ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
901 | 142 | 6 | 112 | 8 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا ۚ وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ | vekeẕâlike ce`alnâ likülli nebiyyin `adüvven şeyâṭîne-l'insi velcinni yûḥî ba`ḍuhüm ilâ ba`ḍin zuḫrufe-lḳavli gurûrâ. velev şâe rabbüke mâ fe`alûhü feẕerhüm vemâ yefterûn. | Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahirete inanmayanların kalblerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı, sen onları iftiraları ile başbaşa bırak; | And thus We have made for every prophet an enemy - devils from mankind and jinn, inspiring to one another decorative speech in delusion. But if your Lord had willed, they would not have done it, so leave them and that which they invent. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
902 | 142 | 6 | 113 | 8 | وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُم مُّقْتَرِفُونَ | velitaṣgâ ileyhi ef'idetü-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati veliyerḍavhü veliyaḳterifû mâ hüm muḳterifûn. | Aldatmak için birbirlerine cazip sözler fısıldayan cin ve insan şeytanlarını her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahirete inanmayanların kalblerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı, sen onları iftiraları ile başbaşa bırak; | And [it is] so the hearts of those who disbelieve in the Hereafter will incline toward it and that they will be satisfied with it and that they will commit that which they are committing. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
903 | 142 | 6 | 114 | 8 | أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا ۚ وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ | efegayra-llâhi ebtegî ḥakemev vehüve-lleẕî enzele ileykümü-lkitâbe müfeṣṣalâ. velleẕîne âteynâhümü-lkitâbe ya`lemûne ennehû münezzelüm mir rabbike bilḥaḳḳi felâ tekûnenne mine-lmümterîn. | Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma! | [Say], "Then is it other than Allah I should seek as judge while it is He who has revealed to you the Book explained in detail?" And those to whom We [previously] gave the Scripture know that it is sent down from your Lord in truth, so never be among the doubters. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
904 | 142 | 6 | 115 | 8 | وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا ۚ لَّا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ | vetemmet kelimetü rabbike ṣidḳav ve`adlâ. lâ mübeddile likelimâtih. vehüve-ssemî`u-l`alîm. | Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O, işitir ve bilir. | And the word of your Lord has been fulfilled in truth and in justice. None can alter His words, and He is the Hearing, the Knowing. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
905 | 142 | 6 | 116 | 8 | وَإِن تُطِعْ أَكْثَرَ مَن فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ | vein tüṭi` ekŝera men fi-l'arḍi yüḍillûke `an sebîli-llâh. iy yettebi`ûne ille-żżanne vein hüm illâ yaḫruṣûn. | Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar. | And if you obey most of those upon the earth, they will mislead you from the way of Allah. They follow not except assumption, and they are not but falsifying. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
906 | 142 | 6 | 117 | 8 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَن يَضِلُّ عَن سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ | inne rabbeke hüve a`lemü mey yeḍillü `an sebîlih. vehüve a`lemü bilmühtedîn. | Doğrusu Rabbin, yolundan kimin saptığını daha iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi O bilir. | Indeed, your Lord is most knowing of who strays from His way, and He is most knowing of the [rightly] guided. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
907 | 142 | 6 | 118 | 8 | فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِن كُنتُم بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ | fekülû mimmâ ẕükira-smü-llâhi `aleyhi in küntüm biâyâtihî mü'minîn. | Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olan şeyden yiyin. | So eat of that [meat] upon which the name of Allah has been mentioned, if you are believers in His verses. | Sayfa 142, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
908 | 143 | 6 | 119 | 8 | وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُم مَّا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ ۗ وَإِنَّ كَثِيرًا لَّيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِم بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ | vemâ leküm ellâ te'külû mimmâ ẕükira-smü-llâhi `aleyhi veḳad feṣṣale leküm mâ ḥarrame `aleyküm illâ me-ḍṭurirtüm ileyh. veinne keŝîral leyüḍillûne biehvâihim bigayri `ilm. inne rabbeke hüve a`lemü bilmü`tedîn. | Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları genişçe anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Rabbindir. | And why should you not eat of that upon which the name of Allah has been mentioned while He has explained in detail to you what He has forbidden you, excepting that to which you are compelled. And indeed do many lead [others] astray through their [own] inclinations without knowledge. Indeed, your Lord - He is most knowing of the transgressors. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
909 | 143 | 6 | 120 | 8 | وَذَرُوا ظَاهِرَ الْإِثْمِ وَبَاطِنَهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الْإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا يَقْتَرِفُونَ | veẕerû żâhira-l'iŝmi vebâṭineh. inne-lleẕîne yeksibûne-l'iŝme seyüczevne bimâ kânû yaḳterifûn. | Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık şüphesiz ceza göreceklerdir. | And leave what is apparent of sin and what is concealed thereof. Indeed, those who earn [blame for] sin will be recompensed for that which they used to commit. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
910 | 143 | 6 | 121 | 8 | وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ ۗ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰ أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ ۖ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ | velâ te'külû mimmâ lem yüẕkeri-smü-llâhi `aleyhi veinnehû lefisḳ. veinne-şşeyâṭîne leyûḥûne ilâ evliyâihim liyücâdilûküm. vein eṭa`tümûhüm inneküm lemüşrikûn. | Üzerine Allah'ın adının anılmadığı kesilmiş hayvanları yemeyin, bunu yapmak Allah'ın yolundan çıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları için dostlarına fısıldarlar, eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz siz müşrik olursunuz. | And do not eat of that upon which the name of Allah has not been mentioned, for indeed, it is grave disobedience. And indeed do the devils inspire their allies [among men] to dispute with you. And if you were to obey them, indeed, you would be associators [of others with Him]. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
911 | 143 | 6 | 122 | 8 | أَوَمَن كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَن مَّثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِّنْهَا ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ | evemen kâne meyten feaḥyeynâhü vece`alnâ lehû nûray yemşî bihî fi-nnâsi kemem meŝelühû fi-żżulümâti leyse biḫâricim minhâ. keẕâlike züyyine lilkâfirîne mâ kânû ya`melûn. | Ölü iken kalbini diriltip, insanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir? Kafirlere de, işledikleri güzel gösterilmiştir. | And is one who was dead and We gave him life and made for him light by which to walk among the people like one who is in darkness, never to emerge therefrom? Thus it has been made pleasing to the disbelievers that which they were doing. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
912 | 143 | 6 | 123 | 8 | وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا ۖ وَمَا يَمْكُرُونَ إِلَّا بِأَنفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ | vekeẕâlike ce`alnâ fî külli ḳaryetin ekâbira mücrimîhâ liyemkürû fîhâ. vemâ yemkürûne illâ bienfüsihim vemâ yeş`urûn. | Bunun gibi, her kasabanın bir takım ileri gelenlerini orada hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar. | And thus We have placed within every city the greatest of its criminals to conspire therein. But they conspire not except against themselves, and they perceive [it] not. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
913 | 143 | 6 | 124 | 8 | وَإِذَا جَاءَتْهُمْ آيَةٌ قَالُوا لَن نُّؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ ۘ اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ ۗ سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِندَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ | veiẕâ câethüm âyetün ḳâlû len nü'mine ḥattâ nü'tâ miŝle mâ ûtiye rusülü-llâh. allâhü a`lemü ḥayŝü yec`alü risâleteh. seyüṣîbü-lleẕîne ecramû ṣagârun `inde-llâhi ve`aẕâbün şedîdüm bimâ kânû yemkürûn. | Onlara bir ayet geldiği zaman, "Allah'ın peygamberlerine verilen bize de verilmedikçe inanmayız" derler. Allah, peygamberliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir. Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve hilelerinden ötürü de şiddetli bir azab erişecektir. | And when a sign comes to them, they say, "Never will we believe until we are given like that which was given to the messengers of Allah." Allah is most knowing of where He places His message. There will afflict those who committed crimes debasement before Allah and severe punishment for what they used to conspire. | Sayfa 143, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
914 | 144 | 6 | 125 | 8 | فَمَن يُرِدِ اللَّهُ أَن يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ ۖ وَمَن يُرِدْ أَن يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَاءِ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ اللَّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ | femey yüridi-llâhü ey yehdiyehû yeşraḥ ṣadrahû lil'islâm. vemey yürid ey yüḍillehû yec`al ṣadrahû ḍayyiḳan ḥaracen keennemâ yeṣṣa``adü fi-ssemâ'. keẕâlike yec`alü-llâhü-rricse `ale-lleẕîne lâ yü'minûn. | Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslamiyet'e açar, kimi de saptırmak isterse, göğe yükseliyormuş gibi, kalbini dar ve sıkıntılı kılar. Allah böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır. | So whoever Allah wants to guide - He expands his breast to [contain] Islam; and whoever He wants to misguide - He makes his breast tight and constricted as though he were climbing into the sky. Thus does Allah place defilement upon those who do not believe. | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
915 | 144 | 6 | 126 | 8 | وَهَٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًا ۗ قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ | vehâẕâ ṣirâṭu rabbike müsteḳîmâ. ḳad feṣṣalne-l'âyâti liḳavmiy yeẕẕekkerûn. | Rabbinin, dosdoğru yolu işte budur. İbret alan kimselere ayetleri uzun uzadıya açıkladık. | And this is the path of your Lord, [leading] straight. We have detailed the verses for a people who remember. | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
916 | 144 | 6 | 127 | 8 | ۞ لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِندَ رَبِّهِمْ ۖ وَهُوَ وَلِيُّهُم بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ | lehüm dâru-sselâmi `inde rabbihim vehüve veliyyühüm bimâ kânû ya`melûn. | Rablerinin katında selamet yurdu onlarındır. O, işlediklerinden ötürü onların dostudur. | For them will be the Home of Peace with their Lord. And He will be their protecting friend because of what they used to do. | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
917 | 144 | 6 | 128 | 8 | وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُم مِّنَ الْإِنسِ ۖ وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُم مِّنَ الْإِنسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا ۚ قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ ۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ | veyevme yaḥşüruhüm cemî`â. yâ ma`şera-lcinni ḳadi-stekŝertüm mine-l'ins. veḳâle evliyâühüm mine-l'insi rabbene-stemte`a ba`ḍunâ biba`ḍiv vebelagnâ ecelene-lleẕî eccelte lenâ. ḳâle-nnâru meŝvâküm ḫâlidîne fîhâ illâ mâ şâe-llâh. inne rabbeke ḥakîmün `alîm. | Allah hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır" der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir. | And [mention, O Muhammad], the Day when He will gather them together [and say], "O company of jinn, you have [misled] many of mankind." And their allies among mankind will say, "Our Lord, some of us made use of others, and we have [now] reached our term, which you appointed for us." He will say, "The Fire is your residence, wherein you will abide eternally, except for what Allah wills. Indeed, your Lord is Wise and Knowing." | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
918 | 144 | 6 | 129 | 8 | وَكَذَٰلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ | vekeẕâlike nüvellî ba`ḍa-żżâlimîne ba`ḍam bimâ kânû yeksibûn. | Zalimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına böylece musallat ederiz. | And thus will We make some of the wrongdoers allies of others for what they used to earn. | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
919 | 144 | 6 | 130 | 8 | يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِّنكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنفُسِنَا ۖ وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ | yâ ma`şera-lcinni vel'insi elem ye'tiküm rusülüm minküm yeḳuṣṣûne `aleyküm âyâtî veyünẕirûneküm liḳâe yevmiküm hâẕâ. ḳâlû şehidnâ `alâ enfüsinâ vegarrathümü-lḥayâtü-ddünyâ veşehidû `alâ enfüsihim ennehüm kânû kâfirîn. | Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bugünle karşılaşmanızdan sizi uyaran peygamberler gelmedi mi? "Kendi hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı da inkarcı olduklarına, kendi aleyhlerinde şahidlik ettiler. | "O company of jinn and mankind, did there not come to you messengers from among you, relating to you My verses and warning you of the meeting of this Day of yours?" They will say, "We bear witness against ourselves"; and the worldly life had deluded them, and they will bear witness against themselves that they were disbelievers. | Sayfa 144, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
920 | 145 | 6 | 131 | 8 | ذَٰلِكَ أَن لَّمْ يَكُن رَّبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ | ẕâlike el lem yekür rabbüke mühlike-lḳurâ biżulmiv veehlühâ gâfilûn. | Bu, haberleri yokken kasabalar halkını Allah'ın haksız yere yok etmeyeceğinden dolayıdır. | That is because your Lord would not destroy the cities for wrongdoing while their people were unaware. | Sayfa 145, Cuz 8, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |