Al-Waqia—الواقعة

vessâbiḳûne-ssâbiḳûn.

Türkçe:
Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler...
İngilizce:
And those Foremost (in Faith) will be Foremost (in the Hereafter).
Fransızca:
Les premiers (à suivre les ordres d'Allah sur la terre) ce sont eux qui seront les premiers (dans l'au-delà)
Almanca:
Auch gibt es die den Vorsprung habenden, die den Vorsprung haben,
Rusça:
А опередившие остальных в совершении благодеяний опередят остальных в Раю.
Arapça:
وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.
Diyanet Vakfı:
(Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.

ülâike-lmüḳarrabûn.

Türkçe:
İşte onlardır yaklaştırılanlar.
İngilizce:
These will be those Nearest to Allah:
Fransızca:
Ce sont ceux-là les plus rapprochés d'Allah
Almanca:
diese sind die Nahegebrachten
Rusça:
Они будут приближенными
Arapça:
أُولَٰئِكَ الْمُقَرَّبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşte o yaklaştırılanlar,
Diyanet Vakfı:
İşte bunlar, (Allah'a) en yakın olanlardır,

fî cennâti-nne`îm.

Türkçe:
Nimetlerle dolu bahçelerdedirler.
İngilizce:
In Gardens of Bliss:
Fransızca:
dans les Jardins des délices,
Almanca:
in den Dschannat des Wohlergehens,
Rusça:
в Садах блаженства.
Arapça:
فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Nimet cennetlerindedirler.
Diyanet Vakfı:
Naim cennetlerinde.

ŝülletüm mine-l'evvelîn.

Türkçe:
Büyük kısmı öncekilerden,
İngilizce:
A number of people from those of old,
Fransızca:
une multitude d'élus parmi les premières [générations],
Almanca:
eine Gruppe von den Ersten
Rusça:
Многие из них - из первых поколений,
Arapça:
ثُلَّةٌ مِّنَ الْأَوَّلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çoğu önceki ümmetlerden,
Diyanet Vakfı:
(Onların) çoğu önceki ümmetlerden,

veḳalîlüm mine-l'âḫirîn.

Türkçe:
Az bir kısmı da sonrakilerden.
İngilizce:
And a few from those of later times.
Fransızca:
et un petit nombre parmi les dernières [générations],
Almanca:
und ein wenig von den Letzten.
Rusça:
и немногие - из последних.
Arapça:
وَقَلِيلٌ مِّنَ الْآخِرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Birazı da sonrakilerden.
Diyanet Vakfı:
Birazı da sonrakilerdendir.

`alâ sürurim mevḍûneh.

Türkçe:
Süslü, nakışlı tahtlar üzerinde,
İngilizce:
(They will be) on Thrones encrusted (with gold and precious stones),
Fransızca:
sur des lits ornés [d'or et de pierreries],
Almanca:
Sie sind auf durchwebten Liegen,
Rusça:
Они будут лежать на расшитых ложах
Arapça:
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.
Diyanet Vakfı:
Cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler,

müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.

Türkçe:
Onlar üstünde karşılıklı yan gelip yaslanırlar.
İngilizce:
Reclining on them, facing each other.
Fransızca:
s'y accoudant et se faisant face.
Almanca:
angelehnt darauf einander gegenüber.
Rusça:
друг против друга, прислонившись.
Arapça:
مُّتَّكِئِينَ عَلَيْهَا مُتَقَابِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.
Diyanet Vakfı:
Onların üzerlerinde karşılıklı olarak oturup yaslanırlar.

yeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn.

Türkçe:
Gencecik uşaklar dolanır çevrelerinde. Sürekli hizmete adanmışlardır.
İngilizce:
Round about them will (serve) youths of perpetual (freshness),
Fransızca:
Parmi eux circuleront des garçons éternellement jeunes,
Almanca:
Ihnen servieren ewige Dienstjungen
Rusça:
Вечно юные отроки будут обходить их
Arapça:
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُّخَلَّدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.
Diyanet Vakfı:
Çevrelerinde, (hizmet için) ölümsüz gençler dolaşır;

biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în.

Türkçe:
Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.
İngilizce:
With goblets, (shining) beakers, and cups (filled) out of clear-flowing fountains:
Fransızca:
avec des coupes, des aiguières et un verre [rempli]: d'une liqueur de source
Almanca:
mit Bechern, Krügen und Trinkschalen aus (einer) Weinquelle.
Rusça:
с чашами, кувшинами и кубками с родниковым напитком (вином),
Arapça:
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.
Diyanet Vakfı:
Main çeşmesinden doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehlerle.

lâ yüṣadde`ûne `anhâ velâ yünzifûn.

Türkçe:
Ne başları döner ondan ne de akılları karışır.
İngilizce:
No after-ache will they receive therefrom, nor will they suffer intoxication:
Fransızca:
qui ne leur provoquera ni maux de tête ni étourdissement;
Almanca:
Sie bekommen dadurch keine Kopfschmerzen und sie werden nicht berauscht.
Rusça:
от которого не болит голова и не теряют рассудок,
Arapça:
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.
Diyanet Vakfı:
Bu şaraptan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

Pages

Al-Waqia—الواقعة beslemesine abone olun.