043. Zuhruf - (Gösteriş) Az-Zukhruf-- الزخرف

 
00:00

yüṭâfü `aleyhim biṣiḥâfim min ẕehebiv veekvâb. vefîhâ mâ teştehîhi-l'enfüsü veteleẕẕü-l'a`yün. veentüm fîhâ ḫâlidûn.

Arapça:

يُطَافُ عَلَيْهِم بِصِحَافٍ مِّن ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ ۖ وَأَنتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Türkçe:

Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevkleneceği her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların etrafında yiyecek ve içecekler altın tepsiler ve kadehlerle dolaştırılır. Orada canların çektiği ve gözlerin hoşlandığı herşey vardır. Siz orada ebedi olarak kalacaksınız.

Diyanet Vakfı:

Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve siz, orada ebedi kalacaksınız.

İngilizce:

To them will be passed round, dishes and goblets of gold: there will be there all that the souls could desire, all that their ayes could delight in: and ye shall abide therein (for eye).

Fransızca:

On fera circuler parmi eux des plats d'or et des coupes; et il y aura là [pour eux] tout ce que les âmes désirent et ce qui réjouit les yeux; - "et vous y demeurerez éternellement.

Almanca:

Ihnen wird serviert mit Schalen aus Gold und Bechern. Und darin ist das, was die Seelen begehren und die Augen genießen. Und ihr bleibt darin ewig.

Rusça:

Их будут обносить блюдами из золота и чашами. Там будет то, чего жаждут души и чем услаждаются глаза. Вы пребудете там вечно.

Açıklama:
 
00:00

vetilke-lcennetü-lletî ûriŝtümûhâ bimâ küntüm ta`melûn.

Arapça:

وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Türkçe:

İşte size, yapıp ettiklerinize karşılık mirasçı kılındığınız cennet!

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur.

Diyanet Vakfı:

"İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur."

İngilizce:

Such will be the Garden of which ye are made heirs for your (good) deeds (in life).

Fransızca:

Tel est le Paradis qu'on vous fait hériter pour ce que vous faisiez.

Almanca:

Und dies ist die Dschanna, die euch überlassen wurde für das, was ihr zu tun pflegtet.

Rusça:

Этот Рай дан вам в наследство за то, что вы совершали.

Açıklama:
 
00:00

leküm fîhâ fâkihetün keŝîratüm minhâ te'külûn.

Arapça:

لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِّنْهَا تَأْكُلُونَ

Türkçe:

Orada sizin için pek çok meyve var. Onlardan yiyeceksiniz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Orada sizin için bol bol meyveler vardır. Onlardan yersiniz.

Diyanet Vakfı:

" Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz" denilir.

İngilizce:

Ye shall have therein abundance of fruit, from which ye shall have satisfaction.

Fransızca:

Il y aura là pour vous beaucoup de fruits dont vous mangerez".

Almanca:

Für euch ist darin viel Obst, von dem ihr speist.

Rusça:

Для вас там уготованы многочисленные фрукты, которые вы будете есть.

Açıklama:
 
00:00

inne-lmücrimîne fî `aẕâbi cehenneme ḫâlidûn.

Arapça:

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ

Türkçe:

Suçlular ise cehennem azabının içinde uzun süre sürekli kalacaklardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Şüphesiz ki suçlular, cehennem azâbında ebedi olarak kalacaklardır.

Diyanet Vakfı:

Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar.

İngilizce:

The sinners will be in the Punishment of Hell, to dwell therein (for aye):

Fransızca:

Quant aux criminels, ils demeureront dans le châtiment de l'Enfer,

Almanca:

Gewiß, die schwer Verfehlenden bleiben in der Peinigung von Dschahannam ewig.

Rusça:

Воистину, грешники вечно будут мучаться в Геенне.

Açıklama:
 
00:00

lâ yüfetteru `anhüm vehüm fîhi müblisûn.

Arapça:

لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ

Türkçe:

Azapları hafifletilmeyecektir; onun içinde ümitsiz kalacaklardır.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onların azâbı hafifletilmez ve onlar azab içersinde ümitsizdirler.

Diyanet Vakfı:

Azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.

İngilizce:

Nowise will the (Punishment) be lightened for them, and in despair will they be there overwhelmed.

Fransızca:

qui ne sera jamais interrompu pour eux et où ils seront en désespoir.

Almanca:

Ihnen wird sie nicht gemildert, und sie sind darin verzweifelt.

Rusça:

Им не будет дано передышки, и они пребудут там в отчаянии.

Açıklama:
 
00:00

vemâ żalemnâhüm velâkin kânû hümu-żżâlimîn.

Arapça:

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِن كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ

Türkçe:

Biz onlara zulmetmedik; onlar zalimlerin ta kendileriydi.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zâlimler oldular.

Diyanet Vakfı:

Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zalim kimselerdir.

İngilizce:

Nowise shall We be unjust to them: but it is they who have been unjust themselves.

Fransızca:

Nous ne leur avons fait aucun tort, mais c'étaient eux les injustes.

Almanca:

Und WIR taten ihnen kein Unrecht an, sondern sie pflegten, die Unrecht-Begehenden zu sein.

Rusça:

Мы не поступили с ними несправедливо - они сами поступали несправедливо.

Açıklama:
 
00:00

venâdev yâ mâlikü liyaḳḍi `aleynâ rabbük. ḳâle inneküm mâkiŝûn.

Arapça:

وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُم مَّاكِثُونَ

Türkçe:

Şöyle seslenecekler: "Ey Mâlik! Rabbin işimizi bitirversin." O şöyle diyecek: "Bekleyeceksiniz!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onlar cehennem bekçisine: "Ey Mâlik! Rabbin artık bizi öldürsün." diye seslenirler. Mâlik de: "Siz böylece kalacaksınız." der.

Diyanet Vakfı:

Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin! diye seslenirler. Malik de: Siz böyle kalacaksınız! der.

İngilizce:

They will cry: "O Malik! would that thy Lord put an end to us!" He will say, "Nay, but ye shall abide!"

Fransızca:

et ils crieront : "ô Malik ! que ton Seigneur nous achève ! " Il dira : "En vérité, vous êtes pour y demeurer [éternellement]" !

Almanca:

Und sie riefen: "Malik! Laß deinen HERRN uns vernichten!" Er sagte: "Gewiß, ihr müsst bleiben."

Rusça:

Они воззовут: "О Малик! Пусть твой Господь покончит с нами". Он скажет: "Вы останетесь здесь навечно".

Açıklama:
 
00:00

leḳad ci'nâküm bilḥaḳḳi velâkinne ekŝeraküm lilḥaḳḳi kârihûn.

Arapça:

لَقَدْ جِئْنَاكُم بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ

Türkçe:

Yemin olsun, size hakkı getirdik ama çoğunuz haktan tiksiniyorsunuz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Andolsun ki biz size hakkı getirdik. Fakat sizin çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

Diyanet Vakfı:

Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyorsunuz.

İngilizce:

Verily We have brought the Truth to you: but most of you have a hatred for Truth.

Fransızca:

"Certes, Nous vous avions apporté la Vérité; mais la plupart d'entre vous détestaient la Vérité".

Almanca:

Gewiß, bereits kamen WIR zu euch mit der Wahrheit. Doch die meisten von euch sind der Wahrheit gegenüber abgeneigt.

Rusça:

Мы принесли вам истину, но большинство из вас питают отвращение к истине.

Açıklama:
 
00:00

em ebramû emran feinnâ mübrimûn.

Arapça:

أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ

Türkçe:

Yoksa bir iş ve oluşta kesin karara mı vardılar? Kuşkusuz, biz de kesin kararlıyız.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar hakka karşı gelmek için bir iş mi kararlaştırdılar? Biz de onları cezalandırmak için kararlıyız.

Diyanet Vakfı:

Yoksa (müşrikler) bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz de kararlıyız!

İngilizce:

What! have they settled some plan (among themselves)? But it is We Who settle things.

Fransızca:

Ont-ils pris quelque décision [entre eux] ? Car c'est Nous qui décidons !

Almanca:

Oder entschlossen sie sich zu einem Ding?! Gewiß, WIR entschlossen Uns auch.

Rusça:

Приняли ли они (многобожники) окончательное решение? Мы уже приняли окончательное решение.

Açıklama:
 
00:00

em yaḥsebûne ennâ lâ nesme`u sirrahüm venecvâhüm. belâ verusülünâ ledeyhim yektübûn.

Arapça:

أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُم ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ

Türkçe:

Yoksa onların sırlarını, fısıltılarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Hayır, öyle değil; elçilerimiz yanlarında yazıp duruyorlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Yoksa onlar bizim sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz ve yanlarında bulunan elçi meleklerimiz de her yaptıklarını yazıyorlar.

Diyanet Vakfı:

Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz (hafaza melekleri de) yazmaktadırlar.

İngilizce:

Or do they think that We hear not their secrets and their private counsels? Indeed (We do), and Our messengers are by them, to record.

Fransızca:

Ou bien escomptent-ils que Nous n'entendons pas leur secret ni leurs délibérations ? Mais si ! Nos Anges prennent note auprès d'eux.

Almanca:

Oder denken sie etwa, daß WIR ihr Geheimnis und ihre heimliche Unterredung nicht hören?! Doch, mit Sicherheit! Und Unsere Boten bei ihnen schreiben es auf.

Rusça:

Неужели они полагают, что Мы не слышим их секретов и тайных переговоров? О нет! При них находятся Наши посланцы, которые записывают.

Açıklama:

Pages

Subscribe to 043. Zuhruf - (Gösteriş) Az-Zukhruf-- الزخرف