Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

4

Sûredeki Ayet No: 

44

Ayet No: 

537

Sayfa No: 

85

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِّنَ الْكِتَابِ يَشْتَرُونَ الضَّلَالَةَ وَيُرِيدُونَ أَن تَضِلُّوا السَّبِيلَ

Çeviriyazı: 

elem tera ile-lleẕîne ûtû neṣîbem mine-lkitâbi yeşterûne-ḍḍalâlete veyürîdûne en teḍillü-ssebîl.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Kendilerine kitaptan bir nasib verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar, sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.

Diyanet İşleri: 

Kendilerine Kitap'dan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin yolu sapıtmanızı istediklerini görmüyor musun?

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Görmez misin kendilerine kitaptan bir pay verilenleri? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizi de yoldan saptırmak istiyorlar.

Şaban Piriş: 

Kitaptan bir nasip verilen kimseleri görmüyor musun? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin yoldan sapmanızı arzu ediyorlar.

Edip Yüksel: 

Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin, sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmüyor musun?

Ali Bulaç: 

Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi?

Suat Yıldırım: 

Baksanıza kendilerine kitaptan nasip verilenlerin yaptıklarına! Kendilerinin hidâyeti bırakıp sapıklığı satın almaları yetmiyormuş gibi, sizin de yolunuzu şaşırmanızı istiyorlar.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Kendilerine kitaptan bir nâsip verilmiş olanları görmedin mi? Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yolu sapıtmanızı istiyorlar.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar da istiyorlar ki, siz de yolu şaşırasınız.

Bekir Sadak: 

Allah kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah´a ortak kosan kimse, suphesiz buyuk bir gunahla iftira etmis olur.

İbni Kesir: 

Bakmazmısın şu kendilerine kitabdan bir pay verilmiş olanlara? Kendileri sapıklığı satın aldıkları gibi sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.

Adem Uğur: 

Kendilerine Kitap´tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar!

İskender Ali Mihr: 

Kendilerine Kitap´tan nasip verilenleri görmedin mi? Dalâleti satın alıyorlar ve sizin de yoldan (Allah´ın yolundan) sapmanızı (dalâlete düşmenizi) istiyorlar.

Celal Yıldırım: 

Kendilerine kitaptan az-çok bir pay verilenlere bakmaz mısın ? Bunlar sapıklığı satın alıp sizin de doğru yoldan sapmanızı isterler.

Tefhim ul Kuran: 

Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi?

Fransızca: 

N'as-tu (Muhammad) pas vu ceux qui ont reçu une partie du Livre acheter l'égarement et chercher à ce que vous vous égariez du [droit] chemin ?

İspanyolca: 

¿No has visto a quienes han recibido una porción de la Escritura ? Compran el extravío y quieren que vosotros os extraviéis del Camino.

İtalyanca: 

Non hai visto [quel che hanno fatto] coloro a quali fu data una parte della Scrittura? Comprano la perdizione e cercano di farvi allontanare dalla Retta via.

Almanca: 

Hast du etwa nicht diejenigen gesehen, denen ein Teil der Schrift gegeben wurde, sie erkaufen sich das Irregehen und wollen, daß auch ihr irregeht?!

Çince: 

你没有看见吗?曾受天经的人以正道换取迷误,而且希望你们迷失正道。

Hollandaca: 

Hebt gij hun niet opgemerkt, onder welke een deel der schrift werd geopenbaard? Zij verkoopen dwaling en zouden u den rechten weg willen doen verlaten;

Rusça: 

Разве ты не видел тех, которым была дана часть Писания, которые приобретают заблуждение и хотят, чтобы вы сбились с пути?

Somalice: 

Ka warran kuwa la siiyey Qayb Kitaabka ah (Tawreed) oo Gadan Baadi doonina inaad ka Dhuntaan Jidka.

Swahilice: 

Huwaoni wale walio pewa sehemu ya Kitabu wananunua upotovu na wanakutakeni nanyi mpotee njia?

Uygurca: 

(ئى مۇھەممەد!) كىتابتىن (يەنى تەۋراتتىن) نېسىۋە بېرىلگەن كىشىلەر (يەنى يەھۇدىي موللىلىرى) نىڭ گۇمراھلىقنى سېتىۋالغانلىقىنى ۋە سىلەرنىڭ توغرا يولدىن ئېزىشىڭلارنى خالايدىغانلىقىنى كۆرمىدىڭمۇ؟

Japonca: 

あなたは見ないか,啓典の一部を与えられた者が,自分に迷誤を購い,あなたがたをも道から迷わせようとするのを。

Arapça (Ürdün): 

«ألم تر إلى الذين أوتوا نصيبا» حظا «من الكتاب» وهم اليهود «يشترون الضلالة» بالهدى «ويريدون أن تضلوا السبيل» تخطئوا الطريق الحق لتكونوا مثلهم.

Hintçe: 

(ऐ रसूल) क्या तूमने उन लोगों के हाल पर नज़र नहीं की जिन्हें किताबे ख़ुदा का कुछ हिस्सा दिया गया था (मगर) वह लोग (हिदायत के बदले) गुमराही ख़रीदने लगे उनकी ऐन मुराद यह है कि तुम भी राहे रास्त से बहक जाओ

Tayca: 

เจ้ามิได้มองดูบรรดาผู้ที่ได้รับส่วนหนึ่งจากคัมภีร์ดอกหรือ? โดยที่เขาเหล่านั้นกำลังซื้อความหลงผิดไว้ และต้องการที่จะให้พวกเจ้าหลงทาง

İbranice: 

הלא ראית את אלה אשר הובא להם חלק מן הספר? הם רכשו לעצמם את התעייה, ורוצים שגם אתם תתעו מן השביל של אלוהים

Hırvatça: 

Zar ne vidiš kako oni kojima je dat udio u Knjizi kupuju zabludu i žele da vi s Pravog puta skrenete?!

Rumence: 

Nu i-ai văzut pe cei cărora o parte din Carte le-a fost dăruită? Ei cumpără rătăcirea şi vor ca şi voi să rătăciţi drumul.

Transliteration: 

Alam tara ila allatheena ootoo naseeban mina alkitabi yashtaroona alddalalata wayureedoona an tadilloo alssabeela

Türkçe: 

Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar da istiyorlar ki, siz de yolu şaşırasınız.

Sahih International: 

Have you not seen those who were given a portion of the Scripture, purchasing error [in exchange for it] and wishing you would lose the way?

İngilizce: 

Hast thou not turned Thy vision to those who were given a portion of the Book? they traffic in error, and wish that ye should lose the right path.

Azerbaycanca: 

(Ya Rəsulum!) Məgər sən kitabdan (Tövratdan) bir pay verilmiş oəanları (yəhudi alimlərini) görmürsənmi ki, onlar zəlaləti satın alır və sizin də (doğru) yoldan azmanızı istəyirlər?

Süleyman Ateş: 

Şu kendilerine Kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? (Baksana onlar,) sapıklığı satın alıyorlar, istiyorlar ki, siz de yolu sapıtasınız.

Diyanet Vakfı: 

Kendilerine Kitap'tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan çıkmanızı istiyorlar!

Erhan Aktaş: 

Kendilerine Kitâp’tan bir pay verilenleri görmüyor musun? Sapkınlığı satın alıyorlar. Sizi de saptırmak istiyorlar!

Kral Fahd: 

Kendilerine Kitap'tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar!

Hasan Basri Çantay: 

Kendilerine kitabdan (okuyup yazmakdan) bir nasıyb verilmiş olanlara bakmadın mı? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.

Muhammed Esed: 

Kendilerine ilahi kelamdan bir pay verilmiş olanların şimdi onu sapıklık ile değiştirdiklerini ve sizin (de) yoldan çıkmanızı istediklerini görmüyor musunuz?

Gültekin Onan: 

Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi?

Ali Fikri Yavuz: 

Kendilerine kitabdan bir nasib verilen Yahudî âlimlerine bakmaz mısın? Onlar sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan sapmanızı istiyorlar.

Portekizce: 

Não tens reparado naqueles que foram agraciados com uma parte do Livro e trocam a retidão pelo erro, procurandodesviar-vos da senda reta?

İsveççe: 

HAR DU inte sett hur de som [tidigare] fått ta emot något av uppenbarelsen byter bort den mot villfarelse och vill att [också] ni far vilse.

Farsça: 

آیا به کسانی که بهره ای اندک از علم کتابِ [تورات و انجیل] به آنان داده شده ننگریستی [که با پنهان داشتن حقایق کتاب و تحریف آیاتش] گمراهی را می خرند، و [از روی حسادت و دشمنی] می خواهند شما هم از راه مستقیم گمراه شوید؟!

Kürtçe: 

ئایا سەیری ئەوانەت نەکردووە کە بەشێک لەنامەکەیان پێدراوە (کە تەوراتە) گومڕایی ھەڵدەبژێرن (دەکڕن) وە دەیانەوێت ئێوەش لەڕێبازی ڕاست گومڕاببن

Özbekçe: 

Китобдан насиба берилганларнинг залолатни сотиб олишларини ва сиз йўлдан адашишингизни исташларини кўрмайсизми?

Malayca: 

Tidakkah engkau memerhatikan (wahai Muhammad) orang-orang yang telah diberikan sebahagian dari Kitab, mereka memilih kesesatan (dengan meninggalkan pertunjuk Tuhan), dan mereka pula berkehendak supaya kamu juga sesat jalan.

Arnavutça: 

A nuk i sheh ti (o Muhammed!) ata, të cilëve iu është dhënë një pjesë prej Librit, e të cilët e ndërrojnë të mirën me të keqen dhe dëshirojnë që edhe ju të humbisni rrugën e mbarë.

Bulgarca: 

Не видя ли ти, че дарените с дял от Писанието купуват заблудата и искат да се заблудите по пътя?

Sırpça: 

Зар не видиш како они којима је дат удео у Књизи купују заблуду и желе да ви са Правог пута скренете?!

Çekçe: 

Což jsi neviděl, že ti, kterým dostalo se části Písma, kupují bludy a chtějí, abyste i vy zbloudili z cesty pravé?

Urduca: 

تم نے اُن لوگوں کو بھی دیکھا جنہیں کتاب کے علم کا کچھ حصہ دیا گیا ہے؟ وہ خود ضلالت کے خریدار بنے ہوئے ہیں اور چاہتے ہیں کہ تم بھی راہ گم کر دو

Tacikçe: 

Оё он касонеро, ки аз китоб баҳрае дода шудаанд, надидаӣ, ки гумроҳӣ мехаранд ва мехоҳанд, ки шумо низ гумроҳ шавед?

Tatarca: 

Ий Мухәммәд г-м, күрәсеңме? Аллаһ китабыннан өлеше бар яһүд һәм насара адашмакны сатып алалар һәм сезнең дә хак юлдан адашуыгызны телиләр. (Коръән белән гамәл кылмаган мөселманнар да алар кеби адашкан булалар).

Endonezyaca: 

Apakah kamu tidak melihat orang-orang yang telah diberi bahagian dari Al Kitab (Taurat)? Mereka membeli (memilih) kesesatan (dengan petunjuk) dan mereka bermaksud supaya kamu tersesat (menyimpang) dari jalan (yang benar).

Amharca: 

ወደነዚያ ከመጽሐፉ (ዕውቀት) ዕድልን ወደ ተሰጡት አላየህምን ጥመትን (በቅንነት) ይገዛሉ፡፡ መንገድንም እንድትሳሳቱ ይፈልጋሉ፡፡

Tamilce: 

(நபியே!) வேதத்தில் ஒரு பகுதி கொடுக்கப்பட்டவர்களை நீர் பார்க்கவில்லையா? அவர்கள் வழிகேட்டை விலைக்கு வாங்குகிறார்கள்; இன்னும், நீங்கள் (அல்லாஹ்வுடைய) பாதையிலிருந்து வழிதவறுவதை விரும்புகிறார்கள்.

Korece: 

성서의 일부를 계시받은 그 들은 방황의 길을 선택하여 너희 를 바른길에서 벗어나게 하려 하 노라

Vietnamca: 

Lẽ nào Ngươi (hỡi Thiên Sứ Muhammad) không biết về những kẻ được ban cho (một ít) kiến thức về Kinh Sách (người Do Thái) đã (lấy nguồn chỉ đạo) mua sự lầm lạc và muốn lôi kéo các ngươi (những người có đức tin) lệch khỏi con đường (chân lý) ư?!