Arapça:
وَإِذَا يُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ قَالُوا آمَنَّا بِهِ إِنَّهُ الْحَقُّ مِن رَّبِّنَا إِنَّا كُنَّا مِن قَبْلِهِ مُسْلِمِينَ
Çeviriyazı:
veiẕâ yütlâ `aleyhim ḳâlû âmennâ bihî innehü-lḥaḳḳu mir rabbinâ innâ künnâ min ḳablihî müslimîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara (Kur'ân) okunduğu zaman "O'na iman ettik. Çünkü o, Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik" derler.
Diyanet İşleri:
Kuran onlara okunduğu zaman: "Ona inandık, doğrusu o Rabbimizden gelen gerçektir; biz şüphesiz daha önceden müslüman olmuş kimseleriz" derler.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Onlara okundu mu inandık ona diyorlar, şüphe yok ki o, Rabbimizden gelen bir gerçek, bundan önce de gerçeğe teslim olmuştuk biz.
Şaban Piriş:
Onlara okununca derler ki: Ona iman ettik, çünkü o Rabbimizden gelen haktır. Biz önceden de müslüman idik.
Edip Yüksel:
Kendilerine okunduğu zaman, "Ona inandık. Bu, Rabbimizden gelen gerçektir. Zaten ondan önce de müslümanlar idik," derler.
Ali Bulaç:
Onlara okunduğu zaman: "Biz ona inandık, gerçekten o, Rabbimiz'den olan bir haktır, şüphesiz biz bundan önce de Müslümanlar idik" derler.
Suat Yıldırım:
Kendilerine Kur'ân okununca şöyle derler: “Ona iman ettik, O Rabbimizden gelen gerçeğin ta kendisidir. Biz zaten daha önce de Allah’a teslim olmuş kimselerdik.”
Ömer Nasuhi Bilmen:
Ve onlara karşı tilâvet edildiği zaman dediler ki: «Buna biz imân ettik. Şüphe yok ki, bu Rabbimizden (gelen hak) bir kitaptır. Şüphe yok ki, biz bundan evvel müslümanlar olmuştuk.»
Yaşar Nuri Öztürk:
O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık."
Bekir Sadak:
Rabbin kasabalarin halkina, onlara ayetlerimizi okuyacak bir peygamber gondermedikce onlari yok etmis degildir. Zaten Biz yalniz, halki zalim olan kasabalari yok etmisizdir.
İbni Kesir:
Onlara Kur´an okunduğu zaman
Adem Uğur:
Onlara (Kur´an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.
İskender Ali Mihr:
Ve onlara (Kur´ân) okunduğu zaman: "
Celal Yıldırım:
(Kur´ân âyetleri) onlara karşı okununca, derler ki: «Biz buna inandık
Tefhim ul Kuran:
Onlara okunmakta olduğu zaman: «Biz ona inandık, gerçekten o, Rabbimizden olan bir haktır, şüphesiz biz bundan önce de müslümanlar idik» derler.
Fransızca:
Et quand on le leur récite, ils disent : "Nous y croyons. Ceci est bien la vérité émanant de notre Seigneur. Déjà avant son arrivée, nous étions Soumis". .
İspanyolca:
Y, cuando se les recita éste, dicen: «¡Creemos en él! Es la Verdad que viene de nuestro Señor. Antes de él nos habíamos sometido».
İtalyanca:
Quando glielo si recita dicono: «Noi crediamo in esso. Questa è la verità proveniente dal nostro Signore. Già eravamo sottomessi a lui prima che giungesse».
Almanca:
Und wenn er ihnen vorgetragen wird, sagen sie: "Wir verinnerlichen den Iman an ihn. Er ist zweifelsohne dieWahrheit von unserem HERRN! Wir waren doch vor ihm Muslime."
Çince:
当有人对他们宣读这真言的时候,他们说:我们确信这真言,它确是从我们的主降示的,在降示它之前,我们确是归顺的。
Hollandaca:
En als deze hun worden voorgelezen, zeggen zij: Wij gelooven daarin: het is zekerlijk de waarheid van onzen Heer; waarlijk wij waren Moslems voor zij tot ons kwamen.
Rusça:
Когда им читают его, они говорят: "Мы уверовали в него! Это - истина от нашего Господа. Мы и прежде были мусульманами".
Somalice:
Marka lagu Akhriyo Korkoodana waxay Dhahaan waan Rumaynay Quraanka inuu Xaq Eebaheen ka Yimid yahay Annaguna waxaan ahayn hortiis Muslimiin.
Swahilice:
Na wanapo somewa wanasema: Tunaiamini. Hakika hii ni Haki inayo toka kwa Mola wetu Mlezi. Hakika sisi kabla yake tulikuwa ni Waislamu, tulio nyenyekea.
Uygurca:
ئۇلارغا قۇرئان تىلاۋەت قىلىنغان چاغدا، ئۇلار: «بىز قۇرئانغا ئىشەندۇق. شۈبھىسىزكى، ئۇ پەرۋەردىگارىمىز تەرىپىدىن نازىل بولغان ھەقىقەتتۇر. بىز ھەقىقەتەن بۇنىڭدىن بۇرۇن مۇسۇلمان ئىدۇق» دەيدۇ
Japonca:
それがかれらに読誦されると,かれらは言う。「本当にこれは主から下された真理です。わたしたちはこれを信じます。わたしたちはこの(下る)以前からムスリムであったのです。」
Arapça (Ürdün):
«وإذا يتلى عليهم» القرآن «قالوا آمنا به إنه الحق من ربنا إنا كنا من قبله مسلمين» موحدين.
Hintçe:
और जब उनके सामने ये पढ़ा जाता है तो बोल उठते हैं कि हम तो इस पर ईमान ला चुके बेशक ये ठीक है (और) हमारे परवरदिगार की तरफ से है हम तो इसको पहले ही मानते थे
Tayca:
และเมื่อ (อัลกุรอาน) ได้ถูกอ่านแก่พวกเขา พวกเขากล่าวว่า “เราศรัทธาในมัน แท้จริงมันคือสัจธรรมมาจากพระเจ้าของเรา แท้จริงเราเป็นผู้นอบน้อมมาก่อนนี้”
İbranice:
וכאשר קוראים אותו בפניהם, יאמרו: 'אנו מאמינים בו. הוא הצדק מאת ריבוננו, הן, לפניו היינו מוסלמים (מתמסרים לאלוהים)
Hırvatça:
a kada im se on uči, govore: "Mi vjerujemo u njega, on je Istina od Gospodara našeg, mi smo i prije bili muslimani."
Rumence:
Ei spun, atunci când li se citeşte din ea: “Noi credem în ea. Ea este Adevărul de la Domnul nostru. Noi i ne-am supus înainte de venirea sa.”
Transliteration:
Waitha yutla AAalayhim qaloo amanna bihi innahu alhaqqu min rabbina inna kunna min qablihi muslimeena
Türkçe:
O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık."
Sahih International:
And when it is recited to them, they say, "We have believed in it; indeed, it is the truth from our Lord. Indeed we were, [even] before it, Muslims [submitting to Allah]."
İngilizce:
And when it is recited to them, they say: "We believe therein, for it is the Truth from our Lord: indeed we have been Muslims (bowing to Allah's Will) from before this.
Azerbaycanca:
Onlara (Qur’an) oxunduğu zaman: “Biz ona inandıq. Doğrudan da, Rəbbimizdən (nazil olmuş) haqdır. Biz ondan əvvəl də müsəlman (təkallahlı, Allahın vəhdaniyyətini qəbul edib yalnız Ona itaət və ibadət edən kəslər) idik!” – deyirlər.
Süleyman Ateş:
Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: "Ona inandık, o, Rabbimizden gelen gerçektir... Zaten biz ondan önce de müslümanlar idik." derler.
Diyanet Vakfı:
Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.
Erhan Aktaş:
Onlara okunduğu(1) zaman: “Ona inandık. Kuşkusuz o, Rabb’imizden gelen Hakk’tır. Biz ondan önce de teslim(2) olanlardık.” dediler.
Kral Fahd:
Onlara (Kur’an) okunduğu zaman: Ona iman ettik. Çünkü o Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.
Hasan Basri Çantay:
Onlara (Kur´an) okunduğu zaman: «Buna inandık. Şübhesiz ki bu, Rabbimizden (gelen) bir hakdır. Hakıykat, biz bundan evvel de İslâmı kabul etmiş kimselerdik» dediler.
Muhammed Esed:
Bu kimseler (değişmeyen gerçek) kendilerine ulaştırıldığında, hemen, "Buna inandık!" derler, "Çünkü bu bize Rabbimizin katından ulaşan bir gerçek; bu bize ulaşmadan önce de, biz zaten O´na yürekten boyun eğen kimselerdik!"
Gültekin Onan:
Onlara okunduğu zaman: "
Ali Fikri Yavuz:
Onlara Kur’an okunduğu zaman: “- Biz buna iman ettik. Şübhesiz bu, Rabbimiz tarafından inzal edilen hak kelâmdır. Doğrusu biz, Kur’an bize okunmadan önce de müslüman olmuş kimselerdik.” dediler.
Portekizce:
E quando lhes é recitado (o Alcorão), dizem: Cremos nele, porque é a verdade, emanada do nosso Senhor. Em verdade,já éramos muçulmanos, antes disso.
İsveççe:
och när det läses upp för dem, säger de: "Detta tror vi på - det är sanningen från vår Herre; redan innan [vi hörde det] hade vi underkastat oss [Hans vilja].
Farsça:
و هنگامی که بر آنان خوانند، می گویند: به آن ایمان آوردیم، یقیناً این قرآن از سوی پروردگارمان حق و درست است، البته ما پیش از نزول آن [به سبب راهنمایی های تورات و انجیل] تسلیم بودیم.
Kürtçe:
وە کاتێك (قورئان) بخوێنرێتەوە بەسەریاندا دەڵێن باوەڕمان پێ ھێناوە بێگومان ئەم (قورئانە) ڕاستەو لەلایەن پەروەردگارمانەوە ھاتووە بەڕاستی ئێمە لەپێش (ھاتنی) قورئان دا موسڵمان بووین
Özbekçe:
Уларга тиловат қилинган чоқда: «Биз унга иймон келтирдик. Албатта, у Роббимиздан келган ҳақдир. Албатта, биз бундан олдин ҳам мусулмон эдик», дедилар.
Malayca:
Dan apabila Al-Quran itu dibacakan kepada mereka; mereka, berkata: "Kami beriman kepadanya, sesungguhnya ia adalah perkara yang betul benar dari Tuhan kami; sesungguhnya kami sebelum ia diturunkan, telahpun mematuhinya ".
Arnavutça:
dhe, kur t’ju lexohet atyre (Kur’ani), ata thonë: Ne e besojmë atë. Me të vërtetë, ai (Kur’ani) është (i zbritur) nga Zoti ynë. Na – edhe më parë kemi qenë muslimanë”.
Bulgarca:
И когато им бъде четен, казват: “Вярваме в него. Той е истината от нашия Господ. Ние бяхме отдадени на Аллах и преди това.”
Sırpça:
а када им се он казује, говоре: „Ми верујемо у њега, он је Истина од нашег Господара, ми смо и пре били муслимани.“
Çekçe:
a když je jim přednášeno, hovoří: 'Uvěřili jsme v ně, neboť je to pravda od Pána našeho pocházející. A věru jsme byli již předtím odevzdáni do vůle Páně.'
Urduca:
اور جب یہ اُن کو سُنایا جاتا ہے تو وہ کہتے ہیں کہ "ہم اِس پر ایمان لائے، یہ واقعی حق ہے ہمارے رب کی طرف سے، ہم تو پہلے ہی سے مسلم ہیں"
Tacikçe:
Ва чун бар онон тиловат шуд, гуфтанд: «Ба он имон овардем, Ҳаққест аз ҷониби Парвардигори мо ва мо пеш аз он таслим будаем».
Tatarca:
Әгәр аларга Коръән укылса әйтерләр: "Без ул Коръәнгә иман китердек, әлбәттә, ул Аллаһудан иңгән хак китаптыр, тәхкыйк Коръән иңмәс борын да Аллаһуны берләүче идек".
Endonezyaca:
Dan apabila dibacakan (Al Quran itu) kepada mereka, mereka berkata: "Kami beriman kepadanya; sesungguhnya; Al Quran itu adalah suatu kebenaran dari Tuhan kami, sesungguhnya kami sebelumnya adalah orang-orang yang membenarkan(nya).
Amharca:
በእነሱ ላይ በሚነበብላቸውም ጊዜ «በእርሱ አምነናል፡፡ እርሱ ከጌታችን የኾነ እውነት ነው፡፡ እኛ ከርሱ በፊት ሙስሊሞች ነበርን» ይላሉ፡፡
Tamilce:
இன்னும், அவர்களுக்கு முன் (இந்த வேதம்) ஓதப்பட்டால் அவர்கள் கூறுவார்கள்: “நாங்கள் இதை நம்பிக்கை கொண்டோம். நிச்சயமாக இது எங்கள் இறைவனிடமிருந்து வந்த உண்மையான வேதம்தான். நிச்சயமாக நாங்கள் இதற்கு முன்னரும் (எங்கள் வேதத்தில் கூறப்பட்ட பிரகாரம் இறுதி நபியையும் இறுதி வேதத்தையும் நம்பிக்கை கொண்ட) முஸ்லிம்களாகவே இருந்தோம்.”
Korece:
그것이 그들에게 계시될 때 그들은 저희는 그것을 믿나이다 그것은 주님으로부터 온 진리이나니 저희는 이전에도 무슬림 이었 습니다 라고 말하더라
Vietnamca:
Khi (Qur’an) được đọc ra cho họ thì họ liền nói: “Chúng tôi đã tin nơi Nó. Nó đích thực là Chân Lý từ Thượng Đế của chúng tôi. Chúng tôi đã là những người thần phục Allah trước Nó.”
Ayet Linkleri: