ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
841 | 133 | 6 | 52 | 7 | وَلَا تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ ۖ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ | velâ taṭrudi-lleẕîne yed`ûne rabbehüm bilgadâti vel`aşiyyi yürîdûne vecheh. mâ `aleyke min ḥisâbihim min şey'iv vemâ min ḥisâbike `aleyhim min şey'in fetaṭrudehüm fetekûne mine-żżâlimîn. | Sabah akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın. | And do not send away those who call upon their Lord morning and afternoon, seeking His countenance. Not upon you is anything of their account and not upon them is anything of your account. So were you to send them away, you would [then] be of the wrongdoers. | Sayfa 133, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
842 | 134 | 6 | 53 | 7 | وَكَذَٰلِكَ فَتَنَّا بَعْضَهُم بِبَعْضٍ لِّيَقُولُوا أَهَٰؤُلَاءِ مَنَّ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّن بَيْنِنَا ۗ أَلَيْسَ اللَّهُ بِأَعْلَمَ بِالشَّاكِرِينَ | vekeẕâlike fetennâ ba`ḍahüm biba`ḍil liyeḳûlû ehâülâi menne-llâhü `aleyhim mim beyninâ. eleyse-llâhü bia`leme bişşâkirîn. | Böylece, "Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?" demeleri için onları birbiriyle denedik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir? | And thus We have tried some of them through others that the disbelievers might say, "Is it these whom Allah has favored among us?" Is not Allah most knowing of those who are grateful? | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
843 | 134 | 6 | 54 | 7 | وَإِذَا جَاءَكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ ۖ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَىٰ نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ ۖ أَنَّهُ مَنْ عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ | veiẕâ câeke-lleẕîne yü'minûne biâyâtinâ feḳul selâmün `aleyküm ketebe rabbüküm `alâ nefsihi-rraḥmete ennehû men `amile minküm sûem bicehâletin ŝümme tâbe mim ba`dihî veaṣleḥa feennehû gafûrur raḥîm. | Ayetlerimize inananlar sana gelince: "Size selam olsun" de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder. | And when those come to you who believe in Our verses, say, "Peace be upon you. Your Lord has decreed upon Himself mercy: that any of you who does wrong out of ignorance and then repents after that and corrects himself - indeed, He is Forgiving and Merciful." | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
844 | 134 | 6 | 55 | 7 | وَكَذَٰلِكَ نُفَصِّلُ الْآيَاتِ وَلِتَسْتَبِينَ سَبِيلُ الْمُجْرِمِينَ | vekeẕâlike nüfeṣṣilü-l'âyâti velitestebîne sebîlü-lmücrimîn. | Suçluların yolu belli olsun diye, böylece ayetleri uzun uzun açıklarız. | And thus do We detail the verses, and [thus] the way of the criminals will become evident. | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
845 | 134 | 6 | 56 | 7 | قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ ۚ قُل لَّا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ ۙ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ | ḳul innî nühîtü en a`büde-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâh. ḳul lâ ettebi`u ehvâeküm ḳad ḍaleltü iẕev vemâ ene mine-lmühtedîn. | De ki: "Allah'tan başka, yalvardıklarınıza kulluk etmekten menolundum." "Sizin heveslerinize uymayacağım, yoksa sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum" de. | Say, "Indeed, I have been forbidden to worship those you invoke besides Allah." Say, "I will not follow your desires, for I would then have gone astray, and I would not be of the [rightly] guided." | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
846 | 134 | 6 | 57 | 7 | قُلْ إِنِّي عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِّن رَّبِّي وَكَذَّبْتُم بِهِ ۚ مَا عِندِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ ۚ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ ۖ يَقُصُّ الْحَقَّ ۖ وَهُوَ خَيْرُ الْفَاصِلِينَ | ḳul innî `alâ beyyinetim mir rabbî vekeẕẕebtüm bih. mâ `indî mâ testa`cilûne bih. ini-lḥukmü illâ lillâh. yeḳuṣṣu-lḥaḳḳa vehüve ḫayru-lfâṣilîn. | De ki: "Ben Rabbim'den bir belgeye dayanmaktayım, halbuki siz onu yalanladınız; acele istediğiniz de elimde değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O, hükmedenlerin en iyisi olarak gerçeği anlatır." | Say, "Indeed, I am on clear evidence from my Lord, and you have denied it. I do not have that for which you are impatient. The decision is only for Allah. He relates the truth, and He is the best of deciders." | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
847 | 134 | 6 | 58 | 7 | قُل لَّوْ أَنَّ عِندِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ لَقُضِيَ الْأَمْرُ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۗ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِالظَّالِمِينَ | ḳul lev enne `indî mâ testa`cilûne bihî leḳuḍiye-l'emru beynî vebeyneküm. vellâhü a`lemü biżżâlimîn. | De ki: "Acele istediğiniz şey elimde olsaydı, benimle aranızdaki iş bitmiş olurdu." Allah zulmedenleri en iyi bilendir. | Say, "If I had that for which you are impatient, the matter would have been decided between me and you, but Allah is most knowing of the wrongdoers." | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
848 | 134 | 6 | 59 | 7 | ۞ وَعِندَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا إِلَّا هُوَ ۚ وَيَعْلَمُ مَا فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ ۚ وَمَا تَسْقُطُ مِن وَرَقَةٍ إِلَّا يَعْلَمُهَا وَلَا حَبَّةٍ فِي ظُلُمَاتِ الْأَرْضِ وَلَا رَطْبٍ وَلَا يَابِسٍ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ | ve`indehû mefâtiḥu-lgaybi lâ ya`lemühâ illâ hû. veya`lemü mâ fi-lberri velbaḥr. vemâ tesḳuṭu miv veraḳatin illâ ya`lemühâ velâ ḥabbetin fî żulümâti-l'arḍi velâ raṭbiv velâ yâbisin illâ fî kitâbim mübîn. | Gaybın anahtarları O'nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap'tadır ancak O bilir. | And with Him are the keys of the unseen; none knows them except Him. And He knows what is on the land and in the sea. Not a leaf falls but that He knows it. And no grain is there within the darknesses of the earth and no moist or dry [thing] but that it is [written] in a clear record. | Sayfa 134, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
849 | 135 | 6 | 60 | 7 | وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَىٰ أَجَلٌ مُّسَمًّى ۖ ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ | vehüve-lleẕî yeteveffâküm billeyli veya`lemü mâ ceraḥtüm binnehâri ŝümme yeb`aŝüküm fîhi liyuḳḍâ ecelüm müsemmâ. ŝümme ileyhi merci`uküm ŝümme yünebbiüküm bimâ küntüm ta`melûn. | Geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir. | And it is He who takes your souls by night and knows what you have committed by day. Then He revives you therein that a specified term may be fulfilled. Then to Him will be your return; then He will inform you about what you used to do. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
850 | 135 | 6 | 61 | 7 | وَهُوَ الْقَاهِرُ فَوْقَ عِبَادِهِ ۖ وَيُرْسِلُ عَلَيْكُمْ حَفَظَةً حَتَّىٰ إِذَا جَاءَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ تَوَفَّتْهُ رُسُلُنَا وَهُمْ لَا يُفَرِّطُونَ | vehüve-lḳâhiru fevḳa `ibâdihî veyürsilü `aleyküm ḥafeżah. ḥattâ iẕâ câe eḥadekümü-lmevtü teveffethü rusülünâ vehüm lâ yüferriṭûn. | O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir. | And He is the subjugator over His servants, and He sends over you guardian-angels until, when death comes to one of you, Our messengers take him, and they do not fail [in their duties]. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
851 | 135 | 6 | 62 | 7 | ثُمَّ رُدُّوا إِلَى اللَّهِ مَوْلَاهُمُ الْحَقِّ ۚ أَلَا لَهُ الْحُكْمُ وَهُوَ أَسْرَعُ الْحَاسِبِينَ | ŝümme ruddû ile-llâhi mevlâhümü-lḥaḳḳ. elâ lehü-lḥukmü vehüve esra`u-lḥâsibîn. | O, kulların üstünde yegane Hakim'dir, size koruyucular gönderir. Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar, sonra gerçek Mevlalarına döndürürler. Haberiniz olsun, hüküm O'nundur. O, hesap görenlerin en süratlisidir. | Then they His servants are returned to Allah, their true Lord. Unquestionably, His is the judgement, and He is the swiftest of accountants. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
852 | 135 | 6 | 63 | 7 | قُلْ مَن يُنَجِّيكُم مِّن ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَّئِنْ أَنجَانَا مِنْ هَٰذِهِ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرِينَ | ḳul mey yüneccîküm min żulümâti-lberri velbaḥri ted`ûnehû teḍarru`av veḫufyeh. lein encânâ min hâẕihî lenekûnenne mine-şşâkirîn. | De ki: "Kara ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Bundan bizi kurtarırsan şükredenlerden olacağız diye O'na gizli gizli yalvarır yakarırsınız." | Say, "Who rescues you from the darknesses of the land and sea [when] you call upon Him imploring [aloud] and privately, 'If He should save us from this [crisis], we will surely be among the thankful.' " | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
853 | 135 | 6 | 64 | 7 | قُلِ اللَّهُ يُنَجِّيكُم مِّنْهَا وَمِن كُلِّ كَرْبٍ ثُمَّ أَنتُمْ تُشْرِكُونَ | ḳuli-llâhü yüneccîküm minhâ vemin külli kerbin ŝümme entüm tüşrikûn. | De ki: "Allah sizi ondan ve her sıkıntıdan kurtarır, sonra da O'na ortak koşarsınız." | Say, "It is Allah who saves you from it and from every distress; then you [still] associate others with Him." | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
854 | 135 | 6 | 65 | 7 | قُلْ هُوَ الْقَادِرُ عَلَىٰ أَن يَبْعَثَ عَلَيْكُمْ عَذَابًا مِّن فَوْقِكُمْ أَوْ مِن تَحْتِ أَرْجُلِكُمْ أَوْ يَلْبِسَكُمْ شِيَعًا وَيُذِيقَ بَعْضَكُم بَأْسَ بَعْضٍ ۗ انظُرْ كَيْفَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَفْقَهُونَ | ḳul hüve-lḳâdiru `alâ ey yeb`aŝe `aleyküm `aẕâbem min fevḳiküm ev min taḥti ercüliküm ev yelbiseküm şiye`av veyüẕîḳa ba`ḍaküm be'se ba`ḍ. ünżur keyfe nüṣarrifü-l'âyâti le`allehüm yefḳahûn. | De ki: "Üstünüzden ve altınızdan size azab göndermeğe, sizi fırka fırka yapıp kiminize kiminizin hıncını tattırmağa Kadir olan O'dur." Anlasınlar diye ayetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak. | Say, "He is the [one] Able to send upon you affliction from above you or from beneath your feet or to confuse you [so you become] sects and make you taste the violence of one another." Look how We diversify the signs that they might understand. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
855 | 135 | 6 | 66 | 7 | وَكَذَّبَ بِهِ قَوْمُكَ وَهُوَ الْحَقُّ ۚ قُل لَّسْتُ عَلَيْكُم بِوَكِيلٍ | vekeẕẕebe bihî ḳavmüke vehüve-lḥaḳḳ. ḳul lestü `aleyküm bivekîl. | Gerçekten, senin milletin Kuran'ı yalanladı. "Cezanızı ben verecek değilim" de. | But your people have denied it while it is the truth. Say, "I am not over you a manager." | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
856 | 135 | 6 | 67 | 7 | لِّكُلِّ نَبَإٍ مُّسْتَقَرٌّ ۚ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ | likülli nebeim müsteḳarr. vesevfe ta`lemûn. | Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır ki siz onu yakında bileceksiniz. | For every happening is a finality; and you are going to know. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
857 | 135 | 6 | 68 | 7 | وَإِذَا رَأَيْتَ الَّذِينَ يَخُوضُونَ فِي آيَاتِنَا فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتَّىٰ يَخُوضُوا فِي حَدِيثٍ غَيْرِهِ ۚ وَإِمَّا يُنسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرَىٰ مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ | veiẕâ raeyte-lleẕîne yeḫûḍûne fî âyâtinâ fea`riḍ `anhüm ḥattâ yeḫûḍû fî ḥadîŝin gayrih. veimmâ yünsiyenneke-şşeyṭânü felâ taḳ`ud ba`de-ẕẕikrâ me`a-lḳavmi-żżâlimîn. | Ayetlerimizi çekişmeye dalanları görünce, başka bir bahse geçmelerine kadar onlardan yüz çevir. Şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra artık zulmedenlerle beraber oturma. | And when you see those who engage in [offensive] discourse concerning Our verses, then turn away from them until they enter into another conversation. And if Satan should cause you to forget, then do not remain after the reminder with the wrongdoing people. | Sayfa 135, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
ANo![]() |
SyNo | SrNo | SrANo | Cuz | Arapça | Çeviriyazı | Diyanet İşleri | Sahih International | Etiketler |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
858 | 136 | 6 | 69 | 7 | وَمَا عَلَى الَّذِينَ يَتَّقُونَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَلَٰكِن ذِكْرَىٰ لَعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ | vemâ `ale-lleẕîne yetteḳûne min ḥisâbihim min şey'iv velâkin ẕikrâ le`allehüm yetteḳûn. | Sakınan kimselere, onların hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Fakat bir hatırlatmadır; belki sakınırlar. | And those who fear Allah are not held accountable for the disbelievers at all, but [only for] a reminder - that perhaps they will fear Him. | Sayfa 136, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
859 | 136 | 6 | 70 | 7 | وَذَرِ الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَعِبًا وَلَهْوًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا ۚ وَذَكِّرْ بِهِ أَن تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ اللَّهِ وَلِيٌّ وَلَا شَفِيعٌ وَإِن تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَّا يُؤْخَذْ مِنْهَا ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا ۖ لَهُمْ شَرَابٌ مِّنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ | veẕeri-lleẕîne-tteḫaẕû dînehüm le`ibev velehvev vegarrathümü-lḥayâtü-ddünyâ veẕekkir bihî en tübsele nefsüm bimâ kesebet. leyse lehâ min dûni-llâhi veliyyüv velâ şefî`. vein ta`dil külle `adlil lâ yü'ḫaẕ minhâ. ülâike-lleẕîne übsilû bimâ kesebû. lehüm şerâbüm min ḥamîmiv ve`aẕâbün elîmüm bimâ kânû yekfürûn. | Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak. Kuran ile öğüt ver ki, bir kimse kazandığıyla helake düşmeye görsün, o takdirde Allah'dan başka ona ne bir yardımcı, ne de bir kurtarıcı bulunur; her türlü fidyeyi de verse kabul olunmaz. Kazandıklarından ötürü yok olanlar işte bunlardır. İnkar etmelerinden dolayı kızgın içecek ve can yakıcı azab onlaradır. | And leave those who take their religion as amusement and diversion and whom the worldly life has deluded. But remind with the Qur'an, lest a soul be given up to destruction for what it earned; it will have other than Allah no protector and no intercessor. And if it should offer every compensation, it would not be taken from it. Those are the ones who are given to destruction for what they have earned. For them will be a drink of scalding water and a painful punishment because they used to disbelieve. | Sayfa 136, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |
860 | 136 | 6 | 71 | 7 | قُلْ أَنَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَا لَا يَنفَعُنَا وَلَا يَضُرُّنَا وَنُرَدُّ عَلَىٰ أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَانَا اللَّهُ كَالَّذِي اسْتَهْوَتْهُ الشَّيَاطِينُ فِي الْأَرْضِ حَيْرَانَ لَهُ أَصْحَابٌ يَدْعُونَهُ إِلَى الْهُدَى ائْتِنَا ۗ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَىٰ ۖ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ | ḳul ened`û min dûni-llâhi mâ lâ yenfe`unâ velâ yeḍurrunâ venüraddü `alâ a`ḳâbinâ ba`de iẕ hedâne-llâhü kelleẕi-stehvethü-şşeyâṭînü fi-l'arḍi ḥayrân. lehû aṣḥâbüy yed`ûnehû ile-lhüde-'tinâ. ḳul inne hüde-llâhi hüve-lhüdâ. veümirnâ linüslime lirabbi-l`âlemîn. | De ki: "Arkadaşları bize gel diye doğru yola çağırırken, şeytanların yeryüzünde şaşırttıkları bir kimse gibi geriye mi dönelim. Allah bizi doğru yola eriştirdikten sonra, bize faydası olmayan, zarar da veremeyen Allah'tan başka şeylere mi yalvaralım?" De ki, "Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Alemlerin Rabbine teslim olarak namaz kılın, Allah'tan sakının diye emrolunduk." Kendisine toplanacağınız O'dur. | Say, "Shall we invoke instead of Allah that which neither benefits us nor harms us and be turned back on our heels after Allah has guided us? [We would then be] like one whom the devils enticed [to wander] upon the earth confused, [while] he has companions inviting him to guidance, [calling], 'Come to us.' " Say, "Indeed, the guidance of Allah is the [only] guidance; and we have been commanded to submit to the Lord of the worlds. | Sayfa 136, Cuz 7, الأنعام, Al-Anaam—الأنعام |