Ali Bulaç - Türkçe Kur'an-ı Kerim - القرآن الكريم

 
00:00
Örnek: 33
Örneğin: Cennet
Sûre Adı: 026. Şuarâ - (Şairler) Ash-Shuara—الشعراء
S/A Ali Bulaç Arapça Ano
26/109 Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

3 041
26/110 "Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 042
26/111 Dediler ki: "Sana, sıradan aşağılık insanlar uymuşken inanır mıyız?"

۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ

3 043
26/112 Dedi ki: "Onların yapmakta oldukları hakkında benim bilgim yoktur."

قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

3 044
26/113 Onların hesabı yalnızca Rabbime aittir, eğer şuurundaysanız (anlarsınız.)

إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ

3 045
26/114 Ve ben mü'min olanları kovacak değilim.

وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ

3 046
26/115 Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım.

إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ

3 047
26/116 Dediler ki: "Eğer (bu söylediklerine) bir son vermeyecek olursan, gerçekten taşa tutulup kovulacaksın."

قَالُوا لَئِن لَّمْ تَنتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ

3 048
26/117 Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz kavmim beni yalanladı."

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ

3 049
26/118 Bundan böyle, benimle onların arasını açık bir hükümle ayır ve beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar.

فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ

3 050
26/119 Bunun üzerine, onu ve onunla birlikte olanları (insan ve hayvanlarla) yüklü gemi içinde kurtardık.

فَأَنجَيْنَاهُ وَمَن مَّعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ

3 051
26/120 Sonra bunun ardından geride kalanları da suda-boğduk.

ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ

3 052
26/121 Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

3 053
26/122 Ve şüphesiz senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

3 054
26/123 Ad (kavmi) de gönderilen (elçi)leri yalanladı.

كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ

3 055
26/124 Hani onlara kardeşleri Hud: "Sakınmaz mısınız?" demişti.

إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ

3 056
26/125 Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ

3 057
26/126 Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 058
26/127 Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.

وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ

3 059
26/128 Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz?

أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ

3 060
26/129 Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?

وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ

3 061
26/130 Tutup yakaladığınız zaman da zorbalar gibi mi yakalıyorsunuz?

وَإِذَا بَطَشْتُم بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ

3 062
26/131 Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin.

فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ

3 063
26/132 Bildiğiniz şeylerle size yardım edenden korkup-sakının.

وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُم بِمَا تَعْلَمُونَ

3 064
26/133 Size hayvanlar, çocuklar (vererek) yardım etti.

أَمَدَّكُم بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ

3 065
26/134 Bahçeler ve pınarlar da.

وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ

3 066
26/135 Doğrusu, ben sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.

إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ

3 067
26/136 Dediler ki: "Bizim için fark etmez; öğüt versen de, öğüt verenlerden olmasan da."

قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُن مِّنَ الْوَاعِظِينَ

3 068
26/137 Bu, geçmiştekilerin 'geleneksel tutumundan başkası değildir.

إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ

3 069
26/138 Ve biz azap görecek de değiliz.

وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ

3 070
26/139 Böylelikle onu yalanladılar, Biz de onları yıkıma uğrattık. Gerçekten, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler.

فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ

3 071
26/140 Ve şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ

3 072