Ash-Shuara—الشعراء

innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.

Türkçe:
Kuşkusuz, O'dur iyice bilen, iyice duyan.
İngilizce:
For it is He Who heareth and knoweth all things.
Fransızca:
C'est Lui vraiment, I'Audient, I'Omniscient.
Almanca:
Gewiß, ER ist Der Allhörende, Der Allwissende!
Rusça:
Воистину, Он - Слышащий, Знающий.
Arapça:
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.
Diyanet Vakfı:
Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur.

hel ünebbiüküm `alâ men tenezzelü-şşeyâṭîn.

Türkçe:
Haber vereyim mi size şeytanların kime iner olduğundan?
İngilizce:
Shall I inform you, (O people!), on whom it is that the evil ones descend?
Fransızca:
Vous apprendrai-Je sur qui les diables descendent ?
Almanca:
Soll ich euch mitteilen, auf wen die Satane herunterkommen?
Rusça:
Поведать ли вам о том, на кого нисходят дьяволы?
Arapça:
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَن تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?
Diyanet Vakfı:
Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

tenezzelü `alâ külli effâkin eŝîm.

Türkçe:
Her bir dönek/iftiracı günahkâr üzerine iner onlar.
İngilizce:
They descend on every lying, wicked person,
Fransızca:
Ils descendent sur tout calomniateur, pécheur.
Almanca:
Sie kommen auf jeden äußerst verfehlenden Lügner herunter.
Rusça:
Они нисходят на каждого лжеца и грешника.
Arapça:
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

yülḳûne-ssem`a veekŝeruhüm kâẕibûn.

Türkçe:
Kulak kabartırlar ama çoğu yalancılardır onların.
İngilizce:
(Into whose ears) they pour hearsay vanities, and most of them are liars.
Fransızca:
Ils tendent l'oreille... Cependant, la plupart d'entre eux sont menteurs.
Almanca:
Sie geben vom Gehörten weiter, und die meisten von ihnen sind Lügner.
Rusça:
Они подбрасывают услышанное, но большинство из них являются лжецами.
Arapça:
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır.
Diyanet Vakfı:
Bunlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

veşşu`arâü yettebi`uhümü-lgâvûn.

Türkçe:
Şairlere gelince, onlara da çapkınlar-sapkınlar uyar.
İngilizce:
And the Poets,- It is those straying in Evil, who follow them:
Fransızca:
Et quant aux poètes, ce sont les égarés qui les suivent.
Almanca:
Und die Dichter, denen folgen die Fehlgehenden.
Rusça:
А за поэтами следуют заблудшие.
Arapça:
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar.
Diyanet Vakfı:
Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyarlar.

elem tera ennehüm fî külli vâdiy yehîmûn.

Türkçe:
Görmez misin onları ki, her vadide tutkun-şaşkın dolaşırlar.
İngilizce:
Seest thou not that they wander distracted in every valley?-
Fransızca:
Ne vois-tu pas qu'ils divaguent dans chaque vallée,
Almanca:
Hast du etwa nicht gesehen, daß sie sich in jedem Tal verlieben,
Rusça:
Разве ты не видишь, что они блуждают по всем долинам (слагают стихи на любые темы)
Arapça:
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
Diyanet Vakfı:
Baksana onlar her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar.

veennehüm yeḳûlûne mâ lâ yef`alûn.

Türkçe:
Ve onlar, yapmayacakları şeyleri söyleyip dururlar.
İngilizce:
And that they say what they practise not?-
Fransızca:
et qu'ils disent ce qu'ils ne font pas ?
Almanca:
und daß sie das sagen, was sie nicht tun?
Rusça:
и говорят то, чего не делают?
Arapça:
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
Diyanet Vakfı:
Ve onlar yapamayacakları şeyleri söylerler.

ille-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti veẕekerü-llâhe keŝîrav venteṣarû mim ba`di mâ żulimû. veseya`lemü-lleẕîne żalemû eyye münḳalebiy yenḳalibûn.

Türkçe:
İman edip barışa/hayra yönelik işler yapanlar, Allah'ı çok ananlar ve zulme uğratıldıktan sonra başarıya ulaşanlar böyle değillerdir. Zulmedenler, hangi devrime uğrayıp baş aşağı döneceklerini yakında bilecekler.
İngilizce:
Except those who believe, work righteousness, engage much in the remembrance of Allah, and defend themselves only after they are unjustly attacked. And soon will the unjust assailants know what vicissitudes their affairs will take!
Fransızca:
à part ceux qui croient et font de bonnes oeuvres, qui invoquent souvent le nom d'Allah et se défendent contre les torts qu'on leur fait. Les injustes verront bientôt le revirement qu'ils [éprouveront] !
Almanca:
- außer denjenigen, die den Iman verinnerlichten, gottgefällig Gutes taten, ALLAHs öfters gedenken und kämpften, nachdem ihnen Unrecht zugefügt wurde. Und diejenigen, die Unrecht begingen, werden noch wissen, zu welcher Rückkehr sie zurückkehren werden.
Rusça:
Это не относится к тем, которые уверовали, совершают праведные деяния, многократно поминают Аллаха и защищаются после того, как с ними поступили несправедливо? А те, которые поступают несправедливо, скоро узнают, куда они вернутся.
Arapça:
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانتَصَرُوا مِن بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akıbete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.

Pages

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.