
vellâhü miv verâihim müḥîṭ.
Türkçe:
Allah ise onları arkalarından kuşatmış bulunuyor.
İngilizce:
But Allah doth encompass them from behind!
Fransızca:
alors qu'Allah, derrière eux, les cerne de toutes parts.
Almanca:
Und ALLAH ist vor ihnen allumfassend.
Rusça:
Аллах же окружает их сзади.
Arapça:
وَاللَّهُ مِن وَرَائِهِم مُّحِيطٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Oysa Allah onları arkalarından kuşatmıştır.
Diyanet Vakfı:
Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

bel hüve ḳur'ânüm mecîd.
Türkçe:
İş onların iddialarının aksinedir! O, çok yüce bir Kur'an'dır.
İngilizce:
Nay, this is a Glorious Qur'an,
Fransızca:
Mais c'est plutôt un Coran glorifié
Almanca:
Nein, sondern er ist ein herrlicher Quran,
Rusça:
Это - славный Коран,
Arapça:
بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır o şerefli bir Kur'ân'dır.
Diyanet Vakfı:
Hayır o şerefli bir Kur'an'dır.

fî levḥim maḥfûż.
Türkçe:
Korunmuş bir levhada/Levh-i Mahfûz'dadır.
İngilizce:
(Inscribed) in a Tablet Preserved!
Fransızca:
préservé sur une Tablette (auprès d'Allah).
Almanca:
auf einer wohlverwahrten Tafel.
Rusça:
находящийся в Хранимой скрижали.
Arapça:
فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Levhi Mahfuz'dadır.
Diyanet Vakfı:
Levh-i Mahfuz'dadır.
Sayfalar
