Al-Haaqqa—الحاقة

 
00:00

fe`aṣav rasûle rabbihim feeḫaẕehüm aḫẕeter râbiyetâ.

Arapça:

فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَّابِيَةً

Türkçe:

Rablerinin resulüne isyan ettiler de O da onları, şiddeti arttıkça artan bir yakalayışla yakaladı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hep Rablerinin elçilerine karşı geldiler. O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

Diyanet Vakfı:

Böylece Rablerinin peygamberlerine karşı geldiler, O da onları pek şiddetli bir şekilde yakalayıverdi.

İngilizce:

And disobeyed (each) the messenger of their Lord; so He punished them with an abundant Penalty.

Fransızca:

Ils désobéirent au Messager de leur Seigneur. Celui-ci donc, les saisit d'une façon irrésistible.

Almanca:

dann widersetzten sie sich dem Gesandten ihres HERRN, dann belangten WIR sie mit übermäßigem Belangen.

Rusça:

Они ослушались посланника своего Господа, и Он схватил их Хваткой превосходящей.

Açıklama:
 
00:00

innâ lemmâ ṭaga-lmâü ḥamelnâküm fi-lcâriyeh.

Arapça:

إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ

Türkçe:

Su azıp köpürdüğünde, biz sizi o akıp gidende taşıdık,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kuşkusuz, sular kabarınca sizi gemide biz taşıdık.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz, su bastığı vakit sizi gemide biz taşıdık;

İngilizce:

We, when the water (of Noah's Flood) overflowed beyond its limits, carried you (mankind), in the floating (Ark),

Fransızca:

C'est Nous qui, quand l'eau déborda , vous avons chargés sur l'Arche

Almanca:

Gewiß, als das Wasser überflutete, trugen WIR euch in der Schwimmenden,

Rusça:

Когда вода стала разливаться, Мы повезли вас в плавучем ковчеге,

Açıklama:
 
00:00

linec`alehâ leküm teẕkiratev vete`iyehâ üẕünüv vâ`iyeh.

Arapça:

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ

Türkçe:

Ki onu size bir hatırlatıcı/düşündürücü yapalım ve kavrayabilen kulak kavrasın.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onu size bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.

Diyanet Vakfı:

Onu sizin için bir ibret ve öğüt yapalım ve belleyici kulaklar onu bellesin diye.

İngilizce:

That We might make it a Message unto you, and that ears (that should hear the tale and) retain its memory should bear its (lessons) in remembrance.

Fransızca:

afin d'en faire pour vous un rappel que toute oreille fidèle conserve.

Almanca:

damit WIR sie für euch zu einer Ermahnung machen, und es ein bewußtes Ohr sich bewußt macht.

Rusça:

чтобы он стал для вас напоминанием и чтобы запоминающее ухо запомнило это.

Açıklama:
 
00:00

feiẕâ nüfiḫa fi-ṣṣûri nefḫatüv vâḥideh.

Arapça:

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ

Türkçe:

Sûra bir üfleyişle üflendiğinde,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sûr'a bir tek üfleme üflendiği,

Diyanet Vakfı:

Artık Sur'a bir tek defa üflendiği,

İngilizce:

Then, when one blast is sounded on the Trumpet,

Fransızca:

Puis, quand d'un seul souffle, on soufflera dans la Trompe,

Almanca:

Also wenn in As-sur ein einziger Stoß gestoßen wird,

Rusça:

Когда же подуют в Рог всего один раз

Açıklama:
 
00:00

veḥumileti-l'arḍu velcibâlü fedükketâ dekketev vâḥidetâ.

Arapça:

وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً

Türkçe:

Yer ve dağlar yükletilip birbirine bir çarpılışla parça parça edildiğinde,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Arz ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın olduğu zaman,

Diyanet Vakfı:

Yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman,

İngilizce:

And the earth is moved, and its mountains, and they are crushed to powder at one stroke,-

Fransızca:

et que la terre et les montagnes seront soulevées puis tassées d'un seul coup;

Almanca:

und die Erde und die Berge getragen werden, dann mit einem einzigen Stoß zerstampft werden,

Rusça:

и когда земля и горы будут подняты и превратятся в прах за один раз,

Açıklama:
 
00:00

feyevmeiẕiv veḳa`ati-lvâḳi`ah.

Arapça:

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ

Türkçe:

İşte o gün, olması gereken olmuştur.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte o gün olacak olur.

Diyanet Vakfı:

işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).

İngilizce:

On that Day shall the (Great) Event come to pass.

Fransızca:

Ce jour-là alors, l'événement se produira,

Almanca:

an diesem Tag ereignete sich die Ereignende,

Rusça:

в тот день наступит Событие (День воскресения).

Açıklama:
 
00:00

venşeḳḳati-ssemâü fehiye yevmeiẕiv vâhiyeh.

Arapça:

وَانشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ

Türkçe:

Gök yarılmıştır. O gün o, lime lime sarkmıştır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün gök yarılmış, sarkmıştır.

Diyanet Vakfı:

Gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar.

İngilizce:

And the sky will be rent asunder, for it will that Day be flimsy,

Fransızca:

et le ciel se fendra et sera fragile, ce jour-là.

Almanca:

und der Himmel spaltete sich, denn er ist an diesem Tag gebrechlich,

Rusça:

Небо разверзнется, ибо оно в тот день будет слабым.

Açıklama:
 
00:00

velmelekü `alâ ercâihâ. veyaḥmilü `arşe rabbike fevḳahüm yevmeiẕin ŝemâniyeh.

Arapça:

وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ

Türkçe:

Melek de onun kenarlarındadır. Rabbinin arşını, o gün onların üstündeki sekiz taşır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Melekler de onun etrafındadır, O gün Rabbinin Arşını bunların da üstünde sekiz melek yüklenir.

Diyanet Vakfı:

Melekler onun (göğün) etrafındadır. O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (melek) yüklenir.

İngilizce:

And the angels will be on its sides, and eight will, that Day, bear the Throne of thy Lord above them.

Fransızca:

Et sur ses côtés [se tiendront] les Anges, tandis que huit, ce jour-là, porteront au-dessus d'eux le Trône de ton Seigneur.

Almanca:

und die Engel sind an seinen Rändern. Und Al'ahrsch von deinem HERRN tragen über ihnen an diesem Tag acht.

Rusça:

Ангелы будут находиться по его краю, и восьмеро понесут над собой Трон твоего Господа.

Açıklama:
 
00:00

yevmeiẕin tü`raḍûne lâ taḫfâ minküm ḫâfiyeh.

Arapça:

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنكُمْ خَافِيَةٌ

Türkçe:

O gün arz olunursunuz; hiçbir saklınız-gizliniz kalmaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O gün (hesap için Allah'a) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir haliniz kalmaz.

Diyanet Vakfı:

(Ey insanlar! ) O gün (hesap için) huzura alınırsınız; size ait hiçbir sır gizli kalmaz.

İngilizce:

That Day shall ye be brought to Judgment: not an act of yours that ye hide will be hidden.

Fransızca:

Ce jour-là vous serez exposés; et rien de vous ne sera caché.

Almanca:

An diesem Tag werdet ihr vorgestellt. Nicht ein Verborgenes bleibt von euch geheim.

Rusça:

В тот день вы предстанете, и ни одна ваша тайна не останется сокрытой.

Açıklama:
 
00:00

feemmâ men ûtiye kitâbehû biyemînihî feyeḳûlü hâümu-ḳraû kitâbiyeh.

Arapça:

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ

Türkçe:

Öz kitabı sağından verilen: "İşte kitabım, okuyun!" der.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kitabı sağından verilen, "alın okuyun kitabımı.."

Diyanet Vakfı:

Kitabı sağ tarafından verilen:" Alın, kitabımı okuyun" der.

İngilizce:

Then he that will be given his Record in his right hand will say: "Ah here! Read ye my Record!

Fransızca:

Quant à celui à qui on aura remis le Livre en sa main droite, il dira : "Tenez ! lisez mon livre.

Almanca:

Also hinsichtlich desjenigen, dem sein Register mit der Rechten gegeben wird, so sagte er: "Nehmt, lest mein Register!

Rusça:

Тот, кому его книга будет дана в правую руку, скажет: "Вот! Прочтите мою книгу!

Açıklama:

Pages

Subscribe to Al-Haaqqa—الحاقة