Ash-Shuara—الشعراء

iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâ ta`büdûn.

Türkçe:
Hani babasına ve toplumuna şöyle demişti: "Siz neye ibadet ediyorsunuz?"
İngilizce:
Behold, he said to his father and his people: "What worship ye?"
Fransızca:
Quand il dit à son père et à son peuple : "Qu'adorez-vous ? "
Almanca:
Als er seinemVater und seinen Leuten sagte: "Wem dient ihr denn?"
Rusça:
Вот он сказал своему отцу и своему народу: "Чему вы поклоняетесь?"
Arapça:
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.
Diyanet Vakfı:
Hani o, babasına ve kavmine: Neye tapıyorsunuz? demişti.

ḳâlû na`büdü aṣnâmen feneżallü lehâ `âkifîn.

Türkçe:
Dediler: "Birtakım putlara tapıyoruz. Onların önünde toplanıp tapınmaya devam edeceğiz."
İngilizce:
They said: "We worship idols, and we remain constantly in attendance on them."
Fransızca:
Ils dirent : "Nous adorons des idoles et nous leurs restons attachés".
Almanca:
Sie sagten: "Wir dienen unseren Statuen, dann bleiben wir ihnen stets ergeben.
Rusça:
Они сказали: "Мы поклоняемся идолам и постоянно предаемся им".
Arapça:
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız dediler.
Diyanet Vakfı:
"Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz" diye cevap verdiler.

ḳâle hel yesme`ûneküm iẕ ted`ûn.

Türkçe:
Dedi: "Yalvarıp yakardığınızda sizi duyuyorlar mı?"
İngilizce:
He said: "Do they listen to you when ye call (on them)?"
Fransızca:
Il dit : "Vous entendent-elles lorsque vous [les] appelez ?
Almanca:
Er sagte: "Hören sie euch, wenn ihr Bittgebete (an sie) richtet?
Rusça:
Он сказал: "Слышат ли они, когда вы взываете к ним?
Arapça:
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"
Diyanet Vakfı:
İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?

ev yenfe`ûneküm ev yeḍurrûn.

Türkçe:
"Size yarar sağlıyor yahut zarar veriyorlar mı?"
İngilizce:
Or do you good or harm?
Fransızca:
ou vous profitent-elles ? ou vous nuisent-elles ? "
Almanca:
Oder bringen sie euch Schaden oder Nutzen?"
Rusça:
Помогают ли они вам? И причиняют ли они вред?"
Arapça:
أَوْ يَنفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Veya size fayda veya zararları olur mu?
Diyanet Vakfı:
Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?

ḳâlû bel vecednâ âbâenâ keẕâlike yef`alûn.

Türkçe:
Dediler: "Hayır! Ancak atalarımızı böyle yapar halde bulduk."
İngilizce:
They said: "Nay, but we found our fathers doing thus (what we do)."
Fransızca:
Ils dirent : "Non ! mais nous avons trouvé nos ancêtres agissant ainsi".
Almanca:
Sie sagten: "Nein, sondern wir fanden unsere Ahnen solcherart tun."
Rusça:
Они сказали: "Но мы видели, что наши отцы поступали таким образом".
Arapça:
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.
Diyanet Vakfı:
Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.

ḳâle eferaeytüm mâ küntüm ta`büdûn.

Türkçe:
Dedi: "Gördünüz mü neye ibadet ediyormuşsunuz!"
İngilizce:
He said: "Do ye then see whom ye have been worshipping,-
Fransızca:
Il dit : "Que dites-vous de ce que vous adoriez... ?
Almanca:
Er sagte: "Habt ihr etwa gesehen, wem ihr zu dienen pflegtet,
Rusça:
Он сказал: "Видели ли вы, чему поклоняетесь
Arapça:
قَالَ أَفَرَأَيْتُم مَّا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
Diyanet Vakfı:
İbrahim dedi ki: İyi ama, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?

entüm veâbâükümü-l'aḳdemûn.

Türkçe:
"Siz ve o eski atalarınız!"
İngilizce:
Ye and your fathers before you?-
Fransızca:
Vous et vos vieux ancêtres ?
Almanca:
ihr und eure ersten Ahnen?
Rusça:
вы со своими отцами?
Arapça:
أَنتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
Diyanet Vakfı:
"İster siz, ister eski atalarınız"

feinnehüm `adüvvül lî illâ rabbe-l`âlemîn.

Türkçe:
"Şüphesiz onlar benim düşmanım. Ama âlemlerin Rabbi dostum."
İngilizce:
For they are enemies to me; not so the Lord and Cherisher of the Worlds;
Fransızca:
Ils sont tous pour moi des ennemis sauf le Seigneur de l'univers,
Almanca:
Diese sind gewiß Feinde für mich, außer Dem HERRN aller Schöpfung,
Rusça:
Все они являются моими врагами, кроме Господа миров,
Arapça:
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)
Diyanet Vakfı:
İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak alemlerin Rabbi (benim dostumdur);

elleẕî ḫaleḳanî fehüve yehdîn.

Türkçe:
"O yarattı beni, O yol gösteriyor bana."
İngilizce:
Who created me, and it is He Who guides me;
Fransızca:
qui m'a créé, et c'est Lui qui me guide;
Almanca:
Derjenige, Der mich erschuf. So wird ER mich rechtleiten.
Rusça:
Который сотворил меня и ведет прямым путем,
Arapça:
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,
Diyanet Vakfı:
Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.

velleẕî hüve yuṭ`imünî veyesḳîn.

Türkçe:
"O'dur beni doyuran, suvaran."
İngilizce:
Who gives me food and drink,
Fransızca:
et c'est Lui qui me nourrit et me donne à boire;
Almanca:
Und Derjenige, Der mir zu essen und zu trinken gibt.
Rusça:
Который кормит меня и поит,
Arapça:
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Beni yediren, içirendir,
Diyanet Vakfı:
Beni yediren, içiren O'dur.

Pages

Ash-Shuara—الشعراء beslemesine abone olun.