Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Çeviriyazı:
inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler.
Diyanet İşleri:
Şüphesiz bunlarda Allah'ın kudretine işaret vardır, ama çoğu inanmazlar.
Abdulbakî Gölpınarlı:
Bunda bir delil var elbette ve çoğu inanmaz gene de.
Şaban Piriş:
İşte bunda da bir ayet vardır. Buna rağmen onların çoğu mümin değillerdir.
Edip Yüksel:
Bunda bir işaret vardır. Ama çokları inanacak değildir.
Ali Bulaç:
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.
Suat Yıldırım:
Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen:
Şüphe yok ki, bunda elbette bir ibret vardır. Halbuki, onların ekserisi imân etmiş kimseler olmadı.
Yaşar Nuri Öztürk:
Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
Bekir Sadak:
26:12
İbni Kesir:
Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü´min olmadılar.
Adem Uğur:
Şüphesiz bunlarda (Allah´ın kudretine) bir nişâne vardır
İskender Ali Mihr:
Muhakkak ki bunda elbette âyet vardır. Ve (fakat) onların çoğu mü´min olmadılar.
Celal Yıldırım:
Şüphesiz ki bunda açık bir belge vardır, ama onların çoğu inanmazlar.
Tefhim ul Kuran:
Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır
Fransızca:
Voilà bien là une preuve ! Et la plupart d'entre eux ne croient pas.
İspanyolca:
Ciertamente, hay en ello un signo, pero la mayoría no creen.
İtalyanca:
Questo è davvero un segno, ma la maggior parte di loro non crede.
Almanca:
Gewiß, darin gibt es doch eine Aya. Und die meisten von ihnen waren keine Mumin.
Çince:
此中确有一种迹象,但他们大半是不信道的。
Hollandaca:
Waarlijk, hierin is een teeken; maar het grootste deel hunner zijn ongeloovigen.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Somalice:
Taasna waxaa ku sugan Aayad Badankooduna ma aha Mid Rumeyn (Xaqa).
Swahilice:
Hakika katika haya zipo Ishara. Lakini wengi wao hawakuwa wenye kuamini.
Uygurca:
بۇنىڭدا ئەلۋەتتە (اﷲ نىڭ قۇدرىتىنى كۆرسىتىدىغان) ئالامەت بار، ئۇلارنىڭ تولىسى ئىمان ئېيتقۇچى بولمىدى
Japonca:
本当にその中には,一つの印がある。だがかれらの多くは信じない。
Arapça (Ürdün):
«إن في ذلك لآية» دلالة على كمال قدرته تعالى «وما كان أكثرهم مؤمنين» في علم الله، وكان قال سيبويه: زائدة.
Hintçe:
यक़ीनन इसमें (भी क़ुदरत) ख़ुदा की एक बड़ी निशानी है मगर उनमें से अक्सर ईमान लाने वाले ही नहीं
Tayca:
แท้จริงในการนี้ย่อมเป็นสัญญาณหนึ่งอย่างแน่นอน แต่ส่วนมากของพวกเขาไม่เป็นผู้ศรัทธา
İbranice:
הן, בזה יש אות, אך רובם אינם מאמינים
Hırvatça:
Zbilja, u tome je Znak, ali većina njih ne vjeruje,
Rumence:
Întru aceasta este un semn, însă cei mai mulţi nu sunt credincioşi.
Transliteration:
Inna fee thalika laayatan wama kana aktharuhum mumineena
Türkçe:
Bunda elbette bir mucize var, fakat onların çoğu mümin değiller.
Sahih International:
Indeed in that is a sign, but most of them were not to be believers.
İngilizce:
Verily, in this is a Sign: but most of them do not believe.
Azerbaycanca:
Şübhəsiz ki, bunda (Qur’anı və Peyğəmbəri təkzib edənlər üçün Allahın vəhdaniyyətinə, qüdrətinə dəlalət edən) bir əlamət vardır. Lakin onların əksəriyyəti iman gətirməzlər.
Süleyman Ateş:
Şüphesiz bunda bir ibret vardır, ama yine çokları inanıcı değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişane vardır; ama çoğu iman etmezler.
Erhan Aktaş:
Bunda kesinlikle bir âyet(1) vardır. Ancak onların çoğu inanmadı.
Kral Fahd:
Şüphesiz bunlarda (Allah'ın kudretine) bir nişâne vardır ama çoğu iman etmezler.
Hasan Basri Çantay:
Şübhesiz ki bunlardan (Hakkın kemâl-i kudretine) elbet birer, nişane vardır. (Fakat) onların çoğu îman edici değildirler.
Muhammed Esed:
Şüphesiz, bunda (insanlar için çıkarılacak) bir ders vardır; ama onlardan çoğu (buna) inanmazlar.
Gültekin Onan:
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır ancak onların çoğu inançlı olmamışlardır.
Ali Fikri Yavuz:
Şüphesiz ki bu nebatları bitirmekte (Allah’ın kudretine, merhamet ve nimetinin genişliğine delâlet eden) bir alâmet vardır. Bununla beraber onların çoğu mümin olmadılar.
Portekizce:
Sabei que nisto há um sinal; porém, a maioria deles não crê.
İsveççe:
I detta ligger helt visst ett budskap [till människorna] men de vill inte tro, de flesta av dem.
Farsça:
یقیناً در این [رویاندن انواع نباتات] نشانه ای است [بر قدرت، ربوبیّت خدا و اینکه مردگان را زنده می کند] ولی بیشترشان [به خاطر رسوخ کبر و لجاجت در باطنشان] ایمان آور نبوده و نیستند.
Kürtçe:
بەڕاستی لەڕواندنی ئەو ھەموو ڕوواوەدا بەڵگەی گەورە ھەیە بەڵام زۆر بەیان بڕوادارنین و باوەڕ ناھێنن
Özbekçe:
Албатта, бунда оят-белги бор. Лекин кўплари мўмин бўлмаслар.
Malayca:
Sesungguhnya pada yang demikian itu terdapat satu tanda (yang membuktikan kekuasaan dan rahmat pengurniaan Allah); dan (dalam pada itu), kebanyakan mereka tidak juga beriman.
Arnavutça:
Me të vërtetë, në këtë ka argument, por shumica e tyre (njerëzve) nuk kanë besuar,
Bulgarca:
В това има знамение, но повечето от тях не са вярващи.
Sırpça:
То је заиста доказ, али већина њих не верује.
Çekçe:
Věru je v tomto znamení, však většina z nich nevěří.
Urduca:
یقیناً اس میں ایک نشانی ہے، مگر ان میں سے اکثر ماننے والے نہیں
Tacikçe:
Дар ин ибратест, вале бештарашон мӯъмин набудаанд.
Tatarca:
Әлбәттә бу эштә Аллаһуның кодрәтенә иман китерү өчен ачык галәмәтләр бар, ләкин аларның күберәге ышанучы түгелләр.
Endonezyaca:
Sesungguhnya pada yang demikian itu benar-benar terdapat suatu tanda kekuasaan Allah. Dan kebanyakan mereka tidak beriman.
Amharca:
በዚህ አስደናቂ ምልክት አልለበት፡፡ አብዛኞቻቸውም አማኞች አልነበሩም፡፡
Tamilce:
நிச்சயமாக இதில் ஓர் அத்தாட்சி இருக்கிறது. அவர்களில் அதிகமானவர்கள் நம்பிக்கையாளர்களாக இல்லை.
Korece:
실로 그 안에는 예증이 있거 늘 그러나 그들 대다수는 믿지 아 니하더라
Vietnamca:
Quả thật, trong đó là một bằng chứng (cho việc TA thừa khả năng làm người chết sống lại), tuy nhiên, đa số bọn họ không có đức tin.
Ayet Linkleri: