Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

4

Sûredeki Ayet No: 

153

Ayet No: 

646

Sayfa No: 

102

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

يَسْأَلُكَ أَهْلُ الْكِتَابِ أَن تُنَزِّلَ عَلَيْهِمْ كِتَابًا مِّنَ السَّمَاءِ ۚ فَقَدْ سَأَلُوا مُوسَىٰ أَكْبَرَ مِن ذَٰلِكَ فَقَالُوا أَرِنَا اللَّهَ جَهْرَةً فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ بِظُلْمِهِمْ ۚ ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِن بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ فَعَفَوْنَا عَن ذَٰلِكَ ۚ وَآتَيْنَا مُوسَىٰ سُلْطَانًا مُّبِينًا

Çeviriyazı: 

yes'elüke ehlü-lkitâbi en tünezzile `aleyhim kitâbem mine-ssemâi feḳad seelû mûsâ ekbera min ẕâlike feḳâlû erine-llâhe cehraten feeḫaẕethümu-ṣṣâ`iḳatü biżulmihim. ŝümme-tteḫaẕü-l`icle mim ba`di mâ câethümü-lbeyyinâtü fe`afevnâ `an ẕâlik. veâteynâ mûsâ sülṭânem mübînâ.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kitap ehli, senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişler ve: "Allah'ı bize açıkça göster" demişlerdi. Haksızlıkları sebebiyle onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine açık deliller geldiği halde buzağıyı (tanrı) edinmişlerdi. Onları bundan dolayı da affettik. Ve Musa'ya açık bir delil (yetki) verdik.

Diyanet İşleri: 

Kitap ehli, senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni isterler. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi ve "Bize Allah'ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümlerinden ötürü onları yıldırım çarpmıştı. Belgeler kendilerine geldikten sonra da, buzağıyı tanrı olarak benimsediler, fakat bunları affettik ve Musa'ya apaçık bir hüccet verdik, söz vermelerine karşılık Tur dağını üzerlerine kaldırdık ve onlara: "Kapıdan secde ederek girin" dedik, "Cumartesileri aşırı gitmeyin" dedik, onlardan sağlam bir söz aldık.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Kitap ehli, onlara gökten bir kitap indirmeni isterler, Musa'dan bundan da büyük bir şey istemişler, bize Allah'ı apaçık göster demişlerdi de zulümleri yüzünden bir yıldırım düşüp yakıvermişti onları. Sonra da onlara apaçık deliller geldiği halde buzağıya tanrı demişlerdi, gene de bu suçlarını bağışlamıştık da Musa'ya apaçık bir kudret vermiştik.

Şaban Piriş: 

Kitap ehli senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Musa’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: Bize Allah’ı apaçık göster, demişlerdi. Zulümleri yüzünden onları yıldırım çarpmıştı. kendilerine belgeler geldikten sonra da buzağıyı ilah edinmişlerdi. Ardından onları bağışladık ve Musa'ya apaçık delil verdik.

Edip Yüksel: 

Kitap halkı, senin kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bunun daha büyüğünü istemiş ve, "Bize ALLAH'ı fiziksel olarak göster," demişlerdi. Böyle sınırı aşmalarından ötürü onları yıldırım çarptı. Kendilerine apaçık deliller gelmesine rağmen buzağıya taptılar. Onları yine affettik. Musa'ya da apaçık bir yetki verdik.

Ali Bulaç: 

Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Bize Allah'ı açıkça göster." Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı onları affettik ve Musa'ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.

Suat Yıldırım: 

Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Bu cahilliklerini çok görme! Nitekim daha önce Mûsâ'dan bundan da fazlasını istemişlerdi ve: “Allah’ı bize açıktan göster!” demişlerdi. Bunun üzerine de, zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarpmıştı.Daha sonra kendilerine açık mûcizeler ve deliller gelmesini müteakip bu sefer tuttular buzağıyı tanrı edindiler. Derken onlar tövbe edince, bunu da bağışladık. Ve Mûsâ’ya da onlar üzerinde âşikâr bir nüfuz ve kudret verdik. [7,143]{KM, Çıkış 33,18}

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Ehl-i kitab, üzerlerine bir kitap indirmeni senden isterler. Muhakkak onlar bundan daha büyüğünü Mûsa´dan istemişler de, «Bize Allah´ı apaçık göster,» demişlerdi. Artık zulümleri sebebiyle kendilerini yıldırım çarptı. Kendilerine apaçık mûcizeler geldikten sonra da buzağıyı (ma´but) ittihaz ettiler. Nihâyet bundan affettik ve Mûsa´ya pek zahir bir saltanat verdik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Ehlikitap, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa'dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Allah'ı bize açıktan göster." Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik. Biz Mûsa'ya apaçık bir kanıt/bir hükmetme gücü verdik.

Bekir Sadak: 

4:156

İbni Kesir: 

Kitab ehli senin kendilerine gökten bir kitab indirmeni isterler. Musa´ dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Ve

Adem Uğur: 

Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa´dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, &quot

İskender Ali Mihr: 

Kitap ehli senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Oysa Hz.Musa´dan, bundan daha da büyüğünü istemişler, “ O halde, bize Allah´ı açıkça göster.&quot

Celal Yıldırım: 

Kitap Ehli´nden Yahudiler) senden gökten üzerlerine bir (yazılı) kitap indirivermeni isterler. (Üzülme), Musa´dan bundan daha büyüğünü istemişler, «Allah´ı bize açıkça göster !» demişlerdi de zulümleri sebebiyle onları yıldırım çarpmıştı. Sonra da kendilerine çok açık belgeler (mu´cizeler) geldiği halde (altından yaptıkları) buzağıyı ilâh edindiler, derken (pişmanlık duyup tevbe ettiler, biz de) onları affettik. Musa´ya da açık belgeler ve deliller verdik.

Tefhim ul Kuran: 

Kitap Ehli, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa´dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: «Bize Allah´ı açıkça göster.» Böylece zulümlerinden dolayı onlara yıldırım çarpmıştı. Ardından kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra, buzağıyı (ilah) edinmişlerdi. Yine bundan dolayı da onları affettik ve Musa´ya apaçık olan ispatlayıcı bir delil verdik.

Fransızca: 

Les gens du Livre te demandent de leur faire descendre du ciel un Livre. Ils ont déjà demandé à Moïse quelque chose de bien plus grave quand ils dirent : "Fais-nous voir Allah à découvert ! " Alors la foudre les frappa pour leur tort. Puis ils adoptèrent le Veau (comme idole) même après que les preuves leur furent venues. Nous leur pardonnâmes cela et donnâmes à Moïse une autorité déclarée.

İspanyolca: 

La gente de la Escritura te pide que les bajes del cielo una Escritura. Ya habían pedido a Moisés algo más grave que eso, cuando dijeron: «¡Muéstranos a Alá claramente!» Como castigo a su impiedad el Rayo se los llevó. Luego, cogieron el ternero, aun después de haber recibido las pruebas claras. Se lo perdonamos y dimos a Moisés una autoridad manifiesta.

İtalyanca: 

La gente della Scrittura pretende che tu faccia scendere un Libro dal cielo. A Mosè chiesero qualcosa ancora più enorme, quando gli dissero: " Facci vedere Allah apertamente". E la folgore li colpì per la loro iniquità. Poi si presero il Vitello, dopo che ebbero le Prove. [Ciononostante] li perdonammo e demmo a Mosè autorità incontestabile.

Almanca: 

Die Schriftbesitzer bitten dich darum, daß du ihnen eine Schrift vom Himmel nach und nach hinabsenden läßt. Bereits haben sie doch Musa um Größeres als dieses gebeten, sie sagten: "Zeige uns ALLAH offenkundig!" Dann erschlug sie der Blitz wegen ihrer Übertretung, dann nahmen sie sich das Kalb (als Götzen), nachdem zu ihnen die deutlichen Zeichen gekommen waren, dann haben WIR ihnen dies vergeben und ließen Musa einen eindeutigen Beweis zuteil werden.

Çince: 

信奉天经的人,请求你从天上降示他们一部经典。 他们确已向穆萨请求过比这更重大的事,他们说:你使我们亲眼看见真主吧。 急雷为他们的不义而袭击他们。在许多明证降临他们之后,他们又认犊为神,但我已恕饶这件事。 这曾赏赐穆萨一个明显的证据。

Hollandaca: 

Zij, die de schriften hebben ontvangen, zullen u vragen, dat gij hun een boek uit den hemel zult doen nederdalen: zij vroegen te voren aan Mozes een grooter iets dan dit; want zij zeiden: Doe ons God op zichtbare wijze zien, maar een vuurwind van den hemel verwoestte hen, om hunne boosheid. Daarop namen zij het kalf om het te aanbidden, nadat er duidelijke bewijzen onder hen waren gekomen. Maar wij vergaven hun dat, en schonken Mozes duidelijke kracht om hen te straffen.

Rusça: 

Люди Писания просят тебя, чтобы ты низвел им Писание с неба. Мусу (Моисея) они попросили о еще большем, когда сказали: "Покажи нам Аллаха открыто". Тогда молния поразила (или гибель постигла) их за их несправедливость. А затем они стали поклоняться тельцу после того, как к ним явились ясные знамения, но Мы простили это и даровали Мусе (Моисею) явное доказательство.

Somalice: 

Waxay ku warsan Ehelu Kitaabku Inaad kaga soo Dejiso Kitaab Xagga Samada, Dhabahaan yey u warsadeen (Nabi) Muuse wax ka wayn kaas waxayna dheheen noo tusi Eebe si Cad waxaana qabatay qaylo (daran) Dulmigooda dartiis, waxayna yeesheen Dibi intay u Timid Xujooyin, waana ka Cafinay Arrintaas, waxaana siinay Nabi muuse Xujo Cad.

Swahilice: 

Watu wa Kitabu wanakutaka uwateremshia kitabu kutoka mbinguni. Na kwa hakika walikwisha mtaka Musa makubwa kuliko hayo. Walisema: Tuonyeshe Mwenyezi Mungu wazi wazi. Wakapigwa na radi kwa hiyo dhulma yao. Kisha wakamchukua ndama kumuabudu, baada ya kwisha wajia hoja zilizo wazi. Nasi tukasamehe hayo, na tukampa Musa nguvu zilizo dhaahiri.

Uygurca: 

ئەھلى كىتاب (يەنى يەھۇدىيلار ۋە ناسارالار) سەندىن ئۆزلىرىگە ئاسماندىن بىر كىتاب چۈشۈرۈشنى سورايدۇ، ئۇلار مۇسادىن بۇنىڭدىنمۇ چوڭراقىنى سوراپ: «بىزگە اﷲ نى ئاپئاشكارا كۆرسەتكىن» دېگەن ئىدى. شۇنىڭ بىلەن، ئۇلارنىڭ زۇلمى سەۋەبلىك ئۇلارنى چاقماق سوقتى (يەنى ئاسماندىن بىر ئوت كېلىپ ئۇلارنى ھالاك قىلدى). ئۇلار روشەن مۆجىزىلەر كەلگەندىن كېيىن موزاينى (مەبۇد) قىلىۋالدى. كېيىن بىز ئۇلارنى ئەپۇ قىلدۇق. بىز مۇساغا (ئۇنىڭ راست پەيغەمبەرلىكىنى ئىسپاتلايدىغان مۆجىزىلەردىن) روشەن پاكىت ئاتا قىلدۇق

Japonca: 

啓典の民はあなたがたが天からかれらに啓典を(斎?)すことを求める。かれらは以前に,ムーサーに対しそれよりも大きいことを求めて,「わたしたちに,アッラーを目の当たり見せてくれ。」と言った。そのような不正のために,かれらは落雷にうたれて死んだ。それから,明白な種々の印がかれらに下った後,かれらは仔牛を崇拝した。それでもわれはこれを許して明確な権威をムーサーに授けた。

Arapça (Ürdün): 

«يسألك» يا محمد «أهل الكتاب» اليهود «أن تنزِّل عليهم كتابا من السماء» جملة كما أنزل على موسى تعنتا فإن استكبرت ذلك «فقد سألوا» أي آباؤهم «موسى أكبر» أعظم «من ذلك فقالوا أرنا الله جهرة» عيانا «فأخذتهم الصاعقة» الموت عقابا لهم «بظلمهم» حيث تعتنوا في السؤال «ثم اتخذوا العجل» إلها «من بعد ما جاءتهم البينات» المعجزات على وحدانية الله «فعفونا عن ذلك» ولم نستأصلهم «وآتينا موسى سلطانا مبينا» تسلطا بينا ظاهرا عليهم حيث أمرهم بقتل أنفسهم توبة فأطاعوه.

Hintçe: 

(ऐ रसूल) अहले किताब (यहूदी) जो तुमसे (ये) दरख्वास्त करते हैं कि तुम उनपर एक किताब आसमान से उतरवा दो (तुम उसका ख्याल न करो क्योंकि) ये लोग मूसा से तो इससे कहीं बढ़ (बढ़) के दरख्वास्त कर चुके हैं चुनान्चे कहने लगे कि हमें ख़ुदा को खुल्लम खुल्ला दिखा दो तब उनकी शरारत की वजह से बिजली ने ले डाला फिर (बावजूद के) उन लोगों के पास तौहीद की वाजैए और रौशन (दलीलें) आ चुकी थी उसके बाद भी उन लोगों ने बछड़े को (ख़ुदा) बना लिया फिर हमने उससे भी दरगुज़र किया और मूसा को हमने सरीही ग़लबा अता किया

Tayca: 

บรรดาผู้ได้รับคัมภีร์ จะขอร้องเจ้าให้เจ้านำคัมภีร์ฉบับหนึ่งจากฟากฟ้าลงมาแก่พวกเขา แท้จริงนั้นพวกเขาได้ขอร้องมูซาซึ่งสิ่งที่ใหญ่กว่านั้นมาแล้ว โดยที่พวกเขากล่าวว่า จงให้พวกเราเห็นอัลลอฮฺโดยชัดแจ้งเถิด แล้วฟ้าฝ่าก็ได้คร่าพวกเขา เนื่องด้วยความอธรรมของพวกเขา ภายหลังพวกเขาก็ได้ยึดถือลูกวัวหลังจากที่บรรดาหลักฐานอันชัดเจนได้มายังพวกเขา แล้วเราก็อภัยให้ในเรื่องนั้นและเราได้ให้แก่มูซาซึ่งอำนาจอันชัดเจน

İbranice: 

אנשי הספר דורשים ממך (מוחמד) כי תוריד אליהם ספר מן השמים. הם ביקשו ממשה דבר גדול מזה. הם אמרו למשה 'הראה לנו את אלוהים בגלוי.' ואז פגע בהם הרעם על חטאם זה, ועל חטאם בעשיית העגל לאחר שניתנו להם ההוכחות הבהירות. וסלחנו להם על כך, ונתנו למשה שלטון מוחלט עלי

Hırvatça: 

Oni kojima je data Knjiga traže od tebe da im s neba spustiš Knjigu. Pa od Musaa su tražili i više od toga, kad su rekli: "Pokaži nam Allaha!" Pa ih je, zbog zuluma njihova, munja ošinula. Poslije su, kada su im očigledni dokazi pokazani, tele za božanstvo prihvatili, ali smo i to oprostili, a Musau smo protiv njih očiti dokaz dali.

Rumence: 

Oamenii Cărţii îţi cer să pogori din cer o Carte asupra lor. Ei i-au cerut lui Moise mult mai mult când i-au spus: “Arată-ni-L aievea pe Dumnezeu.” Atunci i-a lovit trăsnetul, pentru tăgada lor. Ei au dat întâietate viţelului pe când dovezi vădite le ven

Transliteration: 

Yasaluka ahlu alkitabi an tunazzila AAalayhim kitaban mina alssamai faqad saaloo moosa akbara min thalika faqaloo arina Allaha jahratan faakhathathumu alssaAAiqatu bithulmihim thumma ittakhathoo alAAijla min baAAdi ma jaathumu albayyinatu faAAafawna AAan thalika waatayna moosa sultanan mubeenan

Türkçe: 

Ehlikitap, senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Zaten onlar Mûsa'dan da bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: "Allah'ı bize açıktan göster." Bunun üzerine zulümlerinden ötürü kendilerini yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine açık-seçik kanıtların gelişi ardından buzağıya taptılar. Biz onların bu günahını da affettik. Biz Mûsa'ya apaçık bir kanıt/bir hükmetme gücü verdik.

Sahih International: 

The People of the Scripture ask you to bring down to them a book from the heaven. But they had asked of Moses [even] greater than that and said, "Show us Allah outright," so the thunderbolt struck them for their wrongdoing. Then they took the calf [for worship] after clear evidences had come to them, and We pardoned that. And We gave Moses a clear authority.

İngilizce: 

The people of the Book ask thee to cause a book to descend to them from heaven: Indeed they asked Moses for an even greater (miracle), for they said: "Show us Allah in public," but they were dazed for their presumption, with thunder and lightning. Yet they worshipped the calf even after clear signs had come to them; even so we forgave them; and gave Moses manifest proofs of authority.

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Kitab əhli (yəhudilər) sənin onlara göydən (birdəfəlik) bir kitab endirməyini istəyirlər. Halbuki onlar (vaxtilə) Musadan bundan daha böyüyünü istəmiş və: “Bizə Allahı aşkar göstər!” – demişdilər. Və öz ədalətsizlikləri üzündən onları ildırım vurmuşdu. Sonra onlara açıq-aydın mö’cüzələr gəldiyi halda, buzova sitayiş etmişdilər. Biz bundan da (onların bu günahından da) keçdik və Musaya açıq-aşkar dəlil (parlaq mö’cüzələr) verdik.

Süleyman Ateş: 

Kitap ehli, senden, kendilerine gökten bir Kitap indirmeni istiyorlar. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişler: "Allah'ı bize açıkça göster!" demişlerdi. Haksızlıklarından dolayı derhal onları yıldırım gürültüsü yakalamıştı. Sonra kendilerine açık deliller gelmişken buzağıyı (tanrı) tutmuşlardı. Bundan da vazgeçtik ve Musa'ya açık bir yetki verdik.

Diyanet Vakfı: 

Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istemişler de, "Bize Allah'ı apaçık göster" demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilahare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.

Erhan Aktaş: 

Kitâp Ehli, senden, kendilerine gökten bir kitâp indirmeni istiyorlar. Daha önce Musâ’dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi: “Bize Allah’ı açıkça göster.” demişlerdi. Bu haksızlıklarından dolayı, onları yıldırım çarpmıştı. Sonra kendilerine apaçık kanıtlar içeren bilgiler geldiği halde yine de buzağıyı ilâh edindiler. Biz onları bağışladık ve Musâ’ya apaçık bir yetki verdik.

Kral Fahd: 

Ehli kitap (Tevrât ehli yahûdiler) senden, kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyorlar. Onlar Mûsâ’dan, bunun daha büyüğünü istemişlerdi de, «Bize Allah’ı apaçık göster» demişlerdi. Zulümleri sebebiyle hemen onları yıldırım çarptı. Bilâhare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı ( ilah ) edindiler. Biz bunu da affettik ve Mûsâ'ya apaçık delil (ve yetki) verdik.

Hasan Basri Çantay: 

Ehl-i kitâb, senin üzerlerine gökten bir kitab indirmeni isterler. Hakıykat, onlar Mûsâdan daha büyüğünü istemişler de «Allahı açıkdan bize göster» demişlerdi. İşte zulümleri yüzünden onları yıldırım çarpmışdı. Bil´âhare kendilerine bunca açık âyetler ve deliller geldikden sonra da (Tanrı diye) buzağıya tutunmuşlardı. Nihayet biz (tevbe etdikleri için) bunları afvetmişdik. Biz Musâya apaçık (nice) hüccet (ler) verdik.

Muhammed Esed: 

Tevratın izleyicileri, (ey Peygamber!) gökten kendilerine bir vahiy indirmeni isterler. Onlar Musadan bunun daha büyüğünü istemişler ve "Bizi Allah ile yüz yüze getir" demişlerdi de bu çarpıklıkları yüzünden onları bir ceza yıldırımı çarpmıştı. Daha sonra (altın) buzağıya tapmaya başlamışlardı ve hakikatin bütün kanıtları kendilerine geldikten sonra yapmışlardı bunu. Yine de bu (günahları)nı silmiş ve Musaya (hakikatin) açık kanıtını bahşetmiştik,

Gültekin Onan: 

Kitap ehli senden kendilerine gökten bir kitap indirmeni istiyor. Musa´dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi. Demişlerdi ki: &quot

Ali Fikri Yavuz: 

Ey Rasûlüm! Yahudi’ler, üzerlerine gökten bir kitap indirivermeni senden istiyorlar. Gerçekten bundan daha büyüğünü Musa’dan istemişlerdi de: “- Allah’ı açıktan bize göster” dedilerdi. İşte zulümleri yüzünden onları yıldırım çarptı. Sonra kendilerine bunca açık mu’cizeler gelmişken tuttular buzağıya taptılar. Nihayet biz, tevbe ettiklerinden bunları bağışladık ve Musa’ya açık bir hâkimiyet, saltanat verdik.

Portekizce: 

Os adeptos do Livro pedem-te que lhes faças descer um Livro do céu. Já haviam pedido a Moisés algo superior a isso,quando lhe disseram: Mostra-nos claramente Deus. Por isso, a centelha os fulminou, por sua iniqüidade. E (mesmo) depoisde receberem as evidências, adoraram o bezerro; e Nós os perdoamos, e concedemos a Moisés uma autoridade evidente.

İsveççe: 

EFTERFÖLJARNA av äldre tiders uppenbarelser begär att du [Muhammad] skall utverka att en [ny] Skrift uppenbaras för dem. Ännu oerhördare är vad de begärde av Moses, när de sade: "Låt oss få se Gud med våra egna ögon", och en blixt slog dem som straff för deras orättfärdighet. Sedan tog de sig för att tillbe [den gyllene] kalven, efter det att bevisen [om sanningen] hade nått dem. Men Vi utplånade denna [synd] och gav Moses en otvetydig bekräftelse [på hans kallelse].

Farsça: 

اهل کتاب [بنا به خواستِ نامعقولشان] از تو می خواهند که از آسمان، کتابی برای آنان نازل کنی، البته [این بازیگران زشت باطن] از موسی بزرگ تر از آن را خواستند، و گفتند: خدا را آشکارا به ما نشان ده. پس آنان را به کیفر ستمشان صاعقه فرو گرفت. باز پس از آنکه [بر وحدانیّت حق و ضرورت خداپرستی] دلایل روشن برای آنان آمد، گوساله را به عنوان معبود گرفتند، و ما از این [گناه بزرگ و زشت هم] گذشتیم و به موسی برهانی روشن و قدرتی آشکار دادیم.

Kürtçe: 

(ئەی موحەمەد ﷺ) خاوەن نامەکان داوات لێ دەکەن کە بۆیان بھێنیتە خوارەوە پەڕاوێک لەئاسمانەوە جا بەڕاستی داوایان کرد لە موسا گەورەتر لەوە ووتیان خوامان نیشان بدە بەئاشکرا جابروسکەیەک لێی دان وگرتنی بەھۆی ستەم کردنیانەوە پاشان گوێرەکەیەکیان کرد بە پەرستراوی خۆیان پاش ئەوەی بۆیان ھات بەڵگە روون و ئاشکراکان ئەمجا ئێمە چاوپۆشیمان لەویش کرد (لە گوێرەکە پەرستیەکەیان) وە بەخشیمان بەموسا موعجیزە و بەڵگەی ئاشکرا (تا باوەڕ بھێنن)

Özbekçe: 

Аҳли китоблар сендан уларга осмондан китоб тушириб беришингни сўрарлар. Мусодан бундан ҳам катта нарсани сўраганлар–«Бизга Аллоҳни ошкора кўрсат», деганлар. Бас, зулмлари туфайли уларни чақмоқ урди. Сўнгра, уларга очиқ-ойдин баёнотлар келганидан кейин бузоқни худо қилиб олдилар. Бас, биз буни ҳам афв қилдик ва Мусога очиқ-ойдин султон бердик.

Malayca: 

Ahli Kitab (kaum Yahudi) meminta kepadamu (wahai Muhammad) supaya engkau menurunkan kepada mereka sebuah Kitab dari langit. (Janganlah engkau merasa pelik), kerana sesungguhnya mereka telah meminta kepada Nabi Musa lebih besar dari itu. Mereka berkata: "(Wahai Musa) perlihatkanlah Allah kepada kami dengan nyata (supaya kami dapat melihatNya dan percaya kepadaNya)". Lalu mereka disambar oleh petir dengan sebab kezaliman mereka (menderhaka kepada Allah); kemudian mereka pula menyembah (patung) anak lembu sesudah datang kepada mereka keterangan-keterangan (mukjizat), lalu Kami maafkan mereka dari perbuatan yang sedemikian itu (ketika mereka bertaubat). Dan Kami telah memberi kepada Nabi Musa kekuasaan yang nyata (untuk mengalahkan kaum yang kafir itu).

Arnavutça: 

Kërkojnë prej teje (o Muhammed!) ithtarët e Librit që t’u zbresish atyre një libër prej qiellit; ata patën kërkuar nga Musai diçka edhe më të madhe: “Tregona Perëndinë dukshëm!” por ata i shkatërroi rrufeja, për shkak të zullumit që bënë. Pastaj zgjodhën viçin (për adhurim), pasi që ju patën ardhur dokumentet e qarta. Na, ua kemi falë ate, e Musait i dhamë pushtet të dukshëm,

Bulgarca: 

Хората на Писанието искат да им свалиш Писание от небето. И от Муса искаха дори повече от това. И рекоха: “Покажи ни Аллах наяве!” И ги порази мълнията заради техния гнет. Сетне приеха телеца, след като ясните знаци дойдоха при тях, и Ние ги извинихме за

Sırpça: 

Они којима је дата Књига траже од тебе да им са неба спустиш Књигу. Па од Мојсија су тражили и више од тога, кад су рекли: „Покажи нам Аллаха!“ Па их је, због неправде њихове, муња погодила. После су, када су им очигледни докази показани, теле за божанство прихватили, али смо и то опростили, а Мојсију смо против њих очигледан доказ дали.

Çekçe: 

Vlastníci Písma tě žádají, abys jim snesl z nebe Písmo; a žádali již kdysi od Mojžíše více než toto, řkouce: 'Dej nám spatřit Boha zřetelně!' A zasáhl je blesk za nespravedlnost jejich. I vzali si tele jako modlu poté, co se jim již dostalo důkazů jasnýc

Urduca: 

یہ اہل کتاب اگر آج تم سے مطالبہ کر رہے ہیں کہ تم آسمان سے کوئی تحریر اُن پر نازل کراؤ تو اِس سے بڑھ چڑھ کر مجرمانہ مطالبے یہ پہلے موسیٰؑ سے کر چکے ہیں اُس سے تو اِنہوں نے کہا تھا کہ ہمیں خدا کو علانیہ دکھا دو اور اِسی سرکشی کی وجہ سے یکایک اِن پر بجلی ٹوٹ پڑی تھی پھر انہوں نے بچھڑے کو اپنا معبود بنا لیا، حالانکہ یہ کھلی کھلی نشانیاں دیکھ چکے تھے اس پر بھی ہم نے اِن سے درگزر کیا ہم نے موسیٰؑ کو صریح فرمان عطا کیا

Tacikçe: 

Аҳли китоб аз ту мехоҳанд, ки барояшон китобе аз осмон нозил кунӣ. Инҳо бузургтар аз инро аз Мӯсо талаб карданд ва гуфтанд: «Худоро ба ошкор ба мо нишон деҳ». Ба сабаби ин сухани куфромезашон оташак онҳоро фурӯ гирифт. Ба пас аз он ки мӯъҷизаҳое барояшоя омада буд, гӯсолаеро ба худоӣ гирифтанд ва Мо ононро бахшидем ва Мӯсоро мӯъҷизае ошкор додем.

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м! Китап әһелләре синең аларга күктән китап иңдермәгеңне сорыйлар, Мусадан кауме моннан да зурракны сорадылар. Әйттеләр: "Безгә Аллаһуны ачык итеп күрсәт", – диделәр, аларны золымнары сәбәпле Аллаһ нуры көйдерде. Алар Аллаһудан хак динне бәян итүче китап килгәннән соң бозау ясап, шул бозауга табындылар, аннары тәүбә иттеләр, без аларны гафу иттек. Һәм Мусага ачык дәлилләрне, могҗизаларны бирдек.

Endonezyaca: 

Ahli Kitab meminta kepadamu agar kamu menurunkan kepada mereka sebuah Kitab dari langit. Maka sesungguhnya mereka telah meminta kepada Musa yang lebih besar dari itu. Mereka berkata: "Perlihatkanlah Allah kepada kami dengan nyata". Maka mereka disambar petir karena kezalimannya, dan mereka menyembah anak sapi, sesudah datang kepada mereka bukti-bukti yang nyata, lalu Kami maafkan (mereka) dari yang demikian. Dan telah Kami berikan kepada Musa keterangan yang nyata.

Amharca: 

የመጽሐፉ ሰዎች በነሱ ላይ ከሰማይ መጽሐፍን እንድታወርድ ይጠይቁሃል፡፡ ከዚያም የከበደን (ነገር) ሙሳን በእርግጥ ጠይቀዋል፡፡ «አላህንም በግልጽ አሳየን» ብለዋል፡፡ በበደላቸውም መብረቅ ያዘቻቸው፡፡ ከዚያም ተዓምራቶች ከመጡላቸው በኋላ ወይፈኑን (አምላክ አድርገው) ያዙ፡፡ ከዚያም ይቅር አልን፡፡ ሙሳንም ግልጽ ስልጣንን ሰጠነው፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) வேதக்காரர்கள், வானத்திலிருந்து ஒரு வேதத்தை அவர்கள் மீது நீர் இறக்கி தரும்படி உம்மிடம் கேட்கிறார்கள். ஆக, திட்டமாக இதைவிட மிகப் பெரிய (விஷயத்)தை மூஸாவிடம் அவர்கள் கேட்டனர். அதாவது, “அல்லாஹ்வை கண்கூடாக எங்களுக்குக் காண்பி!” என்று கூறினர். ஆகவே, அவர்களின் அநியாயத்தினால் அவர்களை இடி முழக்கம் பிடித்தது. பிறகு, தெளிவான அத்தாட்சிகள் அவர்களிடம் வந்ததன் பின்னர் காளைக் கன்றை(த் தெய்வமாக) எடுத்துக் கொண்டனர். ஆக, அதை(யும் நாம் அவர்களுக்கு) மன்னித்தோம். இன்னும், மூஸாவிற்கு தெளிவான சான்றையும் கொடுத்தோம்.

Korece: 

성서의 백성들이 그대에게하늘로부터 그들에게 성서를 내려달라고 요구하나 모세에게 이보다더한 요구를 하여 하나님을 보여 달라고 했더라 그들의 죄악으로 말미암아 번개가 그들을 덮쳐 갔 노라 그들은 계시가 있는 후에도 우상을 숭배하였더라 그럼에도 하나님은 그들을 용서하였으며 또한 모세에게 분명한 권능을 주었 노라

Vietnamca: 

Người dân Kinh Sách (Do Thái) yêu cầu Ngươi (Thiên Sứ Muhammad) mang xuống cho họ một quyển Kinh từ trên trời. (Điều này không lạ gì với bản tính của bọn họ) bởi trước đây, bọn họ đã từng yêu cầu Musa điều to tát hơn thế, bọn họ bảo: “Người hãy cho chúng tôi được nhìn thấy Allah”, thế là cả bọn họ bị đánh bởi lưỡi tầm sét do tội đại nghịch của họ. Sau đó bọn họ còn đúc ra một con bê để thờ sau khi đã chứng kiến biết bao bằng chứng rõ rệt. Tuy nhiên, TA (Allah) vẫn lượng thứ cho bọn họ và TA đã ban cho Musa một quyền hạn rõ rệt.