Nuzul 1627

felemmâ semi`at bimekrihinne erselet ileyhinne vea`tedet lehünne müttekeev veâtet külle vâḥidetim minhünne sikkînev veḳâleti-ḫruc `aleyhinn. felemmâ raeynâhü ekbernehû veḳaṭṭa`ne eydiyehünne veḳulne ḥâşe lillâhi mâ hâẕâ beşerâ. in hâẕâ illâ melekün kerîm.

Türkçe:
Kadın onların oyunlarını işitince, onlara haber gönderdi. Kendilerine, yaslanarak yiyebilecekleri bir sofra hazırladı ve her birine bir bıçak verdi. Yûsuf'a: "Karşılarına çık!" dedi. Nihayet Yûsuf'u görünce onu öylesine yücelttiler ki, kendilerinin ellerini kestiler. Şöyle dediler: "Aman Allahım! Bu bir insan değil; asil bir melek bu!"
İngilizce:
When she heard of their malicious talk, she sent for them and prepared a banquet for them: she gave each of them a knife: and she said (to Joseph), "Come out before them." When they saw him, they did extol him, and (in their amazement) cut their hands: they said, "Allah preserve us! no mortal is this! this is none other than a noble angel!"
Fransızca:
Lorsqu'elle eut entendu leur fourberie, elle leur envoya [des invitations,] et prépara pour elles une collation; et elle remit à chacune d'elles un couteau. Puis elle dit : "Sors devant elles, [Joseph !]" - Lorsqu'elles le virent, elles l'admirèrent, se coupèrent les mains et dirent : "à Allah ne plaise ! Ce n'est pas un être humain, ce n'est qu'un ange noble ! "
Almanca:
Als sie dann von ihrem arglistigen Gerede hörte, schickte sie nach ihnen und bereitete für sie ein Bankett, dann gab sie jeder Einzelnen von ihnen ein Messer und sagte (zu Yusuf): "Gehe zu ihnen (hinein)!" Und als sie ihn sahen, bewunderten sie ihn sehr, schnitten sich die Hände und sagten: "Makelloser ALLAH! Dies ist sicherlich kein Mensch. Nein! Er ist bestimmt nur ein ehrwürdiger Engel."
Rusça:
Когда она услышала про их хитрость, то пригласила их, велела приготовить им подушки, дала каждой по ножу и сказала: "Выйди к ним". Когда они увидели его, то так превознесли его, что порезали ножами себе руки и сказали: "Упаси Аллах! Да ведь это - не человек. Он - не кто иной, как благородный ангел".
Arapça:
فَلَمَّا سَمِعَتْ بِمَكْرِهِنَّ أَرْسَلَتْ إِلَيْهِنَّ وَأَعْتَدَتْ لَهُنَّ مُتَّكَأً وَآتَتْ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِّنْهُنَّ سِكِّينًا وَقَالَتِ اخْرُجْ عَلَيْهِنَّ ۖ فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ وَقُلْنَ حَاشَ لِلَّهِ مَا هَٰذَا بَشَرًا إِنْ هَٰذَا إِلَّا مَلَكٌ كَرِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Azizin karısı, onların gizliden gizliye dedikodu yaydıklarını işitince, onlara davetçi gönderdi ve onlara mükellef bir sofra hazırladı. Her birine bir bıçak verdi, beri taraftan da Yusuf'a "çık karşılarına" dedi. Görür görmez hepsi onu gözlerinde çok büyüttüler ve (şaşkınlıkla) ellerini kestiler. Dediler ki: "Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, olsa olsa yüce bir melektir."
Diyanet Vakfı:
Kadın, onların dedikodusunu duyunca, onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Herbirine bir bıçak verdi. (Kadınlar meyveleri soyarken Yusufa): "Çık karşılarına!" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. (Şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve dediler ki: Haşa Rabbimiz! Bu bir beşer değil... Bu ancak üstün bir melektir!
Nuzul 1627 beslemesine abone olun.