037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات

 
00:00

festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib.

Arapça:

فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَا ۚ إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍ

Türkçe:

Şimdi sor onlara: Yaratış ve yaratılış bakımından onlar mı daha güçlüdür, yoksa bizim yarattığımız şuurlular mı? Gerçek şu ki, biz onları bir cıvık çamurdan yarattık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi onlara sor: "Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?" Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık.

Diyanet Vakfı:

Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık.

İngilizce:

Just ask their opinion: are they the more difficult to create, or the (other) beings We have created? Them have We created out of a sticky clay!

Fransızca:

Demande-leur s'ils sont plus difficiles à créer que ceux que Nous avons créés ? Car Nous les avons créés de boue collante !

Almanca:

So frage sie nach einer Fatwa, ob ihre Schöpfung schwieriger ist, oder das, was WIR sonst erschufen? Gewiß, WIR erschufen sie aus klebrigem Lehm.

Rusça:

Спроси их (людей), они созданы прочнее или то, что Мы сотворили? Воистину, Мы сотворили их из липкой глины.

Açıklama:
 
00:00

bel `acibte veyesḫarûn.

Arapça:

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ

Türkçe:

Ama sen şaşırdın, onlarsa alay ediyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar.

Diyanet Vakfı:

Hayır, sen şaşıyorsun. Halbuki onlar alay ediyorlar.

İngilizce:

Truly dost thou marvel, while they ridicule,

Fransızca:

Mais tu t'étonnes, et ils se moquent !

Almanca:

Nein, sondern du bist verwundert, und sie verspotten,

Rusça:

Но ты удивлен, а они глумятся.

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ ẕükkirû lâ yeẕkürûn.

Arapça:

وَإِذَا ذُكِّرُوا لَا يَذْكُرُونَ

Türkçe:

Düşünüp taşınmaya çağrıldıklarında düşünmüyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Kendilerine hatırlatıldığında da düşünmüyorlar.

Diyanet Vakfı:

Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.

İngilizce:

And, when they are admonished, pay no heed,-

Fransızca:

Et quand on le leur rappelle (le Coran), ils ne se rappellent pas;

Almanca:

und wenn sie ermahnt werden, besinnen sie sich nicht,

Rusça:

Когда же им напоминают, они отказываются помнить.

Açıklama:
 
00:00

veiẕâ raev âyetey yestesḫirûn.

Arapça:

وَإِذَا رَأَوْا آيَةً يَسْتَسْخِرُونَ

Türkçe:

Bir ayetle yüzyüze geldiklerinde, dudak büküp eğleniyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar.

Diyanet Vakfı:

Bir mucize görseler alay ederler.

İngilizce:

And, when they see a Sign, turn it to mockery,

Fransızca:

et quand ils voient un prodige, ils cherchent à s'en moquer,

Almanca:

und wenn sie eine Aya sehen, machen sie sich äußerst lustig.

Rusça:

Когда же они видят знамение, то высмеивают его.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû in hâẕâ illâ siḥrum mübîn.

Arapça:

وَقَالُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ

Türkçe:

Şöyle dediler: "Bu, apaçık bir büyüden başka şey değildir."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ve diyorlar ki: "Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir."

Diyanet Vakfı:

Bu ancak açık bir büyüdür, derler.

İngilizce:

And say, "This is nothing but evident sorcery!

Fransızca:

et disent : "Ceci n'est que magie évidente.

Almanca:

Und sie sagten: "Dies ist nichts anderes als eindeutige Magie:

Rusça:

Они говорят: "Это - всего лишь очевидное колдовство.

Açıklama:
 
00:00

eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.

Arapça:

أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَامًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ

Türkçe:

"Öldüğümüz, toprak ve kemik haline geldiğimiz zaman mı? Biz gerçekten diriltilecek miyiz?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?

Diyanet Vakfı:

"Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?"

İngilizce:

What! when we die, and become dust and bones, shall we (then) be raised up (again)

Fransızca:

Lorsque nous serons morts et que nous deviendrons poussière et ossements, serons-nous ressuscités ?

Almanca:

Wenn wir starben und zu Erde und Knochen wurden, werden wir etwa doch erweckt?

Rusça:

Неужели мы будем воскрешены после того, как умрем и станем прахом и костями?

Açıklama:
 
00:00

eveâbâüne-l'evvelûn.

Arapça:

أَوَآبَاؤُنَا الْأَوَّلُونَ

Türkçe:

"Önceki atalarımız da mı?"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Önceki atalarımız da mı?..

Diyanet Vakfı:

"İlk atalarımızda mı (diriltilecek)?"

İngilizce:

And also our fathers of old?

Fransızca:

ainsi que nos premiers ancêtres ? "

Almanca:

Auch unsere ersten Ahnen?"

Rusça:

Или же наши отцы?"

Açıklama:
 
00:00

ḳul ne`am veentüm dâḫirûn.

Arapça:

قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَاخِرُونَ

Türkçe:

De ki: "Evet! Ve, siz de! Aşağılanmış, ezilmiş olarak."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

De ki: "Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz)."

Diyanet Vakfı:

De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz).

İngilizce:

Say thou: "Yea, and ye shall then be humiliated (on account of your evil)."

Fransızca:

Dis : "Oui ! et vous vous humilierez".

Almanca:

Sag: "Ja, doch! Und ihr seid dann erniedrigt."

Rusça:

Скажи: "Да, и вы будете унижены!"

Açıklama:
 
00:00

feinnemâ hiye zecratüv vâḥidetün feiẕâ hüm yenżurûn.

Arapça:

فَإِنَّمَا هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ

Türkçe:

Müthiş bir komut sesidir O. Onlar öylece bakakalacaklar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir.

Diyanet Vakfı:

O (diriltme) korkunç. bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.

İngilizce:

Then it will be a single (compelling) cry; and behold, they will begin to see!

Fransızca:

Il n'y aura qu'un seul Cri, et voilà qu'ils regarderont,

Almanca:

Und es ist nichts anderes als ein einziger Schrei, sogleich sehen sie.

Rusça:

Раздастся один только глас, и все они будут смотреть.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmü-ddîn.

Arapça:

وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ الدِّينِ

Türkçe:

Şöyle derler: "Vay başımıza! Din günüdür bu!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür. derler.

Diyanet Vakfı:

(Durumu gören kafirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.

İngilizce:

They will say, "Ah! Woe to us! This is the Day of Judgment!"

Fransızca:

et ils diront : "Malheur à nous ! c'est le jour de la Rétribution".

Almanca:

Und sie sagten: "Unser Untergang! Dies ist der Tag des Din ."

Rusça:

Они скажут: "Горе нам! Это - День воздаяния!"

Açıklama:

Pages

Subscribe to 037. Sâffât - (Dizilenler) As-Saaffat—الصافات