
ŝümme agraḳnâ ba`dü-lbâḳîn.
Arapça:
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
Türkçe:
Sonra dışta kalanları boğduk.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra da arkasında kalanları suda boğduk.
Diyanet Vakfı:
Sonra da geri kalanları suda boğduk.
İngilizce:
Thereafter We drowned those who remained behind.
Fransızca:
Et ensuite nous noyâmes le reste (les infidèles).
Almanca:
Dann ertränkten WIR danach die Übriggebliebenen.
Rusça:
а потом потопили оставшихся.
Açıklama:

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.
Arapça:
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ
Türkçe:
Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
İngilizce:
Verily in this is a Sign: but most of them do not believe.
Fransızca:
Voilà bien là un signe. Cependant, la plupart d'entre eux ne croient pas.
Almanca:
Gewiß, darin ist doch eine Aya. Und viele von ihnen waren keine Mumin.
Rusça:
Воистину, в этом - знамение, но большинство их не стали верующими.
Açıklama:

veinne rabbeke lehüve-l`azîzü-rraḥîm.
Arapça:
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Türkçe:
Kuşkusuz, senin Rabbindir o mutlak Azîz, mutlak Rahîm.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Diyanet Vakfı:
Şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
İngilizce:
And verily thy Lord is He, the Exalted in Might, Most Merciful.
Fransızca:
Et Ton Seigneur, c'est lui vraiment le Puissant ! le Très Miséricordieux.
Almanca:
Und gewiß, dein HERR ist doch Der Allwürdige, Der Allgnädige!.
Rusça:
Воистину, твой Господь - Могущественный, Милосердный.
Açıklama:

keẕẕebet `âdün-lmürselîn.
Arapça:
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
Türkçe:
Âd da peygamberleri yalanladı.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.
Diyanet Vakfı:
Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla suçladı.
İngilizce:
The 'Ad (people) rejected the messengers.
Fransızca:
Les Aad traitèrent de menteurs les Envoyés.
Almanca:
'Aad hat den Gesandten der Lüge bezichtigt.
Rusça:
Адиты сочли лжецами посланников.
Açıklama:

iẕ ḳâle lehüm eḫûhüm hûdün elâ tetteḳûn.
Arapça:
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
Türkçe:
Kardeşleri Hûd onlara: "Siz hiç sakınmıyor musunuz?" demişti.
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Diyanet Vakfı:
Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: (Allah'a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?
İngilizce:
Behold, their brother Hud said to them: "Will ye not fear (Allah)?
Fransızca:
Et quand Hud, leur frère (contribule), leur dit : "Ne craindrez-vous pas [Allah] ? "
Almanca:
Als ihnen ihr Bruder Hud sagte: "Wollt ihr nicht Taqwa gemäß handeln?
Rusça:
Вот их брат Худ сказал им: "Неужели вы не устрашитесь?
Açıklama:

innî leküm rasûlün emîn.
Arapça:
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Türkçe:
"Ben sizin için, güvenilir bir resulüm."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim.
Diyanet Vakfı:
Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
İngilizce:
I am to you a messenger worthy of all trust:
Fransızca:
Je suis pour vous un messager digne de confiance,
Almanca:
Ich bin für euch ein treuer Gesandter,
Rusça:
Я являюсь посланником к вам, достойным доверия.
Açıklama:

fetteḳu-llâhe veeṭî`ûn.
Arapça:
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
Türkçe:
"Artık Allah'tan sakının da bana itaat edin."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin.
Diyanet Vakfı:
Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.
İngilizce:
So fear Allah and obey me.
Fransızca:
Craignez Allah donc et obéissez-moi.
Almanca:
so handelt Taqwa gemäß ALLAH gegenüber und gehorcht mir.
Rusça:
Бойтесь же Аллаха и повинуйтесь мне.
Açıklama:

vemâ es'elüküm `aleyhi min ecr. in ecriye illâ `alâ rabbi-l`âlemîn.
Arapça:
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Türkçe:
"Ben sizden bu iş için bir ücret istemiyorum. Benim ödülüm âlemlerin Rabbi'ndendir."
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir.
Diyanet Vakfı:
Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak alemlerin Rabbidir.
İngilizce:
No reward do I ask of you for it: my reward is only from the Lord of the Worlds.
Fransızca:
Et je ne vous demande pas de salaire pour cela; mon salaire n'incombe qu'au Seigneur de l'univers.
Almanca:
Und ich bitte euch dafür um keinen Lohn. Mein Lohn obliegt nur Dem HERRN aller Schöpfung.
Rusça:
Я не прошу у вас за это вознаграждения, ибо вознаградит меня только Господь миров.
Açıklama:

etebnûne bikülli rî`in âyeten ta`beŝûn.
Arapça:
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
Türkçe:
"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?
Diyanet Vakfı:
Siz her yüksek yere bir alamet dikerek eğleniyor musunuz?
İngilizce:
Do ye build a landmark on every high place to amuse yourselves?
Fransızca:
Bâtissez-vous par frivolité sur chaque colline un monument ?
Almanca:
Errichtet ihr auf jedem Hügel eine Aya , (mit der) ihr Sinnloses treibt?!
Rusça:
Неужели вы будете понапрасну возводить на каждом холме по примете (по высокому строению),
Açıklama:

vetetteḫiẕûne meṣâni`a le`alleküm taḫlüdûn.
Arapça:
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
Türkçe:
"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?
Diyanet Vakfı:
Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?
İngilizce:
And do ye get for yourselves fine buildings in the hope of living therein (for ever)?
Fransızca:
Et édifiez-vous des châteaux comme si vous deviez demeurer éternellement ?
Almanca:
Und ihr macht künstliche Seen, damit ihr vielleicht ewig lebt.
Rusça:
строить замки (или водохранилища), словно вы будете жить вечно,
Açıklama:
Pages
