Al-Waqia—الواقعة

tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Âlemlerin Rabbi'nden indirilmiştir.
İngilizce:
A Revelation from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
C'est une révélation de la part du Seigneur de l'Univers.
Almanca:
Er ist die sukzessive Hinabsendung vom HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Он ниспослан Господом миров.
Arapça:
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.
Diyanet Vakfı:
O, alemlerin Rabbinden indirilmiştir.

efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.

Türkçe:
Şimdi siz, bu sözü mü kirletip küçümseyeceksiniz/bu sözle mi alttan alıp gevşek davranacaksınız/bu sözle mi yağcılık edeceksiniz?
İngilizce:
Is it such a Message that ye would hold in light esteem?
Fransızca:
Est-ce ce discours-là que vous traitez de mensonge ?
Almanca:
Diesem Bericht gegenüber seid ihr etwa heuchelnd?!
Rusça:
Неужели вы не веруете в это повествование (или отворачиваетесь от него)
Arapça:
أَفَبِهَٰذَا الْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.

Türkçe:
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?
İngilizce:
And have ye made it your livelihood that ye should declare it false?
Fransızca:
Et est-ce pour vous [une façon d'être reconnaissant] à votre subsistance que de traiter (le Coran) de mensonge ?
Almanca:
Und ihr erweist euch dankbar für euer Rizq, daß ihr ihn doch ableugnet?!
Rusça:
и делаете ваш удел тем, что считаете ложью истину?
Arapça:
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?
Diyanet Vakfı:
Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.

Türkçe:
Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman!
İngilizce:
Then why do ye not (intervene) when (the soul of the dying man) reaches the throat,-
Fransızca:
Lorsque le souffle de la vie remonte à la gorge (d'un moribond),
Almanca:
Und hättet ihr (die Seele zurückgeholt), wenn sie die Kehle erreichte,
Rusça:
А когда душа подступает к горлу
Arapça:
فَلَوْلَا إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Can boğaza dayandığı zaman
Diyanet Vakfı:
Hele can boğaza dayandığı zaman,

veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.

Türkçe:
İşte o zaman siz bakakalırsınız!
İngilizce:
And ye the while (sit) looking on,-
Fransızca:
et qu'à ce moment là vous regardez,
Almanca:
während ihr in dieser Zeit zuschaut.
Rusça:
и вы смотрите на умирающего,
Arapça:
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.
Diyanet Vakfı:
O vakit siz bakar durursunuz.

venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.

Türkçe:
Biz ona sizden daha yakınız, ama siz görmezsiniz.
İngilizce:
But We are nearer to him than ye, and yet see not,-
Fransızca:
et que Nous sommes plus proche de lui que vous [qui l'entourez] mais vous ne [le] voyez point.
Almanca:
Und WIR sind ihm näher als ihr. Doch ihr seht nicht.
Rusça:
Мы находимся ближе вас к нему, хотя вы не видите этого.
Arapça:
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.
Diyanet Vakfı:
(O anda) biz ona sizden daha yakınız, ama göremezsiniz.

felevlâ in küntüm gayra medînîn.

Türkçe:
Madem ceza görmeyecek kişilersiniz,
İngilizce:
Then why do ye not,- If you are exempt from (future) account,-
Fransızca:
Pourquoi donc, si vous croyez que vous n'avez pas de compte à rendre,
Almanca:
Und würdet ihr nicht zu verurteilen sein,
Rusça:
Почему же вы, если вы действительно не получите воздаяние
Arapça:
فَلَوْلَا إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Eğer cezalandırılmayacak iseniz,
Diyanet Vakfı:
Madem ki ceza görmeyecekmişsiniz,

terci`ûnehâ in küntüm ṣâdiḳîn.

Türkçe:
Eğer doğru sözlülerseniz, onu geri çevirsenize.
İngilizce:
Call back the soul, if ye are true (in the claim of independence)?
Fransızca:
ne la faites-vous pas revenir [cette âme], si vous êtes véridiques ?
Almanca:
würdet ihr sie zurückholen, wenn ihr wahrhaftig wäret.
Rusça:
не вернете ее, если вы говорите правду?
Arapça:
تَرْجِعُونَهَا إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.
Diyanet Vakfı:
Onu (canı) geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!

feemmâ in kâne mine-lmüḳarrabîn.

Türkçe:
Eğer o, yaklaştırılanlardan ise;
İngilizce:
Thus, then, if he be of those Nearest to Allah,
Fransızca:
Si celui-ci est du nombre des rapprochés (d'Allah),
Almanca:
Und wenn er zu den Nahegebrachten gehörte,
Rusça:
Если он будет одним из приближенных,
Arapça:
فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,
Diyanet Vakfı:
Fakat (ölen kişi Allah'a) yakın olanlardan ise,

feravḥuv verayḥânüv vecennâtü ne`îm.

Türkçe:
Rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle dolu cennet var ona.
İngilizce:
(There is for him) Rest and Satisfaction, and a Garden of Delights.
Fransızca:
alors (il aura) du repos, de la grâce et un Jardin de délices.
Almanca:
dann gibt es Erholung, Gnade und eine Dschanna des Wohlergehens.
Rusça:
то обретет покой (или радость; или милость), удел (или базилик) и Сад блаженства.
Arapça:
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.
Diyanet Vakfı:
Ona rahatlık, güzel rızık ve Naim cenneti vardır.

Pages

Al-Waqia—الواقعة beslemesine abone olun.