Al-Maarij—المعارج

 
00:00

illâ `alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânühüm feinnehüm gayru melûmîn.

Arapça:

إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ

Türkçe:

Ancak onlar, eşleriyle, akitlerinin sahip olduğu şeyler konusunda kınanamazlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Ancak zevcelerine ve cariyelerine karşı hariç. Çünkü onlara yaklaştıklarında kınanmazlar.

Diyanet Vakfı:

Ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz;

İngilizce:

Except with their wives and the (captives) whom their right hands possess,- for (then) they are not to be blamed,

Fransızca:

et n'ont pas de rapports qu'avec leurs épouses ou les esclaves qu'ils possèdent car dans ce cas, ils ne sont pas blâmables,

Almanca:

außer vor ihren Ehepartnern oder vor denen, die ihnen gehören, denn dann gewiß sind sie nicht zu tadeln,

Rusça:

кроме своих жен и невольниц, которыми овладели их десницы, за что они не заслуживают порицания,

Açıklama:
 
00:00

femeni-btegâ verâe ẕâlike feülâike hümü-l`âdûn.

Arapça:

فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ

Türkçe:

Kim bunun ötesini isterse, işte böyleleri sınırı aşanların ta kendileridir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bundan ötesini isteyenler, var ya işte onlar haddi aşanlardır.

Diyanet Vakfı:

Bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir,

İngilizce:

But those who trespass beyond this are transgressors;-

Fransızca:

mais ceux qui cherchent [leur plaisir] en dehors de cela, sont des transgresseurs;

Almanca:

und wer darüber hinaus etwas anstrebt, so sind diese die wirklichen Übertretenden,

Rusça:

тогда как желающие сверх этого являются преступниками;

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne hüm liemânâtihim ve`ahdihim râ`ûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ

Türkçe:

Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar emanetlerini ve ahitlerini gözetirler.

Diyanet Vakfı:

Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler;

İngilizce:

And those who respect their trusts and covenants;

Fransızca:

et qui gardent les dépôts confiés à eux, et respectent leurs engagements scrupuleusement.

Almanca:

sowie denjenigen, die sich um das ihnen Anvertraute und ihre Verträge kümmern,

Rusça:

которые сохраняют доверенное им и соблюдают договоры,

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne hüm bişehâdetihim ḳâimûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ هُم بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ

Türkçe:

Bunlar, tanıklıklarını tam yaparlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şahitliklerinde dürüsttürler.

Diyanet Vakfı:

Şahitliklerini (dosdoğru) yapanlar;

İngilizce:

And those who stand firm in their testimonies;

Fransızca:

et qui témoignent de la stricte vérité,

Almanca:

sowie denjenigen, die ihre Zeugnisse standesgemäß ablegen,

Rusça:

которые стойки в своих свидетельствах

Açıklama:
 
00:00

velleẕîne hüm `alâ ṣalâtihim yüḥâfiżûn.

Arapça:

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ

Türkçe:

Ve bunlar, namazlarını/dualarını korurlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Namazlarına devam ederler.

Diyanet Vakfı:

Namazlarını koruyanlar;

İngilizce:

And those who guard (the sacredness) of their worship;-

Fransızca:

et qui sont régulier dans leur Salat.

Almanca:

sowie denjenigen, die ihre rituellen Gebete zu ihrer Zeit verrichten,

Rusça:

и которые оберегают свой намаз.

Açıklama:
 
00:00

ülâike fî cennâtim mükramûn.

Arapça:

أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُّكْرَمُونَ

Türkçe:

İşte bunlar cennetlerde ikram göreceklerdir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.

Diyanet Vakfı:

İşte bunlar, cennetlerde ağırlanırlar.

İngilizce:

Such will be the honoured ones in the Gardens (of Bliss).

Fransızca:

Ceux-là seront honorés dans des Jardins.

Almanca:

diese sind in Dschannat gewürdigt.

Rusça:

Им будет оказано почтение в Райских садах.

Açıklama:
 
00:00

femâ lilleẕîne keferû ḳibeleke mühti`în.

Arapça:

فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ

Türkçe:

O nankörlere ne oluyor ki, sana doğru, o yandan, bu yandan boyunlarını uzatarak geliyorlar;

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şimdi ne oluyor o inkâr edenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar:

Diyanet Vakfı:

(Resulüm!) O kafirlere ne oluyor ki, sana doğru koşuyorlar?

İngilizce:

Now what is the matter with the Unbelievers that they rush madly before thee-

Fransızca:

Qu'ont donc, ceux qui ont mécru, à courir vers toi, le cou tendu,

Almanca:

Also was ist mit denjenigen, die Kufr betrieben haben, sie kommen zu dir eilend

Rusça:

Что же с теми, которые не уверовали и бегут перед тобой

Açıklama:
 
00:00

`ani-lyemîni ve`ani-şşimâli `izîn.

Arapça:

عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ

Türkçe:

Sağdan ve soldan parçalar halinde.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Sağdan ve soldan bölük bölük.

Diyanet Vakfı:

Bölük bölük sağından ve solundan(gelip etrafını sarıyorlar)

İngilizce:

From the right and from the left, in crowds?

Fransızca:

de droite et de gauche, [venant] par bandes ?

Almanca:

von der Rechten und von der Linken in Gruppen?!

Rusça:

толпами справа и слева?

Açıklama:
 
00:00

eyaṭme`u küllü-mriim minhüm ey yüdḫale cennete ne`îm.

Arapça:

أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ

Türkçe:

Onlardan herbiri nimet bahçesine konulacağını mı umuyor?

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlardan herbiri, bir nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

Diyanet Vakfı:

Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

İngilizce:

Does every man of them long to enter the Garden of Bliss?

Fransızca:

Chacun d'eux convoite-t-il qu'on le laisse entrer au Jardin des délices ?

Almanca:

Hofft etwa jeder Mann von ihnen, daß er in eine Dschanna des Wohlergehens hineingelassen wird?!

Rusça:

Неужели каждый из них надеется, что его введут в Сад блаженства?

Açıklama:
 
00:00

kellâ. innâ ḫalaḳnâhüm mimmâ ya`lemûn.

Arapça:

كَلَّا ۖ إِنَّا خَلَقْنَاهُم مِّمَّا يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Hayır, ummasınlar! Gerçek şu ki biz onları, bildikleri şeyden yarattık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hayır, biz onları bildikleri şeyden yarattık.

Diyanet Vakfı:

Hayır (hiç ummasınlar!) Şüphesiz biz onları, kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık (fakat ibret almadılar, imana gelmediler).

İngilizce:

By no means! For We have created them out of the (base matter) they know!

Fransızca:

Mais non ! Nous les avons créés de ce qu'ils savent .

Almanca:

Nein! Gewiß, WIR erschufen sie doch von dem, was sie wissen.

Rusça:

Но нет! Мы сотворили их из того, что им известно.

Açıklama:

Pages

Subscribe to Al-Maarij—المعارج