Cuz 26

seyehdîhim veyuṣliḥu bâlehüm.

Türkçe:
Onları doğruya/iyiye/güzele kılavuzlayacak ve kalpleri ıslah edecektir/ barışa yöneltecektir.
İngilizce:
Soon will He guide them and improve their condition,
Fransızca:
Il les guidera et améliorera leur condition,
Almanca:
ER wird sie rechtleiten und ihre Lage bessern.
Rusça:
Он поведет их прямым путем, исправит их положение
Arapça:
سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah onları doğru yola iletecek ve durumlarını düzeltecektir.
Diyanet Vakfı:
Allah onları muratlarına erdirecek, gönüllerini şadedecek.

veyüdḫilühümü-lcennete `arrafehâ lehüm.

Türkçe:
Ve onları, kendilerine tanımlamış olduğu o cennete koyacaktır.
İngilizce:
And admit them to the Garden which He has announced for them.
Fransızca:
et les fera entrer au Paradis qu'Il leur aura fait connaître.
Almanca:
Und ER wird sie in die Dschanna eintreten lassen, die ER ihnen bekannt machte.
Rusça:
и введет их в Рай, с которым Он их ознакомил (или который Он умастил для них благовониями).
Arapça:
وَيُدْخِلُهُمُ الْجَنَّةَ عَرَّفَهَا لَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onları, kendilerine tanıttığı cennete koyacaktır.
Diyanet Vakfı:
Onları, kendilerine tanıttığı cennete sokacaktır.

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû in tenṣurü-llâhe yenṣurküm veyüŝebbit aḳdâmeküm.

Türkçe:
Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.
İngilizce:
O ye who believe! If ye will aid (the cause of) Allah, He will aid you, and plant your feet firmly.
Fransızca:
ô vous qui croyez ! si vous faites triompher (la cause d') Allah, Il vous fera triompher et raffermira vos pas.
Almanca:
Ihr, die den Iman verinnerlicht habt! Wenn ihr ALLAHs (Din) beisteht, steht ER euch bei und festigt eure Füße (in der Sache).
Rusça:
О те, которые уверовали! Если вы поможете Аллаху, то и Он поможет вам и утвердит ваши стопы.
Arapça:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.
Diyanet Vakfı:
Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

velleẕîne keferû feta`sel lehüm veeḍalle a`mâlehüm.

Türkçe:
Küfre sapanlara gelince, kayıp ve yıkım onlara! Yapıp ettiklerini boşa çıkardı onların.
İngilizce:
But those who reject (Allah),- for them is destruction, and (Allah) will render their deeds astray (from their mark).
Fransızca:
Et quand à ceux qui ont mécru, il y aura un malheur pour eux, et Il rendra leurs oeuvres vaines.
Almanca:
Und für diejenigen, die Kufr betrieben haben, gibt es Verfall, und ER ließ ihre Handlungen verloren gehen.
Rusça:
Гибель тем, которые не уверовали! Он сделает тщетными их деяния.
Arapça:
وَالَّذِينَ كَفَرُوا فَتَعْسًا لَّهُمْ وَأَضَلَّ أَعْمَالَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İnkâr edenlere gelince, artık yıkım onlara. Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır.
Diyanet Vakfı:
İnkar edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.

ẕâlike biennehüm kerihû mâ enzele-llâhü feaḥbeṭa a`mâlehüm.

Türkçe:
Bu böyledir; çünkü onlar Allah'ın indirdiğini tiksindirici bulmuşlardır, Allah da onların tüm amellerini boşa çıkarmıştır.
İngilizce:
That is because they hate the Revelation of Allah; so He has made their deeds fruitless.
Fransızca:
C'est parce qu'ils ont de la répulsion pour ce qu'Allah a fait descendre. Il a rendu donc vaines leurs oeuvres.
Almanca:
Dies, weil sie dem gegenüber abgeneigt waren, was ALLAH hinabsandte, so ließ ER ihre Handlungen zunichte werden.
Rusça:
Это - потому, что они возненавидели ниспосланное Аллахом, и Он сделал тщетными их деяния!
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَرِهُوا مَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأَحْبَطَ أَعْمَالَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu onların, Allah'ın indirdiklerini beğenmediklerinden dolayıdır. Allah da bunun için onların amellerini boşa çıkarmıştır.
Diyanet Vakfı:
Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

efelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne min ḳablihim. demmera-llâhü `aleyhim. velilkâfirîne emŝâlühâ.

Türkçe:
Onlar yeryüzünde dolaşıp da kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bir bakmıyorlar mı? Allah onları yerle bir etmiştir. Şu inkâr edenlere de onlara yapılanın aynısı yapılacaktır.
İngilizce:
Do they not travel through the earth, and see what was the End of those before them (who did evil)? Allah brought utter destruction on them, and similar (fates await) those who reject Allah.
Fransızca:
N'ont-il pas parcouru la terre pour voir ce qu'il est advenu de leurs prédécesseurs ? Allah les a détruits. Pareilles fins sont réservées aux mécréants.
Almanca:
Sind sie etwa auf Erden nicht umhergezogen, damit sie sehen, wie das Anschließende derjenigen vor ihnen war?! ALLAH ließ über ihnen Vernichtung fallen. Und für die Kafir gibt es Gleiches.
Rusça:
Неужели они не странствовали по земле и не видели, каким был конец их предшественников? Аллах уничтожил их, и неверующих ожидает подобное этому.
Arapça:
۞ أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ دَمَّرَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ ۖ وَلِلْكَافِرِينَ أَمْثَالُهَا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar yeryüzünde bir gezmediler mi? Baksalar ya kendilerinden öncekilerin sonları nasıl olmuş? Allah onların üzerlerine helak yağdırmıştır. Bu kâfirlere de onların başına gelenlerin benzerleri yaraşır.
Diyanet Vakfı:
Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kafirlere de onların benzeri vardır.

ẕâlike bienne-llâhe mevle-lleẕîne âmenû veenne-lkâfirîne lâ mevlâ lehüm.

Türkçe:
Bu böyedir; çünkü Allah, iman edenlerin Mevlâ'sıdır. Küfre sapanların ise Mevlâ'sı yoktur.
İngilizce:
That is because Allah is the Protector of those who believe, but those who reject Allah have no protector.
Fransızca:
C'est qu'Allah est vraiment le Protecteur de ceux qui ont cru; tandis que les mécréants n'ont pas de protecteur.
Almanca:
Dies, weil ALLAH gewiß Der Maula derjenigen ist, die den Iman verinnerlichten, und es für die Kafir gewiß keinen Maula gibt.
Rusça:
Это - потому, что Аллах является Покровителем верующих, а у неверующих нет покровителя.
Arapça:
ذَٰلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ مَوْلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَأَنَّ الْكَافِرِينَ لَا مَوْلَىٰ لَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu böyledir. Çünkü Allah iman edenlerin yardımcısıdır. İnkâr edenlerin ise yardımcısı yoktur.
Diyanet Vakfı:
Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır. Kafirlere gelince, onların yardımcıları yoktur.

inne-llâhe yüdḫilü-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti cennâtin tecrî min taḥtihe-l'enhâr. velleẕîne keferû yetemette`ûne veye'külûne kemâ te'külü-l'en`âmü vennâru meŝvel lehüm.

Türkçe:
Şu bir gerçek ki, Allah, iman edip barışa/hayra yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Küfre sapanlarsa zevk edip eğlenmeye bakarlar; davarların yediği gibi yer-içerler. Varacakları yer ateştir onların.
İngilizce:
Verily Allah will admit those who believe and do righteous deeds, to Gardens beneath which rivers flow; while those who reject Allah will enjoy (this world) and eat as cattle eat; and the Fire will be their abode.
Fransızca:
Ceux qui croient et accomplissent de bonnes oeuvres, Allah les fera entrer dans des Jardins sous lesquels coulent les ruisseaux. Et ceux qui mécroient jouissent et mangent comme mangent les bestiaux; et le Feu sera leur lieu de séjour.
Almanca:
Gewiß, ALLAH läßt diejenigen, die den Iman verinnerlicht und gottgefällig Gutes getan haben, in Dschannat eintreten, die von Flüssen durchflossen sind. Und diejenigen, die Kufr betrieben haben, vergnügen sich und speisen, wie die An'am fressen. Und das Feuer ist eine Bleibe für sie.
Rusça:
Воистину, Аллах введет тех, которые уверовали и совершали праведные деяния, в Райские сады, в которых текут реки. А неверующие пользуются благами и едят, подобно скоту. Их обителью будет Огонь.
Arapça:
إِنَّ اللَّهَ يُدْخِلُ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki, Allah iman edip salih amel işleyenleri, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. İnkâr edenler ise dünyada zevk edip geçinirler. Hayvanların yediği gibi yerler. Onların varacakları yer ateştir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkar edenler ise (dünyadan) faydalanırlar, hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.

vekeeyyim min ḳaryetin hiye eşeddü ḳuvvetem min ḳaryetike-lletî aḫracetk. ehleknâhüm felâ nâṣira lehüm.

Türkçe:
Seni yerinden çıkaran o kentinden çok daha kuvvetlice nice kentler vardı ki, biz hepsini helâk ettik; hiçbir yardımcıları olmadı.
İngilizce:
And how many cities, with more power than thy city which has driven thee out, have We destroyed (for their sins)? and there was none to aid them.
Fransızca:
Et que de cités, bien plus fortes que ta cité qui t'a expulsé, avons-Nous fait périr, et ils n'eurent point de secoureur.
Almanca:
Und wie viele Ortschaften, die noch mächtiger waren als deine Ortschaft, die dich vertrieb, richteten WIR doch zugrunde! So gibt es für sie keinen Beistehenden.
Rusça:
Сколько же селений, которые превосходили силой твое селение, изгнавшее тебя, Мы погубили! У них не было помощников.
Arapça:
وَكَأَيِّن مِّن قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِّن قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ فَلَا نَاصِرَ لَهُمْ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ey Muhammed! Seni yurdundan çıkaran şehirden daha kuvvetli olan nice şehirler vardı ki biz onları helâk ettik de onlara yardım eden çıkmadı.
Diyanet Vakfı:
Senin şehrinden -ki ora (halkı) seni çıkardı daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de çıkmadı.

efemen kâne `alâ beyyinetim mir rabbihî kemen züyyine lehû sûü `amelihî vettebe`û ehvâehüm.

Türkçe:
Rabbinden açık bir kanıt üzere olan, amelinin çirkinliği kendisine süslü gösterilip de boş arzularına uyanlara benzer mi?
İngilizce:
Is then one who is on a clear (Path) from his Lord, no better than one to whom the evil of his conduct seems pleasing, and such as follow their own lusts?
Fransızca:
Est-ce que celui qui se base sur une preuve claire venant de son Seigneur est comparable à ceux dont on a embelli les mauvaises actions et qui ont suivi leurs propres passions.
Almanca:
Ist etwa derjenige, der Klarheit von seinem HERRN hat, gleich demjenigen, dem das Schlechte seines Tuns schön gemacht wurde?! Doch sie folgten ihren Neigungen.
Rusça:
Разве тот, кто следует ясному доказательству от своего Господа, подобен тем, которым представилось прекрасным зло их деяний и которые потакали своим желаниям?
Arapça:
أَفَمَن كَانَ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّهِ كَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُم
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rabbi tarafından apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işleri kendisine güzel gösterilmiş de heveslerinin peşine düşmüş kimseler gibi olur mu?
Diyanet Vakfı:
Rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?

Sayfalar

Cuz 26 beslemesine abone olun.