Maryam—مريم

veneriŝühû mâ yeḳûlü veye'tînâ ferdâ.

Türkçe:
O dediklerine biz vâris olacağız. Kendisi bir başına bize gelecek.
İngilizce:
To Us shall return all that he talks of and he shall appear before Us bare and alone.
Fransızca:
C'est Nous qui hériterons ce dont il parle, tandis qu'il viendra à Nous, tout seul.
Almanca:
Und WIR werden ihm das wegnehmen, worüber er sprach. Auch wird er ja ohnehin alleine zu Uns kommen!
Rusça:
Мы унаследуем от него то, о чем он говорил, и он явится к Нам в одиночестве.
Arapça:
وَنَرِثُهُ مَا يَقُولُ وَيَأْتِينَا فَرْدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir.
Diyanet Vakfı:
Onun dediğine biz varis oluruz, (malı ve evladı bize kalır); kendisi de bize yapayalnız gelir.

vetteḫaẕû min dûni-llâhi âlihetel liyekûnû lehüm `izzâ.

Türkçe:
Kendilerine onur ve destek olsunlar diye Allah dışında ilahlar edindiler.
İngilizce:
And they have taken (for worship) gods other than Allah, to give them power and glory!
Fransızca:
Ils ont adopté des divinités en dehors d'Allah pour qu'ils leur soient des protecteurs (contre le châtiment).
Almanca:
Und sie nahmen sich Götter anstelle von ALLAH, damit diese ihnen Ansehen verleihen.
Rusça:
Они стали поклоняться наряду с Аллахом другим богам, чтобы те одарили их могуществом.
Arapça:
وَاتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ آلِهَةً لِّيَكُونُوا لَهُمْ عِزًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler.
Diyanet Vakfı:
Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet (vesilesi) olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.

kellâ. seyekfürûne bi`ibâdetihim veyekûnûne `aleyhim ḍiddâ.

Türkçe:
Hayır, hayır! Onlar, onların ibadetlerini inkâr edecekler ve onların aleyhinde düşman kesilecekler.
İngilizce:
Instead, they shall reject their worship, and become adversaries against them.
Fransızca:
Bien au contraire ! [ces divinités] renieront leur adoration et seront pour eux des adversaires.
Almanca:
Bestimmt nicht! Sie werden ihrer Anbetung gegenüber Kufr betreiben und werden ihre Kontrahenten sein.
Rusça:
Но нет! Они отрекутся от поклонения им и станут их противниками.
Arapça:
كَلَّا ۚ سَيَكْفُرُونَ بِعِبَادَتِهِمْ وَيَكُونُونَ عَلَيْهِمْ ضِدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır.
Diyanet Vakfı:
Hayır, hayır! (Taptıkları), onların ibadetlerini tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.

elem tera ennâ erselne-şşeyâṭîne `ale-lkâfirîne teüzzühüm ezzâ.

Türkçe:
Görmedin mi biz, şeytanları inkârcıların üzerine salmışız da onları oynatıp kıvırttırıyorlar.
İngilizce:
Seest thou not that We have set the Evil Ones on against the unbelievers, to incite them with fury?
Fransızca:
N'as-tu pas vu que Nous avons envoyé contre les mécréants des diables qui les excitent furieusement [à désobéir] ?
Almanca:
Weißt du etwa nicht, daß WIR die Satane zu den Kafir schickten, damit sie diese ständig aufhetzen?!
Rusça:
Разве ты не видишь, что Мы послали к неверующим дьяволов, чтобы те подстрекали их?
Arapça:
أَلَمْ تَرَ أَنَّا أَرْسَلْنَا الشَّيَاطِينَ عَلَى الْكَافِرِينَ تَؤُزُّهُمْ أَزًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar.
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Görmedin mi? Biz, kafirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankarlığa) sevkeden şeytanları gönderdik.

felâ ta`cel `aleyhim. innemâ ne`uddü lehüm `addâ.

Türkçe:
Onlar için acele etme. Biz onlar için günleri teker teker sayıyoruz.
İngilizce:
So make no haste against them, for We but count out to them a (limited) number (of days).
Fransızca:
Ne te hâte donc pas contre eux : Nous tenons un compte précis de [tous leurs actes].
Almanca:
So hab keine Eile mit ihnen! Denn WIR zählen ihnen nur noch ihre Tage auf.
Rusça:
Посему не торопись с ними! Мы ведем для них счет.
Arapça:
فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ ۖ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme. Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz.
Diyanet Vakfı:
Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz.

yevme naḥşüru-lmütteḳîne ile-rraḥmâni vefdâ.

Türkçe:
Gün olur, o sakınanları biz, Rahman'ın huzurunda heyet halinde toplarız.
İngilizce:
The day We shall gather the righteous to (Allah) Most Gracious, like a band presented before a king for honours,
Fransızca:
(Rappelle-toi) le jour où Nous rassemblerons les pieux sur des montures et en grande pompe, auprès du Tout Miséricordieux,
Almanca:
(Und erinnere) an den Tag, wenn WIR die Muttaqi vor Dem Allgnade Erweisenden in Delegation versammeln,
Rusça:
В тот день Мы соберем благочестивых перед Милостивым почтенной делегацией,
Arapça:
يَوْمَ نَحْشُرُ الْمُتَّقِينَ إِلَى الرَّحْمَٰنِ وَفْدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân'ın huzuruna toplayacağız.
Diyanet Vakfı:
Takva sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda toplayacağımız gün.

venesûḳu-lmücrimîne ilâ cehenneme virdâ.

Türkçe:
Suçluları da susuz ve yaya olarak cehenneme sevk ederiz.
İngilizce:
And We shall drive the sinners to Hell, like thirsty cattle driven down to water,-
Fransızca:
et pousserons les criminels à l'Enfer comme (un troupeau) à l'abreuvoir,
Almanca:
und die schwer Verfehlenden als Herde zu Dschahannam treiben.
Rusça:
а грешников погоним в Геенну, словно на водопой.
Arapça:
وَنَسُوقُ الْمُجْرِمِينَ إِلَىٰ جَهَنَّمَ وِرْدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz.
Diyanet Vakfı:
Günahkarları da susuz olarak cehenneme süreceyiz.

lâ yemlikûne-şşefâ`ate illâ meni-tteḫaẕe `inde-rraḥmâni `ahdâ.

Türkçe:
Rahman katında söz almış olandan başkaları şefaat imkânı bulamazlar.
İngilizce:
None shall have the power of intercession, but such a one as has received permission (or promise) from (Allah) Most Gracious.
Fransızca:
ils ne disposeront d'aucune intercession, sauf celui qui aura pris un engagement avec le Tout Miséricordieux.
Almanca:
Sie verfügen über keine Fürbitte, sondern nur diejenigen, die eine Abmachung mit Dem Allgnade Erweisenden trafen.
Rusça:
Никто не обретет права заступничества, кроме тех, у кого был завет с Аллахом.
Arapça:
لَّا يَمْلِكُونَ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır.
Diyanet Vakfı:
O gün Rahman (olan Allah)'ın nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefaata güçleri yetmeyecektir.

veḳâlü-tteḫaẕe-rraḥmânü veledâ.

Türkçe:
"Rahman çocuk edindi." dediler.
İngilizce:
They say: "(Allah) Most Gracious has begotten a son!"
Fransızca:
Et ils ont dit : "Le Tout Miséricordieux S'est attribué un enfant ! "
Almanca:
Und sie sagten: "Der Allgnade Erweisende hat sich einen Sohn genommen."
Rusça:
Они говорят: "Милостивый взял Себе сына".
Arapça:
وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
(Yahudilerle hıristiyanlar) "Rahmân, çocuk edindi" dediler.
Diyanet Vakfı:
"Rahman çocuk edindi" dediler.

leḳad ci'tüm şey'en iddâ.

Türkçe:
Yemin olsun ki siz, çok çirkin bir iddiada bulundunuz.
İngilizce:
Indeed ye have put forth a thing most monstrous!
Fransızca:
Vous avancez certes là une chose abominable !
Almanca:
Gewiß, bereits habt ihr (damit) eine Ungeheuerlichkeit vollbracht!
Rusça:
Этим вы совершаете ужасное злодеяние.
Arapça:
لَّقَدْ جِئْتُمْ شَيْئًا إِدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz.
Diyanet Vakfı:
Hakikaten siz, pek çirkin bir şey ortaya attınız.

Pages

Maryam—مريم beslemesine abone olun.