Rubu 40

vemey ya`mel mine-ṣṣâliḥâti min ẕekerin ev ünŝâ vehüve mü'minün feülâike yedḫulûne-lcennete velâ yużlemûne neḳîrâ.

Türkçe:
Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.
İngilizce:
If any do deeds of righteousness,- be they male or female - and have faith, they will enter Heaven, and not the least injustice will be done to them.
Fransızca:
Et quiconque, homme ou femme, fait de bonnes oeuvres, tout en étant croyant... les voilà ceux qui entreront au Paradis; et on ne leur fera aucune injustice, fût-ce d'un creux de noyau de datte .
Almanca:
Und wer vom gottgefällig Guten tut, ob Mann oder Frau, und Mumin ist, diese werden in die Dschanna eintreten und nicht das Geringste an Unrecht erleiden.
Rusça:
А те мужчины и женщины, которые совершают некоторые из праведных поступков, будучи верующими, войдут в Рай, и не будут обижены даже на величину выемки на финиковой косточке.
Arapça:
وَمَن يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Erkek veya kadın, kim mümin olur da güzel amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler. Zerre kadar da haksızlığa uğratılmazlar.
Diyanet Vakfı:
Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.

vemen aḥsenü dînem mimmen esleme vechehû lillâhi vehüve muḥsinüv vettebe`a millete ibrâhîme ḥanîfâ. vetteḫaẕe-llâhü ibrâhîme ḫalîlâ.

Türkçe:
Güzel düşünüp/güzellikler sergileyerek ve özü-sözü doğru bir halde İbrahim'in milletine uyarak yüzünü Allah'a teslim edenden daha güzel dinli kim olabilir! Allah İbrahim'i dost edinmişti.
İngilizce:
Who can be better in religion than one who submits his whole self to Allah, does good, and follows the way of Abraham the true in Faith? For Allah did take Abraham for a friend.
Fransızca:
Qui est meilleur en religion que celui qui soumet à Allah son être, tout en se conformant à la Loi révélée et suivant la religion d'Abraham, homme de droiture ? Et Allah avait pris Abraham pour ami privilégié.
Almanca:
Und wer folgt einem besseren Din als derjenige, der sich ALLAH hingab, während er gottgefällig Gutes tut und der Gemeinschaft Ibrahims folgt, der hanif war. Und ALLAH nahm Ibrahim als Auserwählten an.
Rusça:
Чья религия может быть прекраснее религии того, кто покорил свой лик Аллаху, будучи творящим добро, и последовал за верой Ибрахима (Авраама), исповедуя единобожие? Аллах сделал Ибрахима (Авраама) Своим возлюбленным.
Arapça:
وَمَنْ أَحْسَنُ دِينًا مِّمَّنْ أَسْلَمَ وَجْهَهُ لِلَّهِ وَهُوَ مُحْسِنٌ وَاتَّبَعَ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۗ وَاتَّخَذَ اللَّهُ إِبْرَاهِيمَ خَلِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim eden ve İbrahim'in dinine dosdoğru olarak tâbi olan kimseden, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah, İbrahim'i dost edinmişti.
Diyanet Vakfı:
İşlerinde doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tabi olan kimseden dince daha güzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir.

velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vekâne-llâhü bikülli şey'im müḥîṭâ.

Türkçe:
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ındır. Allah Muhît'tir, her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
İngilizce:
But to Allah belong all things in the heavens and on earth: And He it is that Encompasseth all things.
Fransızca:
C'est à Allah qu'appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah embrasse toute chose (de Sa science et de Sa puissance).
Almanca:
Und ALLAH gehört, was in den Himmeln und auf Erden ist. Und ALLAH bleibt immer über alles allumfassend.
Rusça:
Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Аллах объемлет всякую вещь.
Arapça:
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah, her şeyi kuşatıcıdır.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hiçbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).

veyesteftûneke fi-nnisâ'. ḳuli-llâhü yüftîküm fîhinne vemâ yütlâ `aleyküm fi-lkitâbi fî yetâme-nnisâi-llâtî lâ tü'tûnehünne mâ kütibe lehünne vetergabûne en tenkiḥûhünne velmüstaḍ`afîne mine-lvildâni veen teḳûmû lilyetâmâ bilḳisṭ. vemâ tef`alû min ḫayrin feinne-llâhe kâne bihî `alîmâ.

Türkçe:
Senden kadınlar hakkında fetva soruyorlar. De ki: "Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor." Yazılmış hakları olanı kendilerine vermeyip de kendileriyle nikâhlanmak istediğiniz kadınların yetimleri hakkında, ezilip horlanan çocuklar hakkında, yetimler için adaleti yerine getirmeniz hakkında. Kitap'ta olup da yüzünüze karşı okunan şeyler var. Hayır olarak yaptığınız her şeyi Allah, hakkıyla bilmektedir.
İngilizce:
They ask thy instruction concerning the women say: Allah doth instruct you about them: And (remember) what hath been rehearsed unto you in the Book, concerning the orphans of women to whom ye give not the portions prescribed, and yet whom ye desire to marry, as also concerning the children who are weak and oppressed: that ye stand firm for justice to orphans. There is not a good deed which ye do, but Allah is well-acquainted therewith.
Fransızca:
Et ils te consultent à propos de ce qui a été décrété au sujet des femmes. Dis : "Allah vous donne Son décret là-dessus, en plus de ce qui vous est récité dans le Livre, au sujet des orphelines auxquelles vous ne donnez pas ce qui leur a été prescrit , et que vous désirez épouser, et au sujet des mineurs encore d'âge faible". Vous devez agir avec équité envers les orphelins. Et de tout ce que vous faites de bien, Allah en est, certes, Omniscient.
Almanca:
Und sie fragen dich nach einer Fatwa die Frauen betreffend. Sag: "ALLAH gibt euch Fatwa sie betreffend, ebenfalls (gibt euch Fatwa) das, was euch vorgetragen wird von der Schrift über die weiblichen Waisen - denen ihr nicht gebt, was für sie vorgeschrieben wurde, und die ihr heiraten (bzw. nicht heiraten) wollt - sowie über die hilflosen kleinen Kinder. Und (ER gebietet euch), daß ihr eure Verantwortung den Waisen gegenüber in gerechter Weise erfüllt." Und was ihr an gottgefällig Gutem tut, darüber bleibt ALLAH gewiß immer allwissend.
Rusça:
Они просят тебя вынести решение относительно женщин. Скажи: "Аллах вынесет для вас решение относительно них и того, что читается вам в Писании по поводу осиротевших женщин, которым вы не даете того, что им предписано, размышляя о женитьбе на них, и по поводу слабых детей. А еще вы должны относиться к сиротам справедливо, и что бы вы ни сделали доброго, Аллаху известно об этом".
Arapça:
وَيَسْتَفْتُونَكَ فِي النِّسَاءِ ۖ قُلِ اللَّهُ يُفْتِيكُمْ فِيهِنَّ وَمَا يُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فِي الْكِتَابِ فِي يَتَامَى النِّسَاءِ اللَّاتِي لَا تُؤْتُونَهُنَّ مَا كُتِبَ لَهُنَّ وَتَرْغَبُونَ أَن تَنكِحُوهُنَّ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الْوِلْدَانِ وَأَن تَقُومُوا لِلْيَتَامَىٰ بِالْقِسْطِ ۚ وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve bir de yetimlere adaletle davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan âyetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir.
Diyanet Vakfı:
Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hükmü size Allah açıklıyor: Kitap'ta, kendileri için yazılmışı (mirası) vermeyip nikahlamak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetimlere karşı adil davranmanız hakkında size okunan ayetler (Allah'ın hükmünü apaçık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.

veini-mraetün ḫâfet mim ba`lihâ nüşûzen ev i`râḍan felâ cünâḥa `aleyhimâ ey yuṣliḥâ beynehümâ ṣulḥâ. veṣṣulḥu ḫayr. veuḥḍirati-l'enfüsü-şşüḥḥ. vein tuḥsinû vetetteḳû feinne-llâhe kâne bimâ ta`melûne ḫabîrâ.

Türkçe:
Eğer bir kadın,kocasının sadakatsizliğinden,yahut kendisine sırt çevirmesinden endişe ederse aralarını bir barış girişimiyle düzeltmelerinde kendileri için bir sakınca yoktur. Ve barış hep hayırdır. Nefisler, cimrilik ve doymazlığa hazır hale getirilmiştir. Güzel davranır, sakınıp korunursanız Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdar olacaktır.
İngilizce:
If a wife fears cruelty or desertion on her husband's part, there is no blame on them if they arrange an amicable settlement between themselves; and such settlement is best; even though men's souls are swayed by greed. But if ye do good and practise self-restraint, Allah is well-acquainted with all that ye do.
Fransızca:
Et si une femme craint de son mari abandon ou indifférence, alors ce n'est pas un péché pour les deux s'ils se réconcilient par un compromis quelconque, et la réconciliation est meilleure, puisque les âmes sont portées à la ladrerie. Mais si vous agissez en bien et vous êtes pieux... Allah est, certes, Parfaitement Connaisseur de ce que vous faites.
Almanca:
Sollte eine Frau von ihrem Ehemann Auflehnung oder Vernachlässigung fürchten, dann ist es für beide keine Verfehlung, wenn sie sich durch eine Vereinbarung aussöhnen. Und die Aussöhnung ist besser . Doch die Seelen sind der Habsucht zugeneigt. Und wenn ihr gottgefällig Gutes tut und Taqwa gemäß handelt, so bleibt ALLAH immer dem gegenüber, was ihr tut, gewiß allkundig.
Rusça:
Если женщина опасается, что муж будет проявлять к ней неприязнь или отворачиваться от нее, то на них обоих не будет греха, если они заключат между собой мир, ибо мирное решение - лучше. Душам свойственна скупость, но если вы будете добродетельны и богобоязненны, то ведь Аллах ведает о том, что вы совершаете.
Arapça:
وَإِنِ امْرَأَةٌ خَافَتْ مِن بَعْلِهَا نُشُوزًا أَوْ إِعْرَاضًا فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يُصْلِحَا بَيْنَهُمَا صُلْحًا ۚ وَالصُّلْحُ خَيْرٌ ۗ وَأُحْضِرَتِ الْأَنفُسُ الشُّحَّ ۚ وَإِن تُحْسِنُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden, yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında, onlara bir günah yoktur. Sulh hep hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve geçimsizlikten sakınırsanız, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara günah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçinir ve Allah'tan korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

velen testeṭî`û en ta`dilû beyne-nnisâi velev ḥaraṣtüm felâ temîlû külle-lmeyli feteẕerûhâ kelmü`alleḳah. vein tuṣliḥû vetetteḳû feinne-llâhe kâne gafûrar raḥîmâ.

Türkçe:
Tutkunluk derecesinde isteseniz de kadınlar arasında adaleti sağlamaya asla güç yetiremezsiniz. O halde tam bir eğilimle bir yana yönelip de öbürünü askıdaymış gibi bırakmayın. Barışı esas alıp sakınırsanız, Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.
İngilizce:
Ye are never able to be fair and just as between women, even if it is your ardent desire: But turn not away (from a woman) altogether, so as to leave her (as it were) hanging (in the air). If ye come to a friendly understanding, and practise self-restraint, Allah is Oft-forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
Vous ne pourrez jamais être équitable entre vos femmes, même si vous en êtes soucieux. Ne vous penchez pas tout à fait vers l'une d'elles, au point de laisser l'autre comme en suspens. Mais si vous vous réconciliez et vous êtes pieux... donc Allah est, certes, Pardonneur et Miséricordieux.
Almanca:
Ihr werdet den Ehefrauen gegenüber nicht gerecht sein können, möget ihr auch noch so sehr darauf bedacht sein. So neigt euch nicht (einer Ehefrau) voll zu (bzw. ab), damit ihr sie nicht wie eine laßt, die in der Schwebe ist . Doch wenn ihr dies korrigiert und Taqwa gemäß handelt, so bleibt ALLAH gewiß immer allvergebend, allgnädig.
Rusça:
Вы не сможете относиться к женам одинаково справедливо даже при сильном желании. Не наклоняйтесь же полностью к одной, оставляя другую словно висящей. Но если вы исправите положение и будете богобоязненны, то ведь Аллах - Прощающий, Милосердный.
Arapça:
وَلَن تَسْتَطِيعُوا أَن تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ ۖ فَلَا تَمِيلُوا كُلَّ الْمَيْلِ فَتَذَرُوهَا كَالْمُعَلَّقَةِ ۚ وَإِن تُصْلِحُوا وَتَتَّقُوا فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kadınlarınız arasında her yönden adaletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Diyanet Vakfı:
Üzerine düşüp uğraşsanız da kadınlar arasında adil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir, günahtan sakınırsanız Allah şüphesiz çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.

veiy yeteferraḳâ yugni-llâhü küllem min se`atih. vekâne-llâhü vâsi`an ḥakîmâ.

Türkçe:
Eğer ayrılırlarsa Allah, geniş nimetinden her birini zenginleştirir. Allah Vâsi'dir, genişler ve genişletir; Hakîm'dir, hikmeti sınırsızdır.
İngilizce:
But if they disagree (and must part), Allah will provide abundance for all from His all-reaching bounty: for Allah is He that careth for all and is Wise.
Fransızca:
Si les deux se séparent, Allah de par Sa largesse, accordera à chacun d'eux un autre destin. Et Allah est plein de largesses et parfaitement Sage.
Almanca:
Und sollten beide sich trennen, wird ALLAH jedem von ihnen reichlich von Seinem Reichtum gewähren. Und ALLAH bleibt immer allumfassend, allweise.
Rusça:
Если они расстанутся, то Аллах обогатит каждого из них из Своей милости. Аллах - Объемлющий, Мудрый.
Arapça:
وَإِن يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلًّا مِّن سَعَتِهِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ وَاسِعًا حَكِيمًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer karıkoca birbirlerinden ayrılacak olurlarsa, Allah, onların her birini geniş lutfuyla muhtaç bırakmaz. Allah'ın lutfu geniştir, hikmeti büyüktür.
Diyanet Vakfı:
Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtaç olmaktan kurtarır); Allah'ın lütfu geniş, hikmeti büyüktür.

velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. veleḳad veṣṣayne-lleẕîne ûtü-lkitâbe min ḳabliküm veiyyâküm eni-tteḳu-llâh. vein tekfürû feinne lillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vekâne-llâhü ganiyyen ḥamîdâ.

Türkçe:
Göklerde ne var, yerde ne varsa yalnız Allah'ındır.İnan olsun, hem sizden önce kitap verilenlere hem de size, "Allah'tan sakının!" diye önerdik. Nankörlüğe saparsanız şu bir gerçek ki, göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Ganî'dir, zenginliğine sınır yoktur; Hamîd'dir, övülen ve övendir.
İngilizce:
To Allah belong all things in the heavens and on earth. Verily we have directed the People of the Book before you, and you (o Muslims) to fear Allah. But if ye deny Him, lo! unto Allah belong all things in the heavens and on earth, and Allah is free of all wants, worthy of all praise.
Fransızca:
A Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. "Craignez Allah ! " Voilà ce que Nous avons enjoint à ceux auxquels avant vous le Livre fut donné, tout comme à vous-mêmes. Et si vous ne croyez pas (cela ne nuit pas à Allah, car) très certainement à Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah se suffit à Lui-même et Il est digne de louange.
Almanca:
ALLAH gehört alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und gewiß, bereits haben WIR denjenigen, denen die Schrift vor euch zuteil wurde, sowie euch angewiesen: "Handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber! Und solltet ihr Kufr betreiben, so gehört ALLAH gewiß alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist." Und ALLAH bleibt immer absolut autark, alllobenswürdig.
Rusça:
Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Мы заповедали тем, кому было даровано Писание до вас, а также вам, чтобы вы боялись Аллаха. Если вы не уверуете, то ведь Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Аллах - Богатый, Достохвальный.
Arapça:
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَلَقَدْ وَصَّيْنَا الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلِكُمْ وَإِيَّاكُمْ أَنِ اتَّقُوا اللَّهَ ۚ وَإِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine kitap verilenlere ve size Allah'tan korkmanızı emrettik. Eğer inkâr ederseniz, biliniz ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, hamd vesenâ O'na yakışır.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden önce kendilerine Kitap verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik. Eğer inkar ederseniz biliniz ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hudutsuz zengindir, ziyadesiyle övgüye layıktır.

velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍ. vekefâ billâhi vekîlâ.

Türkçe:
Hem göklerdekiler hem yerdekiler Allah içindir.Vekil olarak Allah yeter.
İngilizce:
Yea, unto Allah belong all things in the heavens and on earth, and enough is Allah to carry through all affairs.
Fransızca:
A Allah seul appartient tout ce qui est dans les cieux et sur la terre. Et Allah suffit pour s'occuper de tout.
Almanca:
Und ALLAH gehört alles, was in den Himmeln und was auf Erden ist. Und ALLAH genügt als Wakil.
Rusça:
Аллаху принадлежит то, что на небесах, и то, что на земле. Довольно того, что Аллах является Попечителем и Хранителем!
Arapça:
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۚ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ وَكِيلًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
Diyanet Vakfı:
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.

iy yeşe' yüẕhibküm eyyühe-nnâsü veye'ti biâḫarîn. vekâne-llâhü `alâ ẕâlike ḳadîrâ.

Türkçe:
Ey insanlar! O dilerse sizi ortadan kaldırır, başkalarını getirir. Allah buna gerçekten Kadîr'dir.
İngilizce:
If it were His will, He could destroy you, o mankind, and create another race; for He hath power this to do.
Fransızca:
S'il voulait, il vous ferait disparaître, ô gens, et en ferait venir d'autres. Car Allah en est très capable.
Almanca:
Wenn ER will, läßt ER euch - ihr Menschen! - vergehen und bringt andere. Und ALLAH bleibt immer über dies allmächtig.
Rusça:
О люди! Если Он пожелает, то уведет вас и приведет других. Аллах способен на это.
Arapça:
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلَىٰ ذَٰلِكَ قَدِيرًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey insanlar! Eğer Allah dilerse sizi giderir de başkalarını getirir. Ve Allah, buna kadirdir.
Diyanet Vakfı:
Ey insanlar! Allah dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir; Allah buna kadirdir.

Sayfalar

Rubu 40 beslemesine abone olun.