Maryam—مريم

innâ naḥnü neriŝü-l'arḍa vemen `aleyhâ veileynâ yürce`ûn.

Türkçe:
Yeryüzüne ve üzerindekilere biz mirasçı olacağız, biz! Ve bize döndürülecekler.
İngilizce:
It is We Who will inherit the earth, and all beings thereon: to Us will they all be returned.
Fransızca:
C'est Nous, en vérité, qui hériterons la terre et tout ce qui s'y trouve, et c'est à Nous qu'ils seront ramenés.
Almanca:
Gewiß, WIR sind Derjenige, Der die Erde und alles auf ihr wieder zu Sich nimmt, und zu Uns werden sie zurückgebracht.
Rusça:
Воистину, Мы унаследуем землю и тех, кто на ней, и они вернутся к Нам!
Arapça:
إِنَّا نَحْنُ نَرِثُ الْأَرْضَ وَمَنْ عَلَيْهَا وَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız. Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir.
Diyanet Vakfı:
Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz varis oluruz (her şey gider, biz kalırız) ve onlar ancak bize döndürülürler.

veẕkür fi-lkitâbi ibrâhîm. innehû kâne ṣiddîḳan nebiyyâ.

Türkçe:
Kitap'ta İbrahim'i de an. O, özü-sözü doğru bir peygamberdi.
İngilizce:
(Also mention in the Book (the story of) Abraham: He was a man of Truth, a prophet.
Fransızca:
Et mentionne dans le Livre, Abraham C'était un très véridique et un Prophète.
Almanca:
Und erwähne in der Schrift Ibrahim! Gewiß, er war ein äußerst Wahrhaftiger, ein Prophet!
Rusça:
Помяни в Писании Ибрахима (Авраама). Он был правдивейшим человеком и пророком.
Arapça:
وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ ۚ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kur'ân'da İbrahim'i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi.
Diyanet Vakfı:
Kitap'ta İbrahim'i an. Zira o, sıdkı bütün bir peygamberdi.

iẕ ḳâle liebîhi yâ ebeti lime ta`büdü mâ lâ yesme`u velâ yübṣiru velâ yugnî `anke şey'â.

Türkçe:
Hani, babasına demişti ki: "Babacığım; işitmeyen, görmeyen, sana hiçbir yarar sağlamayan şeylere niçin kulluk ediyorsun?"
İngilizce:
Behold, he said to his father: "O my father! why worship that which heareth not and seeth not, and can profit thee nothing?
Fransızca:
Lorsqu'il dit à son père : "ô mon père, pourquoi adores-tu ce qui n'entend ni ne voit, et ne te profite en rien ?
Almanca:
Als er zu seinem Vater sagte: "Mein Vater! Weshalb betest du etwas an, das weder sieht, noch hört, noch von dir irgend etwas abwenden kann?
Rusça:
Вот он сказал своему отцу: "Отец мой! Почему ты поклоняешься тому, что не слышит и не видит и не принесет тебе никакого избавления?
Arapça:
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ يَا أَبَتِ لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنكَ شَيْئًا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
O, bir zaman babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?"
Diyanet Vakfı:
Bir zaman o babasına dedi ki: Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda sağlamayan bir şeye niçin taparsın?

yâ ebeti innî ḳad câenî mine-l`ilmi mâ lem ye'tike fettebi`nî ehdike ṣirâṭan seviyyâ.

Türkçe:
"Babacığım, bana ilimden, sana ulaşmayan bir nasip geldi. O halde bana uy ki, seni düzgün bir yola ileteyim!"
İngilizce:
O my father! to me hath come knowledge which hath not reached thee: so follow me: I will guide thee to a way that is even and straight.
Fransızca:
ô mon père, il m'est venu de la science ce que tu n'as pas reçu; suis-moi, donc, je te guiderai sur une voie droite.
Almanca:
Mein Vater! Gewiß, mir wurde vom Wissen das zuteil, was dir nicht zuteil wurde, so folge mir, dann leite ich dich recht auf einen geraden Weg!
Rusça:
Отец мой! Мне открылось знание, которое не было открыто тебе. Последуй же за мной, и я поведу тебя верным путем.
Arapça:
يَا أَبَتِ إِنِّي قَدْ جَاءَنِي مِنَ الْعِلْمِ مَا لَمْ يَأْتِكَ فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim.
Diyanet Vakfı:
Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.

yâ ebeti lâ ta`büdi-şşeyṭân. inne-şşeyṭâne kâne lirraḥmâni `aṣiyyâ.

Türkçe:
"Babacığım, şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan Rahman'a isyan etmişti."
İngilizce:
O my father! serve not Satan: for Satan is a rebel against (Allah) Most Gracious.
Fransızca:
ô mon père, n'adore pas le Diable, car le Diable désobéit au Tout Miséricordieux.
Almanca:
Mein Vater! Diene nicht dem Satan! Gewiß, der Satan war Dem Allgnade Erweisenden immer ein Widersacher!
Rusça:
Отец мой! Не поклоняйся сатане, ибо сатана ослушался Милостивого.
Arapça:
يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ ۖ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu.
Diyanet Vakfı:
Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a asi oldu.

yâ ebeti innî eḫâfü ey yemesseke `aẕâbüm mine-rraḥmâni fetekûne lişşeyṭâni veliyyâ.

Türkçe:
"Babacığım, ben sana Rahman'dan bir azap dokunmasından, böylece şeytanın dostu haline gelmenden korkuyorum!"
İngilizce:
O my father! I fear lest a Penalty afflict thee from (Allah) Most Gracious, so that thou become to Satan a friend.
Fransızca:
ô mon père, je crains qu'un châtiment venant du Tout Miséricordieux ne te touche et que tu ne deviennes un allié du Diable".
Almanca:
Mein Vater! Gewiß, ich fürchte, daß dich eine Peinigung vom Allgnade Erweisenden trifft, und du ein Vertrauter Satans sein wirst."
Rusça:
Отец мой! Я боюсь, что тебя постигнет наказание от Милостивого и что ты станешь помощником сатаны.
Arapça:
يَا أَبَتِ إِنِّي أَخَافُ أَن يَمَسَّكَ عَذَابٌ مِّنَ الرَّحْمَٰنِ فَتَكُونَ لِلشَّيْطَانِ وَلِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahmân'dan bir azab dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun.
Diyanet Vakfı:
Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.

ḳâle erâgibün ente `an âlihetî yâ ibrâhîm. leil lem tentehi leercümenneke vehcürnî meliyyâ.

Türkçe:
Babası dedi: "Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun ey İbrahim! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi seni taşlarım! Uzun bir süre uzak kal benden!"
İngilizce:
(The father) replied: "Dost thou hate my gods, O Abraham? If thou forbear not, I will indeed stone thee: Now get away from me for a good long while!"
Fransızca:
Il dit : "ô Abraham, aurais-tu du dédain pour mes divinités ? Si tu ne cesses pas, certes je te lapiderai, éloigne-toi de moi pour bien longtemps".
Almanca:
Er sagte: "Bist du etwa meinen Göttern gegenüber abgeneigt, du Ibrahim?! Wenn du damit nicht aufhörst, werde ich dich gewiß steinigen! Und bleibe fern von mir für längere Zeit!"
Rusça:
Он сказал: "Неужели ты отворачиваешься от моих богов, Ибрахим (Авраам)? Если ты не перестанешь, то я непременно побью тебя камнями. Оставь же меня надолго!"
Arapça:
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْرَاهِيمُ ۖ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ ۖ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım. (gerçektenveya söz ilesana taş atarım). Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi.
Diyanet Vakfı:
(Babası:) Ey İbrahim! dedi, sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, andolsun seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur!

ḳâle selâmün `aleyk. seestagfiru leke rabbî. innehû kâne bî ḥafiyyâ.

Türkçe:
Dedi: "Selam sana! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Çünkü O, bana karşı çok lütufkârdır."
İngilizce:
Abraham said: "Peace be on thee: I will pray to my Lord for thy forgiveness: for He is to me Most Gracious.
Fransızca:
"Paix sur toi", dit Abraham. "J'implorerai mon Seigneur de te pardonner car Il a m'a toujours comblé de Ses bienfaits.
Almanca:
Er sagte: "Salam sei mit dir. Ich werde für dich meinen HERRN um Vergebung bitten. Denn ER ist mir gegenüber immer großzügig gewesen.
Rusça:
Он сказал: "Мир тебе! Я буду просить моего Господа простить тебя. Воистину, Он снисходителен ко мне.
Arapça:
قَالَ سَلَامٌ عَلَيْكَ ۖ سَأَسْتَغْفِرُ لَكَ رَبِّي ۖ إِنَّهُ كَانَ بِي حَفِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim şöyle dedi: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkârdır."
Diyanet Vakfı:
İbrahim: Selam sana (esen kal) dedi, Rabbimden senin için mağfiret dileyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkardır.

vea`tezilüküm vemâ ted`ûne min dûni-llâhi veed`û rabbî. `asâ ellâ ekûne bidü`âi rabbî şeḳiyyâ.

Türkçe:
"Sizden de Allah dışındaki yakardıklarınızdan da ayrılıyorum; Rabbime dua edeceğim. Umarım, Rabbime yakarışımla/Rabbim için çağrımda bahtsızlığa/eşkıyalığa düşmem."
İngilizce:
And I will turn away from you (all) and from those whom ye invoke besides Allah: I will call on my Lord: perhaps, by my prayer to my Lord, I shall be not unblest.
Fransızca:
Je me sépare de vous, ainsi que de ce que vous invoquez, en dehors d'Allah, et j'invoquerai mon Seigneur. J'espère ne pas être malheureux dans mon appel à mon Seigneur".
Almanca:
Und ich ziehe mich von euch und von dem zurück, an das ihr anstelle von ALLAH Bittgebete richtet. Und ich richte Bittgebete an meinen HERRN! Ich hoffe, daß ich mit dem Bittgebet an meinen HERRN nicht erfolglos bin."
Rusça:
Я удаляюсь от вас и от того, чему вы поклоняетесь помимо Аллаха, и обращаюсь с мольбой к моему Господу. Быть может, благодаря молитвам к моему Господу я не буду несчастен".
Arapça:
وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَىٰ أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاءِ رَبِّي شَقِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım.
Diyanet Vakfı:
Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Rabbime yalvarıyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime dua etmemle bedbaht (emeği boşa gitmiş) olmam.

felemme-`tezelehüm vemâ ya`büdûne min dûni-llâhi vehebnâ lehû isḥâḳa veya`ḳûb. veküllen ce`alnâ nebiyyâ.

Türkçe:
İbrahim, onlardan ve Allah dışında kulluk ettiklerinden uzaklaşınca, ona İshak'ı ve Yakub'u bağışladık ve hepsini peygamber yaptık.
İngilizce:
When he had turned away from them and from those whom they worshipped besides Allah, We bestowed on him Isaac and Jacob, and each one of them We made a prophet.
Fransızca:
Puis, lorsqu'il se fut séparé d'eux et de ce qu'ils adoraient en dehors d'Allah, Nous lui fîmes don d'Isaac et de Jacob; et de chacun Nous fîmes un prophète.
Almanca:
Nachdem er sich von ihnen und von dem zurückgezogen hatte, was sie anstelle von ALLAH anbeteten, haben WIR ihm Ishaq und Ya'qub geschenkt. Und beide machten WIR zu Propheten.
Rusça:
Когда он удалился от них и от того, чему они поклонялись помимо Аллаха, Мы даровали ему Исхака (Исаака) и Йакуба (Иакова). Каждого из них Мы сделали пророком.
Arapça:
فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ ۖ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İbrahim, kavminden ve onların Allah'tan başka ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u ihsan ettik. Ve hepsini de peygamber yaptık.
Diyanet Vakfı:
Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

Pages

Maryam—مريم beslemesine abone olun.