Sayfa 145

 
00:00

ẕâlike el lem yekür rabbüke mühlike-lḳurâ biżulmiv veehlühâ gâfilûn.

Arapça:

ذَٰلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ

Türkçe:

Sebep şudur: Rabbin, halkı habersiz bir haldeyken kentleri helâk edici değildir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bu (şundan dolayıdır ki) Rabbin, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.

Diyanet Vakfı:

Gerçek şu ki: Halkı habersizken, Rabbin haksızlık ile ülkeleri helak edici değildir.

İngilizce:

(The messengers were sent) thus, for thy Lord would not destroy for their wrong-doing men's habitations whilst their occupants were unwarned.

Fransızca:

C'est que ton Seigneur n'anéantit point injustement des cités dont les gens ne sont pas encore avertis .

Almanca:

Dies weil dein HERR niemals die Ortschaften wegen begangenem Unrecht vernichten wird, solange ihre Einwohner noch nicht ermahnt wurden.

Rusça:

Это произойдет потому, что твой Господь не губит города несправедливо, пока их жители пребывают в неведении.

Açıklama:
 
00:00

veliküllin deracâtüm mimmâ `amilû. vemâ rabbüke bigâfilin `ammâ ya`melûn.

Arapça:

وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ

Türkçe:

Her birinin, yapıp ettiklerinden kaynaklanan dereceleri vardır. Rabbin onların işlediklerinden gafil değildir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

Diyanet Vakfı:

Herkesin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.

İngilizce:

To all are degrees (or ranks) according to their deeds: for thy Lord is not unmindful of anything that they do.

Fransızca:

A chacun des rangs (des récompenses) selon ses oeuvres. Or ton Seigneur n'est pas inattentif à ce qu'ils font.

Almanca:

Und allen gebühren Stellungen für das, was sie taten. Und dein HERR ist gewiß nicht achtlos dem gegenüber, was sie tun.

Rusça:

Для всех будут ступени, соответствующие тому, что они совершили. Господь твой не находится в неведении относительно того, что они совершают.

Açıklama:
 
00:00

verabbüke-lganiyyü ẕü-rraḥmeh. iy yeşe' yüẕhibküm veyestaḫlif mim ba`diküm mâ yeşâü kemâ enşeeküm min ẕürriyyeti ḳavmin âḫarîn.

Arapça:

وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ ۚ إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِن بَعْدِكُم مَّا يَشَاءُ كَمَا أَنشَأَكُم مِّن ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ آخَرِينَ

Türkçe:

Senin o Ganî Rabbin rahmet sahibidir. Dilerse sizi ortadan kaldırır ve sizi bir başka topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da dilediğini sizin yerinize getirir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Rabb'ın, hiçbir şeye muhtaç değildir, merhamet sahibidir. Sizi, başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, dilerse, sizi de yok edip, sizden sonra yerinize dilediğini getirir.

Diyanet Vakfı:

Rabbin zengindir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi yok eder ve sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi sizden sonra yerinize dilediği bir kavmi yaratır.

İngilizce:

Thy Lord is self-sufficient, full of Mercy: if it were His will, He could destroy you, and in your place appoint whom He will as your successors, even as He raised you up from the posterity of other people.

Fransızca:

Ton Seigneur est le Suffisant à Soi-même, le Détenteur de la miséricorde. S'Il voulait, Il vous ferait périr et mettrait à votre place qui Il veut, de même qu'Il vous a créés d'une descendance d'un autre peuple.

Almanca:

Und dein HERR ist Der absolut Autarke, Der Eigentümer der Gnade. Wenn ER wollte, hätte ER euch vergehen und nach euch andere als Nachfolger einsetzen lassen, die ER will, wie ER euch aus einer Nachkommenschaft anderer Menschen hervorgebracht hat.

Rusça:

Господь твой богат и обладает милостью. Если Он пожелает, то уничтожит вас и сделает вашими преемниками, кого пожелает, подобно тому, как Он сотворил вас из потомства других людей.

Açıklama:
 
00:00

inne mâ tû`adûne leâtiv vemâ entüm bimü`cizîn.

Arapça:

إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ ۖ وَمَا أَنتُم بِمُعْجِزِينَ

Türkçe:

Size vaat edilen şeyler kesinlikle meydana gelecektir. Siz engel olamazsınız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Size vaad edilenler muhakkak gelecektir, siz, onun önüne geçemezsiniz.

Diyanet Vakfı:

Size vadedilen mutlaka gelecektir; siz bunu önleyemezsiniz.

İngilizce:

All that hath been promised unto you will come to pass: nor can ye frustrate it (in the least bit).

Fransızca:

Ce qui vous a été promis arrivera (certainement.) Et vous n'êtes pas à même de [Nous] réduire à l'impuissance.

Almanca:

Gewiß, was euch angedroht wird, wird doch eintreffen! Und ihr könnt (Uns) nicht zu schaffen machen.

Rusça:

Воистину, обещанное вам наступит, и вы не сможете избежать этого.

Açıklama:
 
00:00

ḳul yâ ḳavmi-`melû `alâ mekânetiküm innî `âmil. fesevfe ta`lemûne men tekûnü lehû `âḳibetü-ddâr. innehû lâ yüfliḥu-żżâlimûn.

Arapça:

قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَن تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۗ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ

Türkçe:

Ey toplumum! Yapabileceğinizi yapın. Ben de yapıp ediyorum. Yakında yurdun sonunun kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki, zalimler kurtulamayacaktır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Ey kavmim! Gücünüz yettiğince yapacağınızı yapın, ben de yapıyorum. Yakında (dünya) yurdunun sonunun kimin olduğunu bileceksiniz. Muhakkak zalimler kurtuluşa eremezler".

Diyanet Vakfı:

De ki: Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Yurdun (dünyanın) sonunun kimin lehine olduğunu yakında bileceksiniz. Gerçek şu ki, zalimler iflah olmazlar.

İngilizce:

Say: "O my people! Do whatever ye can: I will do (my part): soon will ye know who it is whose end will be (best) in the Hereafter: certain it is that the wrong-doers will not prosper."

Fransızca:

Dis : "ô mon peuple ! Continuez à agir selon votre méthode; moi aussi j'agirai selon la mienne. Ensuite, vous saurez qui aura un meilleur (sort) dans l'au-delà." Certes, les injustes ne réussiront jamais.

Almanca:

Sag: "Meine Leute! Handelt euren Standpunkten entsprechend, ich handle auch. Und ihr werdet noch wissen, wem das Anschließende vom Jenseits gehört." Die Unrecht-Begehenden werden gewiß keinen Erfolg haben.

Rusça:

Скажи: "О мой народ! Действуйте по своему усмотрению, и я тоже буду действовать. Вы узнаете, кому достанется Последняя обитель. Воистину, не преуспеют беззаконники".

Açıklama:
 
00:00

vece`alû lillâhi mimmâ ẕerae mine-lḥarŝi vel'en`âmi neṣîben feḳâlû hâẕâ lillâhi biza`mihim vehâẕâ lişürakâinâ. femâ kâne lişürakâihim felâ yeṣilü ile-llâh. vemâ kâne lillâhi fehüve yeṣilü ilâ şürakâihim. sâe mâ yaḥkümûn.

Arapça:

وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا فَقَالُوا هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَائِنَا ۖ فَمَا كَانَ لِشُرَكَائِهِمْ فَلَا يَصِلُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَمَا كَانَ لِلَّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَىٰ شُرَكَائِهِمْ ۗ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ

Türkçe:

Kendi döllendirip yaydığı ekinden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için." ortakları için olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan, ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Allah'ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah'a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: "Bu, Allah'a ait; şu da ortaklarımıza ait" demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah'a ulaşmamakta, fakat Allah'a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür.

Diyanet Vakfı:

Allah'ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan Allah'a pay ayırıp zanlarınca, bu Allah'a, bu da ortaklarımıza (putlarımıza) dediler. Ortakları için ayrılan Allah'a ulaşmıyor, fakat Allah için ayrılan ortaklarına ulaşıyor! Ne kötü hüküm veriyorlar?

İngilizce:

Out of what Allah hath produced in abundance in tilth and in cattle, they assigned Him a share: they say, according to their fancies: "This is for Allah, and this" - for our "partners"! but the share of their" partners "reacheth not Allah, whilst the share of Allah reacheth their "partners" ! evil (and unjust) is their assignment!

Fransızca:

Et ils assignent à Allah une part de ce qu'Il a Lui-même créé, en fait de récoltes et de bestiaux, et ils disent : "Ceci est à Allah - selon leur prétention ! - et ceci à nos divinités." Mais ce qui est pour leurs divinités ne parvient pas à Allah, tandis que ce qui est pour Allah parvient à leurs divinités. Comme leur jugement est mauvais !

Almanca:

Und sie gesellten ALLAH einen Teil von dem bei, was ER an Äckern und An'am erschuf, und sagten: "Dies gehört ALLAH - ihrer Behauptung nach - und dies gehört den von uns beigesellten Partnern." Und was den von ihnen beigesellten Partnern gehört, erreicht ALLAH nicht, aber was ALLAH gehört, dies erreicht die von ihnen beigesellten Partner. Erbärmlich ist das, wie sie richten.

Rusça:

Они предназначают Аллаху долю того, что Он вырастил из посевов и скота, и по своему разумению говорят: "Это - Аллаху, а это - нашим сотоварищам". То, что предназначено их сотоварищам, не попадает Аллаху, а то, что предназначено Аллаху, попадает их сотоварищам. Скверно то, что они решают!

Açıklama:
 
00:00

vekeẕâlike zeyyene likeŝîrim mine-lmüşrikîne ḳatle evlâdihim şürakâühüm liyürdûhüm veliyelbisû `aleyhim dînehüm. velev şâe-llâhü mâ fe`alûhü feẕerhüm vemâ yefterûn.

Arapça:

وَكَذَٰلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِّنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلَادِهِمْ شُرَكَاؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُوا عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ ۖ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ

Türkçe:

Aynen bunun gibi, müşriklerden birçoğuna, Allah'a ortak koştukları kişiler, öz evlatlarını öldürmeyi güzel göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini onlar aleyhine karmakarışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, düzdükleri iftiralarla baş başa bırak.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yine ortakları, müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler, hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları, uydurduklarıyla baş başa bırak!

Diyanet Vakfı:

Bunun gibi ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını (kızlarını) öldürmeyi hoş gösterdi ki, hem kendilerini mahvetsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar! Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Öyle ise onları uydurdukları ile başbaşa bırak!

İngilizce:

Even so, in the eyes of most of the pagans, their "partners" made alluring the slaughter of their children, in order to lead them to their own destruction, and cause confusion in their religion. If Allah had willed, they would not have done so: But leave alone them and their inventions.

Fransızca:

Et c'est ainsi que leurs divinités ont enjolivé à beaucoup d'associateurs le meurtre de leurs enfants, afin de les ruiner et de travestir à leurs yeux leur religion. Or si Allah voulait, ils ne le feraient pas. Laisse-les donc, ainsi que ce qu'ils inventent.

Almanca:

Und solcherart haben ihre (von ihnen beigesellten) Partner vielen von den Muschrik das Töten ihrer Kinder schön erscheinen lassen, damit sie sie zugrunde richten können und ihnen ihren Din durcheinander bringen. Und hätte ALLAH es gewollt, hätten sie es nicht tun können. Also laß von ihnen und von dem ab, was sie erlügen.

Rusça:

Так многим многобожникам их сотоварищи представили прекрасным убийство детей, дабы погубить их и сделать запутанной их религию. Если бы Аллах пожелал, они не поступали бы таким образом. Оставь же их вместе с их измышлениями.

Açıklama:
Sayfa 145 beslemesine abone olun.