Ash-Shuara—الشعراء

 
00:00

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.

Arapça:

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Türkçe:

"Ben bu iş için sizden herhangi bir ödül de istemiyorum; benim ödülüm âlemlerin Rabbi'nden başkasında değil."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir.

Diyanet Vakfı:

Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.

İngilizce:

No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.

Fransızca:

et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.

Almanca:

Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.

Rusça:

Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.

Açıklama:
 
00:00

evfü-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.

Arapça:

۞ أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ

Türkçe:

"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.

Diyanet Vakfı:

Ölçüyü tastamam yapın, (insanların hakkını) eksik verenlerden olmayın.

İngilizce:

Give just measure, and cause no loss (to others by fraud).

Fransızca:

Donnez la pleine mesure et n'en faites rien perdre [aux gens].

Almanca:

Und gebt volles Maß, und seid nicht von den Abziehenden!

Rusça:

Наполняйте меру полностью и не будьте одними из тех, кто наносит урон.

Açıklama:
 
00:00

vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm.

Arapça:

وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ

Türkçe:

"Doğru-düzgün terazi ile tartın."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve doğru terazi ile tartın.

Diyanet Vakfı:

Doğru terazi ile tartın.

İngilizce:

And weigh with scales true and upright.

Fransızca:

et pesez avec une balance exacte.

Almanca:

Und wägt mit der richtigen Waage!

Rusça:

Взвешивайте на точных весах.

Açıklama:
 
00:00

velâ tebḫasü-nnâse eşyâehüm velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn.

Arapça:

وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ

Türkçe:

"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

Diyanet Vakfı:

İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.

İngilizce:

And withhold not things justly due to men, nor do evil in the land, working mischief.

Fransızca:

Ne donnez pas aux gens moins que leur dû; et ne commettez pas de désordre et de corruption sur terre.

Almanca:

Und gebt den Menschen das ihnen Zustehende nicht inkomplett und übertreibt nicht auf der Erde als Verderben-Anrichtende!

Rusça:

Не убавляйте людям того, что им причитается, и не творите на земле зла, распространяя нечестие.

Açıklama:
 
00:00

vetteḳu-lleẕî ḫaleḳaküm velcibillete-l'evvelîn.

Arapça:

وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ

Türkçe:

"Sizi ve önceki nesilleri yaratandan sakının!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun.

Diyanet Vakfı:

Sizi ve önceki nesilleri yaratan (Allah) dan korkun.

İngilizce:

And fear Him Who created you and (who created) the generations before (you)

Fransızca:

Et craignez Celui qui vous a créés, vous et les anciennes générations".

Almanca:

Und handelt Taqwa gemäß Dem gegenüber, Der euch und die erste Schöpfung erschuf."

Rusça:

Бойтесь Того, Кто сотворил вас и первые поколения".

Açıklama:
 
00:00

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.

Arapça:

قَالُوا إِنَّمَا أَنتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ

Türkçe:

Dediler: "Sen fena halde büyülenmişsin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin."

Diyanet Vakfı:

Onlar şöyle dediler: Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!

İngilizce:

They said: "Thou art only one of those bewitched!

Fransızca:

Ils dirent : "Tu es certes du nombre des ensorcelés;

Almanca:

Sie sagten: "Du bist nur von den Verzauberten!

Rusça:

Они сказали: "Ты - всего лишь один из околдованных.

Açıklama:
 
00:00

vemâ ente illâ beşer miŝlünâ vein neżunnüke lemine-lkâẕibîn.

Arapça:

وَمَا أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا وَإِن نَّظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ

Türkçe:

"Sen bizim gibi bir insandan başka şey değilsin. Biz senin yalancılardan olduğunu düşünüyoruz."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

Diyanet Vakfı:

Sen de, ancak bizim gibi bir beşersin. Bilki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz.

İngilizce:

Thou art no more than a mortal like us, and indeed we think thou art a liar!

Fransızca:

Tu n'es qu'un homme comme nous; et vraiment nous pensons que tu es du nombre des menteurs.

Almanca:

Und du bist nicht anderes als ein Mensch wie wir. Auch wir glauben, daß du doch von den Lügnern bist!

Rusça:

Ты - всего лишь такой же человек, как и мы, и мы полагаем, что ты являешься одним из лжецов.

Açıklama:
 
00:00

feesḳiṭ `aleynâ kisefem mine-ssemâi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Arapça:

فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِّنَ السَّمَاءِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ

Türkçe:

"Eğer doğru sözlülerdensen, hadi üzerimize gökten parçalar düşür!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver.

Diyanet Vakfı:

Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.

İngilizce:

Now cause a piece of the sky to fall on us, if thou art truthful!

Fransızca:

Fais donc tomber sur nous des morceaux du ciel si tu es du nombre des véridiques ! "

Almanca:

Also laß über uns Stücke aus dem Himmel fallen, solltest du von den Wahrhaftigen sein."

Rusça:

Низринь на нас осколок неба, если ты являешься одним из тех, кто говорит правду".

Açıklama:
 
00:00

ḳâle rabbî a`lemü bimâ ta`melûn.

Arapça:

قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ

Türkçe:

Şuayb dedi: "Yapmakta olduğunuzu Rabbim daha iyi bilir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.

Diyanet Vakfı:

Şuayb: Rabbim yaptıklarınızı en iyi bilendir, dedi.

İngilizce:

He said: "My Lord knows best what ye do."

Fransızca:

Il dit : "Mon Seigneur sait mieux ce que vous faites".

Almanca:

Er sagte: "Mein HERR weiß besser Bescheid über das, was ihr tut."

Rusça:

Он сказал: "Мой Господь лучше знает о том, что вы совершаете".

Açıklama:
 
00:00

fekeẕẕebûhü feeḫaẕehüm `aẕâbü yevmi-żżulleh. innehû kâne `aẕâbe yevmin `ażîm.

Arapça:

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

Türkçe:

Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi!

Diyanet Vakfı:

Velhasıl onu yalancı saydilar da, kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

İngilizce:

But they rejected him. Then the punishment of a day of overshadowing gloom seized them, and that was the Penalty of a Great Day.

Fransızca:

Mais ils le traitèrent de menteur. Alors, le châtiment du jour de l'Ombre les saisit. Ce fut le châtiment d'un jour terrible.

Almanca:

Dann bezichtigten sie ihn der Lüge, dann richtete sie die Peinigung des Schirm-Tages. Gewiß, es war eine Peinigung eines gewaltigen Tages.

Rusça:

Они сочли его лжецом, и их постигли мучения в день тени. Воистину, это были мучения в Великий день.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Ash-Shuara—الشعراء