Arapça:
وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ ۚ بِئْسَ الرِّفْدُ الْمَرْفُودُ
Çeviriyazı:
veütbi`û fî hâẕihî la`netev veyevme-lḳiyâmeh. bi'se-rrifdü-lmerfûd.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem burada, hem de kıyamet gününde lanetle izlendiler. Onlara verilen bu karşı destek ne fena bir destektir!
Diyanet İşleri:
Hem burada ve hem kıyamet gününde lanete uğratılırlar. Bu ne kötü bir bağıştır!
Abdulbakî Gölpınarlı:
Burada da lanete uğradılar, kıyamet gününde de. Şu bağışlanan bağış, ne de kötü bağıştır.
Şaban Piriş:
Hem burada da kıyamet gününde de lanete uğrarlar. Onlara peşpeşe verilen bu şeyler ne kötüdür.
Edip Yüksel:
Burada da, ahirette de peşlerine lanet takılmıştır. Aldıkları armağan ne kötü armağandır!
Ali Bulaç:
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Suat Yıldırım:
Bu dünyada da, kıyamet gününde de lânetle kovalandılar. Peşlerindeki destek, ne kötü bir destek! [28,42; 40,46]
Ömer Nasuhi Bilmen:
Burada da bir lânete tâbi tutuldular, Kıyamet gününde de. Ne kötü bir yardımdır bu yapılmış olan yardım.
Yaşar Nuri Öztürk:
Peşlerine lanet takılmıştır: Hem burada hem kıyamet gününde ne kötü destektir o arkalarına takılmış olan!
Bekir Sadak:
Biz, o gunu, ancak belli bir sureye kadar geciktiririz.
İbni Kesir:
Hem burada, hem de kıyamet gününde la´nete uğratıldılar. Kendilerine verilen bu bağış ne kötü bir bağıştır.
Adem Uğur:
Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu armağan ne kötü armağandır!
İskender Ali Mihr:
Ve burada, kıyâmet gününde lânete tâbî tutuldular. Verilen bahşiş (ne) kötü bir bağıştır.
Celal Yıldırım:
Burada lanet peşlerine takıldı
Tefhim ul Kuran:
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Fransızca:
Et ils sont poursuivis par une malédiction ici-bas et au Jour de la Résurrection. Quel détestable dont leur sera donné !
İspanyolca:
En esta vida fueron perseguidos por una maldición y lo serán también el día de la Resurrección. ¡Qué mal regalo...!
İtalyanca:
Una maledizione li perseguiterà in questo mondo e nel Giorno della Resurrezione. Che detestabile dono ricevono!
Almanca:
Und sie werden in diesem (Diesseits) mit Fluch verfolgt sowie am Tage der Auferstehung. Erbärmlich ist die (ihnen) mitgegebene Gabe.
Çince:
他们在今世受诅咒,在复活日也遭受诅咒。他们所受的援助真恶劣!
Hollandaca:
Zij werden in dit leven door een vloek gevolgd, en op den dag der opstanding zal de vergelding ellendig zijn, die hen gegeven zal worden.
Rusça:
Проклятия будут преследовать их здесь и в День воскресения. Отвратителен дар, которым их одарили!
Somalice:
waxaana la raacsiiyey Adduunyada Lacnad iyo maalinta Qiyaamaba, wax laysu kordhiyana waxaa u xun (Arrintaa).
Swahilice:
Nao wamefuatishiwa laana hapa duniani na Siku ya Kiyama. Ni mabaya yalioje watakayo pewa!
Uygurca:
ئۇلار بۇ دۇنيادىمۇ، قىيامەت كۈنىدىمۇ لەنەتكە ئۇچرايدۇ، ئۇلارغا بېرىلگەن (ئىككىلا دۇنيادا لەنەتكە ئۇچراشتىن ئىبارەت) بۇ سوغا نېمىدېگەن يامان!
Japonca:
かれらは現世においても復務の日にも呪いに付き纏われた。何と恐しい賜物であることよ。
Arapça (Ürdün):
«وأتبعوا في هذه» أي الدنيا «لعنةّ ويوم القيامة» لعنة «بئس الرِّفد» العون «المرفود» رفدهم.
Hintçe:
और (इस दुनिया) में भी लानत उनके पीछे पीछे लगा दी गई और क़यामत के दिन भी (लगी रहेगी) क्या बुरा इनाम है जो उन्हें मिला
Tayca:
และพวกเขาถูกติดตามด้วยการถูกสาปแช่งในโลกนี้และวันกิยามะฮ์ มันเป็นความช่วยเหลือที่ชั่วช้าที่พวกเขาได้รับความช่วยเหลือ
İbranice:
וקללה רדפה אותם בעולם הזה, וקללה תרדוף אותם גם ביום תחיית-המתים. כמה נורא מה שהם יקבלו בנוסף למה שקיבלו בעולם הזה
Hırvatça:
Na ovom svijetu ih je pratilo prokletstvo a pratit će ih i na Kijametskom danu; strašan će biti dar kojim će darivani biti.
Rumence:
De blestem vor fi urmăriţi în Viaţa de Acum şi în Ziua Învierii. Ce dar rău!
Transliteration:
WaotbiAAoo fee hathihi laAAnatan wayawma alqiyamati bisa alrrifdu almarfoodu
Türkçe:
Peşlerine lanet takılmıştır: Hem burada hem kıyamet gününde ne kötü destektir o arkalarına takılmış olan!
Sahih International:
And they were followed in this [world] with a curse and on the Day of Resurrection. And wretched is the gift which is given.
İngilizce:
And they are followed by a curse in this (life) and on the Day of Judgment: and woeful is the gift which shall be given (unto them)!
Azerbaycanca:
Onlar burada (dünyada) da, qiyamətdə (axirətdə) də lə’nətə düçar olmuşlar. Onların qisməti necə də pisdir!
Süleyman Ateş:
Bu dünyada da (onların) ardına la'net takılmıştır, kıyamet gününde de (burada da la'netle anılacaklardır, ahirette de)! Bu vergi, ne kötü bir vergidir!
Diyanet Vakfı:
Onlar burada da, kıyamet gününde de lanete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu armağan ne kötü armağandır!
Erhan Aktaş:
Bu dünyada da Kıyamet Günü’nde de lânete(1) uğratıldılar. Paylarına düşen ne kötü bir paydır.
Kral Fahd:
Onlar burada da, kıyamet gününde de lânete uğratıldılar. (Onlara) verilen bu armağan ne kötü armağandır!
Hasan Basri Çantay:
Burada da, kıyaamet gününde de lâ´nete tâbi tutuldular onlar. (Kendilerine) verilen bu vergi ne kötü vergidir!
Muhammed Esed:
Öyle ya; burada (bu dünyada, Allah´ın) laneti kovaladı durdu onları, Kıyamet Günü´nde de (onunla tepelenecekler:) ne kötü bir pay, bu paylarına düşen!
Gültekin Onan:
Onlar, burda da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. (Bu) Verilen bağış, ne kötü bir bağıştır.
Ali Fikri Yavuz:
Hem burada (dünyada), hem de kıyamet gününde bir lânete uğratıldılar. Onlara verilen bu bahşiş ne kötü bir bahşiştir!...
Portekizce:
E foram perseguidos pela maldição, neste mundo, tal como o serão no Dia da Ressurreição. Que detestável presenteser-lhes-á outorgado!
İsveççe:
Och [Guds] fördömelse följde dem i [livet] och [skall vila tungt över dem] på Uppståndelsens dag. Vilken ödesdiger gåva!
Farsça:
و در این دنیا و روز قیامت به لعنتی بدرقه شدند [و آن لعنت] بد عطیه ای است که به آنان می دهند.
Kürtçe:
وە لەم (دونیا) دا نەفرەتیان بەشوێندا نێرراوە ھەروەھا لەڕۆژی دواییشدا ئای چەند خراپە ئەو بەخشراوەی پێیان بەخشرا
Özbekçe:
Бу дунёда ҳам, қиёмат кунида ҳам уларга лаънат эргашадир. Бу қандай ҳам ёмон ёрдамдир!
Malayca:
Dan mereka diiringi oleh laknat yang tidak putus-putus di dunia ini, dan pada hari kiamat. (Sebenarnya) laknat itu adalah seburuk-buruk pemberian yang diberikan.
Arnavutça:
Ata do të përcillen me mallkim në këtë jetë dhe në jetën tjetër. E sa “dhuratë” e shëmtuar është ajo që do t’u jepet!
Bulgarca:
И бяха следвани от проклятие на този свят, и в Деня на възкресението. Колко лошо е дарението, което ще им бъде дадено!
Sırpça:
На овом свету их је пратило проклетство а пратиће их и на Судњем дану; страшна је казна којом ће да буду кажњавани.
Çekçe:
A byli prokletím pronásledováni na tomto světě a budou tak i v den zmrtvýchvstání - jak hnusný je dar, jenž bude jim darován!
Urduca:
اور ان لوگوں پر دنیا میں بھی لعنت پڑی اور قیامت کے روز بھی پڑے گی کیسا برا صلہ ہے یہ جو کسی کو ملے!
Tacikçe:
Лаънати инҷаҳонӣ ва лаънати рӯзи қиёматро аз пай доранд ва чӣ бад атое ба онон дода шудаст!
Tatarca:
Аларга дөньяда һәм ахирәттә ләгънәт яуды. Нинди ямандыр аларга бирелгән урын.
Endonezyaca:
Dan mereka selalu diikuti dengan kutukan di dunia ini dan (begitu pula) di hari kiamat. La'nat itu seburuk-buruk pemberian yang diberikan.
Amharca:
በዚችም (በቅርቢቱ ዓለም) እርግማንን አስከተልናቸው፡፡ በትንሣኤም ቀን (እንደዚሁ)፡፡ የተሰጡት ስጦታ ምንኛ ከፋ!
Tamilce:
இன்னும், இ(ம்மை வாழ்வாகிய இ)திலும் மறுமை நாளிலும் (அல்லாஹ்வின்) சாபம் அவர்களை பின்தொடரும். அது (அவர்களுக்கு) கொடுக்கப்பட்ட மிகக் கெட்ட சன்மானமாகும்.
Korece:
그리하여 현세에서 저주가 그들을 뒤따랐듯이 내세에서도 그 러하도다 이것은 불행한 선물이라
Vietnamca:
Sự nguyền rủa đeo bám chúng suốt cuộc đời này và cả Đời Sau. Thật xấu xa cho món quà chúng được ban tặng.
Ayet Linkleri: