Ash-Shuara—الشعراء

le`allenâ nettebi`u-sseḥarate in kânû hümü-lgâlibîn.

Türkçe:
"Sanıyoruz ki, büyücülere uyacağız, eğer galip gelirlerse."
İngilizce:
That we may follow the sorcerers (in religion) if they win?
Fransızca:
afin que nous suivions les magiciens, si ce sont eux les vainqueurs ? "
Almanca:
damit wir den Magiern folgen, wenn sie die Sieger werden?"
Rusça:
Возможно, нам придется последовать за колдунами, если они одержат верх".
Arapça:
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِن كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız dediler.
Diyanet Vakfı:
(Firavun'un adamları:) Eğer üstün gelirlerse, herhalde sihirbazlara uyarız, dediler.

felemmâ câe-sseḥaratü ḳâlû lifir`avne einne lenâ leecran in künnâ naḥnü-lgâlibîn.

Türkçe:
Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek bize gerçekten ödül var, değil mi?"
İngilizce:
So when the sorcerers arrived, they said to Pharaoh: "Of course - shall we have a (suitable) reward if we win?
Fransızca:
Puis, lorsque les magiciens arrivèrent, ils dirent à Pharaon : "Y aura-t-il vraiment une récompense pour nous, si nous sommes les vainqueurs ? "
Almanca:
Und als die Magier kamen, sagten sie zu Pharao: "Bekommen wir sicher einen Lohn, wenn wir die Sieger werden?"
Rusça:
Явившись, колдуны сказали Фараону: "Будет ли нам награда, если мы одержим верх?"
Arapça:
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler.
Diyanet Vakfı:
Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a: Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? dediler.

ḳâle ne`am veinneküm iẕel lemine-lmüḳarrabîn.

Türkçe:
"Evet, dedi, siz o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
İngilizce:
He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)."
Fransızca:
Il dit : "Oui, bien sûr, vous serez alors parmi mes proches !
Almanca:
Er sagte: "Ja! Und gewiß, ihr werdet dann doch von den Vertrauten sein."
Rusça:
Он сказал: "Да. В этом случае вы непременно окажетесь в числе приближенных".
Arapça:
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَّمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi.
Diyanet Vakfı:
Firavun cevap verdi: Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden de olacaksınız.

ḳâle lehüm mûsâ elḳû mâ entüm mülḳûn.

Türkçe:
Mûsa onlara dedi ki: "Atacağınız şeyi atın!"
İngilizce:
Moses said to them: "Throw ye - that which ye are about to throw!"
Fransızca:
Moïse leur dit : "Jetez ce que vous avez à jeter".
Almanca:
Musa sagte ihnen: "Werft nun, was ihr werfen wollt."
Rusça:
Муса (Моисей) сказал им: "Бросайте то, что вы собираетесь бросить".
Arapça:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنتُم مُّلْقُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi.
Diyanet Vakfı:
Musa onlara: Ne atacaksanız atın! dedi.

feelḳav ḥibâlehüm ve`iṣiyyehüm veḳâlû bi`izzeti fir`avne innâ lenaḥnü-lgâlibûn.

Türkçe:
Bunun üzerine onlar, iplerini ve değneklerini ortaya attılar ve dediler: "Firavun'un onur ve yüceliği aşkına biz, evet biz galip geleceğiz."
İngilizce:
So they threw their ropes and their rods, and said: "By the might of Pharaoh, it is we who will certainly win!"
Fransızca:
Ils jetèrent donc leurs cordes et leurs bâtons et dirent : "Par la puissance de Pharaon ! ... C'est nous qui serons les vainqueurs".
Almanca:
Dann warfen sie ihre Seile und Stöcke und sagten: "Bei der Würde von Pharao! Gewiß, wir sind doch die Sieger."
Rusça:
Они бросили свои веревки и посохи и сказали: "Во имя могущества Фараона! Мы непременно одержим верх!"
Arapça:
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve: Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz, dediler.

feelḳâ mûsâ `aṣâhü feiẕâ hiye telḳafü mâ ye'fikûn.

Türkçe:
Mûsa da asasını attı. Bir de ne görsünler, o onların hüner olarak ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
İngilizce:
Then Moses threw his rod, when, behold, it straightway swallows up all the falsehoods which they fake!
Fransızca:
Puis Moïse jeta son bâton, et voilà qu'il happait ce qu'ils avaient fabriqué.
Almanca:
Dann warf Musa seinen Stock, dann verschlang er, was sie vortäuschten.
Rusça:
Затем Муса (Моисей) бросил свой посох, и тот проглотил все, что они лживо измыслили.
Arapça:
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor!
Diyanet Vakfı:
Sonra Musa asasını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuveriyor!

feülḳiye-sseḥaratü sâcidîn.

Türkçe:
Bunun üzerine büyücüler, secdelere kapandılar.
İngilizce:
Then did the sorcerers fall down, prostrate in adoration,
Fransızca:
Alors les magiciens tombèrent prosternés,
Almanca:
Dann fielen die Magier in Sudschud nieder,
Rusça:
Тогда колдуны пали ниц
Arapça:
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
Diyanet Vakfı:
(Bunu görünce) sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

ḳâlû âmennâ birabbi-l`âlemîn.

Türkçe:
Dediler: "İnandık âlemlerin Rabbi'ne."
İngilizce:
Saying: "We believe in the Lord of the Worlds,
Fransızca:
disant : "Nous croyons au Seigneur de l'univers,
Almanca:
sie sagten: "Wir bekundeten den Iman an Den HERRN aller Schöpfung,
Rusça:
и сказали: "Мы уверовали в Господа миров,
Arapça:
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine
Diyanet Vakfı:
"Alemlerin Rabbine, iman ettik" dediler.

rabbi mûsâ vehârûn.

Türkçe:
"Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbine."
İngilizce:
The Lord of Moses and Aaron.
Fransızca:
Le Seigneur de Moïse et d'Aaron".
Almanca:
Den HERRN von Musa und Harun."
Rusça:
Господа Мусы (Моисея) и Харуна (Аарона)".
Arapça:
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa ve Harun'un Rabbine!
Diyanet Vakfı:
"Musa ve Harun'un Rabbine iman ettik".

ḳâle âmentüm lehû ḳable en âẕene leküm. innehû lekebîrukümü-lleẕî `allemekümü-ssiḥr. felesevfe ta`lemûn. leüḳaṭṭi`anne eydiyeküm veercüleküm min ḫilâfiv veleüṣallibenneküm ecme`în.

Türkçe:
Firavun haykırdı: "Ben size izin vermeden ona inandınız ha! Anlaşıldı, o sizin hepinize sihirbazlığı öğreten büyüğünüz. Yakında bileceksiniz. Yemin olsun, ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlamasına keseceğim ve yemin olsun sizi toptan asacağım."
İngilizce:
Said (Pharaoh): "Believe ye in Him before I give you permission? surely he is your leader, who has taught you sorcery! but soon shall ye know! Be sure I will cut off your hands and your feet on opposite sides, and I will cause you all to die on the cross!"
Fransızca:
[Pharaon] dit : "Avez-vous cru en lui avant que je ne vous le permette ? En vérité, c'est lui votre chef, qui vous a enseigné la magie ! Eh bien, vous saurez bientôt ! Je vous couperai, sûrement, mains et jambes opposées, et vous crucifierai tous".
Almanca:
Er (Pharao) sagte: "Bekundet ihr etwa den Iman ihm gegenüber, bevor ich euch die Erlaubnis gab?! Gewiß, er ist doch euer Meister, der euch die Magie lehrte, und ihr werdet es doch noch wissen. Ich werde zweifelsohne eure Füße und eure Hände wechselseitig abtrennen und werde euch gewiß noch allesamt kreuzigen!"
Rusça:
Он сказал: "Неужели вы поверили ему до того, как я позволил вам? Воистину, он -старший из вас, который научил вас колдовству! Но скоро вы узнаете! Я отрублю вам руки и ноги накрест и распну вас всех!"
Arapça:
قَالَ آمَنتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُم مِّنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama ke stireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!"
Diyanet Vakfı:
Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha! Demek ki size sihiri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: Andolsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!

Pages

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.