
feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.
Türkçe:
"Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın."
İngilizce:
When I have fashioned him (in due proportion) and breathed into him of My spirit, fall ye down in obeisance unto him.
Fransızca:
Et lorsque ton Seigneur dit aux Anges : "Je vais créer un homme d'argile crissante, extraite d'une boue malléable,
Almanca:
Und nachdem ICH ihn vollendet und in ihn einen Ruhh von Mir eingehaucht habe, dann fallt nieder in Sudschud für ihn!"
Rusça:
Когда же Я придам ему соразмерный облик и вдохну в него от Моего духа, то падите перед ним ниц".
Arapça:
فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın."
Diyanet Vakfı:
"Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan ütlediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!"

fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.
Türkçe:
Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.
İngilizce:
So the angels prostrated themselves, all of them together:
Fransızca:
et dès que Je l'aurais harmonieusement formé et lui aurait insufflé Mon souffle de vie, jetez-vous alors, prosternés devant lui" .
Almanca:
So vollzogen alle Engel Sudschud, allesamt!
Rusça:
Все ангелы до единого пали ниц,
Arapça:
فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
Diyanet Vakfı:
Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.

illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn.
Türkçe:
İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı.
İngilizce:
Not so Iblis: he refused to be among those who prostrated themselves.
Fransızca:
Alors, les Anges se prosternèrent tous ensemble,
Almanca:
Nur Iblis lehnte ab, unter den Sudschud-Vollziehenden zu sein.
Rusça:
за исключением Иблиса, который отказался быть в числе павших ниц.
Arapça:
إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.
Diyanet Vakfı:
Fakat İblis hariç! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.

ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.
Türkçe:
Allah dedi: "Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
İngilizce:
(Allah) said: "O Iblis! what is your reason for not being among those who prostrated themselves?"
Fransızca:
excepté Iblis qui refusa d'être avec les prosternés.
Almanca:
ER sagte: "Iblis! Weshalb bist du nicht unter den Sudschud-Vollziehenden?!"
Rusça:
Он сказал: "О Иблис! Почему ты не в числе павших ниц?"
Arapça:
قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?"
Diyanet Vakfı:
(Allah:) Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.

ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.
Türkçe:
Dedi: "Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım."
İngilizce:
(Iblis) said: "I am not one to prostrate myself to man, whom Thou didst create from sounding clay, from mud moulded into shape."
Fransızca:
Alors [Allah] dit : "ô Iblis, pourquoi n'es-tu pas au nombre des prosternés ? "
Almanca:
Er sagte: "Ich würde nie vor einem Menschen Sudschud vollziehen, den DU aus Salsal aus geformtem Hamaa erschaffen hast!"
Rusça:
Он сказал: "Не подобает мне падать ниц перед человеком, которого Ты сотворил из сухой звонкой глины, полученной из видоизмененной грязи".
Arapça:
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis şöyle dedi: "Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim."
Diyanet Vakfı:
(İblis:) Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.

ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.
Türkçe:
Buyurdu: "Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun."
İngilizce:
(Allah) said: "Then get thee out from here; for thou art rejected, accursed.
Fransızca:
Il dit : "Je ne puis me prosterner devant un homme que Tu as créé d'argile crissante, extraite d'une boue malléable".
Almanca:
ER sagte: "Dann gehe aus ihr (der Dschanna) heraus, denn du bist gewiß verdammt.
Rusça:
Он сказал: "Изыди отсюда. Отныне ты изгнан и побиваем.
Arapça:
قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah şöyle buyurdu: "Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin."
Diyanet Vakfı:
Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!

veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn.
Türkçe:
"Din gününe kadar üzerinde lanet var."
İngilizce:
And the curse shall be on thee till the day of Judgment.
Fransızca:
- Et [Allah] dit : "Sors de là [du Paradis], car te voilà banni !
Almanca:
Und gewiß, der Fluch lastet auf dir bis zum Tag des Din ."
Rusça:
И проклятие пребудет над тобой до Дня воздаяния".
Arapça:
وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ الدِّينِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.
Diyanet Vakfı:
Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır!

ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.
Türkçe:
Dedi: "Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver."
İngilizce:
(Iblis) said: "O my Lord! give me then respite till the Day the (dead) are raised."
Fransızca:
Et malédiction sur toi, jusqu'au Jour de la rétribution ! "
Almanca:
Er sagte: "Mein HERR! Räume mir eine Frist ein bis zu dem Tag, an dem sie erweckt werden."
Rusça:
Он сказал: "Господи! Предоставь мне отсрочку до того дня, когда они будут воскрешены".
Arapça:
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
İblis: "Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver" dedi.
Diyanet Vakfı:
(İblis:) Rabbim! Öyle ise, (varlıkların) tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.

ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.
Türkçe:
Buyurdu: "Hadi, süre verilenlerdensin."
İngilizce:
(Allah) said: "Respite is granted thee
Fransızca:
- Il dit : "ô mon Seigneur, donne-moi donc un délai jusqu'au jour où ils (les gens) seront ressuscités".
Almanca:
ER sagte: "Du gehörst zu denen, denen eine Frist eingeräumt wird,
Rusça:
Он сказал: "Воистину, ты - один из тех, кому предоставлена отсрочка
Arapça:
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin."
Diyanet Vakfı:
Allah buyurdu ki: "Sen mühlet verilenlerdensin"

ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.
Türkçe:
"Bilinen vaktin gününe kadar..."
İngilizce:
Till the Day of the Time appointed.
Fransızca:
[Allah] dit : tu es de ceux à qui ce délai est accordé,
Almanca:
bis zu dem Tag der bekannten Zeit."
Rusça:
до дня, срок которого определен".
Arapça:
إِلَىٰ يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır:
Allah katında bilinen vaktin gününe kadar...
Diyanet Vakfı:
"Allah katında bilinen vaktin gününe kadar..."
Pages
