
yevme tera-lmü'minîne velmü'minâti yes`â nûruhüm beyne eydîhim vebieymânihim büşrâkümü-lyevme cennâtün tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.
Türkçe:
Gün olur, mümin erkeklerle mümin kadınları, ışıkları önlerinde ve sağ yanlarında koşar görürsün. Şöyle denilir: "Bugün size, altlarından ırmaklar akan cennetler müjdeleniyor. Sürekli kalıcısınız içlerinde." İşte büyük başarının ta kendisidir bu.
İngilizce:
One Day shalt thou see the believing men and the believing women- how their Light runs forward before them and by their right hands: (their greeting will be): "Good News for you this Day! Gardens beneath which flow rivers! to dwell therein for aye! This is indeed the highest Achievement!"
Fransızca:
Le jour où tu verras les croyants et les croyantes, leur lumière courant devant eux et à leur droite; (on leur dira) : "Voici une bonne nouvelle pour vous aujourd'hui : des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux pour y demeurer éternellement". Tel est l'énorme succès.
Almanca:
An dem Tag, wenn du die Mumin-Männer und die Mumin-Frauen siehst, ihr Licht läuft vor ihnen und mit ihrer Rechten: "Eine frohe Botschaft gibt es heute für euch - Dschannat, die von Flüssen durchflossen sind, als Ewige darin." Dies ist der gewaltige Erfolg.
Rusça:
в тот день, когда ты увидишь, как перед верующими мужчинами и верующими женщинами и справа от них будет распространяться их свет. Возрадуйтесь сегодня Райским садам, в которых текут реки. Вы пребудете в них вечно. Это и есть великое преуспеяние.
Arapça:
يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَىٰ نُورُهُم بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِم بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ ذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün inanan erkekleri ve inanan kadınları görürsün ki nurları, önlerinde ve sağlarında koşuyor. (Kendilerine): "Bugün müjdeniz altlarından ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir." (denilir) İşte büyük kurtuluş budur!
Diyanet Vakfı:
Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, (amellerinin) nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde, (onlara): Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir, denilir. İşte büyük kurtuluş budur.

yevme yeḳûlü-lmünâfiḳûne velmünâfiḳâtü lilleẕîne âmenü-nżurûnâ naḳtebis min nûriküm ḳîle-rci`û verâeküm feltemisû nûrâ. feḍuribe beynehüm bisûril lehû bâb. bâṭinühû fîhi-rraḥmetü veżâhiruhû min ḳibelihi-l`aẕâb.
Türkçe:
O gün ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlar, iman edenlere şöyle derler: "Bize bakın da ışığınızdan bir parça alalım." Şöyle denir onlara: "Arkanıza dönün de bir ışık arayın." Nihayet aralarına kapısı olan bir sur çekilir. İçinde rahmet vardır onun. Dış tarafı ise azap.
İngilizce:
One Day will the Hypocrites- men and women - say to the Believers: "Wait for us! Let us borrow (a Light) from your Light!" It will be said: "Turn ye back to your rear! then seek a Light (where ye can)!" So a wall will be put up betwixt them, with a gate therein. Within it will be Mercy throughout, and without it, all alongside, will be (Wrath and) Punishment!
Fransızca:
Le jour où les hypocrites, hommes et femmes, diront à ceux qui croient : "Attendez que nous empruntions [un peu]: de votre lumières". Il sera dit : "Revenez en arrière, et cherchez de la lumière". C'est alors qu'on éleva entre eux une muraille ayant une porte dont l'intérieur contient la miséricorde, et dont la face apparente a devant elle le châtiment [l'Enfer]
Almanca:
An dem Tag, wenn die Munafiq-Männer und die 3 Munafiq-Frauen zu denjenigen, die den Iman verinnerlichten, sagten: "Wartet auf uns, damit wir von eurem Licht etwas profitieren", wird gesagt: "Geht nach hinten zurück, dann sucht nach Licht." Dann wurde zwischen ihnen eine Trennmauer errichtet, die eine Tür hat, in deren Innenseite ist Gnade, während außerhalb Peinigung ist.
Rusça:
В тот день лицемеры и лицемерки скажут верующим: "Погодите, мы позаимствует у вас немного света". Им будет сказано: "Возвращайтесь назад и ищите свет". Между ними будет возведен забор с вратами, с внутренней стороны которого будет милость, а снаружи - мучения.
Arapça:
يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذِينَ آمَنُوا انظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِن نُّورِكُمْ قِيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُم بِسُورٍ لَّهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فِيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِن قِبَلِهِ الْعَذَابُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün münafık erkekler ve münafık kadınlar o iman edenlere şöyle diyeceklerdir: "Bize bakın da sizin nurunuzdan alalım?" Onlara: "Arkanıza dönün de nur arayın!" denilir. Aralarına kapılı bir sur çekilir ki, onun içinde rahmet, dışında da azap vardır.
Diyanet Vakfı:
Münafık erkeklerle münafık kadınların, müminlere: Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım, diyeceği günde kendilerine: Arkanıza dönün de bir ışık arayın! denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.

yünâdûnehüm elem neküm me`aküm. ḳâlû belâ velâkinneküm fetentüm enfüseküm veterabbaṣtüm vertebtüm vegarratkümü-l'emâniyyü ḥattâ câe emru-llâhi vegarraküm billâhi-lgarûr.
Türkçe:
Onlara seslenirler: "Biz sizinle değil miydik?" Derler ki: "Evet, bizimleydiniz. Ancak siz kendinizi yaktınız, bekleyip durdunuz, şüphe ettiniz, hayal ve kuruntular/hurafeler/anlamını bilmeden okuyuşlar sizi aldattı; nihayet Allah'ın emri geldi. O yaman aldatıcı, sizi Allah ile aldattı."
İngilizce:
(Those without) will call out, "Were we not with you?" (The others) will reply, "True! but ye led yourselves into temptation; ye looked forward (to our ruin); ye doubted (Allah's Promise); and (your false) desires deceived you; until there issued the Command of Allah. And the Deceiver deceived you in respect of Allah.
Fransızca:
"N'étions-nous pas avec vous ? " leur crieront-ils. "Oui, répondront [les autres] mais vous vous êtes laissés tenter, vous avez comploté (contre les croyants) et vous avez douté et de vains espoirs vous ont trompés, jusqu'à ce que vînt l'ordre d'Allah . Et le séducteur [Le diable]: vous a trompés au sujet d'Allah.
Almanca:
Sie rufen sie: "Waren wir nicht mit euch?" Sie sagten: "Doch, mit Sicherheit! Aber ihr habt euch selbst der Fitna überlassen, abgewartet und angezweifelt, und euch täuschten die Hoffnungen, bis ALLAHs Anweisung kam. Und euch täuschte ALLAH gegenüber das Täuschende.
Rusça:
Они будут взывать к ним: "Разве мы не были с вами?" Они скажут: "Да, но вы соблазняли самих себя, выжидали, сомневались и обольщались надеждами до тех пор, пока не явилось повеление Аллаха. Соблазнитель (сатана) обманул вас относительно Аллаха.
Arapça:
يُنَادُونَهُمْ أَلَمْ نَكُن مَّعَكُمْ ۖ قَالُوا بَلَىٰ وَلَٰكِنَّكُمْ فَتَنتُمْ أَنفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْأَمَانِيُّ حَتَّىٰ جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ وَغَرَّكُم بِاللَّهِ الْغَرُورُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Münafıklar) onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. (Müminler) de derler ki: "Evet ama, siz kendi canlarınıza kötülük ettiniz, gözlediniz, şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.
Diyanet Vakfı:
Münafıklar onlara: Biz sizinle beraber değil miydik? diye seslenirler. (Müminler de) derler ki: Evet ama, siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan (şeytan) sizi, Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı!

felyevme lâ yü'ḫaẕü minküm fidyetüv velâ mine-lleẕîne keferû. me'vâkümü-nnâr. hiye mevlâküm. vebi'se-lmeṣîr.
Türkçe:
Bugün artık ne sizden fidye alınır ne de küfre sapanlardan. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin mevlânız. Ne kötü dönüş yeridir o!
İngilizce:
This Day shall no ransom be accepted of you, nor of those who rejected Allah. Your abode is the Fire: that is the proper place to claim you: and an evil refuge it is!"
Fransızca:
Aujourd'hui donc, on n'acceptera de rançon ni de vous ni de ceux qui ont mécru. Votre asile est le Feu : c'est lui qui est votre compagnon inséparable. Et quelle mauvaise destination !
Almanca:
So wird heute weder von euch eine Ersatzleistung entgegengenommen, noch von denjenigen, die Kufr betrieben haben. Eure Unterkunft ist das Feuer. Es ist euer Maula. Und erbärmlich ist das Werden."
Rusça:
Сегодня ни от вас, ни от неверующих не примут выкупа. Вашим пристанищем будет Огонь, который более всего подобает вам. Как же скверно это место прибытия!"
Arapça:
فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ مَأْوَاكُمُ النَّارُ ۖ هِيَ مَوْلَاكُمْ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bugün artık ne sizden ne de inkar edenlerden fidye kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Orası ne kötü bir dönüş yeridir!
Diyanet Vakfı:
Bugün artık ne sizden ne de inkar edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!

elem ye'ni lilleẕîne âmenû en taḫşe`a ḳulûbühüm liẕikri-llâhi vemâ nezele mine-lḥaḳḳi velâ yekûnû kelleẕîne ûtü-lkitâbe min ḳablü feṭâle `aleyhimü-l'emedü feḳaset ḳulûbühüm. vekeŝîrum minhüm fâsiḳûn.
Türkçe:
İnananlar için hâlâ vakti gelmedi mi ki, kalpleri Allah'ın zikri/Kur'an'ı ve Hak'tan inen için ürpersin de daha önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmiş de kalpleri kaskatı kesilmiş kimseler gibi olmasınlar! Onların çoğu yoldan çıkmıştır.
İngilizce:
Has not the Time arrived for the Believers that their hearts in all humility should engage in the remembrance of Allah and of the Truth which has been revealed (to them), and that they should not become like those to whom was given Revelation aforetime, but long ages passed over them and their hearts grew hard? For many among them are rebellious transgressors.
Fransızca:
Le moment n'est-il pas venu pour ceux qui ont cru, que leurs curs s'humilient à l'évocation d'Allah et devant ce qui est descendu de la vérité [le Coran] ? Et de ne point être pareils à ceux qui ont reçu le Livre avant eux . Ceux-ci trouvèrent le temps assez long et leurs curs s'endurcirent, et beaucoup d'entre eux sont pervers.
Almanca:
Ist es noch nicht Zeit für diejenigen, die den Iman verinnerlichten, daß ihre Herzen ALLAHs Gedenken und dem, was von der Wahrheit hinabgesandt wurde, Ehrfurcht erweisen, und daß sie nicht wie diejenigen werden, denen die Schrift vorher zuteil wurde, dann für sie die Zeit lang wurde, dann ihre Herzen hart wurden?! Und viele von ihnen sind Fasiq.
Rusça:
Разве не пришло время для того, чтобы сердца верующих смирились при упоминании Аллаха и того, что ниспослано из истины, и чтобы не уподоблялись они тем, которым Писание было даровано прежде, чьи сердца почерствели по прошествии долгого времени и многие из которых являются нечестивцами?
Arapça:
۞ أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَن تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِن قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ ۖ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnananlar için hâlâ vakit gelmedi mi ki, kalbleri Allah'ın zikrine ve inen hakka saygı duysun ve bundan önce kendilerine verilmiş, sonra üzerlerinden uzun zaman geçmekle kalbleri katılaşmış, çoğu da yoldan çıkmış kimseler gibi olmasınlar?
Diyanet Vakfı:
İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan bir çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

i`lemû enne-llâhe yuḥyi-l'arḍa ba`de mevtihâ. ḳad beyyennâ lekümü-l'âyâti le`alleküm ta`ḳilûn.
Türkçe:
Bilin ki Allah, toprağa ölümünden sonra hayat verir. Ayetleri size açık-seçik bildiriyoruz ki, aklınızı işletebilesiniz.
İngilizce:
Know ye (all) that Allah giveth life to the earth after its death! already have We shown the Signs plainly to you, that ye may learn wisdom.
Fransızca:
Sachez qu'Allah redonne la vie à la terre une fois morte. Certes, Nous vous avons exposé les preuves clairement afin que vous raisonniez.
Almanca:
Wißt, daß ALLAH gewiß die Erde nach ihrem Tod belebt. Bereits erläuterten WIR euch die Ayat, damit ihr begreift.
Rusça:
Знайте, что Аллах оживляет землю после ее смерти. Мы уже разъяснили вам знамения, - может быть, вы уразумеете.
Arapça:
اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يُحْيِي الْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biliniz ki Allah yer yüzünü ölümünden sonra diriltir. Belki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size ayetleri açıkladık.

inne-lmüṣṣaddiḳîne velmüṣṣaddiḳâti veaḳraḍu-llâhe ḳarḍan ḥaseney yüḍâ`afü lehüm velehüm ecrun kerîm.
Türkçe:
Şu bir gerçek: Sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, bir de Allah'a güzelce borç verenler için karşılıklar kat kat yapılır. Onlar için, onur verici bir ödül de vardır.
İngilizce:
For those who give in Charity, men and women, and loan to Allah a Beautiful Loan, it shall be increased manifold (to their credit), and they shall have (besides) a liberal reward.
Fransızca:
Ceux et celles qui font la charité et qui ont fait à Allah un prêt sincère, cela leur sera multiplié et ils auront une généreuse récompense.
Almanca:
Gewiß, die spendenden Männer, die spendenden Frauen und diejenigen, die ALLAH (Seiner Sache) eine Hasan-Anleihe geben, diesen wird es vervielfacht und für sie ist eine schöne Belohnung bestimmt.
Rusça:
Воистину, для мужчин и женщин, которые раздавали милостыню и одолжили Аллаху прекрасный заем, он будет увеличен. Им уготована щедрая награда.
Arapça:
إِنَّ الْمُصَّدِّقِينَ وَالْمُصَّدِّقَاتِ وَأَقْرَضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا يُضَاعَفُ لَهُمْ وَلَهُمْ أَجْرٌ كَرِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırılır ve onlara şerefli bir mükafat vardır.
Diyanet Vakfı:
Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükafat vardır.
