Arapça:
أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ ۚ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنتُمْ تَحْزَنُونَ
Çeviriyazı:
ehâülâi-lleẕîne aḳsemtüm lâ yenâlühümü-llâhü biraḥmeh. üdḫulü-lcennete lâ ḫavfün `aleyküm velâ entüm taḥzenûn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onları hiç bir rahmete erdirmiyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz" derler.
Diyanet İşleri:
Burçlarda olanlar, simalarından tanıdıkları adamlara; Topluluğunuz, topladığınız mal ve büyüklük taslamalarınız size fayda vermedi. Allah'ın rahmetine erdirmeyeceğine yemin ettikleriniz bunlar mıydı? Oysa Allah onlara şöyle der: "Cennete girin, size korku yoktur, sizler mahzun da olmayacaksınız."
Abdulbakî Gölpınarlı:
Allah, onları rahmetine nail etmez diye yemin ettiğiniz kişiler, bunlar değil miydi? Sonra bunlara girin cennete denir, ne korku vardır size, ne de mahzun olursunuz.
Şaban Piriş:
Bunlar mıydı o sizin, “Allah bunları rahmetine erdirmeyecektir” diye yemin ettikleriniz? derler. Girin cennete size korku yoktur ve siz, mahzun da olmayacaksınız!
Edip Yüksel:
ALLAH onlara bir rahmet dokundurmayacak diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?" (Orta Yerdekilere şunlar denecektir:) "Cennete girin; size bir korku yoktur ve üzülmeyeceksiniz de.
Ali Bulaç:
Kendilerine Allah'ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için korku yoktur ve mahzun olmayacaksınız.
Suat Yıldırım:
A'râf ashabı, simalarından tanıdıkları bir kısım kimselere seslenip:“Gördünüz ya, ne topladığınız mallarınızın, ne onca taraftarlarınızın, ne de büyüklük taslamalarınızın ve o çalımlarınızın size hiç bir faydası olmadı!”O cennetlikleri göstererek “Sahi, şunlar “Allah, bunları asla lütfuna nail etmez.” diye yeminler edip hor gördüğünüz kimseler değil miydi?İşte onların ne yüce mevkide olduklarını şimdi anladınız değil mi? derler ve sonra o cennetliklere dönerek:“Buyurun girin cennete, derler, size korku ve endişe olmadığı gibi, siz asla üzüntü de görmeyeceksiniz.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ya o kimseler mi idi ki, «Allah onları rahmetine nâil etmez,» diye yemin ediyordunuz! Cennete giriniz, size ne bir korku vardır ve ne de siz mahzun olacaksınız.
Yaşar Nuri Öztürk:
Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz? Ey cennetliler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz.
Bekir Sadak:
Rabbiniz, gokleri ve yeri alti gunde yaratan ve sonra arsa hukmeden, gunduzu durmadan kovalayan gece ile buruyen
İbni Kesir:
Bunlar mıydı ki
Adem Uğur:
Allah´ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?"
İskender Ali Mihr:
(Cehennemliklere şöyle denir): “Allah´ın onlara rahmetle ulaşmayacağına yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?” (Cennetliklere de şöyle denir): “Cennete girin! Size korku yoktur ve mahzun da olmayacaksınız.”
Celal Yıldırım:
Allah´ın rahmetine eriştirmiyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıdır ? derler. Derken onlara : «Girin Cennet´e, size hiçbir korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de !» (diye ilâhî buyruk tecelli eder).
Tefhim ul Kuran:
«Kendilerine Allah´ın bir rahmet eriştirmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennettekilere de) Girin cennete. Sizin için hiç bir korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız.»
Fransızca:
Est-ce donc ceux-là au sujet desquels vous juriez qu'ils n'obtiendront de la part d'Allah aucune miséricorde... ? - Entrez au Paradis ! Vous serez à l'abri de toute crainte et vous ne serez point affligés.
İspanyolca:
¿Son éstos aquéllos de quienes jurabais que Alá no iba a apiadarse de ellos?» «¡Entrad en el Jardín! No tenéis que temer y no estaréis tristes».
İtalyanca:
Sono essi coloro che, giuravate, non sarebbero stati raggiunti dalla misericordia di Allah?». [Verrà detto loro]: «Entrate nel Giardino! Non avrete niente da temere e non sarete afflitti.
Almanca:
Sind diese (Mumin) etwa diejenigen, von denen ihr geschworen habt, daß ALLAH ihnen keinerlei Gnade erweisen würde?! (Ihr, Mumin!) Tretet in die Dschanna ein und um euch gibt es weder Angst, noch werdet ihr traurig sein."
Çince:
这些人就是你们盟誓说真主不加以慈悯的吗?(他们已奉到命令)说:你们进入乐园吧,你们没有恐惧,也不忧愁。
Hollandaca:
Zijn dit de menschen nopens wie gij hebt gezworen, dat God hun geene genade zou schenken? Treedt gij in het paradijs, geene vrees zal over u komen; nimmer zult gij bedroefd worden.
Rusça:
Разве это не те, о которых вы клялись, что Аллах никогда не проявит к ним милости?" Им будет сказано: "Войдите в Рай! Вы не познаете страха и не будете опечалены".
Somalice:
Ma kuwanaa kuwaad ku Dhaarateen inaan Eebe Gaadhsiinayn (Siinayn) Naxariis (Waxaana lagu Odhan) Gala Janada idinkoon Cabsi iyo Walbahaar midna Arkayn.
Swahilice:
Je, hawa sio wale mlio kuwa mkiwaapia kuwa Mwenyezi Mungu hatawafikishia rehema. Ingieni Peponi, hapana khofu kwenu, wala hamtahuzunika!
Uygurca:
(ئەئرافتىكىلەر دوزىخىلار مۆمىنلەرنىڭ پېقىرلىرىنى كۆرسىتىپ تۇرۇپ) سىلەر اﷲ نىڭ رەھمىتىگە ئېرىشەلمەيدۇ، دەپ قەسەم قىلغان كىشىلەر مۇشۇلارمۇ؟ (مانا بۇلارغا) جەننەتكە كىرىڭلار، سىلەرگە (كەلگۈسىدىن) غەم قىلىش، (كەتكەنگە) قايغۇرۇش يوقتۇر (دېيىلدى دەيدۇ)
Japonca:
これらの人々は,アッラーがかれらには慈悲を施さないであろうと,あなたがたが断言した人びとではないか。(これらの人々に就いては)さあ楽園に入りなさい。あなたがたには,恐れもなく憂いもないであろう。」(と言われるであろう)。
Arapça (Ürdün):
«أهؤلاء الذين أقسمتم لا ينالهم الله برحمة» قد قيل لهم «ادخلوا الجنة لا خوف عليكم ولا أنتم تحزنون» وقرئ: أُدخِلوا بالبناء للمفعول ودخلوا فجملة النفي حال أي مقولا لهم بذلك.
Hintçe:
जो तुम दुनिया में किया करते थे यही लोग वह हैं जिनकी निस्बत तुम कसमें खाया करते थे कि उन पर ख़ुदा (अपनी) रहमत न करेगा (देखो आज वही लोग हैं जिनसे कहा गया कि बेतकल्लुफ) बेहश्त में चलो जाओ न तुम पर कोई खौफ है और न तुम किसी तरह आर्ज़ुदा ख़ातिर परेशानी होगी
Tayca:
ชนเหล่านี้ใช่ไหม คือผู้ที่พวกเจ้าได้สาบานไว้ว่า อัลลอฮ์จะไม่ทรงให้ได้แก่พวกเขาซึ่งความเอ็นดูเมตตาใด ๆ พวกเจ้าจงเข้าสวรรค์กันเถิด โดยปราศจากความกลัวใด ๆ แก่พวกเจ้า และทั้งพวกเจ้าก็จะไม่เสียใจ
İbranice:
האם אלה (העניים והחלושים) אשר נשבעתם כי לא יפרוש אלוהים את רחמיו עליהם? יאמר להם, 'היכנסו אל הגן העדן, לא ייפול עליכם פחד ולא תצטערו
Hırvatça:
Zar ovo nisu oni za koje ste se zaklinjali da ih Allahova milost neće stići? Uđite u Džennet, nikakva straha za vas neće biti i ni za čim vi nećete tugovati!"
Rumence:
Ceilalţi nu sunt oare cei pentru care aţi jurat că Dumnezeu nu le va dărui milostivenia Sa? Intraţi în Grădină unde nu veţi cunoaşte nici teamă şi nici nu vă veţi mâhni!”
Transliteration:
Ahaolai allatheena aqsamtum la yanaluhumu Allahu birahmatin odkhuloo aljannata la khawfun AAalaykum wala antum tahzanoona
Türkçe:
"Şunlar mıydı o, 'Allah kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyecek' diye yemin ettikleriniz?" Ey cennetliler! Siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz.
Sahih International:
[Allah will say], "Are these the ones whom you [inhabitants of Hell] swore that Allah would never offer them mercy? Enter Paradise, [O People of the Elevations]. No fear will there be concerning you, nor will you grieve."
İngilizce:
Behold! are these not the men whom you swore that Allah with His Mercy would never bless? Enter ye the Garden: no fear shall be on you, nor shall ye grieve.
Azerbaycanca:
(Və fağır, yoxsul mö’minləri kafirlərin böyüklərinə göstərərək: ) “Allah onları Öz mərhəmətinə nail etməyəcək, -deyə and içdiyiniz kəslər bunlarmıdır?” – söyləyəcəklər. (O anda Allah həmin mö’minlərə müraciətlə belə buyuracaq: ) “Cənnətə daxil olun. Sizin heç bir qorxunuz yoxdur və siz qəm-qüssə görməyəcəksiniz!”
Süleyman Ateş:
Allah onları hiçbir rahmete erdirmeyecek, diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı? (Cennetliklere dönerek): "Girin cennete, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz!" dediler.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?" (ve cennet ehline dönerek): "Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz" (derler).
Erhan Aktaş:
Cehennemliklere; “Allah, hiçbir rahmete erdirmeyecek diye yemin ettiğiniz kimseler bunlar mıydı?” Onlara:(1) “Girin Cennet’e, artık size korku yoktur. Üzülecek de değilsiniz.” denir.
Kral Fahd:
Allah'ın, kendilerini hiçbir rahmete erdirmeyeceğine dair yemin ettiğiniz kimseler bunlar mı?» (ve cennet ehline dönerek): «Girin cennete; artık size korku yoktur ve siz üzülecek de değilsiniz» (derler).
Hasan Basri Çantay:
«Kendilerini Allahın, rahmetine erdirmeyeceğine yemîn etdiğiniz kimseler bunlar (bu ehl-i cennet) mi idi? Girin cennete. Size hiç bir korku yokdur ve siz mahzun da olacak değilsiniz».
Muhammed Esed:
Bir vakit haklarında, ´Allah rahmetini asla böylelerine ulaştırmaz! diye kestirip attığınız kimseler, işte bunlar, (bu onurlandırılmış kimseler) mi? (Oysa, bakın, şimdi onlara:) "girin cennete; size korku yok, hüzün de duymayacaksınız! (diye sesleniliyor)".
Gültekin Onan:
"
Ali Fikri Yavuz:
A’raftakiler, kâfirlerin ileri gelenlerine fakir müminleri göstererek: “- Bunlar, müminlerin zayıfları değil midir ki, siz dünyada bunları tahkir edip onlar Allah’ın rahmetine erişemez (cennete giremez) ler diye yemin ediyordunuz?” derler. O anda fukaraya şöyle denir
Portekizce:
São estes, acaso, de quem juraste que Deus não os agraciaria com Sua misericórdia? (Deus dirá a eles): Entrai noParaíso, onde não sereis presas do temor, nem vos atribulareis.
İsveççe:
Och var det dessa [saliga] ni menade, när ni svor på att de aldrig skulle nås av Guds barmhärtighet? - [de som nu blivit uppmanade:] 'Stig in i paradiset! [Här] skall ni inte känna någon fruktan och ingen sorg skall tynga er!'”
Farsça:
[سپس با توجه دادن دوزخیان به سوی اهل ایمان می گویند:] آیا اینان کسانی نبودند که در دنیا سوگند یاد می کردید که خدا آنان را به رحمتی نمی رساند؟ [پس به مؤمنان می گویند:] به بهشت در آیید که نه بیمی برشماست و نه اندوهگین می شوید.
Kürtçe:
ئایا ئەوانە (ھەژارە باوەڕدارەکان) ھەر ئەوانە نین کەئێوە (لەدونیادا) سوێندتان دەخوارد کەخوا بەر میھرەبانی خۆیان ناخات (خوا بەھەژارە باوەڕدارەکان ئەڵێت) بچنە بەھەشت ھیچ مەترسیەکتان لەسەر نیە و ئێوە خەم ناخۆن
Özbekçe:
Сизлар: Аллоҳ уларга раҳмат етказмас, деб қасам ичганингиз ана уларми?! (Уларга): Жаннатга киринглар! Сизга хавф йўқ ва сиз хафа ҳам бўлмайсиз, дейилди-ку!» дерлар.
Malayca:
(Mereka bertanya pula kepada Ketua-ketua kaum kafir itu dengan berkata): "Itukah orang-orang yang kamu ejek-ejek dahulu dan kamu bersumpah bahawa mereka tidak akan beroleh rahmat dari Allah? (Sekarang dikatakan kepada mereka): ` Masuklah kamu ke dalam Syurga, tidak ada kebimbangan (dari berlakunya sesuatu yang tidak baik) terhadap kamu, dan kamu pula tidak akan berdukacita. ' "
Arnavutça:
A janë këta, për të cilët ju u betuat se nuk do t’i arrijë mëshira e Perëndisë? (Atyre, të cilët janë nënçmuar, u thuhet): “Hyni në xhennet! Për ju s’ka frikë as pikëllim!”
Bulgarca:
Тези ли са, за които се клехте, че Аллах не ще ги дари с милост?” [А на хората от Стената ще се рече:] “Влезте в Рая! Не ще има страх за вас и не ще скърбите.”
Sırpça:
Зар ово нису они за које сте се заклињали да Аллахова милост неће да их стигне? Уђите у Рај, никаквог страха за вас неће да буде и ни за чим ви нећете да тугујете!“
Çekçe:
Zdaž toto nejsou ti, o nichž jste přísahali, že Bůh je milostí Svou neobdaří? Vstupte do ráje a nemějte strach a nebuďte zarmouceni!'
Urduca:
اور کیا یہ اہل جنت وہی لوگ نہیں ہیں جن کے متعلق تم قسمیں کھا کھا کر کہتے تھے کہ اِن کو تو خدا پنی رحمت میں سے کچھ بھی نہ دے گا؟ آج انہی سے کہا گیا کہ داخل ہو جاؤ جنت میں، تمہارے لیے نہ خوف ہے نہ رنج"
Tacikçe:
Оё инхо6 хамом касонанд, ки шумо7 савганд хурда будед, ки ра^мати Худованд насибашон намешавад? Дохил дар бих, ишт шавед8, на биме бар шумост ва на гамгин мешавед!»
Tatarca:
"Ий сез җәһәннәм әһелләре! Дөньяда вакытта хәзрәти Билал бик көчле иманлы булып та, кол яки ярлы булганы өчен генә әнә шундыйларга Аллаһ рәхмәтен ирештермәс", – дип ант итеп әйтә идегез, хәлбуки алар җәннәттәләр. Ә сез хур булып җәһәннәмдәсез", – диярләр. Шул вакытта көчле иманлы ярлы мөселманнарга: "Җәннәткә керегез! Сезгә курку булмас һәм кайгылы да булмассыз", – диелде.
Endonezyaca:
(Orang-orang di atas A'raaf bertanya kepada penghuni neraka): "Itukah orang-orang yang kamu telah bersumpah bahwa mereka tidak akan mendapat rahmat Allah?". (Kepada orang mukmin itu dikatakan): "Masuklah ke dalam surga, tidak ada kekhawatiran terhadapmu dan tidak (pula) kamu bersedih hati".
Amharca:
እነዚያ አላህ በችሮታው አያገኛቸውም ብላችሁ የማላችሁት (ደካሞች) እነዚህ ናቸውን «ገነትን ግቡ ፍርሃት የለባችሁም እናንተም አታዝኑም» (ተባሉ ይሏቸዋል)፡፡
Tamilce:
(சிகரவாசிகளை சுட்டிக் காண்பித்து) “அவர்களை அல்லாஹ் (தன்) கருணையினால் அரவணைக்க மாட்டான் என்று நீங்கள் சத்தியம் செய்தது இவர்கள்தானா?” (என்று பெருமையடித்து மறுத்தவர்களிடம் அல்லாஹ் கேட்பான். பிறகு,) “நீங்கள் சொர்க்கத்தில் நுழையுங்கள். உங்கள் மீது பயமில்லை. நீங்கள் துக்கப்பட மாட்டீர்கள்” (என்று சிகரவாசிகளுக்கு அல்லாஹ் கூறுவான்.)
Korece:
보라 하나님께서 축복을 내 리지 않을 것이라 맹세한 이들이 아니더뇨 그러나 너희는 천국으로들라 너희에게는 두려움도 슬픔도없느니라
Vietnamca:
(Allah phán với những kẻ vô đức tin:) “Có phải các ngươi đã thề thốt rằng những người (có đức tin này) sẽ không được lòng khoan dung của Allah?” (Allah phán bảo những người có đức tin:) “Các ngươi hãy bước vào Thiên Đàng, các ngươi sẽ không còn lo sợ và cũng sẽ không buồn phiền.”
Ayet Linkleri: