Ali Bulaç - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 026. Şuarâ - (Şairler) Ash-Shuara—الشعراء
S/A Ali Bulaç Arapça Ano
26/77 İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç

فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِّي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ

3 009
26/78 Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;

الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ

3 010
26/79 Bana yediren ve içiren O'dur;

وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ

3 011
26/80 Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;

وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ

3 012
26/81 Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur,

وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ

3 013
26/82 Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;

وَالَّذِي أَطْمَعُ أَن يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ

3 014
26/83 Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat;

رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ

3 015
26/84 Sonra gelecekler arasında bana bir doğruluk dili (lisan-ı sıdk) ver.

وَاجْعَل لِّي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ

3 016
26/85 Beni nimetlerle-donatılmış cennetin mirasçılarından kıl,

وَاجْعَلْنِي مِن وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ

3 017
26/86 Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp sapanlardandır.

وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ

3 018
26/87 Ve beni (insanların) diriltilecekleri gün küçük düşürme,

وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ

3 019
26/88 'Malın da, çocukların da bir yarar sağlayamadığı günde."

يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ

3 020
26/89 Ancak Allah'a selim bir kalp ile gelenler başka.

إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ

3 021
26/90 (O gün) Cennet takva sahiplerine yaklaştırılır.

وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ

3 022
26/91 Cehennem de azgınlar için sergilenir.

وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ

3 023
26/92 Ve onlara: "Tapmakta olduklarınız nerede?" denilir;

وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ

3 024
26/93 "Allah'ın dışında olan (ilah)lar; size yardımları dokunuyor mu, veya kendilerine yardımları oluyor mu?

مِن دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ

3 025
26/94 Artık onlar ve azgınlar onun içine dökülüverilmiştir.

فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ

3 026
26/95 Ve İblis'in bütün orduları da.

وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ

3 027
26/96 Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:

قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ

3 028
26/97 Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,

تَاللَّهِ إِن كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ

3 029
26/98 "Çünkü sizi (yalancı olanları) alemlerin Rabbiyle eşit tutuyorduk.

إِذْ نُسَوِّيكُم بِرَبِّ الْعَالَمِينَ

3 030
26/99 Bizi suçlu-günahkarlardan başka saptıran olmadı.

وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ

3 031
26/100 Artık bizim için ne bir şefaatçi var,

فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ

3 032
26/101 Ne de candan-yakın bir dost.

وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ

3 033
26/102 Bizim bir kere daha (dünyaya dönüşümüz mümkün) olsaydı da iman edenlerden olabilseydik.

فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

3 034
26/103 Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

3 035
26/104 Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

3 036
26/105 Nuh kavmi de gönderilen (peygamber)leri yalanladı.

كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ

3 037
26/106 Hani onlara kardeşleri Nuh: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ

3 038
26/107 Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

3 039
26/108 Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 040