
iẕ temşî uḫtüke feteḳûlü hel edüllüküm `alâ mey yekfülüh. feraca`nâke ilâ ümmike key teḳarra `aynühâ velâ taḥzen. veḳatelte nefsen fenecceynâke mine-lgammi vefetennâke fütûnâ. felebiŝte sinîne fî ehli medyene ŝümme ci'te `alâ ḳaderiy yâ mûsâ.
Türkçe:
"Hani, kızkardeşin gidiyor, şöyle diyordu: 'Onun bakımını üstlenecek kişiyi size göstereyim mi?' Nihayet, seni annene geri döndürdük ki, gözü aydın olsun, tasalanmasın. Sen bir de adam öldürmüştün. O zaman seni gamdan kurtarmıştık. Seni iyice bir imtihana çekmiştik. Bunun ardından sen Medyen halkı arasında yıllarca kaldın. Sonra, belirlenen bir vakitte/bir kadere göre geliverdin, ey Mûsa!"
İngilizce:
Behold! thy sister goeth forth and saith, 'shall I show you one who will nurse and rear the (child)?' So We brought thee back to thy mother, that her eye might be cooled and she should not grieve. Then thou didst slay a man, but We saved thee from trouble, and We tried thee in various ways. Then didst thou tarry a number of years with the people of Midian. Then didst thou come hither as ordained, O Moses!
Fransızca:
Et voilà que ta sur (te suivait en) marchant et disait : "Puis-je vous indiquer quelqu'un qui se chargera de lui ? " Ainsi, Nous te rapportâmes à ta mère afin que son oeil se réjouisse et qu'elle ne s'afflige plus. Tu tuas ensuite un individu; Nous te sauvâmes des craintes qui t'oppressaient; et Nous t'imposâmes plusieurs épreuves. Puis tu demeuras des années durant chez les habitants de Madyan. Ensuite tu es venu, ô Moïse, conformément à un décret.
Almanca:
(Und erinnere daran), als deine Schwester vorbeiging und sagte: "Soll ich euch jemanden zeigen, der ihn betreuen kann?" Dann brachten WIR dich zu deiner Mutter zurück, damit sie fröhlich und nicht traurig wird. Und du hast einen Menschen getötet, dann retteten WIR dich von der Betrübnis und ließen dich mehreren Fitnas unterziehen, dann bist du (einige) Jahre bei den Leuten von Madyan geblieben. Dann kamst du der Bestimmung nach, Musa!
Rusça:
Твоя сестра пришла и сказала: "Не указать ли вам на того, кто будет заботиться о нем?" Мы вернули тебя к твоей матери, чтобы порадовался ее взор и чтобы она не горевала. Ты убил человека, и Мы спасли тебя от скорби и подвергли тебя тяжелому испытанию. О Муса (Моисей)! Ты пробыл многие годы среди жителей Мадьяна, а теперь вернулся в срок.
Arapça:
إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَن يَكْفُلُهُ ۖ فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hani kız kardeşin (Firavun'un sarayına) giderek: "Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni tekrar annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle imtihan ettik. Bu sebeple yıllarca Medyen halkı içinde kaldın. Sonra ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.
Diyanet Vakfı:
Hani, kız kardeşin gidip "Ona bakacak birini size bulayım mı?" diyordu. Böylece seni, gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin diye annene geri verdik. Ve sen, birini öldürdün de seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonra takdire göre (bu makama) geldin ey Musa!

vaṣṭana`tüke linefsî.
Türkçe:
"Seni kendim için seçip yetiştirdim."
İngilizce:
And I have prepared thee for Myself (for service)..
Fransızca:
Et je t'ai assigné à Moi-Même.
Almanca:
Und ICH habe dich für Mich auserwählt.
Rusça:
Я избрал тебя для Себя.
Arapça:
وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.
Diyanet Vakfı:
Seni, kendim için elçi seçtim.

iẕheb ente veeḫûke biâyâtî velâ teniyâ fî ẕikrî.
Türkçe:
"Sen ve kardeşin, ayetlerimi götürün; beni anmakta gevşeklik etmeyin."
İngilizce:
Go, thou and thy brother, with My Signs, and slacken not, either of you, in keeping Me in remembrance.
Fransızca:
Pars, toi et ton frère, avec Mes prodiges; et ne négligez pas de M'invoquer.
Almanca:
Gehe du und dein Bruder mitMeinen Ayat und laßt nicht mit Meinem Gedenken nach!
Rusça:
Ступайте же вместе с твоим братом с Моими знамениями и не уставайте поминать Меня.
Arapça:
اذْهَبْ أَنتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sen kardeşinle birlikte mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.
Diyanet Vakfı:
Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin.

iẕhebâ ilâ fir`avne innehû ṭagâ.
Türkçe:
"Firavun'a gidin, çünkü o azdı."
İngilizce:
Go, both of you, to Pharaoh, for he has indeed transgressed all bounds;
Fransızca:
Allez vers Pharaon : il s'est vraiment rebellé.
Almanca:
Geht beide zu Pharao, denn gewiß, er beging äußerste Übertretungen,
Rusça:
Ступайте к Фараону вдвоем, ибо он преступил границы дозволенного.
Arapça:
اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun'a gidin, çünkü o gerçekten azdı.
Diyanet Vakfı:
Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı.

feḳûlâ lehû ḳavlel leyyinel le`allehû yeteẕekkeru ev yaḫşâ.
Türkçe:
"Ona yumuşak ve tatlı bir sözle hitap edin; belki öğüt alır, yahut ürperir."
İngilizce:
But speak to him mildly; perchance he may take warning or fear (Allah).
Fransızca:
Puis, parlez-lui gentiment. Peut-être se rappellera-t-il ou [Me] craindra-t-il ?
Almanca:
dann sagt ihm ein mildes Wort, damit er sich erinnert oder sich fürchtet.
Rusça:
Говорите с ним мягко, быть может, он прислушается к назиданию или устрашится".
Arapça:
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَّيِّنًا لَّعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Varın da ona yumuşak söz söyleyin; olur ki, öğüt dinler, yahut korkar.
Diyanet Vakfı:
Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.

ḳâlâ rabbenâ innenâ neḫâfü ey yefruṭa `aleynâ ev ey yaṭgâ.
Türkçe:
Dediler ki: "Rabbimiz, onun aleyhimizde bir taşkınlık yapmasından yahut yine azmasından korkuyoruz."
İngilizce:
They (Moses and Aaron) said: "Our Lord! We fear lest he hasten with insolence against us, or lest he transgress all bounds."
Fransızca:
Ils dirent : "ô notre Seigneur, nous craignons qu'il ne nous maltraite indûment, ou qu'il dépasse les limites".
Almanca:
Beide sagten: "Unser HERR! Gewiß, wir fürchten, daß er uns mit Bösem ereilt oder daß er äußerste Übertretungen begeht."
Rusça:
Они сказали: "Господь наш! Мы боимся, что он поспешит наказать нас или преступит границы дозволенного".
Arapça:
قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَن يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَن يَطْغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Musa ile Harun) "Rabbimiz! Onun bize kötülük yapmasından veya azgınlığını artırmasından korkarız" dediler.
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Rabbimiz! Doğrusu biz, onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz.

ḳâle lâ teḫâfâ innenî me`akümâ esme`u veerâ.
Türkçe:
Buyurdu: "Korkmayın! Ben sizinle beraberim; işitiyorum, görüyorum."
İngilizce:
He said: "Fear not: for I am with you: I hear and see (everything).
Fransızca:
Il dit : "Ne craignez rien. Je suis avec vous : J'entends et Je vois.
Almanca:
ER sagte: "Fürchtet euch beide nicht! Gewiß, ICH bin mit euch beiden, ICH höre und sehe.
Rusça:
Он сказал: "Не бойтесь, ибо Я - с вами. Я слышу и вижу.
Arapça:
قَالَ لَا تَخَافَا ۖ إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm."
Diyanet Vakfı:
Buyurdu ki: Korkmayın, çünkü ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.

fe'tiyâhü feḳûlâ innâ rasûlâ rabbike feersil me`anâ benî isrâîle velâ tü`aẕẕibhüm. ḳad ci'nâke biâyetim mir rabbik. vesselâmü `alâ meni-ttebe`a-lhüdâ.
Türkçe:
"Hadi gidin ona! Deyin ki; "Biz senin Rabbinin iki resulüyüz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara işkence etme! Rabbinden sana bir mucize getirdik. Selam, hidayete uyanlaradır."
İngilizce:
So go ye both to him, and say, 'Verily we are messengers sent by thy Lord: Send forth, therefore, the Children of Israel with us, and afflict them not: with a Sign, indeed, have we come from thy Lord! and peace to all who follow guidance!
Fransızca:
Allez donc chez lui; puis, dites-lui : "Nous sommes tous deux, les messagers de ton Seigneur. Envoie donc les Enfants d'Israël en notre compagnie et ne les châtie plus. Nous sommes venus à toi avec une preuve de la part de ton Seigneur. Et que la paix soit sur quiconque suit le droit chemin !
Almanca:
So geht beide zu ihm, dann sagt beide: "Wir sind beide die Gesandten deines HERRN, so schicke mit uns die Kinder Israils und peinige sie nicht! Bereits brachten wir dir eine Aya von deinem HERRN. Und Salam sei auf demjenigen, welcher der Rechtleitung folgt.
Rusça:
Ступайте к нему вдвоем и скажите: "Мы - посланники твоего Господа. Отпусти с нами сынов Исраила (Израиля) и не причиняй им мучения. Мы явились к тебе со знамением от нашего Господа. Мир тому, кто последовал верному руководству!
Arapça:
فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِّن رَّبِّكَ ۖ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hemen gidin de Firavun'a deyin ki: "Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları'nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selam doğru yolda gidenleredir."
Diyanet Vakfı:
Haydi, ona gidin de deyin ki: Biz, senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz, senin Rabbinden bir ayet getirdik. Kurtuluş, hidayete uyanlarındır.

innâ ḳad ûḥiye ileynâ enne-l`aẕâbe `alâ men keẕẕebe vetevellâ.
Türkçe:
"Azabın, yalanlayıp yüz çevirenler üzerine olacağı bize vahyedildi."
İngilizce:
Verily it has been revealed to us that the Penalty (awaits) those who reject and turn away.'
Fransızca:
Il nous a été révélé que le châtiment est pour celui qui refuse d'avoir fois et qui tourne le dos".
Almanca:
Gewiß, uns wurde bereits als Wahy zuteil, daß die Peinigung doch dem bestimmt ist, der leugnet und sich abwendet."
Rusça:
Мы получили откровение о том, что мучениям подвергнется всякий, кто счел истину ложью и отвернулся".
Arapça:
إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَىٰ مَن كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bize kesin olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir.
Diyanet Vakfı:
Hakikaten bize vahyolundu ki: (Peygamberleri) yalanlayan ve yüz çevirenlere azap edilecektir.

ḳâle femer rabbükümâ yâ mûsâ.
Türkçe:
Firavun dedi: "Sizin Rabbiniz kim, ey Mûsa?"
İngilizce:
(When this message was delivered), (Pharaoh) said: "Who, then, O Moses, is the Lord of you two?"
Fransızca:
Alors [Pharaon] dit : "Qui donc est votre Seigneur, ô Moïse ? "
Almanca:
Er sagte: "Wer ist denn euer HERR, Musa?"
Rusça:
Он сказал: "Кто же ваш Господь, о Муса (Моисей)?"
Arapça:
قَالَ فَمَن رَّبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun: "Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?" dedi.
Diyanet Vakfı:
Firavun: Rabbiniz de kimmiş, ey Musa? dedi.
Pages
