Al-Hijr—الحجر

Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
Arapça:
İngilizce:
Fransızca:
Almanca:
Rusça:
Açıklama:
 
00:00

elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn.

Arapça:

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ الر ۚ تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْآنٍ مُّبِينٍ

Türkçe:

Elif, Lâm, Râ. İşte sana o Kitap'ın ve açık anlatımlı Kur'an'ın ayetleri.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur'ân'ın âyetleridir.

Diyanet Vakfı:

Elif. Lam. Ra. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir.

İngilizce:

A. L. R. These are the Ayats of Revelation,- of a Qur'an that makes things clear.

Fransızca:

Alif, Lam, Ra. Voici les versets du Livre et d'une Lecture explicite .

Almanca:

Alif-lam-raa . Dies sind die Ayat der Schrift und des erläuternden Quran.

Rusça:

Алиф. Лам. Ра. Это - аяты Писания и ясного Корана.

Açıklama:
 
00:00

rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn.

Arapça:

رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِمِينَ

Türkçe:

O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.

Diyanet Vakfı:

İnkar edenler zaman zaman, keşke biz de müslüman olsaydık, diye arzu ederler.

İngilizce:

Again and again will those who disbelieve, wish that they had bowed (to Allah's will) in Islam.

Fransızca:

[Le Jour du Jugement Dernier] les mécréants voudraient avoir été Musulmans [soumis].

Almanca:

Irgendwie wünschen sich diejenigen, die Kufr betrieben haben, daß sie Muslime wären.

Rusça:

Неверующие непременно пожелают оказаться мусульманами.

Açıklama:
 
00:00

ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.

Arapça:

ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Türkçe:

Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.

Diyanet Vakfı:

Onları bırak; yesinler, eğlensinler ve boş ümit onları oyalaya dursun. (Kötü sonucu) yakında bilecekler!

İngilizce:

Leave them alone, to enjoy (the good things of this life) and to please themselves: let (false) hope amuse them: soon will knowledge (undeceive them).

Fransızca:

Laisse-les manger, jouir (un temps), et être distraits par l'espoir; car bientôt ils sauront !

Almanca:

Laß sie verspeisen und genießen und laß die Zuversicht sie beschäftigen, denn sie werden es noch wissen.

Rusça:

Оставь их - пусть они едят, пользуются благами и увлекаются чаяниями. Скоро они узнают.

Açıklama:
 
00:00

vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm.

Arapça:

وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ

Türkçe:

Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmaksızın ortadan kaldırmadık.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik.

Diyanet Vakfı:

Helak ettiğimiz hiçbir ülke yoktur ki hakkında (bizce) bilinen bir yazgı olmasın.

İngilizce:

Never did We destroy a population that had not a term decreed and assigned beforehand.

Fransızca:

Or Nous ne détruisons aucune cité sans qu'elle n'ait eu [un terme fixé en] une écriture connue.

Almanca:

Und WIR haben keine Ortschaft zugrunde gerichtet, ohne daß es für sie eine bekannte Festlegung gab.

Rusça:

Все селения, которые Мы погубили, имели известное предписание.

Açıklama:
 
00:00

mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.

Arapça:

مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ

Türkçe:

Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.

Diyanet Vakfı:

Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez, ve onu geciktiremez.

İngilizce:

Neither can a people anticipate its term, nor delay it.

Fransızca:

Nulle communauté ne devance son terme, ni ne le retard.

Almanca:

Weder schneller als zu ihrer (bestimmten) Zeit vergeht eine Umma, noch überdauert sie (diese).

Rusça:

Ни одна община не может опередить свой срок или отложить его.

Açıklama:
 
00:00

veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn.

Arapça:

وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ

Türkçe:

Şöyle haykırdılar: "Hey! Kendisine o zikir/Kur'an indirilen! Sen gerçekten tam bir delisin."

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Dediler ki: "Ey kendisine Kur'ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun."

Diyanet Vakfı:

Dediler ki: "Ey kendisine Kur'an indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun!"

İngilizce:

They say: "O thou to whom the Message is being revealed! truly thou art mad (or possessed)!

Fransızca:

Et ils (les mecquois) disent : "ô toi sur qui on a fait descendre le Coran, tu es certainement fou !

Almanca:

Und sie sagten: "Du, derjenige, dem die Ermahnung (der Quran) nach und nach hinabgesandt wurde! Gewiß, du bist doch geistesgestört.

Rusça:

Они сказали: "О тот, кому ниспослано откровение! Воистину, ты - одержимый.

Açıklama:
 
00:00

lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

Arapça:

لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ

Türkçe:

"Hadi getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen!"

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin.

Diyanet Vakfı:

"Eğer doğru söyleyenlerden idiysen, bize melekleri getirmeliydin."

İngilizce:

Why bringest thou not angels to us if it be that thou hast the Truth?

Fransızca:

Pourquoi ne nous es-tu pas venu avec les Anges, si tu es du nombre des véridiques ? "

Almanca:

Würdest du doch uns die Engel bringen, solltest du einer der Wahrhaftigen sein!"

Rusça:

Почему ты не привел к нам ангелов, если ты - один из тех, кто говорит правду?"

Açıklama:
 
00:00

mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn.

Arapça:

مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ

Türkçe:

Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzere, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkârcılara göz açtırılmaz.

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:

Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez.

Diyanet Vakfı:

Biz melekleri ancak hak ile indiririz. O zaman onlara mühlet verilmez.

İngilizce:

We send not the angels down except for just cause: if they came (to the ungodly), behold! no respite would they have!

Fransızca:

Nous ne faisons descendre les Anges qu'avec la vérité; et alors, il ne leur sera pas accordé de répit [à ces impies].

Almanca:

WIR lassen die Engel nicht herabsteigen, es sei denn in Gesetzmäßigkeit . Und dann wird ihnen keine Zeit mehr gewährt.

Rusça:

Мы ниспосылаем ангелов только с истиной, и тогда никому не предоставляется отсрочка.

Açıklama:

Pages

Al-Hijr—الحجر beslemesine abone olun.