Al-Waqia—الواقعة

veŝülletüm mine-l'âḫirîn.

Türkçe:
Bir bölümü de sonrakilerden.
İngilizce:
And a (goodly) number from those of later times.
Fransızca:
et une multitude d'élus parmi les dernières [générations],
Almanca:
und eine Gruppe von den Letzten.
Rusça:
и многие - из последних.
Arapça:
وَثُلَّةٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir çoğu da sonrakilerdendir.
Diyanet Vakfı:
Birçoğu da sonrakilerdendir.

veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.

Türkçe:
Ve şomluk ve uğursuzluk yâranı. Nedir şomluk ve uğursuzluk yâranı?
İngilizce:
The Companions of the Left Hand,- what will be the Companions of the Left Hand?
Fransızca:
Et les gens de la gauche; que sont les gens de la gauche ?
Almanca:
Und die Weggenossen von der Linken. Was sind die Weggenossen von der Linken?!
Rusça:
А те, которые на левой стороне: Кто же те, которые на левой стороне?
Arapça:
وَأَصْحَابُ الشِّمَالِ مَا أَصْحَابُ الشِّمَالِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Solun adamları, nedir o solcular!
Diyanet Vakfı:
Soldakiler; ne yazık o soldakilere!

fî semûmiv veḥamîm.

Türkçe:
İliklere işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,
İngilizce:
(They will be) in the midst of a Fierce Blast of Fire and in Boiling Water,
Fransızca:
ils seront au milieu d'un souffle brûlant et d'une eau bouillante,
Almanca:
Sie sind in gluthitzigen Winden und Siedendem
Rusça:
Они окажутся под знойным ветром и в кипятке,
Arapça:
فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,
Diyanet Vakfı:
İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde,

veżillim miy yaḥmûm.

Türkçe:
Simsiyah bir gölge altındadırlar.
İngilizce:
And in the shades of Black Smoke:
Fransızca:
à l'ombre d'une fumée noire
Almanca:
und im schwarzqualmigen Schatten,
Rusça:
в тени черного дыма,
Arapça:
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.
Diyanet Vakfı:
Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;

lâ bâridiv velâ kerîm.

Türkçe:
Ne serindir ne de cömert.
İngilizce:
Nothing (will there be) to refresh, nor to please:
Fransızca:
ni fraîche, ni douce.
Almanca:
der weder kühl noch nützlich ist.
Rusça:
которая не приносит ни прохлады, ни добра.
Arapça:
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki ne serindir, ne de faydalı.
Diyanet Vakfı:
Serin ve hoş olmayan.

innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.

Türkçe:
Çünkü şomluk yâranı, bundan önce servet ve refahla şımaranlardı.
İngilizce:
For that they were wont to be indulged, before that, in wealth (and luxury),
Fransızca:
Ils vivaient auparavant dans le luxe
Almanca:
Gewiß, sie waren vor diesem luxurierend
Rusça:
Прежде они нежились роскошью,
Arapça:
إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.
Diyanet Vakfı:
Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahete dalmışlardı.

vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.

Türkçe:
O büyük günah üzerinde ısrar edip dururlardı.
İngilizce:
And persisted obstinately in wickedness supreme!
Fransızca:
Ils persistaient dans le grand péché [le polythéisme]
Almanca:
und pflegten auf der gewaltigen Verfehlung zu beharren.
Rusça:
упорствовали в великом грехе
Arapça:
وَكَانُوا يُصِرُّونَ عَلَى الْحِنثِ الْعَظِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.
Diyanet Vakfı:
Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Türkçe:
Ve şöyle derlerdi: "Ölünce mi, toprak ve kemik haline gelince mi, sahi o zaman mı yeniden diriltileceğiz?"
İngilizce:
And they used to say, "What! when we die and become dust and bones, shall we then indeed be raised up again?-
Fransızca:
et disaient : "Quand nous mourrons et serons poussière et ossements, serons-nous ressuscités ?
Almanca:
Auch pflegten sie zu sagen: "Auch wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, werden wir etwa noch erweckt,
Rusça:
и говорили: "Неужели мы будем воскрешены после того, как мы умрем и станем прахом и костями?
Arapça:
وَكَانُوا يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"
Diyanet Vakfı:
Ve diyorlardı ki: Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?

eveâbâüne-l'evvelûn.

Türkçe:
"Önceki atalarımız da mı?"
İngilizce:
(We) and our fathers of old?
Fransızca:
ainsi que nos anciens ancêtres ? ..."
Almanca:
auch unsere ersten Ahnen?"
Rusça:
Или же наши отцы?"
Arapça:
أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Önceki atalarımızda mı?
Diyanet Vakfı:
Önceki atalarımız da mı?

ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.

Türkçe:
De ki: "Öncekiler de sonrakiler de."
İngilizce:
Say: "Yea, those of old and those of later times,
Fransızca:
Dis : "En vérité les premiers et les derniers
Almanca:
Sag: "Gewiß, die ersten und die letzten
Rusça:
Скажи: "Воистину, как первые, так и последние поколения
Arapça:
قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"
Diyanet Vakfı:
De ki: Hem öncekiler hem de sonrakiler,

Pages

Al-Waqia—الواقعة beslemesine abone olun.