Al-Hijr—الحجر

ḳâle rabbi bimâ agveytenî leüzeyyinenne lehüm fi-l'arḍi veleugviyennehüm ecme`în.

Türkçe:
Dedi: "Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım."
İngilizce:
(Iblis) said: "O my Lord! because Thou hast put me in the wrong, I will make (wrong) fair-seeming to them on the earth, and I will put them all in the wrong,-
Fransızca:
jusqu'au jour de l'instant connu" [d'Allah].
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Dafür, daß DU mich hast abirren lassen, werde ich es ihnen auf der Erde doch schön erscheinen lassen. Und ich werde sie alle zweifelsohne abirren lassen,
Rusça:
Он сказал: "Господи! За то, что Ты ввел меня в заблуждение, я приукрашу для них земное и непременно совращу их всех,
Arapça:
قَالَ رَبِّ بِمَا أَغْوَيْتَنِي لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis şöyle dedi: "Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!"
Diyanet Vakfı:
(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!

illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.

Türkçe:
"İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna."
İngilizce:
Except Thy servants among them, sincere and purified (by Thy Grace).
Fransızca:
- Il dit : "ô mon Seigneur, parce que Tu m'as induit en erreur, eh bien je leur enjoliverai la vie sur terre et les égarerai tous,
Almanca:
außer Deinen auserwählten Dienern unter ihnen."
Rusça:
кроме Твоих избранных (или искренних) рабов".
Arapça:
إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır.
Diyanet Vakfı:
Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna.

ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.

Türkçe:
Buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."
İngilizce:
(Allah) said: "This (way of My sincere servants) is indeed a way that leads straight to Me.
Fransızca:
à l'exception, parmi eux, de Tes serviteurs élus."
Almanca:
ER sagte: "Das ist ein Mir verbindlicher, geradliniger Weg:
Rusça:
Он сказал: "Это - путь, ведущий прямо ко Мне.
Arapça:
قَالَ هَٰذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah şöyle buyurdu: "İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur."
Diyanet Vakfı:
(Allah) şöyle buyurdu: "İşte bana varan dosdoğru yol budur."

inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sülṭânün illâ meni-ttebe`ake mine-lgâvîn.

Türkçe:
"Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç/kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna."
İngilizce:
For over My servants no authority shalt thou have, except such as put themselves in the wrong and follow thee.
Fransızca:
- "[Allah] dit : voici une voie droite [qui mène] vers Moi.
Almanca:
Gewiß, über Meine Diener hast du keine Verfügung, außer über diejenigen von den Abirrenden, die dir folgen.
Rusça:
Воистину, ты не властен над Моими рабами, за исключением заблудших, которые последуют за тобой".
Arapça:
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلَّا مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.
Diyanet Vakfı:
"Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna."

veinne cehenneme lemev`idühüm ecme`în.

Türkçe:
Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.
İngilizce:
And verily, Hell is the promised abode for them all!
Fransızca:
Sur Mes serviteurs tu n'auras aucune autorité, excepté sur celui qui te suivra parmi les dévoyés.
Almanca:
Und sicherlich, Dschahannam ist doch ihre Verabredung, allesamt.
Rusça:
Воистину, Геенна - это место, обещанное всем им.
Arapça:
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak cehennem, onların hepsine vadolunan yerdir.

lehâ seb`atü ebvâb. likülli bâbim minhüm cüz'üm maḳsûm.

Türkçe:
Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.
İngilizce:
To it are seven gates: for each of those gates is a (special) class (of sinners) assigned.
Fransızca:
Et l'Enfer sera sûrement leur lieu de rendez-vous à tous.
Almanca:
Sie hat sieben Tore. Für jedes Tor von ihnen ist ein festgelegter Teil bestimmt.
Rusça:
Там - семь врат, и для каждых врат предназначена определенная их часть.
Arapça:
لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.
Diyanet Vakfı:
Cehennemin yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer gurup ayrılmıştır.

inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.

Türkçe:
Sakınılması gereken şeylerden sakınanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
İngilizce:
The righteous (will be) amid gardens and fountains (of clear-flowing water).
Fransızca:
Certes, les pieux seront dans des jardins avec des sources.
Almanca:
Gewiß, die Muttaqi sind in Dschannat und an Quellen.
Rusça:
Воистину, богобоязненные пребудут в Райских садах и среди источников.
Arapça:
إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
Diyanet Vakfı:
(Allah'ın azabından korkup rahmetine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.

üdḫulûhâ biselâmin âminîn.

Türkçe:
"Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya."
İngilizce:
(Their greeting will be): "Enter ye here in peace and security."
Fransızca:
"Entrez-y en paix et en sécurité".
Almanca:
Tretet in sie in Salam ein als Sicherheit-Genießende.
Rusça:
Входите сюда с миром, будучи в безопасности.
Arapça:
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ آمِنِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Onlara: "Selametle güven içinde oraya girin" denir.
Diyanet Vakfı:
"Oraya emniyet ve selametle girin" (denilir, onlara).

veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin iḫvânen `alâ sürurim müteḳâbilîn.

Türkçe:
Göğüslerindeki düşmanlığı çekip almışızdır. Köşkler/divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.
İngilizce:
And We shall remove from their hearts any lurking sense of injury: (they will be) brothers (joyfully) facing each other on thrones (of dignity).
Fransızca:
Et Nous aurons arraché toute rancune de leurs poitrines : et ils se sentiront frères, faisant face les uns aux autres sur des lits.
Almanca:
Und WIR nahmen aus ihren Brüsten jeglichen Groll heraus. Sie sind als Geschwister auf Liegen einander gegenüber.
Rusça:
Мы исторгнем из их сердец злобу, и они, как братья, будут лежать на ложах, обратившись лицом друг к другу.
Arapça:
وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
Diyanet Vakfı:
Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık; onlar artık köşkler üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.

lâ yemessühüm fîhâ neṣabüv vemâ hüm minhâ bimuḫracîn.

Türkçe:
Orada kendilerine zahmet/yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.
İngilizce:
There no sense of fatigue shall touch them, nor shall they (ever) be asked to leave.
Fransızca:
Nulle fatigue ne les y touchera. Et on ne les en fera pas sortir.
Almanca:
Keine Müdigkeit überkommt sie darin, und sie werden davon nicht herausgebracht.
Rusça:
Там их не коснется усталость, и их не изгонят оттуда.
Arapça:
لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
Diyanet Vakfı:
Onlara orada hiçbir yorgunluk gelmeyecek ve onlar, oradan çıkarılmayacaklardır.

Pages

Al-Hijr—الحجر beslemesine abone olun.