037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات

 
00:00

ülâike lehüm rizḳum ma`lûm.

Arapça:

أُولَٰئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ

Türkçe:

Onlar için belirlenmiş bir rızık vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte onlar için belli bir rızık vardır.

Diyanet Vakfı:

Bunlar için bilinen bir rızık vardır.

İngilizce:

For them is a Sustenance determined,

Fransızca:

Ceux-là auront une rétribution bien connue :

Almanca:

für die ist ein bekanntes Rizq bestimmt:

Rusça:

Именно им уготован известный удел -

Açıklama:
 
00:00

fevâkih. vehüm mükramûn.

Arapça:

فَوَاكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ

Türkçe:

Çeşit çeşit meyveler vardır. İkramla karşılanan kişilerdir onlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

Diyanet Vakfı:

(Türlü türlü) meyveler vardır. Ve onlar ağırlanırlar.

İngilizce:

Fruits (Delights); and they (shall enjoy) honour and dignity,

Fransızca:

des fruits, et ils seront honorés,

Almanca:

Obst! Und sie sind Gewürdigte

Rusça:

фрукты. Им будут оказаны почести

Açıklama:
 
00:00

fî cennâti-nne`îm.

Arapça:

فِي جَنَّاتِ النَّعِيمِ

Türkçe:

Nimetlerle dolu cennetlerdedirler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir.

Diyanet Vakfı:

Naim cennetlerinde.

İngilizce:

In Gardens of Felicity,

Fransızca:

dans les Jardins du délice,

Almanca:

in den Dschannat des Wohlergehens

Rusça:

в Садах блаженства.

Açıklama:
 
00:00

`alâ sürurim müteḳâbilîn.

Arapça:

عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ

Türkçe:

Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

(Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler.

Diyanet Vakfı:

Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

İngilizce:

Facing each other on Thrones (of Dignity):

Fransızca:

sur des lits, face à face.

Almanca:

auf Liegen einander gegenüber.

Rusça:

Они будут возлежать на ложах друг против друга.

Açıklama:
 
00:00

yüṭâfü `aleyhim bike'sim mim me`în.

Arapça:

يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ

Türkçe:

Kaynaktan doldurulmuş kadehler dolandırılır çevrelerinde.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

Diyanet Vakfı:

Onlara pınardan (doldurulmuş) kadehler dolaştırılır.

İngilizce:

Round will be passed to them a Cup from a clear-flowing fountain,

Fransızca:

On fera circuler entre eux une coupe d'eau remplie à une source

Almanca:

Und ihnen wird Wein aus einer Quelle serviert,

Rusça:

Их будут обходить с чашей родникового напитка (вина),

Açıklama:
 
00:00

beyḍâe leẕẕetil lişşâribîn.

Arapça:

بَيْضَاءَ لَذَّةٍ لِّلشَّارِبِينَ

Türkçe:

Bembeyaz, içenlere lezzet sunan kadehler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır.

Diyanet Vakfı:

Berraktır, içenlere lezzet verir.

İngilizce:

Crystal-white, of a taste delicious to those who drink (thereof),

Fransızca:

blanche, savoureuse à boire,

Almanca:

weiß und wohlschmeckend für die Trinkenden.

Rusça:

белого, доставляющего удовольствие пьющим.

Açıklama:
 
00:00

lâ fîhâ gavlüv velâ hüm `anhâ yünzefûn.

Arapça:

لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ

Türkçe:

Sersemletme/baş ağrısı yok onda. Sarhoş da olmazlar ondan.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir.

Diyanet Vakfı:

O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.

İngilizce:

Free from headiness; nor will they suffer intoxication therefrom.

Fransızca:

Elle n'offusquera point leur raison et ne les enivrera pas.

Almanca:

Weder enthält er (der Wein) Betäubendes, noch werden sie trunken sein.

Rusça:

Он не лишает рассудка и не опьяняет.

Açıklama:
 
00:00

ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi `în.

Arapça:

وَعِندَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ عِينٌ

Türkçe:

Yanlarında, gözlerini onlara dikmiş, iri gözlü dilberler vardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır.

Diyanet Vakfı:

Yanlarında güzel bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş, iri gözlü eşler vardır.

İngilizce:

And besides them will be chaste women, restraining their glances, with big eyes (of wonder and beauty).

Fransızca:

Et Ils auront auprès d'eux des belles aux grandes yeux, au regard chaste,

Almanca:

Und bei ihnen sind des Blickes Zurückhaltende mit großen Augen,

Rusça:

Возле них будут гурии, потупляющие взоры, большеглазые,

Açıklama:
 
00:00

keennehünne beyḍum meknûn.

Arapça:

كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ

Türkçe:

Korunmuş yumurtalar gibidir onlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler.

Diyanet Vakfı:

Onlar, gün yüzü görmemiş yumurta gibi bembeyazdır.

İngilizce:

As if they were (delicate) eggs closely guarded.

Fransızca:

semblables au blanc bien préservé de l'oeuf .

Almanca:

als wären sie im Nest aufbewahrte Eier.

Rusça:

подобные оберегаемому яйцу.

Açıklama:
 
00:00

feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.

Arapça:

فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَاءَلُونَ

Türkçe:

Birbirlerine dönüp bir şeyler sorarlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Derken birbirine dönüp sorarlar:

Diyanet Vakfı:

İşte o zaman, birbirlerine dönerek (dünyadaki hallerini) soracaklar.

İngilizce:

Then they will turn to one another and question one another.

Fransızca:

Puis les uns se tourneront vers les autres s'interrogeant mutuellement.

Almanca:

Und die einen von ihnen wandten sich zu den anderen hin und fragten,

Rusça:

Они будут обращаться друг к другу с вопросами.

Açıklama:

Pages

Subscribe to 037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات