
ŝümme lenaḥnü a`lemü billeẕîne hüm evlâ bihâ ṣiliyyâ.
Türkçe:
Elbette ki biz, oraya girmeye daha layık olanların kimler oldğunu herkesten iyi biliriz.
İngilizce:
And certainly We know best those who are most worthy of being burned therein.
Fransızca:
Puis nous sommes Le meilleur à savoir ceux qui méritent le plus d'y être brûlés.
Almanca:
Denn WIR wissen gewiß besser Bescheid über diejenigen, die eher verdienen, hineingeworfen zu werden!
Rusça:
Нам лучше знать, кому более подобает гореть там (или кто более других заслуживает войти туда).
Arapça:
ثُمَّ لَنَحْنُ أَعْلَمُ بِالَّذِينَ هُمْ أَوْلَىٰ بِهَا صِلِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz.
Diyanet Vakfı:
Sonra, orayı boylamaya daha çok müstahak olanları elbette biz daha iyi biliriz.

veim minküm illâ vâridühâ. kâne `alâ rabbike ḥatmem maḳḍiyyâ.
Türkçe:
İçinizden oraya uğramayacak hiç kimse yoktur. Bu, Rabbin üzerinde kesinleşmiş bir hükümdür.
İngilizce:
Not one of you but will pass over it: this is, with thy Lord, a Decree which must be accomplished.
Fransızca:
Il n'y a personne parmi vous qui ne passera pas par [L'Enfer] : Car [il s'agit là] pour ton Seigneur d'une sentence irrévocable.
Almanca:
Und jeder von euch wird es (das Feuer) gewiß ansteuern. Für deinen HERRN ist dies eine beschlossene Notwendigkeit.
Rusça:
Каждый из вас войдет туда. Таково окончательное решение твоего Господа.
Arapça:
وَإِن مِّنكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ حَتْمًا مَّقْضِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür.
Diyanet Vakfı:
İçinizden, oraya uğramayacak hiçbir kimse yoktur. Bu, Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür.

ŝümme nünecci-lleẕîne-tteḳav veneẕeru-żżâlimîne fîhâ ciŝiyyâ.
Türkçe:
Sonra biz, korunup sakınanları kurtaracağız. Zalimleri de orada dizleri üzerinde çökmüş bırakacağız.
İngilizce:
But We shall save those who guarded against evil, and We shall leave the wrong-doers therein, (humbled) to their knees.
Fransızca:
Ensuite, Nous délivrerons ceux qui étaient pieux et Nous y laisserons les injustes agenouillés.
Almanca:
Dann erretten WIR diejenigen, die Taqwa gemäß handelten, und lassen die Unrecht-Begehenden darin kniend.
Rusça:
Потом Мы спасем богобоязненных, а беззаконников оставим там стоять на коленях.
Arapça:
ثُمَّ نُنَجِّي الَّذِينَ اتَّقَوا وَّنَذَرُ الظَّالِمِينَ فِيهَا جِثِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sonra Allah'dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız.
Diyanet Vakfı:
Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.

veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtin ḳâle-lleẕîne keferû lilleẕîne âmenû eyyü-lferîḳayni ḫayrum meḳâmev veaḥsenü nediyyâ.
Türkçe:
Onlara ayetlerimiz açık-seçik okunduğunda, inkâr edenler inananlara şöyle derler: "İki zümreden hangisi makamca daha üstün, meclisce daha güzel?"
İngilizce:
When Our Clear Signs are rehearsed to them, the Unbelievers say to those who believe, "Which of the two sides is best in point of position? Which makes the best show in council?"
Fransızca:
Et lorsque Nos versets évidents leur sont récités les mécréants disent à ceux qui croient : "Lequel des deux groupes a la situation la plus confortable et la meilleure compagnie ? "
Almanca:
Und wenn ihnen Unsere Ayat in Klarheit vorgetragen werden, sagen diejenigen, die Kufr betrieben haben, denjenigen, die den Iman verinnerlicht haben: "Welche der beiden Gruppierungen hat den besseren Wohnort und die angenehmere Gesellschaft?"
Rusça:
Когда им читают Наши ясные аяты, неверующие говорят верующим: "Какая из двух групп занимает более высокое положение и более достойное место?"
Arapça:
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا أَيُّ الْفَرِيقَيْنِ خَيْرٌ مَّقَامًا وَأَحْسَنُ نَدِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki: "Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?"
Diyanet Vakfı:
Kendilerine ayetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkar edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir? dediler.

vekem ehleknâ ḳablehüm min ḳarnin hüm aḥsenü eŝâŝev veri'yâ.
Türkçe:
Onlardan önce nice kuşaklar helak ettik ki, malca ve manzaraca daha alımlıydılar.
İngilizce:
But how many (countless) generations before them have we destroyed, who were even better in equipment and in glitter to the eye?
Fransızca:
Combien de générations, avant eux, avons-Nous fait périr, qui les surpassaient en biens et en apparence ?
Almanca:
Wie viele Generationen vor ihnen haben WIR bereits zugrundegerichtet, die über noch schönere Ausstattungen und Sehenswürdigkeiten verfügten!
Rusça:
Сколько же поколений до них Мы погубили! Они превосходили их богатством (или утварью) и внешностью.
Arapça:
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّن قَرْنٍ هُمْ أَحْسَنُ أَثَاثًا وَرِئْيًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir.
Diyanet Vakfı:
Onlardan önce de, eşya ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesiller helak ettik.

ḳul men kâne fi-ḍḍalâleti felyemdüd lehü-rraḥmânü meddâ. ḥattâ iẕâ raev mâ yû`adûne imme-l`aẕâbe veimme-ssâ`ah. feseya`lemûne men hüve şerrum mekânev veaḍ`afü cündâ.
Türkçe:
De ki: "Her kim sapıklıkta ise Rahman ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya kıyametin kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler."
İngilizce:
Say: "If any men go astray, (Allah) Most Gracious extends (the rope) to them, until, when they see the warning of Allah (being fulfilled) - either in punishment or in (the approach of) the Hour,- they will at length realise who is worst in position, and (who) weakest in forces!
Fransızca:
Dis : "Celui qui est dans l'égarement, que le Tout Miséricordieux prolonge sa vie pour un certain temps, jusqu'à ce qu'ils voient soit le châtiment, soit l'Heure dont ils sont menacés. Alors, ils sauront qui a la pire situation et la troupe la plus faible".
Almanca:
Sag also: "Wer sich im Irrtum befindet, dem soll Der Allgnade Erweisende noch mehr davon gewähren!" Wenn sie dann sehen, was ihnen angedroht wurde: entweder die Peinigung oder die Stunde, dann werden sie wissen, wer über die schlimmere Stellung und die schwächere Streitmacht verfügt.
Rusça:
Скажи: "Да продлит Милостивый жизнь заблудших до тех пор, пока они не узреют обещанные мучения или Час. Тогда они узнают, чье место хуже и чье воинство слабее".
Arapça:
قُلْ مَن كَانَ فِي الضَّلَالَةِ فَلْيَمْدُدْ لَهُ الرَّحْمَٰنُ مَدًّا ۚ حَتَّىٰ إِذَا رَأَوْا مَا يُوعَدُونَ إِمَّا الْعَذَابَ وَإِمَّا السَّاعَةَ فَسَيَعْلَمُونَ مَنْ هُوَ شَرٌّ مَّكَانًا وَأَضْعَفُ جُندًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış.
Diyanet Vakfı:
De ki: Kim sapıklıkta ise, çok merhametli olan Allah ona mühlet versin! Nihayet kendilerine vadolunan şeyi -ya azabı (müminler karşısında yenilgiyi), veya kıyameti- gördükleri zaman, mevki ve makamı daha kötü ve askeri daha zayıf olanın kim olduğunu öğreneceklerdir.

veyezîdü-llâhü-lleẕîne-htedev hüden. velbâḳiyâtu-ṣṣâliḥâtü ḫayrun `inde rabbike ŝevâbev veḫayrum meraddâ.
Türkçe:
Allah, doğru yolda olanların hidayetini artırır. Barışa ve hayra yönelik kalıcı işler, Rabbin katında sevapça daha üstün, sonuç bakımından daha hayırlıdır.
İngilizce:
And Allah doth advance in guidance those who seek guidance: and the things that endure, Good Deeds, are best in the sight of thy Lord, as rewards, and best in respect of (their) eventual return.
Fransızca:
Allah accroît la rectitude de ceux qui suivent le bon chemin, et les bonnes oeuvres durables méritent auprès de ton Seigneur une meilleure récompense et une meilleure destination.
Almanca:
Und ALLAH läßt diejenigen, die der Rechtleitung folgten, noch mehr an Rechtleitung gewinnen. Und die bleibenden gottgefälligen guten Taten haben bei deinem HERRN die bessere Belohnung und den besseren Zugewinn.
Rusça:
Аллах увеличивает приверженность прямому пути тех, кто следует прямым путем. А нетленные благодеяния лучше перед твоим Господом по вознаграждению и по исходу.
Arapça:
وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى ۗ وَالْبَاقِيَاتُ الصَّالِحَاتُ خَيْرٌ عِندَ رَبِّكَ ثَوَابًا وَخَيْرٌ مَّرَدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir. Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır.
Diyanet Vakfı:
Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükafat bakımından daha hayırlı, hem de akıbetçe daha iyidir.

eferaeyte-lleẕî kefera biâyâtinâ veḳâle leûteyenne mâlev veveledâ.
Türkçe:
Ayetlerimizi inkâr edip, "Bana mal da evlat da kesinlikle verilecek." diyeni gördün mü?
İngilizce:
Hast thou then seen the (sort of) man who rejects Our Signs, yet says: "I shall certainly be given wealth and children?"
Fransızca:
As-tu vu celui qui ne croit pas à Nos versets et dit : "On me donnera certes des biens et des enfants" ?
Almanca:
Auch sollst du Mitteilung machen über denjenigen, der Unseren Ayat gegenüber Kufr betrieben und gesagt hat: "Ganz gewiß werden mir Vermögen und Kinder zuteil!"
Rusça:
Видел ли ты того, кто не уверовал в Наши знамения и сказал: "Я непременно буду одарен богатством и детьми?"
Arapça:
أَفَرَأَيْتَ الَّذِي كَفَرَ بِآيَاتِنَا وَقَالَ لَأُوتَيَنَّ مَالًا وَوَلَدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü?
Diyanet Vakfı:
(Resulüm!) Âyetlerimizi inkar eden ve "Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek" diyen adamı gördün mü?

eṭṭale`a-lgaybe emi-tteḫaẕe `inde-rraḥmâni `ahdâ.
Türkçe:
Bu adam gaybı mı öğrendi, yoksa Rahman katında bir söz mü aldı?
İngilizce:
Has he penetrated to the Unseen, or has he taken a contract with (Allah) Most Gracious?
Fransızca:
Est-il au courant de l'Inconnaissable ou a-t-il pris un engagement avec le Tout Miséricordieux ?
Almanca:
Hat er etwa Einsicht in das Verborgene gehabt oder etwa mit Dem Allgnade Erweisenden eine Abmachung getroffen?!
Rusça:
Разве он знал сокровенное или заключил завет с Милостивым?
Arapça:
أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِندَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı?
Diyanet Vakfı:
O, gaybı mı bildi, yoksa Allah'ın katından bir söz mü aldı?

kellâ. senektübü mâ yeḳûlü venemüddü lehû mine-l`aẕâbi meddâ.
Türkçe:
Hayır, hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve onun için azabı uzattıkça uzatacağız.
İngilizce:
Nay! We shall record what he says, and We shall add and add to his punishment.
Fransızca:
Bien au contraire ! Nous enregistrerons ce qu'il dit et accroîtrons son châtiment.
Almanca:
Bestimmt nicht! 2 WIR werden registrieren lassen, was er sagt, und werden ihm noch viel mehr von der Peinigung zuteilen lassen.
Rusça:
Нет! Мы запишем его слова и увеличим его мучения.
Arapça:
كَلَّا ۚ سَنَكْتُبُ مَا يَقُولُ وَنَمُدُّ لَهُ مِنَ الْعَذَابِ مَدًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız.
Diyanet Vakfı:
Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
Pages
