Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

18

Sûredeki Ayet No: 

62

Ayet No: 

2202

Sayfa No: 

301

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِن سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبًا

Çeviriyazı: 

felemmâ câvezâ ḳâle lifetâhü âtinâ gadâenâ. leḳad leḳînâ min seferinâ hâẕâ neṣabâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

İki denizin birleştiği yeri geçtikleri zaman, Musa genç arkadaşına: "Kuşluk yemeğimizi getir. Gerçekten biz bu yolculuğumuzda epey yorulduk" dedi.

Diyanet İşleri: 

Oradan uzaklaştıklarında Musa, yanındaki gence: "Azığımızı çıkar, and olsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Oradan geçtikten sonra Musa, genç arkadaşına kuşluk yemeğimizi getir dedi, gerçekten de şu yolculuk, yordu bizi.

Şaban Piriş: 

O yeri geçtikleri zaman genç arkadaşına: Kahvaltımızı getir, bu yolculuğumuzda bir hayli yorgun düştük, dedi.

Edip Yüksel: 

Orayı geçtiklerinde, genç yoldaşına, "Yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuz bizi gerçekten yordu," dedi.

Ali Bulaç: 

(Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç-yardımcısına dedi ki: "Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız-yolculuktan gerçekten yorulduk."

Suat Yıldırım: 

Buluşma yerini farkına varmaksızın geçip gidince Mûsâ yardımcısına:“Getir artık kahvaltımızı!” dedi, “Gerçekten bu seyahatimizde epey yorgun düştük.”

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki geçip gittiler. (Hazreti Mûsa) Genç arkadaşına dedi ki: «Bize kuşluk yemeğimizi getir, biz bu yolculuğumuzda muhakkak ki yorgunluğa uğradık.»

Yaşar Nuri Öztürk: 

Orayı geçtiklerinde Mûsa, genç arkadaşına dedi ki: "Hadi, getir şu sabah yemeğimizi. Vallahi bu yolculuğumuz yüzünden epey çektik."

Bekir Sadak: 

(67-68) O: «Sen dogrusu benim yaptiklarima dayanamazsin, bilgice kavrayamadigin bir seye nasil dayanabilirsin?» dedi.

İbni Kesir: 

Oradan uzaklaştıkları vakit Musa delikanlısına

Adem Uğur: 

(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.

İskender Ali Mihr: 

(Buluşma yerini) geçtikten sonra (Musa A.S) genç arkadaşına (şöyle) dedi: “Sabah kahvaltımızı getir. Andolsun ki bu yorgunluğa, yolculuğumuz sebebiyle maruz kaldık.”

Celal Yıldırım: 

Orayı geçtiklerinde Musa, genç arkadaşına, «azığımızı faize getir

Tefhim ul Kuran: 

(Varmaları gereken yere gelip) geçtiklerinde (Musa) genç yardımcısına dedi ki: «Yemeğimizi getir bize, andolsun, bu yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk.»

Fransızca: 

Puis, lorsque tous deux eurent dépassé [cet endroit,] il dit son valet : "Apporte-nous notre déjeuner : nous avons rencontré de la fatigue dans notre présent voyage".

İspanyolca: 

Y, cuando pasaron más allá dijo a su mozo: «¡Trae la comida, que nos hemos cansado con este viaje!»

İtalyanca: 

Quando poi furono andati oltre, disse al suo garzone: «Tira fuori il nostro pranzo, ché ci siamo affaticati in questo nostro viaggio!».

Almanca: 

Und nachdem sie von da weiterzogen, sagte er seinem Dienstjungen: "Bereite uns unser Mittagessen, gewiß, bereits haben wir auf dieser unserer Reise große Mühe gehabt.

Çince: 

当他俩走过去的时候,他对他的僮仆说:拿早饭来吃!我们确实疲倦了。

Hollandaca: 

En toen zij die plaats waren voorbij gegaan, zeide Mozes tot zijn dienaar: Breng ons middagmaal; want wij zijn vermoeid van deze onze reis.

Rusça: 

Когда они прошли дальше, он сказал своему слуге: "Подавай наш обед. Мы почувствовали в этом путешествии нашем усталость".

Somalice: 

markay tallaabeen yuu ku yidhi khaadimkiisii ina sii qadadeenna waxaan kala kulannay safarkeenna daale.

Swahilice: 

Walipo kwisha pita alimwambia kijana wake: Tupe chakula chetu cha mchana. Kwa hakika tumepata machofu kweli kwa hii safari yetu.

Uygurca: 

ئۇلار (ئىككى دەريانىڭ قوشۇلىدىغان جايىدىن) ئۆتكەندە مۇسا ياش خادىمىغا: «ئەتىگەنلىك تامىقىمىزنى ئېلىپ كەلگىن، بۇ سەپىرىمىزدە ھەقىقەتەن چارچاپ كەتتۇق» دېدى

Japonca: 

かれら両人が(そこを)過ぎ去った時,かれ(ム−サー)は従者に言った。「わたしたちの朝食を出しなさい。わたしたちは,この旅で本当に疲れ果てた。」

Arapça (Ürdün): 

«فلما جاوزا» ذلك المكان بالسير إلى وقت الغداء من ثاني يوم «قال» موسى «لفتاهُ آتينا غداءنا» هو ما يؤكل أول النهار «لقد لقينا من سفرنا هذا نصبا» تعبا وحصوله بعد المجاوزة.

Hintçe: 

फिर जब कुछ और आगे बढ़ गए तो मूसा ने अपने जवान (वसी) से कहा (अजी हमारा नाश्ता तो हमें दे दो हमारे (आज के) इस सफर से तो हमको बड़ी थकन हो गई

Tayca: 

ครั้นเมื่อทั้งสองเดินเลยต่อไปอีก เขาได้กล่าวแก่คนใช้หนุ่มของเขาว่า “จงนำอาหารกลางวันของเราออกมา โดยแน่นอน เราได้รับความลำบากจากการเดินทางของเรานี้”

İbranice: 

וכאשר המשיכו (שניהם) , אמר (משה) לעוזרו: 'הבא לנו את האוכל, כי מצאנו במסענו הזה הרבה עייפות

Hırvatça: 

A kad se udaljiše, Musa reče momku svome: "Daj nam užinu našu, umorili smo se od ovog našeg putovanja."

Rumence: 

Când trecură mai departe, Moise spuse robului său: “Adu mâncarea, căci ne-a prins osteneala călătoriei.”

Transliteration: 

Falamma jawaza qala lifatahu atina ghadaana laqad laqeena min safarina hatha nasaban

Türkçe: 

Orayı geçtiklerinde Mûsa, genç arkadaşına dedi ki: "Hadi, getir şu sabah yemeğimizi. Vallahi bu yolculuğumuz yüzünden epey çektik."

Sahih International: 

So when they had passed beyond it, [Moses] said to his boy, "Bring us our morning meal. We have certainly suffered in this, our journey, [much] fatigue."

İngilizce: 

When they had passed on (some distance), Moses said to his attendant: "Bring us our early meal; truly we have suffered much fatigue at this (stage of) our journey."

Azerbaycanca: 

Onlar (iki dənizin qovuşduğu yerdən) keçib getdikləri zaman (Musa) gənc dostuna dedi: “Nahar yeməyimizi gətir. Bu səfərimiz bizi lap əldən saldı!”

Süleyman Ateş: 

Orayı geçip gittiklerinde (Musa) uşağına: "Kahvaltımızı bize getir (de yiyelim), andolsun ki, bu yolculuğumuzdan (epey) yorgunluk çektik." dedi.

Diyanet Vakfı: 

(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.

Erhan Aktaş: 

Epey bir mesafe aldıktan sonra, genç arkadaşına, “Yolculuğumuz nedeniyle iyice yorulduk, haydi sabah yemeğimizi getir.” dedi.

Kral Fahd: 

(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza (epeyce) sıkıntı geldi, dedi.

Hasan Basri Çantay: 

Vaktaki (oradan geçip gitdiler) Musa gene (adamın) a dedi ki: «Kuşluk yemeğimizi getir. Bu yolculuğumuzdan, andolsun, yorgun düşdük».

Muhammed Esed: 

Ve biraz uzaklaştıktan sonra (Musa) yardımcısına: "Öğlen azığımızı çıkar" dedi, "doğrusu, bu yolculuk bizi bir hayli yordu!"

Gültekin Onan: 

(Varmaları gereken yere gelip) Geçtiklerinde (Musa) genç yardımcısına dedi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

İki deniz kavşağını geçtikleri zaman, Mûsa, genç arkadaşına: “-Kuşluk yemeğimizi getir, gerçekten biz bu yolculuğumuzdan yorgun düştük.” dedi.

Portekizce: 

E quando a alcançaram, Moisés disse ao seu servo: Providencia nosso alimento, pois sofremos fadigas durante a nossaviagem.

İsveççe: 

Och sedan de hade gått ännu ett stycke sade [Moses] till sin tjänare: "Sätt nu fram vårt middagsmål; det har varit en ansträngande färd!"

Farsça: 

وقتی [از آنجا] گذشتند، موسی به خدمت گزارش گفت: غذای صبح گاهی ما را بیاور که از این سفرمان سختی و خستگیِ بسیار دیدیم.

Kürtçe: 

جا کاتێک تێپەڕین (لەو شوێنە) (موسا) فەرمووی بەلاوە بەردەستەکەی خواردنەکەمان بۆ بھێنە سوێند بە خوا بەڕاستی لەم سەفەرەماندا دووچاری ماندوویی و زەحمەت بووین

Özbekçe: 

У(ер)дан ўтганлари замон у йигитига: «Тушлигимизни келтир. Бу сафаримизда чарчоққа учрадик», деди.

Malayca: 

Setelah mereka melampaui (tempat itu), berkatalah Nabi Musa kepada temannya: "Bawalah makan tengah hari kita sebenarnya kita telah mengalami penat lelah dalam perjalanan kita ini".

Arnavutça: 

Kur ata kaluan (atë vend), Musai i tha përcjellësit të vet: “Na jep atë sillën tonë, sepse, jemi lodhur nga ky udhëtim ynë”.

Bulgarca: 

И когато се отдалечиха, той рече на слугата си: “Дай ни [рибата] за нашия обед! Усетихме изтощение от това наше пътуване.”

Sırpça: 

А кад се удаљише, Мојсије рече своме помоћнику: „Дај нам нашу ужину, уморили смо се од овог нашег путовања.“

Çekçe: 

A když oba ono místo minuli, pravil Mojžíš svému sluhovi: 'Přines nám oběd náš, věru nás únava z této naší cesty potkala.'

Urduca: 

آگے جا کر موسیٰؑ نے اپنے خادم سے کہا " لاؤ ہمارا ناشتہ، آج کے سفر میں تو ہم بری طرح تھک گئے ہیں"

Tacikçe: 

Чун аз он ҷо гузаштанд, ба шогирди худ гуфт: «Хӯроки чоштамонро биёвар, ки дар ин сафарамон ранҷи фаровон дидаем».

Tatarca: 

Балыклары онтылып калган җирдән озак җир киткәч Муса г-м хезмәтчесенә әйтте: "Төшке ашаячак азыгыбызны китер, хәзер ашыйк, (ул азыклар диңгезгә киткән балык иде) тәхкыйк бу сәфәребездә безгә мәшәкать вә ачыгу иреште."

Endonezyaca: 

Maka tatkala mereka berjalan lebih jauh, berkatalah Musa kepada muridnya: "Bawalah kemari makanan kita; sesungguhnya kita telah merasa letih karena perjalanan kita ini".

Amharca: 

ባለፉም ጊዜ ለወጣቱ «ምሳችንን ስጠን፡፡ ከዚህ ጉዟችን በእርግጥ ድካምን አግኝተናልና» አለ፡፡

Tamilce: 

ஆக, (தாங்கள் தேடிச் சென்ற இடத்தை அறியாமல் அதை) அவ்விருவரும் கடந்து சென்றபோது (மூஸா) தன் வாலிபரை நோக்கி, “நம் உணவை நம்மிடம் கொண்டுவா. திட்டவட்டமாக இந்த நம் பயணத்தில் (அதிக) களைப்பைச் சந்தித்தோம்” என்று கூறினார்.

Korece: 

그들이 그곳을 지났을 때 모세가 그의 추종자에게 조반을 가져오라 우리가 여행으로 피곤하니라

Vietnamca: 

Cho nên, khi hai thầy trò họ đi quá nơi hẹn, (Musa) bảo cậu học trò: “Con hãy dọn bữa trưa của chúng ta ra đi, quả thật chúng ta đã thấm mệt bởi một chuyến đi dài!”