
fetevellâ fir`avnü feceme`a keydehû ŝümme etâ.
Türkçe:
Bunun üzerine Firavun oradan ayrıldı, tüm kurnazlığını topladı, sonra geldi.
İngilizce:
So Pharaoh withdrew: He concerted his plan, and then came (back).
Fransızca:
Pharaon, donc, se retira. Ensuite il rassembla sa ruse puis vint (au rendez-vous) .
Almanca:
Dann wandte Pharao sich ab und sammelte sein Listzeug zusammen, dann kam er.
Rusça:
Фараон отвернулся и собрал свои козни, а затем пришел в назначенный срок.
Arapça:
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine Firavun döndü gitti ve bütün hile vasıtalarını topladıktan sonra geldi.
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Hilesini (sihirbazlarını) topladı; sonra geri geldi.

ḳâle lehüm mûsâ veyleküm lâ tefterû `ale-llâhi keẕiben feyüsḥiteküm bi`aẕâb. veḳad ḫâbe meni-fterâ.
Türkçe:
Mûsa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size, yalan düzerek Allah'a iftira etmeyin! Yoksa bir azap ile kökünüzü kurutur. İftira eden, perişan olmuştur."
İngilizce:
Moses said to him: Woe to you! Forge not ye a lie against Allah, lest He destroy you (at once) utterly by chastisement: the forger must suffer frustration!"
Fransızca:
Moïse leur dit : "Malheur à vous ! Ne forgez pas de mensonge contre Allah : sinon par un châtiment Il vous anéantira. Celui qui forge (un mensonge) est perdu".
Almanca:
Musa sagte ihnen: "Euer Untergang! Erfindet im Namen ALLAHs keine Lügen, sonst richtet ER euch mit einer Peinigung zugrunde. Und bereits versagen wird derjenige, der etwas erdichtet!"
Rusça:
Муса (Моисей) сказал им: "Горе вам! Не возводите навет на Аллаха, а не то Он уничтожит вас, подвергнув мучениям. Неудача постигнет того, кто измышляет ложь".
Arapça:
قَالَ لَهُم مُّوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُم بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa onlara dedi ki: "Yazıklar olsun size! Allah'a yalan uydur mayın. Sonra bir azab ile kökünüzü keser. Gerçekten (Allah'a) iftira eden hüsrana uğramıştır."
Diyanet Vakfı:
Musa onlara: Yazık size! dedi, Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O, bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden, muhakkak perişan olur.

fetenâza`û emrahüm beynehüm veeserrü-nnecvâ.
Türkçe:
Bunun üzerine işlerini aralarında tartıştılar, fısıltıyı koyulaştırdılar.
İngilizce:
So they disputed, one with another, over their affair, but they kept their talk secret.
Fransızca:
Là-dessus, ils se mirent à disputer entre eux de leur affaire et tinrent secrètes leurs discussions.
Almanca:
Und sie waren in ihrer Angelegenheit uneins und verheimlichten ihre Unterredung.
Rusça:
Они стали спорить между собой о своих действиях и сохранили свой разговор в тайне.
Arapça:
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُم بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli tuttular
Diyanet Vakfı:
Bunun üzerine onlar, durumlarını aralarında tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.

ḳâlû in hâẕâni lesâḥirâni yürîdâni ey yuḫricâküm min arḍiküm bisiḥrihimâ veyeẕhebâ biṭarîḳatikümü-lmüŝlâ.
Türkçe:
Dediler ki: "Şunlar, iki büyücüden başka birşey değillerdir. Büyüleriyle sizi toprağınızdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu silip yok etmek istiyorlar."
İngilizce:
They said: "These two are certainly (expert) magicians: their object is to drive you out from your land with their magic, and to do away with your most cherished institutions.
Fransızca:
Ils dirent : "Voici deux magiciens qui, par leur magie, veulent vous faire abandonner votre terre et emporter votre doctrine idéale .
Almanca:
Sie sagten: "Diese beiden sind sicherlich Magier, die euch aus eurem Land mit ihrer Magie vertreiben wollen und eure ideale Lebensweise annullieren.
Rusça:
Они сказали: "Эти двое мужчин - колдуны. Они хотят колдовством изгнать вас из вашей страны и вдвоем следовать вашим превосходным путем.
Arapça:
قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَن يُخْرِجَاكُم مِّنْ أَرْضِكُم بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Sihirbazlar daha sonra Musa ve Harun'u göstererek şöyle) dediler: "Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar."
Diyanet Vakfı:
Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar sadece."

feecmi`û keydeküm ŝümme-'tû ṣaffâ. veḳad efleḥa-lyevme meni-sta`lâ.
Türkçe:
"Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış olarak gelin! Bugün, üstün gelen kurtulmuş olacaktır."
İngilizce:
Therefore concert your plan, and then assemble in (serried) ranks: He wins (all along) today who gains the upper hand.
Fransızca:
Rassemblez donc votre ruse puis venez en ranges serrés. Et celui qui aura le dessus aujourd'hui aura réussi".
Almanca:
Also kommt in eurer List überein, dann kommt in Reihe. Und bereits ist erfolgreich an diesem Tag, wer die Oberhand gewinnt."
Rusça:
Объедините ваши козни и выстройтесь в ряд. Сегодня преуспеет тот, кто одержит верх".
Arapça:
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onun için bütün tuzaklarınızı bir araya getirin, sonra hep bir sıra halinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır.
Diyanet Vakfı:
"Öyle ise hilenizi kurun; sonra sıra halinde gelin! Muhakkak ki bugün, üstün gelen kazanmıştır."

ḳâlû yâ mûsâ immâ en tülḳiye veimmâ en nekûne evvele men elḳâ.
Türkçe:
Dediler: "Ey Mûsa, ya hünerini ortaya at yahut da ilk hüner sergileyen biz olacağız."
İngilizce:
They said: "O Moses! whether wilt thou that thou throw (first) or that we be the first to throw?"
Fransızca:
Ils dirent : "ô Moïse, ou tu jettes, [le premier ton bâton] ou que nous soyons les premiers à jeter ? "
Almanca:
Sie sagten: "Musa! Entweder wirfst du, oder werden wir die ersten sein, die werfen.
Rusça:
Они сказали: "О Муса (Моисей)! Ты бросишь первым, или же нам бросать первыми?"
Arapça:
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sihirbazlar: "Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım" dediler.
Diyanet Vakfı:
Dediler ki: Ey Musa! Ya sen at veya önce atan biz olalım.

ḳâle bel elḳû. feiẕâ ḥibâlühüm ve`iṣiyyühüm yüḫayyelü ileyhi min siḥrihim ennehâ tes`â.
Türkçe:
Mûsa dedi: "Hayır, siz atın!" Bir de ne görsün! Onların ipleri, sopaları, yaptıkları büyüler yüzünden, kendisine gerçekten koşuyorlarmış hayalini verdi.
İngilizce:
He said, "Nay, throw ye first!" Then behold their ropes and their rods-so it seemed to him on account of their magic - began to be in lively motion!
Fransızca:
Il dit : "Jetez plutôt". Et voilà que leurs cordes et leurs bâtons lui parurent ramper par l'effet de leur magie.
Almanca:
Er sagte: "Nein, sondern werft (ihr)!" Und da erschienen ihm ihre Seile und Stöcke durch ihreMagie, als würden sie umhergleiten.
Rusça:
Он сказал: "Нет, бросайте вы!" И тут ему представилось, что их веревки и посохи от их колдовства пришли в движение.
Arapça:
قَالَ بَلْ أَلْقُوا ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi ki: "Hayır, siz atın." Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden ötürü kendisine sanki yürüyorlarmış gibi geldi.
Diyanet Vakfı:
Hayır, siz atın, dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.

feevcese fî nefsihî ḫîfetem mûsâ.
Türkçe:
Mûsa birdenbire içinde bir korku duydu.
İngilizce:
So Moses conceived in his mind a (sort of) fear.
Fransızca:
Moïse ressentit quelque peur en lui-même.
Almanca:
Dann ängstigte sich insgeheim, Musa.
Rusça:
Тогда он почувствовал в душе страх.
Arapça:
فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُّوسَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.
Diyanet Vakfı:
Musa, birden içinde bir korku duydu.

ḳulnâ lâ teḫaf inneke ente-l'a`lâ.
Türkçe:
Şöyle dedik: "Korkma, üstün gelecek olan sensin!"
İngilizce:
We said: "Fear not! for thou hast indeed the upper hand:
Fransızca:
Nous lui dîmes : "N'aie pas peur, c'est toi qui auras le dessus.
Almanca:
WIR sagten: "Fürchte dich nicht! Gewiß, du gewinnst die Oberhand.
Rusça:
Мы сказали: "Не бойся! Ты одержишь верх.
Arapça:
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنتَ الْأَعْلَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz dedik ki: "Korkma, çünkü sen muhakkak üstünsün (galib geleceksin) "
Diyanet Vakfı:
"Korkma! dedik, üstün gelecek olan kesinlikle sensin."

veelḳi mâ fî yemînike telḳaf mâ ṣane`û. innemâ ṣane`û keydü sâḥir. velâ yüfliḥu-ssâḥiru ḥayŝü etâ.
Türkçe:
"Sağ elindekini yere bırak! Onların, sanayi olarak ortaya çıkardıklarını yalayıp yutsun. Onların sanayi olarak ürettikleri sadece bir büyücünün hilesidir. Büyücü ise nereye gitse iflah etmez."
İngilizce:
Throw that which is in thy right hand: Quickly will it swallow up that which they have faked what they have faked is but a magician's trick: and the magician thrives not, (no matter) where he goes.
Fransızca:
Jette ce qu'il y a dans ta main droit; cela dévorera ce qu'ils ont fabriqué. Ce qu'ils ont fabriqué n'est qu'une ruse de magicien; et le magicien ne réussit pas, où qu'il soit".
Almanca:
Und wirf das, was in deiner Rechten ist, es verschlingt alles, was sie bewerkstelligten! Sie bewerkstelligten doch nur eine List eines Magiers. Und der Magier wird nie erfolgreich sein, überall wo er hinkommt."
Rusça:
Брось то, что держишь в своей деснице, и оно проглотит содеянное ими. Воистину, содеянное ими - это козни колдуна, а колдун не преуспеет, куда бы он ни пришел".
Arapça:
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Çünkü onların yaptıkları ancak bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz.
Diyanet Vakfı:
"Sağ elindekini at da, onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları, sadece bir büyücü hilesidir. Büyücü ise, nereye varsa (ne yapsa) iflah olmaz."
Pages
