Taha—طه

feelḳâhâ feiẕâ hiye ḥayyetün tes`â.

Türkçe:
O da onu attı. Bir de ne görsün, bir yılan olmuş o, koşuyor...
İngilizce:
He threw it, and behold! It was a snake, active in motion.
Fransızca:
Il le jeta : et le voici un serpent qui rampait.
Almanca:
Sogleich warf er ihn hin, und er wurde zu einer Schlange, die umherglitt.
Rusça:
Он бросил посох, и тот превратился в змею, которая быстро двигалась.
Arapça:
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.
Diyanet Vakfı:
Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi!

ḳâle ḫuẕhâ velâ teḫaf. senü`îdühâ sîratehe-l'ûlâ.

Türkçe:
Buyurdu: "Al onu, korkma! Biz onu ilk görünümüne döndüreceğiz."
İngilizce:
(Allah) said, "Seize it, and fear not: We shall return it at once to its former condition"..
Fransızca:
[Allah] dit : "Saisis-le et ne crains rien : Nous le ramènerons à son premier état.
Almanca:
ER sagte: "Nimm sie auf und fürchte dich nicht! WIR werden sie in ihre vorherige Gestalt zurückverwandeln.
Rusça:
Он сказал: "Возьми ее и не бойся. Мы вернем ее в прежнее состояние.
Arapça:
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Tut onu, korkma; biz onu yine eski durumuna çevireceğiz"
Diyanet Vakfı:
Allah buyurdu: Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.

vaḍmüm yedeke ilâ cenâḥike taḫruc beyḍâe min gayri sûin âyeten uḫrâ.

Türkçe:
"Bir de elini koynuna sok! Bir başka mucize olarak lekesiz, bembeyaz bir halde çıksın."
İngilizce:
Now draw thy hand close to thy side: It shall come forth white (and shining), without harm (or stain),- as another Sign,-
Fransızca:
Et serre ta main sous ton aisselle : elle en sortira blanche sans aucun mal, et ce sera là un autre prodige,
Almanca:
Und führe deine Hand zu deiner Seite heran, kommt sie hell unversehrt heraus als eine zweite Aya,
Rusça:
Прижми свою руку к боку, и она выйдет белой, без следов болезни. Вот тебе еще одно знамение!
Arapça:
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de diğer bir mucize olmak üzere elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.
Diyanet Vakfı:
Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka mucize olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.

linüriyeke min âyâtine-lkübrâ.

Türkçe:
"Böylece sana en büyük mucizelerimizden bazılarını göstereceğiz."
İngilizce:
In order that We may show thee (two) of our Greater Signs.
Fransızca:
afin que Nous te fassions voir de Nos prodiges les plus importants.
Almanca:
damit WIR dir manche von Unseren großen Ayat zeigen.
Rusça:
Мы покажем тебе некоторые из Наших величайших знамений.
Arapça:
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunları sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.
Diyanet Vakfı:
Ta ki, sana, (böylece) en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim.

iẕheb ilâ fir`avne innehû ṭagâ.

Türkçe:
"Firavun'a git; çünkü o, azdı."
İngilizce:
Go thou to Pharaoh, for he has indeed transgressed all bounds.
Fransızca:
Rends-toi auprès de Pharaon car il a outrepassé toute limite.
Almanca:
Gehe zu Pharao, gewiß beging er äußerstes Übertreten!"
Rusça:
Ступай к Фараону, ибо он преступил границы дозволенного".
Arapça:
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Firavun'a git, çünkü o hakikaten azdı.
Diyanet Vakfı:
Firavun'a git. Çünkü o iyice azdı.

ḳâle rabbi-şraḥ lî ṣadrî.

Türkçe:
Mûsa dedi: "Rabbim, göğsümü açıp genişlet;
İngilizce:
(Moses) said: "O my Lord! expand me my breast;
Fransızca:
[Moïse] dit : "Seigneur, ouvre-moi ma poitrine ,
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Entspanne mir meine Brust,
Rusça:
Он сказал: "Господи! Раскрой для меня мою грудь!
Arapça:
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,
Diyanet Vakfı:
Musa: Rabbim! dedi, yüreğime genişlik ver.

veyessir lî emrî.

Türkçe:
İşimi bana kolaylaştır."
İngilizce:
Ease my task for me;
Fransızca:
et facilite ma mission,
Almanca:
erleichtere mir meine Angelegenheit
Rusça:
Облегчи мою миссию!
Arapça:
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İşimi kolaylaştır,
Diyanet Vakfı:
İşimi bana kolaylaştır.

vaḥlül `uḳdetem mil lisânî.

Türkçe:
"Dilimden düğümü çöz,
İngilizce:
And remove the impediment from my speech,
Fransızca:
et dénoue un noeud en ma langue,
Almanca:
und entknote eines Knotens meine Zunge,
Rusça:
Развяжи узел на моем языке,
Arapça:
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّن لِّسَانِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Dilimden düğümü çöz
Diyanet Vakfı:
Dilimden (şu) bağı çöz.

yefḳahû ḳavlî.

Türkçe:
Ki sözümü iyi anlasınlar."
İngilizce:
So they may understand what I say:
Fransızca:
afin qu'ils comprennent mes paroles,
Almanca:
damit sie mein Gesagtes begreifen!
Rusça:
чтобы они могли понять мою речь.
Arapça:
يَفْقَهُوا قَوْلِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ki, sözümü iyi anlasınlar.
Diyanet Vakfı:
Ki sözümü anlasınlar.

vec`al lî vezîram min ehlî.

Türkçe:
"Bana ailemden bir yardımcı ver,
İngilizce:
And give me a Minister from my family,
Fransızca:
et assigne-moi un assistant de ma famille :
Almanca:
Und ernenne mir einen Assistenten von meiner Familie,
Rusça:
Назначь мне помощника из моей семьи -
Arapça:
وَاجْعَل لِّي وَزِيرًا مِّنْ أَهْلِي
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bir de bana ailemden bir vezir ver.
Diyanet Vakfı:
Bana ailemden bir de vezir (yardımcı) ver,

Pages

Taha—طه beslemesine abone olun.