Kur'an Ayetleri

Sûre No: 

11

Sûredeki Ayet No: 

58

Ayet No: 

1531

Sayfa No: 

228

Nüzûl Yeri: 

Arapça: 

وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِّنَّا وَنَجَّيْنَاهُم مِّنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ

Çeviriyazı: 

velemmâ câe emrunâ necceynâ hûdev velleẕîne âmenû me`ahû biraḥmetim minnâ. venecceynâhüm min `aẕâbin galîż.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır: 

Ne zaman ki emrimiz geldi, Hud'u ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, ayrıca onları çok ağır bir azaptan da kurtardık.

Diyanet İşleri: 

Buyruğumuz gelince, Hud'u ve beraberindeki inananları, rahmetimizle kurtardık. Onları çetin bir azabdan koruduk.

Abdulbakî Gölpınarlı: 

Emrimiz gelince Hud'u ve onunla beraber bulunan inanmış kişileri, bizden bir rahmet olarak kurtardık ve onlara ağır bir azaptan necat verdik.

Şaban Piriş: 

Emrimiz gelince Hûd’u ve yanındaki müminleri rahmetimizle kurtardık. Onları çetin bir azaptan koruduk.

Edip Yüksel: 

Emrimiz gelince Hud'u ve beraberindeki inananları bizden bir rahmetle kurtardık. Onları dehşetli bir azaptan kurtardık.

Ali Bulaç: 

Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud'u ve O’nunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli-ağır bir azaptan kurtardık.

Suat Yıldırım: 

Azaba dair emrimiz gelince Hûd ve beraberinde olan müminleri, tarafımızdan bir rahmet eseri olarak kurtardık, onları pek ağır bir azaptan selâmete çıkardık.

Ömer Nasuhi Bilmen: 

Vaktâ ki emrimiz geldi. Hûd´u ve O´nunla beraber imân etmiş olanları Bizden bir rahmet ile kurtardık ve onları kaba bir azaptan da hâlâs ettik.

Yaşar Nuri Öztürk: 

Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık.

Bekir Sadak: 

«Ey milletim! Eger Rabbimden bir belgem olur ve bana rahmet eder de ben O´na bas kaldirirsam, soyleyin, Allah´a karsi beni kim savunur? Bana zararimi artirmaktan baska birsey yapamazsiniz» dedi.

İbni Kesir: 

Emrimiz gelince

Adem Uğur: 

Emrimiz gelince, Hûd´u ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik.

İskender Ali Mihr: 

Ve emrimiz geldiği zaman, Bizden bir rahmet ile Hud (A.S)´ı ve âmenû olanları, onunla beraber kurtardık. Ve onları ağır (çok şiddetli) bir azaptan kurtardık.

Celal Yıldırım: 

Buyruğumu taşıyan hükmümüz gelince, kendi katımızdan bir rahmetle Hûd´u ve onunla birlikte olan mü´minleri kurtardık, onları oldukça ağır bir azâbdan selâmete erdirdik.

Tefhim ul Kuran: 

Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hûd´u ve onunla birlikte iman edenleri kurtardık. Onları şiddetli, ağır bir azabtan kurtardık.

Fransızca: 

Et quand vint Notre Ordre, Nous sauvâmes par une miséricorde de Notre part, Hud et ceux qui avec lui avaient cru. Et Nous les sauvâmes d'un terrible châtiment.

İspanyolca: 

Cuando vino Nuestra orden, salvamos por una misericordia venida de Nosotros a Hud y a los que con él creyeron y les libramos de un duro castigo.

İtalyanca: 

E quando giunse il Nostro decreto, salvammo per misericordia Nostra Hûd e con lui quelli che avevano creduto. Li salvammo da un severo castigo.

Almanca: 

Und als Unsere Bestimmung eintraf, erretteten WIR Hud und diejenigen, die mit ihm den Iman verinnerlicht haben - durch Gnade von Uns. UndWIR haben sie vor einer harten Peinigung errettet.

Çince: 

当我的命令降临的时候,我因为从我发出的慈恩拯救了呼德和同他在一起信道的人们,我使他们免遭严厉的惩罚。

Hollandaca: 

En toen onze straf kwam, om ten uitvoer gebracht te worden, bevrijdden wij Hoed, en zij die met hem hadden geloofd, door onze genade, en wij bevrijdden hen van eene strenge straf.

Rusça: 

Когда же явилось Наше веление, Мы по Своей милости спасли Худа и тех, кто уверовал вместе с ним. Мы избавили их от лютой кары.

Somalice: 

markuu yimid amarkannagii waxaan ku korinnay Huud iyo intii rumaysay Naxariistanada wexaana ka korinay Cadaab Adag.

Swahilice: 

Ilipo fika amri yetu, tulimwokoa Hud na walio amini pamoja naye, kwa rehema itokayo kwetu. Na tukawaokoa na adhabu ngumu.

Uygurca: 

بىزنىڭ (ئازابلاش) بۇيرۇقىمىز كەلگەندە، ھۇدنى ۋە ئۇنىڭ بىلەن بىللە بولغان مۆمىنلەرنى مەرھەمەت قىلىپ قۇتقۇزدۇق، ئۇلارنى قاتتىق ئازابتىن خالاس قىلدۇق

Japonca: 

わが命令が下った時,われの慈悲によってフードとかれと共に信仰する者たちは救われた。われは酪い懲罰から,かれらを救ったのである。

Arapça (Ürdün): 

«ولما جاء أمرنا» عذابنا «نجينا هودا والذين آمنوا معه برحمة» هداية «منا ونجيناهم من عذاب غليظ» شديد.

Hintçe: 

और जब हमारा (अज़ाब का) हुक्म आ पहुँचा तो हमने हूद को और जो लोग उसके साथ ईमान लाए थे अपनी मेहरबानी से नजात दिया और उन सबको सख्त अज़ाब से बचा लिया

Tayca: 

และเมื่อบัญชาของเรา ได้มาถึง เราได้ช่วยฮูดและบรรดาผู้ศรัทธาร่วมกับเขาให้รอดพ้น ด้วยความเมตตาจากเรา และเราได้ช่วยให้พวกเขาพ้นจากการลงโทษอันโหดร้าย

İbranice: 

וכאשר באה פסיקתנו (להעניש אותם) , חילצנו ברחמינו את (הנביא) הוד ואת כל אלה אשר האמינו עמו וחילצנו אותם מן העונש הכבד

Hırvatça: 

I kad je došla odredba Naša, Mi smo, milošću Našom, Huda i vjernike s njim spasili i patnje surove ih poštedjeli.

Rumence: 

Când porunca Noastră a venit, Noi l-am mântuit pe Hud, şi împreună cu el, pe cei care credeau, prin milostivenia Noastră, şi i-am mântuit de grea osândă.

Transliteration: 

Walamma jaa amruna najjayna hoodan waallatheena amanoo maAAahu birahmatin minna wanajjaynahum min AAathabin ghaleethin

Türkçe: 

Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla birlikte iman etmiş olanları bizden bir rahmetle kurtardık. Biz onları çok ağır bir azaptan kurtardık.

Sahih International: 

And when Our command came, We saved Hud and those who believed with him, by mercy from Us; and We saved them from a harsh punishment.

İngilizce: 

So when Our decree issued, We saved Hud and those who believed with him, by (special) Grace from Ourselves: We saved them from a severe penalty.

Azerbaycanca: 

(Hud tayfasının məhvi barəsində) əmrimiz gəldikdə Bizdən bir mərhəmət olaraq Hudu və onunla birlikdə iman gətirənləri xilas etdik və onları şiddətli əzabdan qurtardıq!

Süleyman Ateş: 

Emrimiz gelince Hud'u ve onunla beraber inanmış olanları bizden bir rahmetle kurtardık; onları katı bir azabdan kurtardık.

Diyanet Vakfı: 

Emrimiz gelince, Hud'u ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik.

Erhan Aktaş: 

Buyruğumuz gerçekleşince, Hûd’u ve beraberindeki Îmân Edenleri Bizden bir rahmetle kurtardık. Onları şiddeti çok ağır bir azâptan kurtardık.

Kral Fahd: 

Emrimiz gelince, Hûd'u ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik.

Hasan Basri Çantay: 

Vaktaki (azâb) emrimiz geldi. Hûd´ü de, maiyyetindeki mü´minleri de, bizden bir rahmet olarak, selâmete erdirdik, onları ağır azâbdan kurtardık.

Muhammed Esed: 

Ve böylece, hükmümüz vaki olunca, Hud´u ve onunla aynı inancı paylaşanları katımızdan bir koruma lütfuyla kurtardık; kendilerini (ahiretteki) ağır ve zorlu azaptan (da) kurtardık.

Gültekin Onan: 

Buyruğumuz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmet ile Hud´u ve O´nunla birtikte inananları kurtardık. Onları şiddetli / ağır bir azabtan kurtardık.

Ali Fikri Yavuz: 

Helâk emrimiz gelince, bizden bir rahmet olarak Hûd’u ve beraberindeki müminleri kurtardık

Portekizce: 

E quando se cumpriu o Nosso desígnio, salvamos Hud e com ele os fiéis, por Nossa misericórdia, e os livramos de umsevero castigo.

İsveççe: 

Och när Vår dom föll [över dem] räddade Vi i Vår nåd Hud och dem som följde honom i tron och Vi räddade dem från ett tungt straff [i livet efter detta].

Farsça: 

و هنگامی که فرمان ما [بر عذاب آنان] فرا رسید، هود و آنان را که با او ایمان آورده بودند با رحمتی از سوی خود نجات دادیم و آنان را از عذابی سخت رهایی بخشیدیم.

Kürtçe: 

وە کاتێک فەرمانی ئێمە ھات (بۆ لەناوبردنیان) ھودمان ڕزگار کرد ئەوانەش باوەڕیان ھێنابوو لەگەڵیدا بەمیھرەبانی خۆمان وە ئەوانمان لەسزایەکی توند و بەھێز ڕزگار کرد

Özbekçe: 

Амримиз келган пайтда Ҳудга ва у билан бирга иймон келтирганларга раҳматимиз ила нажот бердик ва уларни қаттиқ азобдан қутқардик.

Malayca: 

Dan apabila datang azab Kami, Kami selamatkan Nabi Hud beserta dengan umatnya yang beriman, dengan rahmat dari Kami; dan Kami selamatkan mereka dari azab yang keras.

Arnavutça: 

Kur erdhi urdhëri Ynë (dënimi), Na, me mëshirën Tonë e shpëtuam Hudin bashkë me besimtarët e tij. I shpëtuam ata nga dënimi i rëndë.

Bulgarca: 

И когато Нашата повеля дойде, с милост от Нас спасихме Худ и онези, които вярваха с него. И ги спасихме от сурово мъчение.

Sırpça: 

И кад је дошла Наша одредба, Ми смо, Нашом милошћу, спасили Худа и вернике са њим и поштедили смо их жестоке казне.

Çekçe: 

A když přišel rozkaz Náš, zachránili jsme Húda a ty, kdož spolu s ním uvěřili, z milosrdenství od Nás přicházejícího a zachránili jsme je od trestu přísného.

Urduca: 

پھر جب ہمارا حکم آگیا تو ہم نے اپنی رحمت سے ہودؑ کو اور اُن لوگوں کو جو اُس کے ساتھ ایمان لائے تھے نجات دے دی اور ایک سخت عذاب سے بچا لیا

Tacikçe: 

Чун фармони Мо даррасид, ба бахшоиши хеш Ҳуд ва касонеро, ки ба ӯ имон оварда буданд, наҷот додем ва онҳоро аз азоби сахт раҳонидем.

Tatarca: 

Аларга ґәзаб вакыты җиткәч, рәхмәтебез белән Һудны вә иман китереп аңа ияргәннәрне ґәзабтан коткардык һәм аларны ахирәтнең каты ґәзабыннан коткардык.

Endonezyaca: 

Dan tatkala datang azab Kami, Kami selamatkan Huud dan orang-orang yang beriman bersama dia dengan rahmat dari Kami; dan Kami selamatkan (pula) mereka (di akhirat) dari azab yang berat.

Amharca: 

ትዕዛዛችንም በመጣ ጊዜ ሁድንና እነዚያን ከእሱ ጋር ያመኑትን ከእኛ በሆነው ችሮታ አዳን፡፡ ከብርቱ ቅጣትም አዳናቸው፡፡

Tamilce: 

(அவர்களை தண்டிப்பதற்கான) நம் உத்தரவு வந்தபோது ஹூதையும், அவருடன் நம்பிக்கை கொண்டவர்களையும் நம் புறத்திலிருந்து (அவர்களை அடைந்த) அருளினால் பாதுகாத்தோம். இன்னும், கடுமையான தண்டனையிலிருந்து அவர்களைப் பாதுகாத்தோம்.

Korece: 

하나님의 명령이 이르렀을 때 하나님은 후드를 구하고 그와 함께 믿었던 이들을 은혜로 구하 고 무서운 벌로부터 그들을 구했 노라

Vietnamca: 

Khi lệnh (trừng phạt) của TA đến, TA đã giải cứu Hud và những ai đã tin tưởng cùng Y bởi lòng thương xót nơi TA, và TA đã giải cứu họ thoát khỏi sự trừng phạt kinh hoàng.

Ayet Linkleri: 

Rubu tag: 

Hizb tag: