
elem ye'tiküm nebeü-lleẕîne keferû min ḳabl. feẕâḳû vebâle emrihim velehüm `aẕâbün elîm.
Arapça:
أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَبَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِن قَبْلُ فَذَاقُوا وَبَالَ أَمْرِهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Türkçe:
Sizden önce küfre sapanların haberleri gelmedi mi size? Onlar, yapıp ettiklerinin vebalini tattılar. Ve onlar için korkunç bir azap vardır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Önceden inkâr edenlerin haberi size gelmedi mi? (Onlar) işlerinin vebalini tattılar ve onlar için acı bir azap vardır.
Diyanet Vakfı:
Daha önce inkar edenlerin haberi size ulaşmadı mı? İşte onlar (dünyada) yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap da vardır.
İngilizce:
Has not the story reached you, of those who rejected Faith aforetime? So they tasted the evil result of their conduct; and they had a grievous Penalty.
Fransızca:
Ne vous est-elle pas parvenue, la nouvelle de ceux qui auparavant ont mécru et qui ont goûté la conséquence néfaste de leur acte; ils auront en outre un châtiment douloureux.
Almanca:
Kam zu euch etwa nicht die Mitteilung über diejenigen, die vorher Kufr betrieben?! Dann erfuhren sie die bösen Konsequenzen ihrer Angelegenheit, und für (sie) ist qualvolle Peinigung bestimmt.
Rusça:
Разве до вас не дошли рассказы о тех, которые не уверовали в прошлом и вкусили пагубные последствия своих деяний? Им уготованы мучительные страдания.
Açıklama:

ẕâlike biennehû kânet te'tîhim rusülühüm bilbeyyinâti feḳâlû ebeşeruy yehdûnenâ. fekeferû vetevellev vestagne-llâh. vellâhü ganiyyün ḥamîd.
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِالْبَيِّنَاتِ فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوا ۚ وَّاسْتَغْنَى اللَّهُ ۚ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ
Türkçe:
Bu böyledir. Çünkü resulleri onlara apaçık deliller getirip dururken onlar: "Bir insan mı bize kılavuzluk edecek?!" deyip küfre saptılar ve yüz çevirdiler. Ve Allah hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah, sınırsız zenginliğin, sonsuz övgülerin sahibidir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böyledir, çünkü onlara peygamberleri, açık deliller getirirlerdi, fakat onlar: "Bir insan mı bize yol gösterecek?" dediler ve yüz çevirdiler. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, övülmeye lâyıktır.
Diyanet Vakfı:
(O azabın sebebi) şu ki, onlara peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi, fakat onlar: Bir beşer mi bizi doğru yola götürecekmiş? dediler, inkar ettiler ve yüz çevirdiler. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını gösterdi. Allah zengindir, hamde layıktır.
İngilizce:
That was because there came to them messengers with Clear Signs, but they said: "Shall (mere) human beings direct us?" So they rejected (the Message) and turned away. But Allah can do without (them): and Allah is free of all needs, worthy of all praise.
Fransızca:
il en est ainsi parce que leurs messagers leur venaient avec des preuves évidentes, et qu'ils ont dit : "Sont-ce des hommes qui nous guideront ? " Ils mécrurent alors et se détournèrent et Allah Se passa [d'eux] et Allah Se suffit à Lui-même et Il est Digne de louange.
Almanca:
Dies, weil ihre Gesandten zu ihnen doch mit klaren Zeichen zu kommen pflegten, dann sagten sie: "Menschen leiten uns recht?" Dann betrieben sie Kufr und wandten sich ab. Und ALLAH ist auf niemanden angewiesen. Und ALLAH ist absolut autark, alllobenswürdig.
Rusça:
Это - за то, что посланники приходили к ним с ясными знамениями, а они говорили: "Неужели люди поведут нас прямым путем?" Они не уверовали и отвернулись. Аллах обошелся без них, ведь Аллах - Богатый, Достохвальный.
Açıklama:

za`ame-lleẕîne keferû el ley yüb`aŝû. ḳul belâ verabbî letüb`aŝünne ŝümme letünebbeünne bimâ `amiltüm. veẕâlike `ale-llâhi yesîr.
Arapça:
زَعَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَن لَّن يُبْعَثُوا ۚ قُلْ بَلَىٰ وَرَبِّي لَتُبْعَثُنَّ ثُمَّ لَتُنَبَّؤُنَّ بِمَا عَمِلْتُمْ ۚ وَذَٰلِكَ عَلَى اللَّهِ يَسِيرٌ
Türkçe:
Küfre sapanlar asla diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Rabbime yemin ederim ki, sandığınız gibi değil! Yemin olsun ki, mutlaka diriltileceksiniz; yine Yemin olsun ki, yaptıklarınız size mutlaka haber verilecektir. Ve bu, Allah için çok kolaydır."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenler, katiyyen diriltilmeyeceklerini sandılar. De ki: "Hayır! Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır".
Diyanet Vakfı:
İnkar edenler, kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki: Hayır! Rabbime andolsun ki mutlaka diriltileceksiniz, sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. Bu, Allah'a göre kolaydır.
İngilizce:
The Unbelievers think that they will not be raised up (for Judgment). Say: "Yea, By my Lord, Ye shall surely be raised up: then shall ye be told (the truth) of all that ye did. And that is easy for Allah."
Fransızca:
Ceux qui ont mécru prétendent qu'ils ne seront point ressuscités. Dis : "Mais si ! Par mon Seigneur ! Vous serez très certainement ressuscités; puis vous serez certes informés de ce que vous faisiez. Et cela est facile pour Allah".
Almanca:
Diejenigen, die Kufr betrieben haben, behaupteten, daß sie nicht erweckt werden. Sag : "Doch, mit Sicherheit, bei meinem HERRN! Ihr werdet doch erweckt, dann wird euch zweifelsohne Mitteilung gemacht über das, was ihr getan habt. Und dies ist für ALLAH etwas Leichtes."
Rusça:
Неверующие полагают, что они не будут воскрешены. Скажи: "Напротив, клянусь моим Господом, вы непременно будете воскрешены, а затем вам непременно сообщат о том, что вы совершили. Это для Аллаха легко".
Açıklama:

feâminû billâhi verasûlihî vennûri-lleẕî enzelnâ. vellâhü bimâ ta`melûne ḫabîr.
Arapça:
فَآمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالنُّورِ الَّذِي أَنزَلْنَا ۚ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
Türkçe:
Artık Allah'a, onun resulüne ve size indirdiğimiz nura inanın. Allah, yapmakta olduklarınızı iyiden iyiye haber almaktadır.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'ân'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
Diyanet Vakfı:
Onun için Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nura (Kur'an'a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
İngilizce:
Believe, therefore, in Allah and His Messenger, and in the Light which we have sent down. And Allah is well acquainted with all that ye do.
Fransızca:
Croyez en Allah donc et en Son messager, ainsi qu'en la Lumière [le Coran] que Nous avons fait descendre. Et Allah est Parfaitement Connaisseur de ce que vous faites.
Almanca:
Also verinnerlicht den Iman an ALLAH, Seinen Gesandten und das Licht, das WIR hinabsandten. Und ALLAH ist dessen, was ihr tut, allkundig.
Rusça:
Уверуйте же в Аллаха, Его Посланника и свет, который Мы ниспослали. Аллах ведает о том, что вы совершаете.
Açıklama:

yevme yecme`uküm liyevmi-lcem`i ẕâlike yevmü-ttegâbün. vemey yü'mim billâhi veya`mel ṣâliḥay yükeffir `anhü seyyiâtihî veyüdḫilhü cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâru ḫâlidîne fîhâ ebedâ. ẕâlike-lfevzü-l`ażîm.
Arapça:
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ ۗ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْهُ سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ۚ ذَٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
Türkçe:
"Toplanma günü" için sizi bir araya getirdiği gün, karşılıklı aldatış ve aldanışların ortaya çıktığı gündür. Kim Allah'a iman eder, barışa/hayra yönelik bir iş yaparsa Allah onun çirkinliklerini örter ve kendisini altından nehirler akan cennetlere, içlerinde sürekli kalmak üzere yerleştirir. İşte büyük başarı budur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
Diyanet Vakfı:
Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. (Ancak) kim Allah'a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah onun kötülüklerini örter, onu (ve benzerlerini), içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
İngilizce:
The Day that He assembles you (all) for a Day of Assembly,- that will be a Day of mutual loss and gain (among you), and those who believe in Allah and work righteousness,- He will remove from them their ills, and He will admit them to Gardens beneath which Rivers flow, to dwell therein for ever: that will be the Supreme Achievement.
Fransızca:
Le jour où Il vous réunira pour le jour du Rassemblement, ce sera le jour de la grande perte. Et celui qui croit en Allah et accomplit les bonnes oeuvres, Il lui effacera ses mauvaises actions et fera entrer dans des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux où ils demeureront éternellement. Voilà l'énorme succès !
Almanca:
(Erinnere) an den Tag, wenn er euch zum Tag des Zusammenbringens zusammenbringt. Dies ist der (Anklage-)Tag wegen Übervorteilung. Und wer den Iman verinnerlicht und gottgefällig guttut, dem vergibt ER seine gottmißfälligen Taten und läßt ihn in Dschannat eintreten, die von Flüssen durchflossen sind, ewig sind sie darin für immer. Dies ist der gewaltige Gewinn.
Rusça:
В тот день Он соберет вас для Дня сбора. Это будет День взаимного обделения. Тем, кто уверовал в Аллаха и поступал праведно, Он простит злодеяния и введет их в Райские сады, в которых текут реки. Они пребудут там вечно. Это - великое преуспеяние!
Açıklama:

velleẕîne keferû vekeẕẕebû biâyâtinâ ülâike aṣḥâbü-nnâri ḫâlidîne fîhâ. vebi'se-lmeṣîr.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
Türkçe:
Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar, içinde uzun süre kalacakları ateşin dostlarıdır. Ne kötü dönüş yeridir orası!
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr eden ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
Diyanet Vakfı:
İnkar eden ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası!
İngilizce:
But those who reject Faith and treat Our Signs as falsehoods, they will be Companions of the Fire, to dwell therein for aye: and evil is that Goal.
Fransızca:
Et ceux qui ont mécru et traité de mensonges Nos versets, ceux-là sont les gens du Feu où ils demeureront éternellement. Et quelle mauvaise destination !
Almanca:
Und diejenigen, die Kufr betrieben und Unsere Ayat ableugneten, diese sind die Weggenossen des Feuers, ewig darin sind sie. Und erbärmlich ist das Werden.
Rusça:
А те, которые не уверовали и сочли ложью Наши знамения, станут обитателями Огня. Они пребудут там вечно. Как же скверно это место прибытия!
Açıklama:

mâ eṣâbe mim müṣîbetin illâ biiẕni-llâh. vemey yü'mim billâhi yehdi ḳalbeh. vellâhü bikülli şey'in `alîm.
Arapça:
مَا أَصَابَ مِن مُّصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَمَن يُؤْمِن بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ ۚ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
Türkçe:
Allah'ın izni olmadıkça hiçbir musibet gelip çatmaz. Kim Allah'a inanırsa Allah O'nun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar. Ve Allah her şeyi en iyi biçimde bilmektedir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'ın izni olmayınca hiç bir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.
Diyanet Vakfı:
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah her şeyi bilendir.
İngilizce:
No kind of calamity can occur, except by the leave of Allah: and if any one believes in Allah, (Allah) guides his heart (aright): for Allah knows all things.
Fransızca:
Nul malheur n'atteint [l'homme] que par la permission d'Allah. Et quiconque croit en Allah, [Allah] guide son cur. Allah est Omniscient.
Almanca:
Es traf nichts an Unglück außer mit ALLAHs Zustimmung. Und wer den Iman verinnerlicht, leitet ER sein Herz recht. Und ALLAH ist über alles allwissend.
Rusça:
Любое несчастье постигает только по воле Аллаха. Сердце того, кто уверовал в Аллаха, Он наставляет на прямой путь. Аллах знает обо всякой вещи.
Açıklama:

veeṭî`ü-llâhe veeṭî`ü-rrasûl. fein tevelleytüm feinnemâ `alâ rasûline-lbelâgu-lmübîn.
Arapça:
وَأَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ ۚ فَإِن تَوَلَّيْتُمْ فَإِنَّمَا عَلَىٰ رَسُولِنَا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
Türkçe:
Allah'a itaat edin, resule de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz resulümüze düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
Diyanet Vakfı:
Allah'a itaat edin, Peygamber'e de itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
İngilizce:
So obey Allah, and obey His Messenger: but if ye turn back, the duty of Our Messenger is but to proclaim (the Message) clearly and openly.
Fransızca:
Obéissez à Allah et obéissez au Messager et si vous vous détournez... il n'incombe à Notre messager que de transmettre en claire (son message).
Almanca:
Und gehorcht ALLAH und gehorcht dem Gesandten! Solltet ihr dann euch abwenden, so obliegt Unserem Gesandten nur das deutliche Verkünden.
Rusça:
Повинуйтесь Аллаху и повинуйтесь Посланнику. Если же вы отвернетесь, то ведь на Нашего Посланника возложена только ясная передача откровения.
Açıklama:

allâhü lâ ilâhe illâ hû. ve`ale-llâhi felyetevekkeli-lmü'minûn.
Arapça:
اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Türkçe:
Allah! İlah yok O'ndan başka! Yalnız Allah'a güvenip dayanır iman sahipleri.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah ki O'ndan başka tanrı yoktur. Müminler Allah'a dayansınlar.
Diyanet Vakfı:
Allah; O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
İngilizce:
Allah! There is no god but He: and on Allah, therefore, let the Believers put their trust.
Fransızca:
Allah, nulle autre divinité que Lui ! Et c'est à Allah que les croyants [doivent] s'en remettre.
Almanca:
ER ist ALLAH, es gibt keine Gottheit außer Ihm. Und ALLAH gegenüber sollen die Mumin Tawakkul üben!
Rusça:
Аллах - нет божества, кроме Него. Пусть же верующие уповают только на Аллаха.
Açıklama:

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû inne min ezvâciküm veevlâdiküm `adüvvel leküm faḥẕerûhüm. vein ta`fû vetaṣfeḥû vetagfirû feinne-llâhe gafûrur raḥîm.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ وَأَوْلَادِكُمْ عَدُوًّا لَّكُمْ فَاحْذَرُوهُمْ ۚ وَإِن تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَّحِيمٌ
Türkçe:
Ey iman edenler! Şu bir gerçek ki, eşlerinizin ve evlatlarınızın içinden size bir düşman vardır; onlara karşı dikkatli olun! Eğer affeder, ellerini tutar, hatalarını görmezden gelirseniz, kuşkusuz, Allah da affedici, merhamet edici olur.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, hoş görür ve bağışlarsanız, bilin ki Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
İngilizce:
O ye who believe! Truly, among your wives and your children are (some that are) enemies to yourselves: so beware of them! But if ye forgive and overlook, and cover up (their faults), verily Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
Fransızca:
ô vous qui avez cru, vous avez de vos épouses et de vos enfants un ennemi [une tentation]. Prenez-y garde donc. Mais si vous [les] excusez passez sur [leurs] fautes et [leur] pardonnez, sachez qu'Allah est Pardonneur, Très Miséricordieux.
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Gewiß, von euren Ehepartnern und euren Kindern gibt es Feinde für euch, so nehmt euch in Acht vor ihnen! Und 3 wenn ihr es erlasst, nachseht und vergebt, also gewiß, ALLAH ist allvergebend, allgnädig.
Rusça:
О те, которые уверовали! Воистину, среди ваших жен и ваших детей есть враги вам. Остерегайтесь их. Если же вы будете снисходительны, проявите великодушие и простите их, то ведь Аллах - Прощающий, Милосердный.
Açıklama:
Sayfalar
