
veiẕâ beṭaştüm beṭaştüm cebbârîn.
Arapça:
وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
Türkçe:
"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz.
Diyanet Vakfı:
Yakaladığınız zaman, zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?
İngilizce:
And when ye exert your strong hand, do ye do it like men of absolute power?
Fransızca:
Et quand vous sévissez contre quelqu'un, vous le faites impitoyablement.
Almanca:
Und wenn ihr zuschlagt, dann schlagt ihr mitleidlos zu.
Rusça:
и хватать людей, подобно деспотичным тиранам?
Açıklama:

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
İngilizce:
Now fear Allah, and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
So handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Açıklama:

vetteḳu-lleẕî emeddeküm bimâ ta`lemûn.
Arapça:
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ
Türkçe:
"O bildiğiniz nimetleri önünüze yayandan korkun."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte,
Diyanet Vakfı:
Bildiğiniz şeyleri size bol bol veren, Allah'dan korkun.
İngilizce:
Yea, fear Him Who has bestowed on you freely all that ye know.
Fransızca:
Craignez Celui qui vous a pourvus de [toutes les bonnes choses] que vous connaissez,
Almanca:
Und handelt Taqwa gemäß Dem gegenüber, Der euch mit dem versorgt, was ihr wisst!
Rusça:
Бойтесь Того, Кто помог вам тем, что вам известно.
Açıklama:

emeddeküm bien`âmiv vebenîn.
Arapça:
أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
Türkçe:
"Size bir yığın nimet lütfetti: Davarlar, oğullar,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Davarlar, oğullar,
Diyanet Vakfı:
"O size verdi: davarlar, oğullar".
İngilizce:
Freely has He bestowed on you cattle and sons,-
Fransızca:
qui vous a pourvus de bestiaux et d'enfants,
Almanca:
Er versorgte euch mit An'am , Kindern,
Rusça:
Он помог вам домашней скотиной и сыновьями,
Açıklama:

vecennâtiv ve`uyûn.
Arapça:
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Türkçe:
Bahçeler, pınarlar."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir.
Diyanet Vakfı:
"Bahçeler çeşmeler." (Allah'a karşı gelmek) den sakının.
İngilizce:
And Gardens and Springs.
Fransızca:
de jardins et de sources.
Almanca:
Dschannat und Quellen.
Rusça:
садами и источниками.
Açıklama:

innî eḫâfü `aleyküm `aẕâbe yevmin `ażîm.
Arapça:
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
Türkçe:
"Büyük bir günün azabı üstünüzedir diye korkuyorum."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.
İngilizce:
Truly I fear for you the Penalty of a Great Day.
Fransızca:
Je crains pour vous le châtiment d'un Jour terrible.
Almanca:
Gewiß, ich fürchte um euch die Peinigung eines gewaltigen Tages."
Rusça:
Я боюсь того, что вас постигнут мучения в Великий день".
Açıklama:

ḳâlû sevâün `aleynâ eve`ażte em lem teküm mine-lvâ`iżîn.
Arapça:
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ
Türkçe:
Dediler: "Sen ha öğüt vermişsin ha öğüt verenlerden olmamışsın. Bizim için fark etmez."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dediler ki: Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir."
Diyanet Vakfı:
(Onlar) şöyle dediler: Sen öğüt versen de, vermesen de bizce birdir.
İngilizce:
They said: "It is the same to us whether thou admonish us or be not among (our) admonishers!
Fransızca:
Ils dirent : "Que tu nous exhortes ou pas, cela nous est parfaitement égal !
Almanca:
Sie sagten: "Uns ist es gleich, ob du uns ermahnst, oder ob du nicht von den Ermahnern wärst.
Rusça:
Они сказали: "Нам все равно, будешь ты увещевать или не будешь в числе тех, которые увещевают.
Açıklama:

in hâẕâ illâ ḫulüḳu-l'evvelîn.
Arapça:
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
Türkçe:
"Bu, öncekilerin uydurmalarından başka şey değil."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu sırf eskilerin âdetidir.
Diyanet Vakfı:
Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.
İngilizce:
This is no other than a customary device of the ancients,
Fransızca:
Ce ne sont là que des moeurs des anciens :
Almanca:
Dies ist nichts anderes als die Moral der Früheren!
Rusça:
Это - всего лишь обычаи (или измышления) первых поколений,
Açıklama:

vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.
Arapça:
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
Türkçe:
"Biz azaba uğratılacak değiliz."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz azaba uğratılacak da değiliz.
Diyanet Vakfı:
Biz azaba uğratılacak da değiliz.
İngilizce:
And we are not the ones to receive Pains and Penalties!
Fransızca:
Nous ne serons nullement châtiés".
Almanca:
Und wir werden sicherlich nicht gepeinigt."
Rusça:
и мы не будем наказаны".
Açıklama:

fekeẕẕebûhü feehleknâhüm. inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Arapça:
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe:
Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helak ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.
İngilizce:
So they rejected him, and We destroyed them. Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
Fransızca:
Ils le traitèrent donc de menteur. Et nous les fîmes périr. Voilà bien là un signe ! Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Dann bezichtigten sie ihn der Lüge, dann richteten WIR sie zugrunde. Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keineMumin.
Rusça:
Они сочли его лжецом, а Мы погубили их. Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Açıklama:
Pages
