Ash-Shuara—الشعراء

 
00:00

keẕâlike seleknâhü fî ḳulûbi-lmücrimîn.

Arapça:

كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ

Türkçe:

Biz onu suçluların kalplerine işte böyle yolladık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Diyanet Vakfı:

Onu günahkarların kalplerine böyle soktuk.

İngilizce:

Thus have We caused it to enter the hearts of the sinners.

Fransızca:

Ainsi l'avons Nous fait pénétrer [le doute] dans les coeurs des criminels;

Almanca:

Solcherart ließen WIR ihn in die Herzen der schwer Verfehlenden eindringen,

Rusça:

Так Мы внедряем его (неверие) в сердца грешников.

Açıklama:
 
00:00

lâ yü'minûne bihî ḥattâ yeravu-l`aẕâbe-l'elîm.

Arapça:

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ

Türkçe:

Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Diyanet Vakfı:

Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

İngilizce:

They will not believe in it until they see the grievous Penalty;

Fransızca:

mais ils n'y [le Coran] croiront pas avant de voir le châtiment douloureux,

Almanca:

sie verinnerlichen den Iman an ihn nicht, bis sie die qualvolle Peinigung erfahren.

Rusça:

Они не уверуют в него, пока не увидят мучительные страдания.

Açıklama:
 
00:00

feye'tiyehüm bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Arapça:

فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Türkçe:

O azap onlara ansızın gelecek, farkında bile olmayacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

Diyanet Vakfı:

İşte bu (azap) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

İngilizce:

But the (Penalty) will come to them of a sudden, while they perceive it not;

Fransızca:

qui viendra sur eux soudain, sans qu'ils s'en rendent compte;

Almanca:

Dann kommt sie zu ihnen plötzlich, während sie es nicht bemerken.

Rusça:

Они постигнут их неожиданно, так что они даже не почувствуют этого.

Açıklama:
 
00:00

feyeḳûlû hel naḥnü münżarûn.

Arapça:

فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ

Türkçe:

O zaman şöyle derler: "Acaba bize süre verilir mi?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?... diyeceklerdir.

Diyanet Vakfı:

O zaman: Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba? diyeceklerdir.

İngilizce:

Then they will say: "Shall we be respited?"

Fransızca:

alors ils diront : "Est-ce qu'on va nous donner du répit ? "

Almanca:

Dann sagen sie: "Wird uns ein Aufschub gewährt?!"

Rusça:

Тогда они скажут: "Предоставят ли нам отсрочку?"

Açıklama:
 
00:00

efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.

Arapça:

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ

Türkçe:

Bizim azabımızı acele mi istiyorlar?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı.

Diyanet Vakfı:

(Durmadan mucize talebiyle) onlar bizim azabımızı mı çarçabuk istiyorlardı?

İngilizce:

Do they then ask for Our Penalty to be hastened on?

Fransızca:

Est-ce qu'ils cherchent à hâter Notre châtiment ?

Almanca:

Wollen sie etwa Eile mit Unserer Peinigung fordern?!

Rusça:

Неужели они торопят мучения от Нас?

Açıklama:
 
00:00

eferaeyte im metta`nâhüm sinîn.

Arapça:

أَفَرَأَيْتَ إِن مَّتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ

Türkçe:

Görmedin mi ki, biz onları yıllarca nimetlendirsek de,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek,

Diyanet Vakfı:

Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatsak.

İngilizce:

Seest thou? If We do let them enjoy (this life) for a few years,

Fransızca:

Vois-tu si Nous leur permettions de jouir, des années durant,

Almanca:

Wie siehst du es, würden WIR ihnen für Jahre Genuß gewähren,

Rusça:

Знаешь ли ты, что если Мы позволим им пользоваться благами многие годы,

Açıklama:
 
00:00

ŝümme câehüm mâ kânû yû`adûn.

Arapça:

ثُمَّ جَاءَهُم مَّا كَانُوا يُوعَدُونَ

Türkçe:

Sonra, tehdit edildikleri şey kendilerine ulaşsa,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa,

Diyanet Vakfı:

Sonra tehdit edilmekte oldukları (azap) başlarına gelse!

İngilizce:

Yet there comes to them at length the (Punishment) which they were promised!

Fransızca:

et qu'ensuite leur arrive ce dont on les menaçait,

Almanca:

dann käme zu ihnen das, was ihnen angedroht wurde,

Rusça:

после чего к ним явится то, что им было обещано,

Açıklama:
 
00:00

mâ agnâ `anhüm mâ kânû yümette`ûn.

Arapça:

مَا أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا يُمَتَّعُونَ

Türkçe:

O yararlandıkları nimetler onların hiçbir işine yaramaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.

Diyanet Vakfı:

Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

İngilizce:

It will profit them not that they enjoyed (this life)!

Fransızca:

les jouissances qu'on leur a permises ne leur serviraient à rien.

Almanca:

würde ihnen dann nützen, was sie zu genießen pflegten?!

Rusça:

то все, чем им было позволено пользоваться, не принесет им никакой пользы?

Açıklama:
 
00:00

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ lehâ münẕirûn.

Arapça:

وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ

Türkçe:

Biz, uyarıcıları olmayan hiçbir kenti/uygarlığı helâk etmemişizdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

Diyanet Vakfı:

Bununla birlikte hangi memleketi, helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur.

İngilizce:

Never did We destroy a population, but had its warners -

Fransızca:

Et Nous ne faisons pas périr de cité avant qu'elle n'ait eu des avertisseurs,

Almanca:

Und WIR richteten keine Ortschaft, ohne daß es für sie Warner gab,

Rusça:

Мы не губили ни одного селения, в котором предостерегающие увещеватели не побывали

Açıklama:
 
00:00

ẕikrâ. vemâ künnâ żâlimîn.

Arapça:

ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ

Türkçe:

Uyarı/hatırlatma olacak! Biz zalimler değiliz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz.

Diyanet Vakfı:

(Onlar)ihtar edilmiştir ve biz zülmetmiş değilizdir.

İngilizce:

By way of reminder; and We never are unjust.

Fransızca:

[à titre de] rappel, et Nous ne sommes pas injuste.

Almanca:

als Erinnerung. Und WIR waren nie Ungerechte!

Rusça:

с назиданиями. Мы не были несправедливы.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Ash-Shuara—الشعراء