
lehüm dâru-sselâmi `inde rabbihim vehüve veliyyühüm bimâ kânû ya`melûn.
Arapça:
۞ لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِندَ رَبِّهِمْ ۖ وَهُوَ وَلِيُّهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Türkçe:
Rableri katındaki huzur ve esenlik yurdu onlarındır. İşler oldukları ameller yüzünden O, onların Velî'si oluvermiştir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar için Rableri katında selâmet yurdu vardır. Yaptıkları iyi amellerden dolayı, Allah onların dostudur.
Diyanet Vakfı:
Rableri katında onlara esenlik yurdu (cennet) vardır. Ve yapmakta oldukları (güzel) işler sebebiyle Allah onların dostudur.
İngilizce:
For them will be a home of peace in the presence of their Lord: He will be their friend, because they practised (righteousness).
Fransızca:
Pour eux la maison du Salut auprès de leur Seigneur. Et c'est Lui qui est leur protecteur, pour ce qu'ils faisaient (sur terre).
Almanca:
Für sie ist Darus-salam bei ihrem HERRN bestimmt, und ER ist ihr Wali wegen dem, was sie zu tun pflegten.
Rusça:
Им уготована Обитель мира и благополучия у их Господа. Он является их Покровителем благодаря тому, что они совершали.
Açıklama:

veyevme yaḥşüruhüm cemî`â. yâ ma`şera-lcinni ḳadi-stekŝertüm mine-l'ins. veḳâle evliyâühüm mine-l'insi rabbene-stemte`a ba`ḍunâ biba`ḍiv vebelagnâ ecelene-lleẕî eccelte lenâ. ḳâle-nnâru meŝvâküm ḫâlidîne fîhâ illâ mâ şâe-llâh. inne rabbeke ḥakîmün `alîm.
Arapça:
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُم مِّنَ الْإِنسِ ۖ وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُم مِّنَ الْإِنسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا ۚ قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ ۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Türkçe:
Gün olur şöyle diyerek onları huzurunda toplar: "Ey cinler/görünmez varlıklar topluluğu! Şu insanlara gerçekten çok ettiniz/insanların birçoğuna göz diktiniz." Onların insanlardan olan dostları şöyle derler: "Rabbimiz, kimimiz kimimizden yararlanmıştı. Bizim için belirlediğin sürenin sonuna geldik." Buyurur ki: "Barınağınız ateştir. Allah'ın dilediği zamanlar hariç orada süreklisiniz." Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah), onların hepsini topladığı gün, cinlere: "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der. İnsanlardan cinlerin dostu olanlar da şöyle derler: "Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık. Nihayet bize tayin ettiğin vademize ulaştık". Allah da: "Sizin durağınız cehennemdir. Orada, Allah'ın dilemesi müstesna, ebedi olarak kalacaksınız" der. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
Diyanet Vakfı:
Allah, onların hepsini bir araya topladığı gün, "Ey cinler (şeytanlar) topluluğu! Siz insanlarla çok uğraştınız" der. Onların, insanlardan olan dostları ise: "Ey Rabbimiz! (Biz) birbirimizden yararlandık ve bize verdiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Allah da buyurur ki: Allah'ın dilediği hariç, içinde ebedi kalacağınız yer ateştir. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
İngilizce:
One day will He gather them all together, (and say): "O ye assembly of Jinns! Much (toll) did ye take of men." Their friends amongst men will say: "Our Lord! we made profit from each other: but (alas!) we reached our term - which thou didst appoint for us." He will say: "The Fire be your dwelling-place: you will dwell therein for ever, except as Allah willeth." for thy Lord is full of wisdom and knowledge.
Fransızca:
Et le jour où Il les rassemblera tous : "ô communauté des djinns, vous avez trop abusé des humains". Et leurs alliés parmi les humains diront : "ô notre Seigneur, nous avons profité les uns des autres, et nous avons atteint le terme que Tu avais fixé pour nous." Il leur dira : "l'Enfer est votre demeure, pour y rester éternellement, sauf si Allah en décide autrement." Vraiment ton Seigneur est Sage et Omniscient.
Almanca:
Und an jenem Tag, wenn ER sie alle versammelt, (sagt ER): "Ihr Gesellschaft von Dschinn! Ihr habt bereits viele von den Menschen verleitet." Und ihre Wali von den Menschen sagten: "Unser HERR! Die einen von uns haben den anderen Dienste erwiesen, und wir haben unsere Frist erreicht, die DU uns gesetzt hast." ER sagte: "Das Feuer ist eure Unterkunft, dort werdet ihr ewig bleiben, es sei denn, was ALLAH will. Gewiß, dein HERR ist allweise, allwissend.
Rusça:
В тот день Он соберет их вместе: "О сонмище джиннов! Вы ввели в заблуждение многих людей". Их помощники из числа людей скажут: "Господь наш! Одни из нас пользовались другими, и мы достигли нашего срока, который Ты назначил нам". Он скажет: "Огонь будет вашей обителью, в которой вы пребудете вечно, если только Аллах не пожелает иначе!" Воистину, твой Господь - Мудрый, Знающий.
Açıklama:

vekeẕâlike nüvellî ba`ḍa-żżâlimîne ba`ḍam bimâ kânû yeksibûn.
Arapça:
وَكَذَٰلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
Türkçe:
İşte biz, zalimlerin bir kısmını bir kısmına, kazanır oldukları şeyler yüzünden bu şekilde dost/yardımcı/yönetici/önder yaparız.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte biz böylece, kazandıkları günahlardan dolayı zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına dost yaparız.
Diyanet Vakfı:
İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmının peşine takarız.
İngilizce:
Thus do we make the wrong-doers turn to each other, because of what they earn.
Fransızca:
Et ainsi accordons-Nous, à certains injustes l'autorité sur d'autres, (injustes) à cause de ce qu'ils ont acquis.
Almanca:
Und solcherart lassen WIR die Übertretenden einander Wali sein wegen dem, was sie sich zu erwerben pflegten.
Rusça:
Так Мы позволяем одним беззаконникам править другими за то, что они приобретают.
Açıklama:

yâ ma`şera-lcinni vel'insi elem ye'tiküm rusülüm minküm yeḳuṣṣûne `aleyküm âyâtî veyünẕirûneküm liḳâe yevmiküm hâẕâ. ḳâlû şehidnâ `alâ enfüsinâ vegarrathümü-lḥayâtü-ddünyâ veşehidû `alâ enfüsihim ennehüm kânû kâfirîn.
Arapça:
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنفُسِنَا ۖ وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ
Türkçe:
Ey cinler ve insanlar topluluğu! İçinizden, size ayetlerimi anlatan ve şu gününüzle yüz yüze geleceğiniz hususunda sizi uyaran resuller gelmedi mi? "Kendi aleyhimize tanıklık ettik." dediler. İğreti hayat onları aldattı da küfre saptıklarına ilişkin, öz benlikleri aleyhinde tanıklık ettiler.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Allah) "Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size âyetlerimi anlatan ve bugününüze kavuşacağınız hususunda sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?" deyince onlar: "Kendi aleyhimize şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kâfir olduklarına şahitlik ettiler.
Diyanet Vakfı:
Ey cin ve insan topluluğu! İçinizden size ayetlerimi anlatan ve bu günle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi! Derler ki: "Kendi aleyhimize şahitlik ederiz." Dünya hayatı onları aldattı ve kafir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
İngilizce:
O ye assembly of Jinns and men! came there not unto you messengers from amongst you, setting forth unto you My signs, and warning you of the meeting of this Day of yours? They will say: "We bear witness against ourselves." It was the life of this world that deceived them. So against themselves will they bear witness that they rejected Faith.
Fransızca:
ô communauté des djinns et des humains, ne vous est-il pas venu des messagers, choisis parmi vous, qui vous ont raconté Mes signes et averti de la rencontre de ce jour ? Ils diront : "Nous témoignons contre nous-mêmes." La vie présente les a trompés; et ils ont témoigné contre eux-mêmes qu'en (vérité) ils étaient mécréants.
Almanca:
Ihr Gesellschaft von Dschinn und Menschen! Sind von euch keine Gesandten zu euch gekommen, um euch Meine Ayat vorzutragen und euch vor dem Zusammentreffen mit diesem eurigen Tag zu warnen?! Sie sagen: "Wir bezeugen es gegen uns selbst." Und das diesseitige Leben hat sie getäuscht und sie haben gegen sich selbst bezeugt, daß sie doch Kafir waren.
Rusça:
Мы скажем: "О сонмище джиннов и людей! Разве к вам не приходили посланники из вашего числа, которые читали вам Мои аяты и предупреждали вас о встрече с этим днем вашим?" Они скажут: "Мы свидетельствуем против самих себя". Мирская жизнь обольстила их, и они принесут свидетельство против самих себя о том, что они были неверующими.
Açıklama:

ẕâlike el lem yekür rabbüke mühlike-lḳurâ biżulmiv veehlühâ gâfilûn.
Arapça:
ذَٰلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ
Türkçe:
Sebep şudur: Rabbin, halkı habersiz bir haldeyken kentleri helâk edici değildir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu (şundan dolayıdır ki) Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.
Diyanet Vakfı:
Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helak edici değildir.
İngilizce:
(The messengers were sent) thus, for thy Lord would not destroy for their wrong-doing men's habitations whilst their occupants were unwarned.
Fransızca:
C'est que ton Seigneur n'anéantit point injustement des cités dont les gens ne sont pas encore avertis .
Almanca:
Dies weil dein HERR niemals die Ortschaften wegen begangenem Unrecht vernichten wird, solange ihre Einwohner noch nicht ermahnt wurden.
Rusça:
Это произойдет потому, что твой Господь не губит города несправедливо, пока их жители пребывают в неведении.
Açıklama:

veliküllin deracâtüm mimmâ `amilû. vemâ rabbüke bigâfilin `ammâ ya`melûn.
Arapça:
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
Türkçe:
Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
Diyanet Vakfı:
Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
İngilizce:
To all are degrees (or ranks) according to their deeds: for thy Lord is not unmindful of anything that they do.
Fransızca:
A chacun des rangs (des récompenses) selon ses oeuvres. Or ton Seigneur n'est pas inattentif à ce qu'ils font.
Almanca:
Und allen gebühren Stellungen für das, was sie taten. Und dein HERR ist gewiß nicht achtlos dem gegenüber, was sie tun.
Rusça:
Для всех будут ступени, соответствующие тому, что они совершили. Господь твой не находится в неведении относительно того, что они совершают.
Açıklama:

verabbüke-lganiyyü ẕü-rraḥmeh. iy yeşe' yüẕhibküm veyestaḫlif mim ba`diküm mâ yeşâü kemâ enşeeküm min ẕürriyyeti ḳavmin âḫarîn.
Arapça:
وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ ۚ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِن بَعْدِكُم مَّا يَشَاءُ كَمَا أَنشَأَكُم مِّن ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ آخَرِينَ
Türkçe:
Senin o Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi bir başka topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da dilediğini sizin yerinize getirir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Sizi, başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.
Diyanet Vakfı:
Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır.
İngilizce:
Thy Lord is self-sufficient, full of Mercy: if it were His will, He could destroy you, and in your place appoint whom He will as your successors, even as He raised you up from the posterity of other people.
Fransızca:
Ton Seigneur est le Suffisant à Soi-même, le Détenteur de la miséricorde. S'Il voulait, Il vous ferait périr et mettrait à votre place qui Il veut, de même qu'Il vous a créés d'une descendance d'un autre peuple.
Almanca:
Und dein HERR ist Der absolut Autarke, Der Eigentümer der Gnade. Wenn ER wollte, hätte ER euch vergehen und nach euch andere als Nachfolger einsetzen lassen, die ER will, wie ER euch aus einer Nachkommenschaft anderer Menschen hervorgebracht hat.
Rusça:
Господь твой богат и обладает милостью. Если Он пожелает, то уничтожит вас и сделает вашими преемниками, кого пожелает, подобно тому, как Он сотворил вас из потомства других людей.
Açıklama:

inne mâ tû`adûne leâtiv vemâ entüm bimü`cizîn.
Arapça:
إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ ۖ وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ
Türkçe:
Size vaat edilen şeyler kesinlikle meydana gelecektir. Siz engel olamazsınız.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Size vaad edilenler muhakkak gelecektir, siz, onun önüne geçemezsiniz.
Diyanet Vakfı:
Size vadedilen mutlaka gelecektir; siz bunu önleyemezsiniz.
İngilizce:
All that hath been promised unto you will come to pass: nor can ye frustrate it (in the least bit).
Fransızca:
Ce qui vous a été promis arrivera (certainement.) Et vous n'êtes pas à même de [Nous] réduire à l'impuissance.
Almanca:
Gewiß, was euch angedroht wird, wird doch eintreffen! Und ihr könnt (Uns) nicht zu schaffen machen.
Rusça:
Воистину, обещанное вам наступит, и вы не сможете избежать этого.
Açıklama:

ḳul yâ ḳavmi-`melû `alâ mekânetiküm innî `âmil. fesevfe ta`lemûne men tekûnü lehû `âḳibetü-ddâr. innehû lâ yüfliḥu-żżâlimûn.
Arapça:
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۗ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
Türkçe:
Ey toplumum! Yapabileceğinizi yapın. Ben de yapıp ediyorum. Yakında yurdun sonunun kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki, zalimler kurtulamayacaktır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Ey kavmim! Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum. Yakında (dünya) yurdunun sonunun kimin olduğunu bileceksiniz. Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler".
Diyanet Vakfı:
De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.
İngilizce:
Say: "O my people! Do whatever ye can: I will do (my part): soon will ye know who it is whose end will be (best) in the Hereafter: certain it is that the wrong-doers will not prosper."
Fransızca:
Dis : "ô mon peuple ! Continuez à agir selon votre méthode; moi aussi j'agirai selon la mienne. Ensuite, vous saurez qui aura un meilleur (sort) dans l'au-delà." Certes, les injustes ne réussiront jamais.
Almanca:
Sag: "Meine Leute! Handelt euren Standpunkten entsprechend, ich handle auch. Und ihr werdet noch wissen, wem das Anschließende vom Jenseits gehört." Die Unrecht-Begehenden werden gewiß keinen Erfolg haben.
Rusça:
Скажи: "О мой народ! Действуйте по своему усмотрению, и я тоже буду действовать. Вы узнаете, кому достанется Последняя обитель. Воистину, не преуспеют беззаконники".
Açıklama:

vece`alû lillâhi mimmâ ẕerae mine-lḥarŝi vel'en`âmi neṣîben feḳâlû hâẕâ lillâhi biza`mihim vehâẕâ lişürakâinâ. femâ kâne lişürakâihim felâ yeṣilü ile-llâh. vemâ kâne lillâhi fehüve yeṣilü ilâ şürakâihim. sâe mâ yaḥkümûn.
Arapça:
وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا فَقَالُوا هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَائِنَا ۖ فَمَا كَانَ لِشُرَكَائِهِمْ فَلَا يَصِلُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَمَا كَانَ لِلَّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَىٰ شُرَكَائِهِمْ ۗ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ
Türkçe:
Kendi döllendirip yaydığı ekinden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için." ortakları için olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan, ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; şu da ortaklarımıza ait" demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah'a ulaşmamakta, fakat Allah'a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?
İngilizce:
Out of what Allah hath produced in abundance in tilth and in cattle, they assigned Him a share: they say, according to their fancies: "This is for Allah, and this" - for our "partners"! but the share of their" partners "reacheth not Allah, whilst the share of Allah reacheth their "partners" ! evil (and unjust) is their assignment!
Fransızca:
Et ils assignent à Allah une part de ce qu'Il a Lui-même créé, en fait de récoltes et de bestiaux, et ils disent : "Ceci est à Allah - selon leur prétention ! - et ceci à nos divinités." Mais ce qui est pour leurs divinités ne parvient pas à Allah, tandis que ce qui est pour Allah parvient à leurs divinités. Comme leur jugement est mauvais !
Almanca:
Und sie gesellten ALLAH einen Teil von dem bei, was ER an Äckern und An'am erschuf, und sagten: "Dies gehört ALLAH - ihrer Behauptung nach - und dies gehört den von uns beigesellten Partnern." Und was den von ihnen beigesellten Partnern gehört, erreicht ALLAH nicht, aber was ALLAH gehört, dies erreicht die von ihnen beigesellten Partner. Erbärmlich ist das, wie sie richten.
Rusça:
Они предназначают Аллаху долю того, что Он вырастил из посевов и скота, и по своему разумению говорят: "Это - Аллаху, а это - нашим сотоварищам". То, что предназначено их сотоварищам, не попадает Аллаху, а то, что предназначено Аллаху, попадает их сотоварищам. Скверно то, что они решают!
Açıklama:
Sayfalar
