Arapça:
وَيَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مَالًا ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى اللَّهِ ۚ وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الَّذِينَ آمَنُوا ۚ إِنَّهُم مُّلَاقُو رَبِّهِمْ وَلَٰكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ
Çeviriyazı:
veyâ ḳavmi lâ es'elüküm `aleyhi mâlâ. in ecriye illâ `ale-llâhi vemâ ene biṭâridi-lleẕîne âmenû. innehüm mülâḳû rabbihim velâkinnî erâküm ḳavmen techelûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey kavmim! Ben sizden herhangi bir mal mülk istemiyorum. Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ve ben ona iman edenleri kovacak değilim. Onlar elbette Rablerine kavuşacaklar. Fakat ben de sizi cahillik eden bir kavim görüyorum.
Diyanet İşleri:
Ey milletim! Buna karşılık ben sizden bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'a aittir; inananları da kovacak değilim; çünkü onlar Rableriyle karşılaşacaklar; fakat ben sizi cahil bir millet olarak görüyorum.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Ey kavmim, bu yüzden bir mal da istemem sizden; ecrim, ancak Allah'a ait ve ben, inananları kovacak da değilim; şüphe yok ki onlar, Rablerine kavuşacaklar, fakat sizi görüyorum ki bilgisiz bir kavimsiniz.
Şaban Piriş:
Ey Halkım! Ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrimi Allah verecektir. Ben, iman eden kimseleri kovamam. Onlar, elbette Rab’lerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin cahillik eden bir halk olduğunuzu görüyorum.
Edip Yüksel:
Ey halkım, buna karşılık sizden herhangi bir para istemiyorum. Ücretim ancak ALLAH'tan gelir. İnananları da kovamam; onlar, Rab'leriyle karşılacaklar. Fakat, sizi cahillik eden bir topluluk olarak görüyorum.
Ali Bulaç:
"Ey Kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.
Suat Yıldırım:
“Hem ey halkım! Bu tebliğimden ötürü sizden maddî bir karşılık istiyor değilim.Benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah Teâlâdır. Ben o iman edenleri kovacak da değilim. Elbette onlar Rab'lerine kavuşacaklar (O da onları imanlarından dolayı ödüllendirecektir). Ama ben sizin cehalet içinde yuvarlanan bir toplum olduğunuzu görüyorum.” [6,52-53; 10,72; 26, 111]
Ömer Nasuhi Bilmen:
«Ve ey kavmim! Sizden onun üzerine bir mal istemiyorum. Benim mükâfaatım ancak Allah Teâlâ´ya aittir ve ben imân edenleri kovucu değilim. Şüphe yok ki, onlar Rablerine kavuşanlardır velâkin ben sizi cahillik eder bir tâife görüyorum.»
Yaşar Nuri Öztürk:
Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum.
Bekir Sadak:
11:33
İbni Kesir:
Ey kavmim: buna karşılık olarak sizden hiç bir mal istemiyorum. Benim ücretim yalnız Allah´a aittir. İnananları da kovacak değilim. Çünkü onlar, Rabblarına kavuşacaklardır. Ne var ki ben
Adem Uğur:
Ey kavmim! Allah´ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah´a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim
İskender Ali Mihr:
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah´a aittir. Ve ben âmenû olanları ((Allah´a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab´lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
Celal Yıldırım:
Ey kavmim, buna karşılık sizden bir mal da istemiyorum. Benim ecrim (hizmetimin karşılığı) ancak Allah´a aittir ve şüphesiz ki ben o imân edenleri kovacak da değilim. Onlar mutlaka Rablarına kavuşacaklardır. Ama ben sizi cehalet içinde (bocalayan) bir kavim olarak görüyorum.
Tefhim ul Kuran:
«Ey kavmim, ben sizden buna karşılık bir mal istemiyorum. Benim ecrim, yalnızca Allah´a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim. Onlar gerçekten Rablerine kavuşacaklar. Ancak ben sizi, cahillik etmekte olan bir kavim görüyorum.
Fransızca:
ô mon peuple, je ne vous demande pas de richesse en retour. Mon salaire n'incombe qu'à Allah. Je ne repousserai point ceux qui ont cru, ils auront à rencontrer leur Seigneur. Mais je vous trouve des gens ignorants .
İspanyolca:
¡Pueblo! No os pido hacienda a cambio -mi salario incumbe sólo a Alá- y no voy a rechazar a quienes creen. Sí, encontrarán a su Señor. Pero veo que sois un pueblo ignorante.
İtalyanca:
O popol mio, non vi chiedo alcun compenso. La mia ricompensa è in Allah. Non posso scacciare quelli che hanno creduto e che incontreranno il loro Signore. Vedo che siete veramente un popolo di ignoranti.
Almanca:
Meine Leute! Ich verlange von euch dafür kein Vermögen. Mein Lohn obliegt doch nur ALLAH. Und ich werde diejenigen, die den Iman verinnerlicht haben, nicht vertreiben. Gewiß, sie werden ihrem HERRN begegnen. Doch ich sehe, daß ihr Leute seid, die unwissend sind.
Çince:
我的宗族啊!我不为传达使命而向你们索取钱财,我的报酬只归真主负担。我不驱逐信道的人们。他们必定要|见他们的主,但我认为你们是无知的民众。
Hollandaca:
O mijn volk! ik vraag geene rijkdommen van u, voor het onderricht dat ik u heb gegeven; mijne belooning komt alleen van God. Ik wil degenen niet verdrijven die geloofd hebben; waarlijk, zij zullen voor hunnen Heer verschijnen op den dag der opstanding; maar ik zie dat gij onwetenden zijt.
Rusça:
О мой народ! Я не прошу у вас за это богатства, ибо вознаградит меня один лишь Аллах. Я не стану прогонять тех, которые уверовали, ибо они собираются встретиться со своим Господом. А вас я считаю людьми невежественными.
Somalice:
Qoomkayow idin warsan maayo Xoolo, Ajirkayga Eebaa haya, mana eryayo kuwa xaqa rumeeyey illeen iyagu waxayla kulmi Eebahoode, waxaanse idinku arkaa Qoom Jaahiliina.
Swahilice:
Na enyi watu wangu! Mimi sikuombeni mali kwa ajili ya haya. Mimi sina ujira ila kwa Mwenyezi Mungu; na mimi sitawafukuza walio amini. Hakika wao watakutana na Mola wao Mlezi, lakini mimi nakuoneni mnafanya ujinga.
Uygurca:
ئى قەۋمىم! سىلەرگە (دىننى) تەبلىغ قىلغانلىقىم ئۈچۈن سىلەردىن پۇل - مال تەلەپ قىلمايمەن، ماڭا ئەجىر بېرىشنى پەقەت اﷲ ئۆز ئۈستىگە ئالغان، مەن ئىمان ئېيتقان كىشىلەرنى (يېنىمدىن) قوغلىۋەتمەيمەن، (چۈنكى) ئۇلار، شۈبھىسىزكى، پەرۋەردىگارىغا مۇلاقات بولىدۇ، لېكىن مەن سىلەرنى نادان قەۋم كۆرۈمەن
Japonca:
人びとよ,わたしはこれ(伝道)に対して,あなたがたに財貨を求めない。わたしは,只アッラーから報奨をいただくだけである。またわたしは,信仰者たちを(侮って)追い返そうとはしない。本当にかれらは主に会う身である。寧ろあなたがたは,無知の民であるとわたしは考える。
Arapça (Ürdün):
«ويا قوم لا أسألكم عليه» على تبليغ الرسالة «مالا» تعطونيه «إن» ما «أجري» ثوابي «إلا على الله وما أنا بطارد الذين آمنوا» كما أمرتموني «إنهم ملاقو ربهم» بالبعث فيجازيهم ويأخذ لهم ممن ظلمهم وطردهم «ولكني أراكم قوما تجهلون» عاقبة أمركم.
Hintçe:
और तुम हो कि उसको नापसन्द किए जाते हो और ऐ मेरी क़ौम मैं तो तुमसे इसके सिले में कुछ माल का तालिब नहीं मेरी मज़दूरी तो सिर्फ ख़ुदा के ज़िम्मे है और मै तो तुम्हारे कहने से उन लोगों को जो ईमान ला चुके हैं निकाल नहीं सकता (क्योंकि) ये लोग भी ज़रुर अपने परवरदिगार के हुज़ूर में हाज़िर होगें मगर मै तो देखता हूँ कि कुछ तुम ही लोग (नाहक़) जिहालत करते हो
Tayca:
และโอ้หมู่ชนของฉันเอ๋ย ! ฉันมิได้ร้องขอทรัพย์สินใดสำหรับการเยแพร่ แต่รางวัลของฉันอยู่ที่อัลลอฮ์ และฉันจะไม่เป็นผู้ขับไล่บรรดาผู้ศรัทธาดอก แท้จริงพวกเขาจะเป็นผู้พบพระเจ้าของพวกเขา แต่ฉันเห็นว่าพวกท่านเป็นหมู่ชนผู้งมงาย
İbranice:
הוי, בני עמי! איני דורש מכם הון בעד שליחותי, כי שכרי מאלוהים, לכן לא אגרש מלפני את אלה שהאמינו שהם עומדים לפגוש את ריבונם. אני רואה שאתם אנשים בורים
Hırvatça:
O narode moj! Za ovo od vas imetak ne tražim; samo od Allaha ja nagradu želim. I ja neću otjerati one koji vjeruju, oni će sigurno svoga Gospodara sresti; ali, ja vidim da ste vi neuk narod.
Rumence:
O, popor al meu! Eu nu vă cer vreo avere, căci răsplata mea se află la Dumnezeu. Eu nu-i alung pe cei care cred că-L vor întâlni pe Domnul lor, însă văd că voi sunteţi un popor neştiutor.
Transliteration:
Waya qawmi la asalukum AAalayhi malan in ajriya illa AAala Allahi wama ana bitaridi allatheena amanoo innahum mulaqoo rabbihim walakinnee arakum qawman tajhaloona
Türkçe:
"Hem ben sizden buna karşı bir mal da istemiyorum. Benim ücretim Allah'tandır. Ama ben iman edenleri paylayıp kovamam. Çünkü onlar Rablerine varacaklar. Ama sizin cehalete batmış bir toplum olduğunuzu görüyorum."
Sahih International:
And O my people, I ask not of you for it any wealth. My reward is not but from Allah. And I am not one to drive away those who have believed. Indeed, they will meet their Lord, but I see that you are a people behaving ignorantly.
İngilizce:
And O my people! I ask you for no wealth in return: my reward is from none but Allah: But I will not drive away (in contempt) those who believe: for verily they are to meet their Lord, and ye I see are the ignorant ones!
Azerbaycanca:
Ey camaatım! Mən peyğəmbərliyi təbliğ etməyə görə sizdən bir mal, mükafat istəmirəm. Mənim mükafatım ancaq Allaha aiddir. Mən iman gətirənləri qovan deyiləm. Onlar (qiyamət günü) öz Rəbbi ilə qarşılaşacaqlar. Lakin mən sizi cahil bir tayfa görürəm!
Süleyman Ateş:
Ey kavmim, buna karşı ben sizden bir mal istemiyorum, benim ücretim Allah'a aittir. Ve (siz istemiyor, hor görüyorsunuz diye) ben, inananları (yanımdan) kovacak değilim. Çünkü onlar Rablerinin huzuruna gidecek(yaptıklarının hesabını verecek)lerdir. ( Herkes kendi amelinden sorumludur. Onları niçin kovayım?) Fakat ben sizi, cahillik eden bir kavim görüyorum.
Diyanet Vakfı:
Ey kavmim! Allah'ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.
Erhan Aktaş:
“Ey halkım! Buna karşı sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca Allah’a aittir. Siz, hor görüyorsunuz diye, îmân edenleri yanımdan kovacak değilim. Onlar, Rabb’lerine kavuşacaklardır. Fakat ben, sizi câhillik eden bir halk olarak görüyorum.”
Kral Fahd:
Ey kavmim! Allah'ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi, bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum.
Hasan Basri Çantay:
Ey kavmim, bundan (bu tebliğlerimden) dolayı sizden hiç bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım Allahdan başkasına âid değildir ve ben îman edenleri tardedici de değilim. Çünkü onlar muhakkak ki Rablerine kavuşanlardır. Ancak ben sizi cahillik eder bir kavm görüyorum».
Muhammed Esed:
"Ey kavmim; üstelik bu mesaj(ı size ulaştırdığım) için sizden bir çıkar da ummuyorum; benim (çabalarımın) karşılığı ancak Allah katındadır. Ayrıca, ben imana erişenler(in hiç birini) yanımdan kovmayacağım. Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklar(ını biliyorlar); ama size gelince, sizin (doğrudan eğriden habersiz, yol yordam) bilmez bir topluluk olduğunuzu görüyorum!
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
Ey Kavmim! peygamberliği tebliğ işinden dolayı sizden bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah’a aittir ve ben iman edenleri (isteğiniz gibi) kovacak değilim. Elbette onlar Rablerine kavuşacaklar (eğer kendilerini kovarsam, beni ona şikâyet ederler). Ancak ben, sizi cahillik yapmakta olan bir topluluk görüyorum.
Portekizce:
Ó povo meu, não vos exijo, por isso, recompensa alguma, porque minha retribuição só procede de Deus e jamaisrechaçarei os fiéis, porquanto eles comparecerão ante seu Senhor. Porém, vejo que sois um povo de insipientes.
İsveççe:
Mitt folk! Jag begär ingen ersättning av er för detta [budskap]; jag väntar ingen lön från någon annan än Gud. Och jag kommer inte att stöta bort dem som antar tron; de är ju kallade att möta sin Herre. Men jag ser att ni är människor utan begrepp [om rätt och orätt].
Farsça:
و ای قوم من! من از شما [در برابر ابلاغ رسالتم] هیچ پاداشی نمی خواهم؛ پاداشم فقط بر عهده خداست، و من [برای به دست آوردن دل شما] طرد کننده کسانی که ایمان آورده اند [و شما آنان را فرومایه می دانید] نخواهم بود؛ زیرا اینان دیدارکنندگان [پاداش و مقام قرب] پروردگار خویش اند. ولی من شما را گروهی می بینم که جهالت می ورزید.
Kürtçe:
وە ئەی گەلەکەم لەسەر ئەم (گەیاندنی پەیامە) داوای ھیچ ماڵ و سامانێکتان لێ ناکەم پاداشتی من ھەر لەسەر خوایە وە من ئەوانە دەرناکەم بڕوایان ھێناوە بەڕاستی ئەوانە بەدیداری پەروەردگاریان دەگەن (لەڕۆژی دواییدا) بەڵام من ئێوە دەبینم کە کۆمەڵێکی نەزانن
Özbekçe:
Эй қавмим, бу (даъватим) учун сиздан мол сўрамайман. Менинг ажрим фақат Аллоҳнинг зиммасида. Мен иймон келтирганларни қувловчи эмасман. Албатта, улар Роббиларига рўбарў бўлувчилардир. Аммо мен сизларнинг жоҳил қавм эканингизни кўрмоқдаман». (Эй қавмим, менинг сиз учун куюнаётганимни ўзингизча ҳар хил тушунманг. Мен сизларнинг иймонли бўлиб, саодатга эришишингизни истайман, холос. Ажрни Аллоҳ беради, сиз бермайсиз, хавотирланманг. Сенга пасткашларгина эргашаётганини кўряпмиз, деганингиз учун, сизларга ёқиш мақсадида ёки сизларни рози қилиш учун: «Мен иймон келтирганларни қувловчи эмасман». Мен учун бой-камбағал барибир, муҳими, иймон келтириш. Ҳамма гап иймонда. Шунингдек, улар мен учун иймон келтирган эмаслар, уларнинг иймон келтиришлари Аллоҳга боғлиқ. Қадр-қийматни пул-мол билан ўлчаб юрибсиз. Одамлар Роббиларига рўбарў келишларини англамай, жоҳиллик қилмоқдасиз.)
Malayca:
Dan (ketahuilah) wahai kaumku! Aku tidak meminta kepada kamu sebarang harta benda sebagai upah menyampaikan ugama Allah itu, tiadalah aku harapkan upahku melainkan dari Allah semata-mata; dan aku tidak akan menghalau orang-orang yang beriman (sebagaimana yang kamu minta itu), kerana sesungguhnya mereka akan menemui Tuhan mereka (dan pada hari itu mereka akan menuntut dan menerima hak masing-masing); tetapi aku nampak kamu semua, kaum yang tidak mengetahui apa yang mesti diketahui.
Arnavutça:
O populli im! Unë për këtë nuk kërkoj nga ju kurrfarë pasurie. Mua më shpërblen vetëm Perëndia. E, unë nuk mund t’i dëboj ata që besojnë. Ata do të takohen me Zotin e tyre. Mirëpo, unë shoh se ju, me të vërtetë, jeni popull që nuk di.
Bulgarca:
О, народе мой, не искам от вас богатство за това. Моята награда е единствено от Аллах. И не ще прогоня онези, които вярват. Наистина те ще срещнат своя Господ. Ала виждам, че сте хора невежи.
Sırpça:
О мој народе! За ово од вас не тражим иметак; ја само од Аллаха желим награду. И ја нећу да отерам оне који верују, они ће сигурно свога Господара да сретну; али, ја видим да сте ви неук народ.
Çekçe:
Lide můj, nežádám od vás za to jmění žádné, odměna má je toliko u Boha. Neodeženu nikdy ty, kdož uvěřili - ti věru setkají se s Pánem svým, však vy jste, jak vidím, lidem nevědomým.
Urduca:
اور اے برادران قوم، میں اِس کام پر تم سے کوئی مال نہیں مانگتا، میرا اجر تو اللہ کے ذمہ ہے اور میں اُن لوگوں کو دھکے دینے سے بھی رہا جنہوں نے میری بات مانی ہے، وہ آپ ہی اپنے رب کے حضور جانے والے ہیں مگر میں دیکھتا ہوں کہ تم لوگ جہالت برت رہے ہو
Tacikçe:
Эй қавми ман, дар баробари таблиғи рисолати худ моле аз шумо наметалабам, Музди ман танҳо бо Худост. Онҳоеро, ки имон овардаанд, аз худ намеронам, онон бо Парвардигори худ дидор хоҳанд кард. Вале мебинам, ки шумо мардуме нодон ҳастед.
Tatarca:
Ий каумем! Хак динне өйрәткәнем өчен мин сездән мал сорамыйм, сезгә исламны өйрәтүемнең әҗерен фәкать Аллаһу тәгалә үзе бирәчәк, дәхи мин иман китереп, миңа ияргән кешеләрне ташлаучы түгелмен, ул мөэминнәр Раббыларына юлыгачакларын, әлбәттә беләләр, ләкин мин сезне бик надан каумнәр дип күрәмен ки, хак динне дә, Аллаһуга кайтачагыгызны да белмисез.
Endonezyaca:
Dan (dia berkata): "Hai kaumku, aku tiada meminta harta benda kepada kamu (sebagai upah) bagi seruanku. Upahku hanyalah dari Allah dan aku sekali-kali tidak akan mengusir orang-orang yang telah beriman. Sesungguhnya mereka akan bertemu dengan Tuhannya, akan tetapi aku memandangmu suatu kaum yang tidak mengetahui".
Amharca:
«ሕዝቦቼም ሆይ! በርሱ (በተላክሁበት ማድረስ) ላይ ገንዘብን አልጠይቃችሁም፡፡ ምንዳዬ በአላህ ላይ እንጂ በሌላ ላይ አይደለም፡፡ እኔም እነዚያን ያመኑትን አባራሪ አይደለሁም፡፡ እነርሱ ጌታቸውን የሚገናኙ ናቸውና፡፡ ግን እኔም የምትሳሳቱ ሕዝቦች ሆናችሁ አያችኋለሁ፡፡»
Tamilce:
இன்னும், “என் மக்களே! இதற்காக நான் உங்களிடம் எந்த செல்வத்தையும் (கூலியாகக்) கேட்கவில்லை. என் கூலி அல்லாஹ்வின் மீதே தவிர (உங்கள் மீது) இல்லை. இன்னும், நம்பிக்கை கொண்டவர்களை (என் சபையை விட்டும்) நான் விரட்டுபவனாக இல்லை. நிச்சயமாக அவர்கள் தங்கள் இறைவனை (கண்ணியத்துடன்) சந்திப்பார்கள். என்றாலும், நீங்கள் அறியாத மக்களாக இருக்கிறீர்கள் என்றே நிச்சயமாக நான் உங்களை காண்கிறேன்.”
Korece:
백성들이여 내가 너희에게 재물을 요구하지 않노라 나의 보 상은 오로지 하나님께 있느니라 나는 믿는 신도들을 저버리지 아 니하니 그들은 주님을 상봉하리 라 그러나 너희는 무지한 백성임 을 내가 보고 있노라
Vietnamca:
“Này hỡi người dân của Ta! Ta không đòi các ngươi tiền bạc (cho việc kêu gọi này), bởi lẽ phần thưởng của Ta là do Allah ban cấp, và Ta không có quyền xua đuổi những người có đức tin (nghèo khổ). Quả thật, họ sẽ trở về trình diện Thượng Đế của họ. Tuy nhiên, Ta thấy rằng các ngươi mới là đám người ngu muội.”
Ayet Linkleri: