prej Zotit të tyre, - se Perëndia nuk është i pakujdesshëm ndaj punëve që bëjnë njerëzit.

Bulgarca: 

Виждаме да се обръща твоето лице [о, Мухаммад] към небето. Ние непременно ще те обърнем в посока за молитви, която ще ти е угодна. Тъй че обърни лице към Свещената джамия! Където и да бъдете, обръщайте лице към нея! Дарените с Писанието знаят, че това е

Sırpça: 

Ми видимо како окрећеш лице своје према небу и Ми ћемо сигурно да те окренемо према правцу који ти желиш; па, окрени лице своје према Часном храму! И где год били, лице своје окрените према њему. Заиста, они којима је дата Књига знају да је то истина од њиховог Господара. А Аллах није немаран према ономе шта они раде.

Çekçe: 

Vídáme tě často obracet tvář svou k nebi sem a tam a obrátíme tě proto ke qible, jež se ti bude líbit. Obrať tedy tvář svou směrem k Mešitě posvátné! A kdekoliv budete, obracejte tvář svou ve směru jejím! Věru ti, jimž dostalo se Písma, vědí dobře, že to

Urduca: 

یہ تمہارے منہ کا بار بار آسمان کی طرف اٹھنا ہم دیکھ رہے ہیں لو، ہم اُسی قبلے کی طرف تمہیں پھیرے دیتے ہیں، جسے تم پسند کرتے ہو مسجد حرام کی طرف رُخ پھیر دو اب جہاں کہیں تم ہو، اُسی کی طرف منہ کر کے نماز پڑھا کرو یہ لوگ جںہیں کتاب دی گئی تھی، خو ب جانتے ہیں کہ (تحویل قبلہ کا) یہ حکم ان کے رب ہی کی طرف سے ہے اور بر حق ہے، مگرا س کے باوجود جو کچھ یہ کر رہے ہیں، اللہ اس سے غافل نہیں ہے

Tacikçe: 

Нигаристанатро ба атрофи осмон мебинем, Туро ба сӯи қиблае, ки меписандӣ, мегардонем. Пас рӯй ба ҷониби Масҷидулҳаром кун. Ва ҳар ҷо, ки бошед, рӯй ба он ҷониб кунед. Аҳли китоб медонанд, ки ин дигаргунӣ ба ҳақ ва аз ҷониби Парвардигорашон будааст. Ва Худо аз он чӣ мекунед, ғофил нест!

Tatarca: 

Әлбәттә, күрәбез, ий Мухәммәд г-м, йөзеңне күккә күтәреп торуыңны. (Мухәммәд г-м кыйбла үзгәрмәс борын ук, Ибраһим г-м төзегән кәгьбаттулланы кыйбла булуын тели иде. Шул хакта Җәбраилгә Аллаһ белән сөйләш дигән иде, Җәбраил сөйләшергә вәгъдә биреп китте. Шуннан соң күккә карап Җәбраилне көтәр булды). Әлбәттә, сине үзең теләгән кәгъбаттуллага юнәлдерербез. Менә хәзер йөзеңне юнәлдер мәсҗид Хәрам эчендәге Кәгъбаттуллага! Кайда гына булсагыз да йөзләрегезне Кәгъбаттуллага юнәлдерегез! Китап әһелләре яһүд һәм насара, әлбәттә, беләләр Кәгьбаттулланың Аллаһ тарафыннан кыйбла ителгәнлеген. Аллаһ аларның эшләгән эшләреннән гафил түгел.

Endonezyaca: 

Sungguh Kami (sering) melihat mukamu menengadah ke langit, maka sungguh Kami akan memalingkan kamu ke kiblat yang kamu sukai. Palingkanlah mukamu ke arah Masjidil Haram. Dan dimana saja kamu berada, palingkanlah mukamu ke arahnya. Dan sesungguhnya orang-orang (Yahudi dan Nasrani) yang diberi Al Kitab (Taurat dan Injil) memang mengetahui, bahwa berpaling ke Masjidil Haram itu adalah benar dari Tuhannya; dan Allah sekali-kali tidak lengah dari apa yang mereka kerjakan.

Amharca: 

የፊትህን ወደ ሰማይ መገላበጥ በእርግጥ እናያለን፡፡ ወደምትወዳትም ቂብላ እናዞርሃለን፡፡ ስለዚህ ፊትህን ወደ ተከበረው መስጊድ (ወደ ካዕባ) አግጣጫ አዙር፡፡ የትም ስፍራ ብትኾኑም (ስትሰግዱ) ፊቶቻችሁን ወደርሱ አግጣጫ አዙሩ፡፡ እነዚያም መጽሐፉን የተሰጡት እርሱ ከጌታቸው ሲኾን እውነት መሆኑን ያውቃሉ፡፡ አላህም ከምትሠሩት ሥራ ዘንጊ አይደለም፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) உம் முகம் வானத்தின் பக்கம் பல முறை திரும்புவதை திட்டமாக நாம் காண்கிறோம். ஆகவே, நீர் பிரியப்படுகின்ற ஒரு கிப்லாவிற்கு உம்மை நிச்சயமாக நாம் திருப்புவோம். எனவே, நீர் (தொழுகைக்கு நின்றால்) ‘அல் மஸ்ஜிதுல் ஹராம்’ பக்கம் உம் முகத்தைத் திருப்புவீராக. இன்னும் (முஸ்லிம்களே!) நீங்கள் எங்கிருந்தாலும் (தொழும்போது) அதன் பக்கம் உங்கள் முகங்களைத் திருப்புங்கள். நிச்சயமாக வேதம் கொடுக்கப்பட்டவர்கள், - “நிச்சயமாக இது தங்கள் இறைவனிடமிருந்து (வந்துள்ள) உண்மைதான்’’ என - திட்டமாக அறிவார்கள். இன்னும் அவர்கள் செய்வதைப் பற்றி அல்லாஹ் கவனமற்றவனாக இல்லை.

Korece: 

하나님께서 하늘을 향한 그 대의 얼굴을 보고 있었노라 그대 가 원하는 기도의 방향을 향하게 하리라 그대의 고개를 영원한 경 배의 장소로 향하라 어디에 있든 그 쪽으로 고개를 향할지니 성서 를 계시받은 이들은 이 계시가 그 들의 주님으로부터 온 진실이라는 것을 알고 있으며 하나님은 그들 이 하는것에 대해 모르는 분이 아 니시라

Vietnamca: 

Quả thật, TA đã thấy Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) thường ngước mặt trên trời (với khao khát đổi Qiblah về ngôi đền Ka’bah). Cho nên, TA cho phép Ngươi chuyển Qiblah về hướng mà Ngươi hài lòng, vì vậy, Ngươi hãy quay mặt mình về hướng Masjid Haram (ở Makkah); và cho dù các ngươi ở bất cứ đâu cũng phải hướng mặt về đó (để dâng lễ Salah). Những ai đã được ban cho Kinh Sách chắc chắn đều biết rõ đó là chân lý từ nơi Thượng Đế của họ và Allah không làm ngơ trước những gì các ngươi làm.